25 Ocak 2013 09:14
Genç Hayat


Bir taraftan barışın dili egemen olsun denilirken, diğer taraftan savaşın diliyle konuşmak?
Türkiye’de iktidar savaş üzerine kurduğu planları gizlemek, savaşın halklara ve gençliğe nelere mal olacağını saklamak için bir taraftan ırkçılık ve osmanlıcılık pompalanırken diğer taraftan, biz aslında barış isteyen taraftayız propagandası yapıldı. Türkiye’de 30 yıldır sürdürülen savaş politikası içerde binlerce gencin ölümüne neden oldu. Savaşın bilançosu, yoksulluk, açlık, göçler ve ölümler oldu.

Biz barışın tarafındayız diyenler, görüştük, görüşeceğiz, görüşüyoruz derken, operasyonlar sürüyor, suikastler gerçekleşiyor, onlarca genç, aydın, avukat tutuklanıyor. Ama Kürt halkının talepleri, eşitlik ve özgürlük istemlerine dair somut bir adım atılmıyor. Anadilde eğitim noktasında da henüz dişe dokunur bir adım atılmış değil.

Hal böyleyken Başbakan Erdoğan, Suriye’de hergün insanlar ölüyor, halk yoksulluk ve sefaletten kırılıyor diyor. Ortadoğuda yarattığı “çakma” muhalefetle Suriye halkının vicdanı olduğunu söylüyor. Diğer taraftan muhaliflerin ÖSO’nun yardım elini uzatacağı vaatlerine kanıp Türkiye’ye gelen Suriye’liler ise yardım vaatlerinin boşa çıktığını, savaşın bütün yaşamlarını ellerinden aldığını söylüyorlar. Suriye halkı, Suriye “muhalefetini” destekler durumda değilken, AKP suriye muhalefetini destekleyerek çetelerle halkı karşı karşıya bırakıyor. Peki ne için Ortadoğu da barış olsun diye ! Yıllardır operasyonlarla kana buladığı, çeteleri desteklediği, terör gruplarını hatayda kendi kamplarında beslediğini unutarak, barışı savunduğunu söylüyor.

Ermeni olduğu için Hrant’ın katledildiği zaman katillerini koruyanlar, kardeşlikten bahsedebilirler mi? Barışı, bütün bir Kürt çoğrafyasını kin ve nefretle ananlar getirebilirler mi? Renkleri tutsak etmeye çalışanlar, halkların özgürlük arayışının sembolü olabilirler mi? Elbette olamazlar.

Bu ülkede barışın sembolü eşitlik ve karşdeşlik için mücadele edenler, tutsak edilenler, gözü yaşlı anneler olabilirler, silah tüccarları değil. Üniversitelerinde halk için bilimi savunan, demokrasi için mücadele eden gençler barışın sembolüdür. Bu nedenle onları tutuklamaya çalışıp daha sonra, barış için mücadele ediyoruz diyen hükümet sahtekardır. Çünkü arkadşalarımz tam aksine, iş, barış, özgürlük mücadelelerindeki kararlılıkları nedeniyle ödüllendirilmelidir.

Türkiye hükümeti içerde ve dışarda savaş politikasında bir çıkmaza saplanmıştır. Ortadoğuda Kürt halkını yok sayarak ilerlemenin yolu, sermaye hükümetleri bakımından ortadan kalkmıştır. Bu nedenle hükümet barışı konuşmak zorunda kalmıştır. Ama bilinmelidir ki Türkiye’de milyonlarca genç, Türkiye işçi sınıfı, Türkiye halklarıyla birlikte barış ve demokrasi için, kendi gelecekleri için kararlı ve birleşik bir mücadele vermeden kalıcı bir barışı sağlamak mümkün değildir. Barış yoksa, gelecek de yoktur ! Bu nedenle bugün görevimiz her yerde barışın ve demokrasi sesi olarak çoğalmak ve savaş politikalarının karşısına dikilmektir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et