10 Ekim Katliamı’nda 7 yıl sonra olay yeri incelemesi yapılacak
Yargıtay’ın 10 Ekim Katliamı Davası’nda kararları kısmen bozmasının ardından görülen duruşmada, dosyanın firari sanıklar yönünden devam eden davayla birleştirilmesine karar verildi.
Yargıtay’ın 10 Ekim Katliamı Davası’nda kararları kısmen bozmasının ardından görülen duruşmada, bu dosyanın firari sanıklar yönünden devam eden davayla birleştirilmesine karar verildi. Ayrıca saldırıdan daha sonra hayatını kaybeden Mustafa Budak'ın ölümünün katliamla bağlantısının değerlendirilmesi için, 7 yıldır yapılmayan olay yeri incelemesinin yapılmasına karar verildi. 10 Ekim Ankara Katliamı Davası avukatlarından Senem Doğanoğlu, dava sürecini Evrensel'e değerlendirdi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 10 Ekim Ankara Katliamı ana davasında verilen kararları temmuz ayında kısmen bozmasının ardından Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşma görüldü.
IŞİD’Lİ DURMAZ: NE ÜZÜLDÜK NE GEVŞEDİK
Sanıkların SEGBİS yöntemiyle katıldığı mahkemede sanık Yakup Şahin ve Metin Akaltın dinlemek istemediklerini söyleyerek duruşmadan ayrıldı. Yargılama sürecinde IŞİD’li olduğunu itiraf eden tek sanık ve örgütün o dönem Antep yapılanmasının sorumlusu Yunus Durmaz’ın kardeşi Hacı Ali Durmaz, “Öldürmeyen acı güçlendirir. Sizin yaptığınız zulümler sayesinde güçlendim. Sizin verdiğiniz cezalar sayesinde Allah tarafından bağışlandım. Burada tutturmuşlar bir tiyatro. Ne üzüldük ne de gevşedik. Daha da devam edeceğiz” diye konuştu. Diğer sanıklar ise bu yaralama nedeniyle zulme uğradıklarını iddia ederek suçlamaları reddetti. Sanık Erman Ekici, "Yargıtay, insanlığa karşı suçu kabul etmedi. Dosyanın bozulma evresinde benim bu suçtan yargılanmam gerektiğini söylememiş. Bu ülkede çok katliam oldu. İnsanlığa karşı suç olmadı. Sokaklarda bir çok insan öldürüldü. O zaman onlar insan değildi. Bizim Allah’tan başka sığınacak kimsemiz olmadığı için, idam da olsa idam edersiniz.” ifadelerini kullandı.
OLAY DİJİTAL OLARAK YENİDEN CANLANDIRILSIN
Avukat Senem Doğanoğlu, saldırının daha sonra ölenlerin katliamla illiyet bağının değerlendirilmesi için olay yeri ve anının dijital olarak üç boyutlu yeniden canlandırılmasını talep etti. Yargıtay’ın bomba mekanizmasının tarif edilmesini istediğini ve olay yeri inceleme ekibi ile bomba imha uzmanlarının mahkemede dinlenmesinin artık zorunluluk olduğunu söyledi.
Avukat İlke Işık da Yargıtay’ın 200 klasörlük dosya hakkında 4 yılda karar verdiğini belirterek, “Ülkenin en büyük katliamına ilişkin bir dava hakkında, 200 klasörde yer alan bütün delillere ilişkin hiçbir şey söylememişler. Olay anında o gün gaz kapsülü kullanan polislerle ilgili Yargıtay kararı var elimizde. Olayda kamu görevlilerinin sorumluluğu yok diyemezsiniz. Bu konudaki yargılamaya devam edilmesini talep edeceğiz” dedi.
ANKARA BAROSUNUN YENİ BAŞKANI DA KATILDI
Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu ise meslek örgütü olarak duruşmaya katılma nedenlerini anlatarak, katliamda Avukat Uygar Coşkun’u kaybettiklerini ve bu katliamın insanlığa karşı işlenen bir suç olduğunu söyledi.
