EMEP Genel Başkanı Akdeniz: Halkın yasaklara, iş cinayetlerine karşı alanlarda olması gerekiyor
Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, siyasetten ekonomiye, iş cinayetlerinden laikliğe gündemdeki konuları değerlendirdi. Akdeniz, tek çıkış yolunun halkın örgütlü gücü olduğunu vurguladı.
Bursa’da konuşan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, tek adam rejiminin baskıları, Amasra’daki maden faciası karşısında halkın tepkisini göstermesi durumunda “aman sokağa çıkmayın” diyen anlayışı eleştirdi. Akdeniz, “Bizi şöyle bir denkleme mahkum etmeye çalışıyorlar. Acaba kim kimin kalesine gol attı? Bu gollerin hepsi tribünde maçı izleyen halkın kalesine git. Bu sahada bu sahanın ortasında yolsuzluk var. Bu oyunda yasaklar var. O zaman bir bütün olarak tribündeki halkın sahanın ortasına inmesi gerekir. Biz böyle bir siyaset çağrısı yapıyoruz” dedi.
Emek Partisi (EMEP) Bursa il örgütü, “Türkiye nereye gidiyor, Emek ve Özgürlük İttifakı ne öneriyor?” başlığıyla halk bulaşması yaptı. EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz’in katılımıyla gerçekleşen buluşma Bursa Akademik Odalar Birliğinde yapıldı. Emek ve Özgürlük İttifakı bileşeni parti temsilcilerinin de katıldığı halk toplantısında konuşan Ercüment Akdeniz, sözlerine Nâzım Hikmet’i anarak, Yatar Bursa Kalesinden şiirini okuyarak başladı.
PARALAR FAİZE GİDECEK, ZENGİN DAHA ZENGİN OLACAK, ACI FATURA EMEKÇİYE…
Hükümetin açıkladığı 2023 bütçesine değinen Akdeniz, bütçenin önemli bir kısmının faiz ödemelerine ayrıldığını dikkat çekerek, “Bu faiz politikalarının ve faiz rejiminin iktidar tarafından itiraf edildi. Paralar faize gidecek, buhar olacak, zengini daha da zengin yapacak. Öngörülen bütçe açığı 659 milyar” dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin açıklamalarını işaret eden Akdeniz, bütçenin acı faturasının işçilere ve emekçilere kesilmek istendiğine vurgu yaptı. Akdeniz, işçilerin buna karşı örgütlü mücadele etmesi gerektiğini ifade etti.
Asgari ücret üzerinden iktidarın yaptığı ve yapacağı propaganda konusunda uyarıda bulunan Akdeniz, Türk-İş’in açıkladığı yoksulluk sınırının 24 bin civarında açıkladığına dikkat çekti ve insanca bir yaşam için asgari ücretin en azından yoksulluk sınırında olması gerektiğini, işçilerin bunu talep olarak dile getirmesi gerektiğini söyledi. AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz darbe girişiminden sonra patronlara yönelik yaptığı açıklamaları hatırlatarak, “OHAL’i sizin için getirdik, daha kıymetini bilmiyor musunuz? Grev yasaklarını biz getirdik. Şimdi bir kez daha konuşuyor ve bu konuşmasında diyor ki, önlemleri alın. Seçime çok yakın bir tarihte işten atmaları yasaklanacak. Ne demek bu? Atıyorsanız şimdi atın diyor” ifadelerini kullandı. İktidarın sermayeye yönelik politikalarını işaret eden Akdeniz, işçilerin işten atılmaların yasaklanmasını talep haline getirerek, mücadeleyi örgütlemesi gerektiğini söyledi. Liranın döviz karşısında değer kaybetmesiyle işçilerin ve emekçilerin yaşamlarına olan etkilerini, ziyaretlerde bulunduğu kentlerde gözlemlerini aktararak paylaşan Akdeniz, Ekmek Gül'ün çağrısıyla başlayan ve tüm ülkede yankı bulan “Okullarda 1 öğün ücretsiz, sağlıklı yemek” kampanyasının öneminden de söz etti.
