Yapıcılar Müzik Grubu: Estetik ve içeriği hep bir arada düşündük
Yapıcılar Müzik Grubu ile yeni albümü "Biri Hiçbiri Binlercesi"ni ve müzikal yolculuklarını konuştuk.
Fotoğraf: Yapıcılar Müzik Grubu
İsmail AFACAN
Yapıcılar grubu “Biri Hiçbiri Binlercesi” albümüyle sevenlerinin karşısında… Nâzım’ın “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eseri üzerine yapılan atölye çalışması neticesinde ortaya çıkan albüm, bir müzisyenin yaşamındaki kırk saate odaklanıyor. Tematik albümde “Uykudan Önce”, “Belirsiz Şarkı”, “Göçmen Çocuğun Şarkısı”, “Hasret Şarkısı: Galip Usta”, “Önce Kadınlar ve Çocuklar”, “Kelebekler”, “Yapıcının Şarkısı”, “Bizimkilerin Şarkısı”, “Sevda, Özlem, Hülya”, “Sorgulama Şarkısı”, “Yavşak Şarkı”, “Elemtere Fiş”, “Gelmenin Şarkısı”, “Öğrenmenin ve Değiştirmenin Şarkısı” isimli parçalar yer alıyor. Grup, albümü hazırlarken “Memleketimden İnsan Manzaraları hem biçim hem de içerik açısından yol gösterdi bize” diyor. İsmini Nâzım Hikmet’in “Yapıyla Yapıcılar” adlı şiirinden alan grupla yeni albümünü ve müzikal anlayışlarını konuştuk. Eserlerini üretirken estetiği ve içeriği hep birlikte düşündüklerini dile getiren grup “Bizi bir araya getiren şey hayata ve müziğe olan bakışımız” ifadelerini kullanıyor.
Yapıcılar grubunun hikayesinden bahseder misiniz? Nasıl kuruldu, kimlerden oluşuyor?
Yapıcılar, bugünkünden çok dar bir kadroyla 2015 yılında kuruldu. Bu kadro, süreç içinde zaman zaman genişleyerek zaman zaman da görece daralarak bugüne geldi. Aslına bakarsanız, Yapıcılar’ın kadrosu ihtiyaçlarına ve önüne koyduğu hedeflerin niteliğine göre şekillenen esnek bir yapı. Bu yapıyı bir arada tutan şey ise hepimizin hayata ve müziğe olan bakışı. İçinde sadece müzisyenlerin değil farklı sanat alanlarından üreticilerin de olduğu geniş bir toplam aslında ve bu toplam oldukça esnek; yani ihtiyaca göre genişliyor, yeri geliyor küçülüyor… Bunu sorunsuz şekilde çalışır kılan şey ise meseleye olan kolektif yaklaşımımız. Kadromuzu belirlemede “En iyi nasıl, kiminle ve neyle anlatırız” sorusuna verdiğimiz yanıt oldukça belirleyici. Bir şeyin de altını çizmekte fayda var: Yapıcılar, bireyi öne çıkaran, birey üzerine kurulu bir grup değil ki zaten böyle olmasaydı Yapıcılar’ın bu şekilde bir üretim yapması da mümkün olmazdı.
İsmini nereden alıyor?
Nâzım Hikmet’in “Yapıyla Yapıcılar” adlı şiirinden geliyor. Nâzım, bizim hem kuruluşumuzda hem de üretimlerimizde önemli yeri olan bir şair. Geçmişte şiirlerini besteledik, başkaları tarafından bestelenmiş şarkılarını seslendirdik… Ancak son albümümüz, Biri Hiçbiri Binlercesi, Nâzım’a daha farklı yaklaştığımız bir sürecin ürünü.
"İNSAN MANZARALARINI MÜZİKLE İFADE ETMEYİ AMAÇLADIK"
Yeni albümünüzün adı “Biri Hiçbiri Binlercesi”. Dinleyicilerinizi nasıl bir albüm bekliyor?