MAHKEME BİRLEŞTİRMEYİ KABUL ETTİ
Mahkeme heyeti verdiği kararda, firari sanıklar yönünden devam eden 10 Ekim Katliamı davası ile bu dosyanın birleştirilmesine, daha sonra hayatını kaybedenlerin ölüm sebebinin değerlendirilmesi için olay yeri incelemenin yapılmasına, bomba imha ve olay yeri ekiplerinin dinlenmesi taleplerinin birleştirilen diğer dosyada değerlendirilmesine, Erman Ekici hakkında "Anayasal düzeni ortadan kaldırma" suçlamasıyla suç duyurusunda bulunulmasına, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
AVUKAT DOĞANOĞLU: YENİDEN DELİLLERİN TOPLANACAĞI BİR SÜREÇ BAŞLIYOR
Duruşma sonrası gazetemize konuşan Avukat Senem Doğanoğlu, katliamdan 22 ay sonra yaşamını yitiren Mustafa Budak ile karara dair "Budak, katliamdan sonra aslında iyileşemedi. Bizim açımızdan Mustafa Budak için tartışacak bir şey yok. Katliamda yaralanmasına bağlı olarak hayatını kaybetti." dedi.
Yargıtay'ın yaralılar yönünden verdiği kararı ve mahkemenin dosyayı birleştirme kararını değerlendiren Doğanoğlu, "7 yıldır istediğimiz bir talep nihayet karara bağlanmış oldu. Biz, olay yeri inceleme ekipleri, bomba imha uzmanı ekipleriyle birlikte duruşmada dinlenmek zorunda dedik. Bunu istememizin sebebi Yargıtay'ın işaret ettiği eksiklikti. Baştan beri zaten söylediğimiz bir şeydi. Olay anının olay yerinde canlnadırılmasının hem failler hem olası failler hem yaralananlar hem de yaşamını kaybedenler yönünden çerçevenin oluşturulacağı anlamına geliyordu. Özellikle canlı bombalara giden yolda bu delilin ortaya konması çok önemliydi. Bugün mahkeme, Yargıtay sadece iki yaralı yönünden bu doğrultuda karar aldığı için şunu söyledi: 'Mağdurların hazır edilerek konumlarının tespiti ile yeniden o gün canlı bomba kendisini patlattığında bu bombalama mekanizmasının marjına giriyor mu ve bundan doğrudan bir zarar görüyor mu bunu tespit edin.' Bütün olay yeri inceleme tutanakları, bomba imha uzmanı raporları, mobese kayıtları, olay yeri incelemenin kayıtları beraber tetkik edilmek suretiyle, olay yerinin bir çeşit canlandırılması yapılacak. Bu kabul edilmiş oldu. Biz bu davanın hali hazırda devam eden firari sanıklar yönünden ve aynı zamanda insanlığa karşı suç yönünden devam eden yargılama ile birleştirilmesini istiyorduk. Nitekim de mahkeme de 27 Aralık'ta 18. celsesi görülecek olan firari dosya ile birleştirilmesine karar verdi. Dolayısıyla bundan sonra 9 katliam faili, Erman Ekici ve firari sanıklar yönünden Yargıtay bozması sonrası yeniden delillerin toplanılmaya başlayacağı, yeniden 7 yıl önceye maalesef döneceğimiz bir yargılama sürecine başlamış olduk.” dedi.
"BU KATLİAM İNSANLIĞA KARŞI SUÇTUR"
Yargıtay'ın kısmi bozma kararında “insanlığa karşı suç”un üstünü örtmeye çalıştığını belirten Doğanoğlu şunları ifade etti:
"Yargıtay, Erman Ekici’ye şu an yargılandığı dosyada ‘Kasten öldürme’ suçu yöneltildiğini iddia etti. Ama orada insanlığa karşı suçu özel olarak karara geçirmedi. Diğer dosyada 'Anayasal düzeni ihlalden yargılansın' dedi. Bu tartışmayı duruşmalara bırakıyoruz. Bu Erman Ekici’yi rahatlatmış olabilir ama rahatlayacağı hiçbir şey yok.