“SUÇ MÜLTECİLERDE DEĞİL, AKP’NİN GÖÇ POLİTİKASINDA”
Özellikle Suriyeli mültecilere yönelik gerçekleştirilmek istenen linçlere dikkat çeken Akdeniz, “Bizdeki yoksulluğun nedeni Suriyeliler değil, mülteciler değil, göçmenler değildir. Bu bakış, bütün bu birikmiş öfkemizi yanlış bir adrese yönlendir. Mülteci, göçmen kardeşlerimizin güvencesi, ölümüne çalıştırarak, yarı fiyatına çalıştırarak Türkiyeli işçisiyle yarıştırarak, rekabete sokarak Türkiye işçi sınıfının koşullarını daha da kötüye götüren bu AKP iktidarıdır. Avrupa Birliği'nin tekelleri ve uluslararası sermaye, yoksulluğun sorumlusudur. Yerliyi de göçmeni de ezen sömüren, birbirine düşüren onlardır” diye konuştu. Akdeniz, “Yoksulluğun sorumlusu Suriyeliler değil. Ülkemde AKP’nin göç politikasını istemiyoruz. Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye göçmen deposu haline getiren bu esaret politikasını reddediyoruz. Mottomuz budur, buradan ilerleyeceğiz” dedi.
“AMASRA’DA FACİAYI ÖNLEMEDİLER”
Bartın’ın Amasra ilçesine yaşanan maden faciasıyla ile ilgili EMEP’in hazırladığı raporu hatırlatan Akdeniz, “25-30 yaşlarında genç madenciler kaybetti. Madende yaşamını yitiren bir işçi, 5 aylık hamile eşine diyor ki, ‘İşe giderken bizi patlatacaklar’. Annesine babasına söylüyor, ‘Bizi yerin altında öldürecekler’. Önlem yok. Türkiye Taşkömürü Kurumu bu. Özel bir şirket de değil. TTK böyle oluyorsa işçi sağlığı ve iş güvenliği adına Türkiye'nin vay be haline” dedi. Türkiye’de iş cinayetlerine dikkat çeken Akdeniz, tek adam rejimine de işaret ederek, “Sayıştayı da tanımıyorum. Denetimi de tanımıyorum diyor. Sermayenin önündeki bütün engeller kaldırılsın diyor. Fütursuz soygun sömürü düzenidir bu” dedi.
“İŞ CİNAYETLERİ KARŞISINDA İŞÇİ SINIFI BİRLEŞMEK ZORUNDA”
Amasra’daki maden katliamı ile ilgili gözlemlerine devam eden Akdeniz, ‘Ateş düştüğü yeri yakar’ deniyor, öyle değil. Bir an için öyledir ama ateş bütün işçi sınıfını yakıyor. İşçi sınıfı birleşmek zorunda, ayağa kalkmak zorunda. Bunun başka yolu yok, daha çok Soma yaşarız, daha çok Amasra yaşarız yoksa” ifadelerini kullandı.
20 yıllık AKP iktidarlarında yaşanan iş cinayetlerine de dikkat çeken Akdeniz, “Bu sadece buzdağının görünen yüzü arkadaşlar. Dipte müthiş muazzam bir işçi kıyım makinesi çalışıyor. Organize sanayi bölgelerinde, madenlerde, inşaatlarda, tarımda her gün her gün insanlar ölüyor, işçilerimiz ölüyor. ‘Hadi hadi, çalış’ düzenidir bu, Soma düzenidir” dedi. Toplu sözleşmelerde, sendikal mücadelede işçi sağlığı ve iş güvenliğini en üst maddelerden biri haline getirilmesi gerektiğini anlatan Akdeniz, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde Emek Gençliği üyelerinin Amasra maden faciasıyla yaptıkları açıklama nedeniyle soruşturma açılmasına da tepki göstererek, “Maden katliamı ile ilgili daha tek bir gözaltı yapmadınız. Tek bir istifa yok” dedi.
