Korkunç çalışma koşulları cinayetlere kapı aralıyor | Yollar ölüm saçıyor!
“Firma diyor ki ben sana sabit maaş veriyorum ama günlük en az beş sefer atacaksın, atmazsan maaşını keserim. Üstünü de atarsan sefer başı para alırsın. Bu asıl patronun, maaş+sefer sisteminin terörü"
Fotoğraf: Evrensel
Mesut BAYLAV
Antep
4. organizeye Nurdağı yolundaki kum ocaklarının olduğu bölgeye gitmek üzere varıyorum. Gidişimin sebebi 19 Ekim’de bu yolda hafriyat kamyonu ile bir aracın çarpışması sonucu aynı aileden üç kişinin hayatını kaybetmesi. Sürekli kazalarla gündeme gelen bir yol. Özellikle hafriyat kamyonlarının karıştığı kazaların çok can aldığı; ‘Hafriyat kamyonu yine can aldı’, ‘Hafriyat terörü sürüyor’ başlıklarıyla çokça haber başlığına tanıklık etmiş bir yol. Kum ocaklarına kadar gidebilmem için o tarafa giden bir kamyon arayışındayım. Dolaştığım bölgede çok fazla kamyon var. Şanslıyım ki ilk konuştuğum şoförü ikna edebiliyorum. “Hafriyat kamyonu kazalarına dair bir haber hazırlıyorum, şoförlerin çalışma koşullarına dair de konuşmam gerekiyor” dediğimde biraz şaşırıyor, yolculuğa başlıyoruz.
ÖLÜM YOLU
Eski Adana yolu diye de bilinen Nurdağı yoluna sapıyoruz. İki şeritli yol. “Şu yol ölüm yolu” diye söze giriyor şoför.
-Geçen aylarda beş kişi öldü burada. Tırın ağırlığı dışında 40 ton yük varmış. Arabayla beraber 57 ton ediyor. Kamyonu yapan mühendis bunu belli bir yüke göre yapmış. Fren sistemi, motor sistemi hepsi o yüke göre yapılmış. Ama işte fazlasını attırıyorlar.
- Bu işlerin bir denetimi olmuyor mu?
-Bak şurada bir denetim istasyonu var, birazdan göreceğiz. Şu işe bak ki, denetim istasyonuna varmadan hemen arkasından alternatif yol var. Adam fazla tonaj atınca arka yoldan basıp gidiyor. E bu denetim istasyonundakiler görüyor, demiyorlar mı “Bu adam her gün buradan geliyordu, niye döndü gitti?”
MAAŞ+SEFER SİSTEMİNİN TERÖRÜ
19 Ekim’de yine bu yolda hafriyat kamyonu ile bir taksi çarpıştı, aracın içinde bulunan anne, baba ve çocuk hayatını kaybetti. Kamyonun yüzde yüz suçlu olduğu ortaya çıktı.
- Geçenki kaza nasıl oldu?
- Şu ileride oldu. Şoför sola dönecek. Araba karşıdan geliyor. Sabahın beşi. Adam saat gece 2’de kalkmış, dünkü eksik seferlerini tamamlamak için. Sonra olan oluyor işte. Şoföre soruyorlar, ‘Nasıl oldu’ diye. Diyor ki, ‘görmedim’. O kadar çalışma yoğunluğunda beyin uyur tabii.
-Tanıyor muydun şoförü?
- Tanırdım, üç tane küçük kız çocuğu var, karısı kanserdi. Onlar perişan oldu. Diyorlar ki kazada şoför suçlu. Doğru, evet. Yav peki bu tır şoförlerinin çalışma sistemini kimse soruyor mu?
- Ben sorayım, nasıl?
- Firma diyor ki ben sana sabit maaş veriyorum. Ama günlük en az beş sefer kesin atacaksın. Atmazsan maaşından keserim. Üstünü de atarsan sefer başı 15-25 lira civarı alırsın. Şoförlerin adı çıkmış, hafriyat terörü diyerekten. Bu asıl patronun terörü. Maaş + sefer sisteminin terörü.
UYARI LEVHALARI BİLE YOK
Yol sürüyor, kısa mesafe içerisinde beş kum ocağı olduğunu öğreniyorum. Uyarı levhalarının yokluğu gözüme çarpıyor. Kum ocağı giriş çıkışlarında, yakınlarında uyarı levhası yok. Yoldan sapıyoruz, kum ocağına gitmek üzere bir dağa çıkmaya başlıyoruz. Yolun sağ tarafı uçurum. İki tır ucu ucuna yan yana geçebiliyor. Hatta yol bazı yerlerde iki tırın dahi geçemeyeceği darlıkta. Ancak yolun hiçbir bölgesinde bariyer yok. Kum ocağına vardık, yükü yükleyip geri döneceğiz. Dönüş yolunda, bu yolda şoförlük yapmanın zor olacağını söylüyorum.
