25 Ocak 2013 09:59

Yetkiye itiraz et, sendikalaşmayı yok et

Patronların sendikasızlaştırma için en sık başvurduğu yöntemlerden biri olan yetki itirazları, bir doktora tezine konu oldu. Murat Özveri’nin ödül alan tezine göre 1983-2009 döneminde dört sektörde işverenlerin yetki itirazında bulunduğu ve sendikaların davaları kazandığı 867 işyerinin yalnızca yüzde 32,4’ünd

Yetkiye itiraz et, sendikalaşmayı yok et
Paylaş
Onur Bakır

DARBE MİRASI YASALAR

Türkiye’de 1980 askeri darbesinin ardından darbeciler tarafından 1983’te çıkarılan Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’na göre bir sendikanın toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için öncelikle işkolu barajını geçmesi, ardından da işyeri ya da işletmede işçilerin yarısından fazlasını üye yapması gerekiyordu. Bu şartları yerine getiren sendika, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yetki tespiti için başvuruda bulunuyor, Bakanlık sendikanın yeterli çoğunluğa sahip olup olmadığını tespit ediyordu.

YENİ YASA SORUNU ÇÖZMEDİ

Bakanlık olumlu tespit yaptığında ise patronlar 6 gün içinde “yetki itirazı” davası açabiliyordu. Patronlar, çoğu zaman davayı kaybedeceklerini bildikleri halde zaman kazanmak için itiraz ediyor, dava devam ederken işyerini sendikasızlaştırıyor ve toplu iş sözleşmesi yapılmasını engelliyordu. Davalar en az 1 yıl sürüyor, genellikle 2-3 yıldan önce bitmiyor, kimi örneklerde ise 6-7 seneyi bile geçebiliyordu. Geçtiğimiz yılın Kasım ayında çıkarılan Sendika ve Toplu İş İlişkileri Kanunu, birkaç küçük değişiklik dışında, kangren haline gelmiş olan bu sistemi devam ettirdi.

TEZ KONUSU OLDU!

Uzun yıllardır sendika avukatlığı yapan, Çalışma ve Toplum Dergisi’nin Editörlüğü görevini yürüten Murat Özveri, yetki sistemi sorunu ile ilgili bir doktora tezi hazırladı. Ankara Üniversitesi Sosyal Politika Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından ilk kez 2012 yılında verilen Prof. Dr. Cahit Talas Sosyal Politika Ödülü’ne layık görülen tez, kitap olarak da Legal Kitabevi tarafından basıldı. Özveri’nin çalışması, patronların yetki itirazlarını sendikasızlaştırma amaçlı olarak nasıl kötüye kullandığını gözler önüne serdi. Tezde, metal, petro kimya-lastik, tekstil ve kâğıt sektörlerinde faaliyet gösteren 9 sendikanın (Türk Metal, TEKSİF, Birleşik Metal-İş, Çelik-İş, Petrol-İş, Tekstil, Lastik-İş, Öz İplik-İş, Selülöz-İş) 1983-2009 yılları arasında yaptıkları yetki başvuruları incelendi.

YETKİ VAR İŞÇİ YOK!

İncelemenin sonuçlarına göre şöyle bir tablo ortaya çıktı: Bakanlığın sendikaların çoğunluğa sahip olduğunu tespit ettiği, patronların yetki itirazı davası açtığı ve kaybettiği 867 işyerinin yalnızca 281’inde toplu iş sözleşmesi imzalanabildi. 586 işyerinde ise sendikaların “toplu iş sözleşmesi imzalamaya yetkili sendika” olduğu yargı kararı ile kesinleşmesine rağmen, patronların sendikalı işçileri sendikadan istifa ettirmesi ya da işten atması nedeniyle toplu iş sözleşmesi imzalanamadı. İşyerlerinin yüzde 67,58’de işverenler sendikasızlaştırma politikalarında başarılı olurken, sendikalar toplam 58 bin 9 üye kaybetti. Bu işyerlerinde çalışan tüm işçiler dikkate alındığında ise 103 bin 356 işçinin toplu sözleşme hakkı gasp edilmiş oldu.