Bizim için öncelikli olarak bu emek, demokrasi ve barış mitingi politik olarak bütün Suriye iç savaşı o dönemin seçim süreci ve aynı zamanda Türkiye'de sokağa çıkma yasaklarının başladığı dönem olması sebebiyle politik anlamı olan ve Kürtlerin, muhaliflerin, sol yapıların, sendikaların bir araya geldiği, barış çağrısıyla bir araya geldiği bir miting olmasının altını çizerek bu davayı yürütmeye çalıştık. Hala da böyle bir yerdeyiz. Tam da bu barış şiarı nedeniyle hem Türkiye'deki siyasal iktidarın bütün politikalarının eleştirisi hem de Suriye iç savaşına yönelik bir talep hem de sokağa çıkma süreçlerinin de yaşandığı bir atmosferde, IŞİD, doğrudan bir miting yapılacak deyip (Yunus Durmaz'ın evinden ele geçirilen dijitallerde "Böyle bir miting var, böyle bir mitinge muhalifler, marjinal gruplar, aşırı solcular, Kürtler gelecek" diyor) çok önemli bir hedef olarak görüyor ve dolayısıyla böyle bir planlama yapıyor.
"RASTGELE DEĞİLDİ, MİTİNGE GELENLER HEDEF ALINDI"
TCK, insanlığa karşı suç toplumun bir kesimine yönelik politik, dini, etnik sebeplerle bir plan doğrultusunda sistematik olarak saldırılar gerçekleşiyorsa ve bu saldırılar kasten öldürme kasten yaralama işkence gibi suçlara araç oluyorsa bu insanlığa karşı suçtur diyor. 10 Ekim Ankara Katliamının ve özel olarak mitinge gelenlerin hedef alınması, mitingin politik olarak söylediği sözün hedef alınması ve kasten öldürmenin ve bombalama suretiyle icra edilmesi, politik motivasyonlu IŞİD'in insanlığa karşı suçu gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor. Başından beri bunu istedik. Sadece Erman Ekici hakkında bu yönde iddianame tanzim edildi, biz bunu istemeye devam edeceğiz."
10 Ekim Katliamı saldırısının rastgele olmadığını vurgulayan Doğanoğlu, "İlk derece mahkeme diyor ki, sanıklar sonuçlarla ilgilenmemektedir. Hayır, sanıklar tam da 10 Ekim mitinginin yaptırılmaması, mitingte bir araya gelen insanların o şiarının bastırılması ve bunu öldürürek bastırmak şeklinde ve ondan sonra da çok dramatik bir şekilde seçim sürecine de girildiği dikkate alındığında o gün 10 Ekim mitingine gelenlerin hedef alındığını söylüyorduk. İlk derece mahkemesi bunu toplumun bir kesimi değil her kesimi diyerek daha da genişletmişti, mitingle ilgisi olup olmadığı belirsiz demişti. Yargıtay aslında bilerek mi yaptı bilmeyerek mi yaptı bilmiyorum ama mitinge gelmeyenleri ayrıştırarak onlar yönünden tekrar bir sorumluluğu tarif edin dedi. Eğer, o gün tesadüfen orda olanların öldürmeye teşebbüs yönünden sanıkların mahkumiyetine sebep verilmeden bir hüküm kurulmasına gidilecek olursa, bu aslında insanlığa karşı suç yönünden bu zamana kadar ne dediysek onun teyidi niteliğinde olacak" dedi.
"KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASINI HER CELSE DİLE GETİRECEĞİZ"
Yargıtay kararının bir başka önemli yanına dikkat çeken Doğanoğlu, "Yargıtay bir müvekkilimizin mitingteki patlama sonucu yaralanmayıp, gaz fişeğiyle yaralandığını söylüyor. Dolayısıyla yaralanmasının, katliam faillerinin sorumluluğu kapsamında görülüp görülmeyeceğinin araştırılmasını istedi. Yargıtay aslında, 'Evet o gün orada göz yaşartıcı kimyasal kullanıldı, gaz fişeğiyle yaralanan var' demiş oldu. Gaz fişeğiyle yaralanan müvekkilimiz açısından bu dosya birleşince talebimiz ona göre olacak ama, artık kamu görevlilerin bir şekilde bu dosyaya dahil edileceği anlamına geliyor. Sonuçta müvekkilimiz yaralanıyor ve yaralanmanın bir gerekçesi var ve bu gerekçe o gün orada gaz fişeği ile vurulmuş olması. Bunu kullananların tespiti ve yaralanmasıyla ilgili şikayetin sonuca bağlanması bu davanın konusu olacak. Buradan da kamu görevlilerinin sorumluluğu meselesindeki o geniş çerçevemizi koruyarak devam edeceğiz." diye belirtti.(Ankara/EVRENSEL)