ÖZAY TEKSTİL’DE YAŞAMINI YİTİREN KADINLARI ANDI
2005’te Bursa’da Özay Tekstil yangında yaşamını yitiren 5 işçi kadını anan Akdeniz, “15 yaşındaki Ayşe Denizdalan, 18 yaşındaki Sadife Düdüş, 21 yaşındaki Gülden Çiçek, 27 yaşındaki Necla Özveren ve beş aylık hamile 32 yaşındaki Sevgi Sesli hayatını kaybetmişti. Bu kadın kardeşlerimiz, işçi kardeşlerimiz. Kapıya ulaşamadılar, kapılar kilitliydi çünkü. Bu yargılama neticesinde 10 yıllık cezayı 180 bin lira para cezasına çevirdiler. İşçiye görülen adalet budur. Bizler bunu değiştirmek üzere yola çıktık” diye konuştu.
“BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ MÜCADELESİ SADECE GAZETECİLERİN MESELESİ DEĞİL”
Akdeniz, Basın İlan Kurumunun gazetemiz Evrensel’in resmi ilan hakkını gasbetmesine tepki göstererek, “Evrensel gazetesini susturmaya çalışıyorlar. BirGün gazetesinin politika editörü Mehmet Emin Kurnaz’a ceza veriyorlar. 16 Kürt gazeteciliği bir günde cezaevine attılar. TELE1’e üç günlük yayın karartma, Halk TV’ye ceza” diyerek son günlerde basın üzerindeki baskılara örnek verdi. Akdeniz, iktidarın bununla yetinmediği ve sansür yasasını çıkarttığına dikkat çekerek, “Basın özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğü sadece gazeteci arkadaşlarımızın bir mücadele alanı olamaz. Sadece basın örgütlerinin mücadelesiyle bu saldırıları püskürtemeyiz” dedi. Sendikaların, emek ve demokrasi güçlerinin ayrım yapmadan bir araya gelmesinin önemine vurgu yapan Akdeniz, “Bu demokrasi mücadelesinin önemli bir parçası olarak sansür yasasına karşı etkili bir mücadele yürütmesi gerekiyor” dedi. Basın İlan Kurumunun gazetemize yönelik ilan hakkını gasbetmesine yönelik Evrensel’i sahiplenme çağrısını yinelen Akdeniz, “Sadece Evrensel değil BirGün’ü, Cumhuriyeti, Yeni Yaşamı okuyun, okutun. TELE1, Halk TV’ye izleyin. Daha çok artıralım” dedi.
“SEÇİMİN DE SANDIĞIN DA TEK ADAM REJİMİNİN SON BULMASININ DA GÜVENCESİ, HALKIN ÖRGÜTLÜ GÜCÜDÜR”
Emek ve Özgürlük İttifakının önemine ve neden ihtiyaç olduğuna ilişkin Akdeniz, “Karşımızdaki ittifak halkın haber alma hakkını boğan ittifak. Karşımızdaki ittifak sansürcü ittifaktır. Bizim ittifakımız özgür basının, eşitliğin, demokrasinin, halkın haber alma hakkının ittifakıdır. Var mısınız bizim ittifaka? Mesele budur bizim açımızdan” dedi. “Tek adam yönetiminden hep birlikte kurtulmamız gerek. Burada sorumluluğumuz neyse onu hep birlikte yapacağız, hep birlikte yaparız” diyen Akdeniz, tek adam rejimi sonrasına işaret ederek şunları söyledi: “Öyle sokağa çıkmayın, öyle demokratik tepkinizi dile getirmeyin, Amasra’da madenciler öldü ‘Aman sokağa çıkmayın’, zamlar yükseldi ‘Sokağa çıkmayın’ diyerek gitmez. Bizi şöyle bir denkleme mahkum etmeye çalışıyor. Acaba kim kimin kalesine gol attı? Bu gollerin hepsi tribünde maçı izleyen halkın kalesine git. Bu sahada bu sahanın ortasında yolsuzluk var. Bu oyunda yasaklar var. O zaman bir bütün olarak tribündeki halkın sahanın ortasına inmesi gerekir. Biz böyle bir siyaset çağrısı yapıyoruz. Elbette ‘provokasyona gelmeyelim’, işçinin, emekçinin provokasyon yaptığı nerede görülmüş? Ama sendika bürokrasisini Amasra’ya gittik gördük. Bakanlarla el ele kol kola fotoğraf veriyorsun. 20 gün sonra o fotoğraftaki madenci gençlerin yarısı ölmüş, yok, utanmazlar. 20 gün sonra maden ocağının önünde tarikatlar, cemaatler, vakıflar bunlarla beraber bürokrasiyle beraber devlet erkanı ile beraber yine poz verir. Öyle bir sendikal anlayışla tek parti tek adam rejiminin, tekeller egemenliğinin sona ermesi mümkün mü arkadaşlar? Bürokrasinin yıkılması gerek. Düzen muhalefetinin değişmesi gerekiyor. Seçimin de sandığın da güvencesi, tek adam rejiminin son bulmasının da güvencesi, halkın örgütlü gücüdür. Halkın örgütlü gücünü meydanlara koymasıdır.”