YÜZ BİNLERCE İŞÇİ…

Murat Özveri’nin çalışması yalnızca 4 sektörü kapsarken, diğer işkolları da hesaba katıldığında, patronların haksız yetki itirazları ve sendikasızlaştırma politikaları nedeniyle toplu sözleşme hakkı başta olmak üzere sendikal haklardan yararlanamayan işçilerin sayısı yüz binleri buluyor. Türkiye’de toplu iş sözleşmesi ile çalışan işçi sayısının yaklaşık 800 bin, bu işçilerin toplam sigortalı işçi sayısına oranının ise yüzde 7,5 civarında olduğu göz önünde bulundurulduğunda durumun vahameti daha net ortaya çıkıyor. Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’nın da çözmediği bu sorunun gelecekte de sendikal hakların önünde engel teşkil edeceği, dava kazanmanın toplu sözleşme yapmaya yetmediği göz önünde bulundurulduğunda, sendikaların yeni ve fiili mücadeleye dayanan stratejiler üretmesi gerektiği görülüyor.


SENDİKALARLA ÖDÜN PAZARLIĞI

Tez çalışmasının ortaya koyduğu bir başka gerçek ise patronların yetki itirazlarını, sendikalarla ödün pazarlığı  yapmak için kullanması. Yetki itirazında bulunan patronlar sendikalara “şartlarımızı kabul et, itirazımızı çekeriz” söylemi ile adeta şantajda bulunabilirken, itirazda bulunmayan patronlar ise bunu bir koz olarak kullanabiliyor. Özveri’nin tespitine göre tespite itiraz etmeyen işverenler, “Yetki tespitine itiraz eden işverenle etmeyen işvereni bir mi tutuyorsunuz, tespite itiraz etmiş olsa idik daha iki yıl masaya oturamazdınız, tamam bunun bir de gelecek dönemi var” diyebiliyor. Yetki itirazında bulunmayan patronlar da aba altından sopa göstererek sendikaları taviz vermeye zorlayabiliyor.

PATRONDA BAHANE ÇOK!

Patronlar, yargı sürecini uzatmak için yetki itirazı davalarında birçok gerekçe öne sürebiliyor: Özveri’nin çalışmasına göre bunlardan bazıları şunlar: “Sendikanın tespit yazısında belirtilen sayıda üyesinin bulunmadığı, işçi sayısının tespit yazısında belirtilen sayıdan fazla olduğu, işyeri düzeyinde istenen yetkide işyeri değil işletmenin olduğu, işyerinin başka bir işkoluna girdiği, üye kayıt fişlerinin sahte olduğu”. Patronlar, davayı etkilemek ya da yargı sürecini uzatmak için de çok çeşitli hukuka aykırı taktikler kullanabiliyor: “Davayı yetkili olmayan iş mahkemesinde açarak yetkisizlik kararı verilene kadar süre kazanmak, SSK’ya ceza ödemeyi göze alarak geçmişe dönük işe giriş bildirgesi sunmak, işyerinde çalışmayan işçileri çalışıyor gibi göstermek, hileli taşeron ilişkisine yönelmek”.

SORUN SENDİKA AYIRT ETMİYOR!

Tezin ortaya çıkardığı gerçekler, çoğu zaman işverenlerle yakın olmakla eleştirilen Türk Metal Sendikası’nın bile yetki itirazı sorunundan nasibini aldığını gözler önüne serdi. 1983-2009 yılları arasında Türk Metal’in örgütlendiği ve işverenin yetki itirazı davası açtığı ancak kaybettiği 130 işyeri arasında, yargı kararı ile yetkili sendika olmasına rağmen Türk Metal yalnızca 15 işyerinde toplu iş sözleşmesi imzalayabildi. Patronlar bu işyerlerinin yüzde 89’unda sendikasızlaştırma politikalarında başarılı olurken, Türk Metal 9 bin 120 üye kaybına uğradı. Öte yandan üç işçi konfederasyonuna bağlı sendikaların da bu sorundan çok ciddi anlamda olumsuz etkilendiğini de görülüyor. (Ankara/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Altıncı şirket ‘çoban matı’ oldu ama…

SONRAKİ HABER

Devrimi yapanlar yine alana çıkıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa