Cezaevlerinde hak ihlalleri katlandı
İHD verilerine göre cezaevlerinde 651’inin durumu ağır olmak üzere 1517 hasta tutuklu bulunuyor. 2022 yılının 10 ayında, 63 tutuklu cezaevlerinde yaşamını yitirdi.
Fotoğraf: DHA (Arşiv)
Cezaevlerinde tutuklular üzerindeki hak ihlalleri artarken, İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre, 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta tutuklu bulunuyor. Yine aynı verilere göre, 2022 yılının 10 ayında, 63 tutuklu cezaevlerinde yaşamını yitirdi.
En son yaşamını yitiren tutuklu ise daha önce hasta olduğu ve tedavisi yapılmadığı bilgisi İHD raporlarına yansıyan Rize Kalkandere L Tipi Kapalı Cezaevinde kalan hasta tutuklu Süphan Çubuk oldu.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Üyesi Avukat Yusuf Çakas, cezaevlerinde artan hak ihlallerini Mezopotamya Ajansına (MA) değerlendirdi.
"İHLALLERİN MERKEZİ"
Çakas, cezaevlerinin yaşam hakkından ifade özgürlüğüne kadar ihlallerin yaşandığı merkezler haline geldiğini belirterek, bunun en somut örneğinin bu yılın 10 ayında 63 tutuklunun cezaevlerinde yaşamını yitirmesi olduğunu söyledi.
“Bu bilgiler bile hem yetersiz hem de eksiktir” diyen Çakas, ilgili kurumların, gerek hastalıktan dolayı yaşamını yitirenler için, gerekse şüpheli şekilde yaşamını yitiren tutuklular hakkında herhangi bir açıklama ya da bilgi paylaşmadığını ifade etti.
Son dönemlerde gerek tutuklu yakınları gerekse tutukluların aracılar ile ÖHD’ye gönderdiği mektuplarda, en fazla yaşanan ihlallerin başında çıplak arama, ağız içi arama, koğuş baskınları ile istem dışı sevklerin geldiğini aktaran Çakas, “Çıplak aramanın makul bir izahı yoktur. Bu olsa olsa keyfi muameledir ve ne insanlığa ne ahlaka ne de hukuka uygundur. Bu durumu defalarca dile getirdik ancak cezaevi idaresi makul bir arama olarak görüyor. Kesinlikle çıplak aramanın makul bir yanı olmadığı gibi bu durum işkenceye dönüşmüş” şeklinde konuştu.
Cezaevlerinde yaşanan bir diğer hak ihlalinin ise sürgünler olduğunu ifade eden Çakas, “Her ne kadar adına sevk denilse de aslında bu sevk değildir. Bu bir sürgündür. Çünkü sevk; tutuklunun kendi istemiyle yapılır. Ancak bu ise tutuklunun iradesi dışında yapılan bir şeydir. Bunun adı da sürgündür. Bu konuda Adalet Bakanlığına defalarca dilekçe yazdık ancak sonuç alamadık. Ancak görünen o ki bu bir devlet politikasıdır. Burada yatan zihniyet, tutukluyu ailesinden uzaklaştırarak, koparmak ve dış dünya ile bağıntısını kesip tecrit etmektir” dedi.
HASTA TUTUKLULAR
Yıllardır hasta tutukluların durumunun gündemden düşmediğini söyleyen Çakas, “Uluslararası sözleşmelerde tutuklunun, fiziki hali hariç diğer tüm koşullarda cezaevi ile dış dünya arasında herhangi bir farkın olmaması vurgusu yapılıyor. Her cezaevinde bir uzman hekimin bulunması, tedaviye sürekli bir şekilde ulaşma koşulları yaratılmalıdır. Ayrıca şunu bilmek gerekir; sağlıklı olma hakkını, sadece fiziki hal olarak ele almamak gerekir. Bunun ruhsal, psikolojik ve duygusal yönü var. Yeteri kadar beslenememe, yeteri kadar güneş alamama ya da yeteri kadar havalandırmaya çıkarılmama ile S Tipi ve yüksek güvenlikli cezaevlerinde tekli odalarda kalınmasını bir araya getirdiğimizde tutukluların sağlıklı olma hali imkansız kalıyor. Bunun somut örneği Mehmet Candemir’dir. Tutuklandığında herhangi bir hastalığı yoktu ancak cezaevinin getirdiği koşullarda hastalandı ve kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi” dedi. (Diyarbakır/MA)