“HALK EGEMENLİĞİNİ SAVUNUYORUZ”
Sendikacılara seslenen Akdeniz, “Üretimden gelen gücünü kullanabiliyor musun? Görevlerini yapabiliyor musun? Milyonları meydanlara indirebiliyor musun? İş bırakma çağrısı yapıyor musun? İşte hodri meydan budur. Biz hodri meydan diyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı olarak değişimin yolu buradan geçiyor. Özgürleşmenin yolu buradan geçer. Yoksa ‘atı alan Üsküdar'ı geçer.’ Bunu bilmek zorundayız. Emek ve Özgürlük İttifakı olarak 24 Eylül'de İstanbul'da Haliç Kongre Merkezi'nde ilan ettiğimiz kuruluş bir final değil bir başlangıç. Biz başından beri en geniş halk ittifakını savunuyoruz. Sadece sosyalistlerin yan yana gelmesinin, bir arada durmasının Türkiye'nin bugünkü kritik eşiğinde yeterli olmadığını düşünüyorum. Bu açıdan yürüyüşümüz devam edecek” ifadelerini kullandı. Sol, sosyalist güçlerle görüşmelerin sürdüğünü de belirten Akdeniz, “Bizim programımızda tek parti tek adam yönetimi yok. Biz halk egemenliğini savunuyoruz. Demokratik bir anayasa diyoruz. Kurucu bir meclis diyoruz. Laiklik diyoruz. Bundan geri adım atmayalım diyoruz. Eşitlik diyoruz. Sermaye kesimlerine, servet vergisi konulsun. Baskı olacak kesim varsa sermaye sahipleridir, yoksul emekçiler değildir diyoruz. Halk için ekonomi diyoruz. Kadınlar için özgürlük diyoruz. Gençler için güvenli bir yaşam diyoruz. Gençlerin kendi ülkesinde özgürce kendi geleceğini inşa ettiği bir Türkiye diyoruz. Kürt sorununda demokratik barışçıl çözüm diyoruz. Dış politikada savaş tezkerelerine hayır diyoruz. İşte, burada birleşeceğiz” diye konuştu.
Asgari müşterekler etrafında ittifakın oluştuğuna vurgu yapan Akdeniz, “Bu ittifak programları, ittifak politikaları, bir siyasi partinin programı değildir. Her parti kendi programını savunur. Bizi farklılıklarımızla yan yana getiren şey, Türkiye halkının acil ihtiyaçları. Bu saydığım temel demokratik, ekonomik, siyasal değerler. Bunların altında birleşebiliyorsak birlikte yürüyebiliriz. Bu sadece yukarıda masa etrafında parti başkanları ve sözcülerinin görüşmeleriyle olmaz, ilerleyemez. Tabanda bunu sizler her birinde başarırsanız bu olacak” şeklinde konuştu.