Biz, bugüne kadar çokça şiiri bestelenen, eserleri yorumlanan ya da farklı sanatsal türlere uyarlanan Nâzım Hikmet’in, eserlerinde kullandığı yöntem ve yaklaşım bakımından oldukça ufuk açıcı olduğunu düşünüyoruz. “Biri Hiçbiri Binlercesi” adlı albümümüz, Nâzım’ın “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eseri üzerine yaptığımız bir yöntemsel atölye çalışması neticesinde ortaya çıktı. Bugünün “insan manzaralarını”, hareketli bir akış içinde ve müzikle ifade etmeyi amaçladık ve “Memleketimden İnsan Manzaraları”, hem biçim hem de içerik açısından yol gösterdi bize. Biri Hiçbiri Binlercesi albümü, bir müzisyenin yaşamındaki kırk saate odaklanan bir tematik/ konsept albüm. On dört şarkıdan oluşuyor ve baştan sona bir hikayesi ve kurgusu var bu çalışmanın. Albümdeki hikayenin merkezinde otuzlu yaşlarında bir müzisyen bulunuyor. Müzikle olan ilişkisini müziğe dair hayaller kurarak, umut ve türlü hevesle kurmuş bir karakter bu. Ne var ki Türkiye’de (ve dünyada) bir müzisyen olarak yaşamak ve var olmak o kadar da kolay değil. Hayat ve gelecek gailesi, hayal kırıklıkları, yaşam koşulları, güvencesizlik, belirsizlik ve daha pek çok şey… Bu müzisyen karakterimiz, yaşamında odaklandığımız kırk saat içinde çeşitli yerlerde/ mekanlarda bulunuyor. Tıpkı Memleketimden İnsan Manzaraları’nda olduğu gibi bir yolculuk süreci var bu hikayede. Evinden çıkıyor, sokakta bir göçmen çocukla karşılaşıyor. Vapurda müzik yapıyor yaşlı bir adam, bir kadın, mendil satan çocuklar ya da bir inşaat işçisi çıkıyor karşısına. Gece gittiği “ekstra” otel işinde muazzam bir zenginlik ve şatafata tanık oluyor… Müzisyenin kendisi ile beraber, onun hayatına öyle ya da böyle dahil olan karakterler de dile geliyor on dört şarkılık bu albümde. Ana karakterimiz, karşılaştığı kimi karakterlerle arasındaki yakınlık ve benzerlikleri, kimi karakterlerle arasındaki çelişkileri seziyor bu süreçte; sorular soruyor, sorguluyor… Dolayısıyla bir bütün hikaye ve hareket içinde akıyor albüm. Farklı hayatlar yaşayan insanların aslında ne kadar benzer kaygılar yaşadığının altını çiziyor. Bu ortaklaşma ise bizi, benzer sıkıntı ve kaygıları taşıyan milyonlarca insanın yaşamlarında ne kadar büyük bir renkliliği barındırdığına ve bu insanların yan yana gelme ihtimaline odaklıyor. Bu bakımdan öylesine ya da salt müzikal bir yaklaşımla sıralanmış değil albümdeki şarkılar. Her biri aynı zamanda özgün şarkılar olmakla birlikte bir öncelik-sonralık ilişkisi de barındırıyor birbiri arasında.
"GERÇEK KARAKTERLER OLMASINA BÜYÜK ÖNEM VERDİK"
Albümde, göçmenler, kadınlar, çocuklar ve işçileri konu alan şarkılar var. Repertuvarınızı belirlerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Albümdeki karakterlere dair konuşacak olursak, az önce de belirttiğimiz gibi bir müzisyeni anlatıyoruz ve bu karakterin bir müzisyen olmasının da özel bir nedeni var. Biz bir müzisyenin nasıl bir hayat yaşadığını, hayallerini, hayal kırıklıklarını, gün içinde nasıl insanlarla karşılaştığını, ne yaptığını, müzikle ve onu saran dünya ile nasıl bağ kurduğunu biliyoruz; bir bakıma kendimizi anlatıyoruz çünkü! Albümdeki karakterleri belirlerken ”gerçek” karakterler olmasına büyük önem verdik. Albümde yer alan karakterler, her birimizin yani “sıradan insanların” gün içinde yolda, metroda, metrobüste, vapurda karşılaştığı karakterler aslında. Genel anlamıyla repertuvar belirleme konusu ise bizim müzik ve hayata olan bakışımızla ilgili daha çok.
"BİZİ BİR ARAYA GETİREN ŞEY HAYATA VE MÜZİĞE OLAN BAKIŞIMIZ"
Müzikal anlayışınızı nasıl açıklarsınız?
Yine belirtmekte fayda var, bizi bir araya getiren şey hayata ve müziğe olan bakışımız. Biz de toplumun büyük bir çoğunluğunun yaşadığı koşullarda yaşıyoruz ve bu koşullar günden güne zorlaşıyor hepimiz için ve fakat bizim gibi yaşamayan, bizim gibi dertleri olmayan insanları da görüyoruz herkes gibi. Eşitsizlik, hiç de adil olmayan bir düzen, günden güne bizi zorlayan yaşam koşulları, gericilik… Herkes gibi biz de yaşıyoruz tüm bunları. Ne var ki yan yana gelen ve birbiri ile dayanışan insanların bu durumu değiştirebileceğini biliyoruz; biz insana güveniyoruz. Bugüne kadar insanı yüceltmeyen, tüm bu olumsuz koşullar içinde onun koluna girip düştüğü yerden kaldırmayı amaçlamayan hiçbir şarkı söylemedik. Bu açıdan müzikal estetik ve içeriği hep bir arada düşündük; ikisi birbirini güçlendirsin istedik. Bizim bir hasretimiz var insanlığa dair ve şarkılarımız kendisini çaresiz ve yalnız hisseden insanları ayağa kaldırsın; kol kola girmiş insanların ağızlarında coşkuyla söylensin istiyoruz.
Bir röportajınızda müzikal anlayışınızı açıklarken “Kentli bir müzik üretmeye çalışıyoruz.” ifadelerini kullanıyorsunuz. Neden kentli müzik?
Türkiye’de ve dünyada yaşamı var eden ve üreten ağırlıklı nüfus kentlerde yaşıyor ve bu insanlar, kültürel kökenlerinden bağımsız olarak kent yaşamı içinde yoğrulmuş insanlar; gençler, emekçiler... Kentler aynı zamanda gerek insan yoğunluğu gerekse kültürel açıdan kozmopolit oluşları nedeniyle büyük bir canlılık ve zenginlik de barındırıyor içinde. Dolayısıyla bu politik bir tercih bizim için. Bir diğer belirleyici neden de her birimizin müzikal birikim ve geçmişleri elbette.
Yeni projeleriniz var mı?
Bu albüm yaklaşık üç yıllık bir çalışmanın ürünü. Bize ilham kaynağı olan Nâzım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eserinde bizi en çok etkileyen şeylerden biri, eserin sinematografik anlatımıydı. Bu anlatımı biz de çalışmamıza yansıtmaya, çeşitli sanat alanlarıyla etkileşime açık bir müzikal anlatım ortaya koymaya çalıştık. Önümüzdeki süreçte bir taraftan konserler devam ederken diğer taraftan bu anlatımı güçlendirecek, farklı sanat alanlarını da içeren çalışmalar yapmak istiyoruz. Albüm, bu amacın önemli bir boyutuydu fakat işimiz burada bitmiyor; bu çalışmayı farklı sanatsal anlatım boyutlarıyla derinleştirip geliştirmek istiyoruz. Bunun yanında konserlerimiz de olacak. Önümüzdeki ilk konserimizi 28 Kasım’da İstanbul’da, IF Performance Hall Beşiktaş’ta gerçekleştireceğiz.