“Burada dar grup, fraksiyon tartışma ve ayrışmalarına düşmemiz gerekiyor. Programımız belli, rotamız belli” diyen Akdeniz, Millet İttifakını da eleştirerek, “Biz Emek ve Özgürlük İttifakı olarak diyoruz ki sadece gidecek olanı değil, giden gidecek de yerine ne gelecek onu konuşalım ayrıştığımız konu burada” dedi.
TTB BAŞKANI FİNCANCI’YA DESTEK
Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve gazetemiz yazarı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın kimyasal silah kullanım iddialarına ilişkin yaptığı açıklamalar üzerinden hedef gösterilmesini de eleştiren ve tepki gösteren Akdeniz, “Hatırlayın pandemide ne kadar yüklendiler, Türk Tabipler Birliğini ne kadar operasyon çektiler, ne kadar yıpratmaya çalıştılar? Karşı cephenin bizim meslek ve emek örgütlerimizi dağıtmasına izin vermeyelim. Sakinlikle bir tartışma yürütmemiz gerek. Kamuoyundaki açıklamalara da bu açıdan her kesimin tabii ki dikkat etmesi gerekiyor” dedi.
Mehmet Ali Çelebi’nin AKP’ye katıldığı törende AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine de işaret eden Akdeniz, “Kadınları kuluçka makinesi gören bir yaklaşımdır, şiddetle reddediyoruz. Her doğacak Kürt bebeği potansiyel terörist gören bir yaklaşım, insanca değildir bir kere” dedi.
“TÜRKİYE’NİN LAİKLİĞE İHTİYAÇI VAR”
Başörtüsü tartışmalarına da değinen Akdeniz, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklama ve yasa teklifi hamlesinin yanlış olduğu eleştirisini dile getirerek, “İran, özgürlüğü, kadının özgürlüğünü tartışırken biz bunları tartışıyoruz. Kimsenin kılık kıyafeti siyasetin de devlet alanının da tartışmasının konusu yapılamaz, yapılmamalı. Ne görüyoruz bakıyoruz, değerler eğitimi var. Müfredatta kindar ve dindar nesiller yetiştireceğiz diyor. Kadının özgürlüğü sorununu konuşalım. Ne görüyoruz biz orada kadın cinayetleri var. Nereden nereye geldi” diye sordu. Laikliğin önemine vurgu yapan Akdeniz, “Emekçilerin birliğini parçalayacak bir yaklaşımdan uzak durmalıyız. Gerçek laiklik. Herkes için lazımdır, inanan inanmayan. Başörtülü olan olmayan herkes için bu güvencenin sağlanması için Türkiye'nin ve Türkiye'nin gençlerinin laikliğe ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
“BASKI ALTINDA ANAYASA YAPMANIN KOŞULLARI YOK”
İktidarın Alevilere yönelik açılımını gündeme getirdiğini anlatan Akdeniz, iktidarın Kürt açılımını hatırlatarak, “Şu an bir tane belediye bırakmadılar. Hepsine kayyum geldi, sıra CHP’li belediyelere geldi. Açık çağrımız şudur: Kimse Hızır Paşa oyunlarının oyuncağı olmasın. Burada yapılmak istenen tek adam merkezli projesine bağlı olarak bir Alevi modeli yaratmak. Bunu bizim razı olmamız asla mümkün olmaz” dedi. Türkiye'de tek parti tek adam rejiminin, faşist rejiminin adım adım inşa edildiği bir süreç olduğunu anlatan Akdeniz, “Bu kadar baskının altında olduğu bir dönemde yargının bu kadar taraflı ve baskı altında olduğu bir dönemde demokratik bir anayasayı yapmanın koşulları yoktur. Bunun olabilmesi için önce özgürlük ve demokrasi ortamının sağlanması gerekir. Bunun için yetmez ama evet bir kez daha bu oyuna düşmememiz gerekir. Hepimizin uyanık olması gerekir” dedi.
Akdeniz yaptığı konuşmanın ardından ikinci bölümde soruları yanıtladı. (BursaEVRENSEL)