- Yani bir de adam ehliyeti almış, gelmiş diyor ki ben şoförüm. Ya bu adamı bir dene ya (Taşıma firmalarına sesleniyor). Adam yetersizse adama eğitim ver. Yani şimdi bak yağmur yağdı biraz. Şu asfalt sabundan daha kötüdür. Bunu bilmiyor adam. O adamı işe alacaksan al eğitim ver, ver usta şoförün yanına. Bir ay gitsin, gelsin, öğrensin işi. Bizim meslekte şoför sıkıntısı var şu anda. Yani şoför bulamıyorlar. Onun için önüne geleni alıyorlar.
Bu da yaşanan kazaların bir diğer ihmali. Dönüş yolunda yükümüz olduğundan ağır ağır iniyoruz.
DENETİME TAKILMAYAN ALTERNATİF YOL: GÖZ GÖRE GÖRE!
Denetim istasyonuna az kaldı. Kantara girecek kamyon. Denetim istasyonuna varmadan hemen gerideki alternatif yolu görüyorum. O yola sapınca denetim istasyonunun arkasından geçip yine biraz ilerisinden yola çıkabiliyorsun. Korkunç bir denetim, korkunç bir kontrol.
Denetim istasyonuna girmek üzereyiz. Önümüzdeki kamyonun tamponunun olmadığını gösteriyor bana şoför.
- Bak buna müdahale etmesi lazım trafik polisinin. İçeride oturuyor.
- Son aylarda kaç kaza olmuştur bu yolda?
- Kaza mı, kaza çok ya. Kazadan çok ne var? Son 6 ayda kamyonların karıştığı en az 10 kaza olmuştur.
Her gün yeni cinayetlere gebe bir yol. Önlem almak yetkililer, patronlar; kimsenin aklının ucundan geçmiyor.
- Bu yolun hız sınırı 60. Ama ben 60 ile gidemem.
- Niye?
- 60 ile gittiğim zaman sefer yetiştiremem. Mecburen 70-80 basıyorum.
- Kaç ton yük yüklediniz?
-26 ton.
- Ortalama maaş ne kadar firmalarda?
- Kimisi maaşı az veriyor, primi yüksek tutuyor. Kimisi de tam tersi. Bizimki mesela 6 binTL sabit maaş. Sefer başı da 25 TL.
Bugünkü dördüncü seferi bu, altı sefer atıp eve gitmeyi planlıyor. Ayda iki gün izinleri var şoförlerin. Çalışma saatleri ise, “Allah bilir” oluyor. Arkada bir türkü çalıyor: Ar damarı ar damarı şimdi olmuş kâr damarı.
- Sistem şoföre bunu dayatıyor ki, şoförün yapacak başka bir şeyi yok. Çünkü çalışmak zorunda. Çoluk çocuğu ekmek bekliyor. Bize resmen diyorlar ki ölüme gidin, öldürmeye gidin!
Beni tır şoförlerinin öğlen yemeği yediği yere yakın bir yerde indiriyor. “Yapacağın haber inşallah duyulur da bizim bu sorunlarımız çözülür” diyor ayrılırken.
“YASANIN UYGULANDIĞI MI VAR?”
Barakadan oluşan dükkana giriyorum. Ortalık sakinken bir dürüm yiyip şoförlerin gelmesini bekliyorum. Gelen giden artınca, dükkanda çalışanlara, niyetimi söyleyip kimlerle konuşabileceğimi soruyorum. Kenarda yemeğini bekleyen yaşça ileri bir şoför sesleniyor. 35 senedir meslekte.
- 14-15 saat çalışıyor şoförler.
- Yasada 8 saat diyor?
- Yasa bunu söylüyor da yasanın uygulandığı mı var? Şimdi yasayı uygularsın, çıkarsın yola bir de denetlersin. Kaç saat benim araba kullanma hakkım var. 9 saat, 1 saatini sayma 8 saat. Her hafta pazar günü benim tatilimin olması lazım. Bunların hiçbiri yok.
Yan masadan bir şoför söze giriyor.
- Onun olması için ilk başta senin maaşına zam yapacak, arabana da takograf takacak. Önce taahhütü kaldıracak. Prim de olmayacak, sabit maaş olacak.
TAKOGRAF NEDİR, KİMLER NASIL KALDIRIYOR?
Takograf konusu üzerinde durmamız gereken en önemli konulardan biri. İşçilerin hepsinin de en çok dile getirdiği konu bu. Bilmeyenler için kısaca takograf cihazı, sürat veya katedilen mesafe gibi bilgileri kaydetmek üzere başta otobüsler ve kamyonlar olmak üzere bazı taşıtlara monte edilen cihaz. Özellikle nakliye şoförlerinin yasalarca müsaade edilen sürüş sürelerini ve süratleri geçmemesini sağlayarak trafikte can ve mal güvenliğini artırmasının önemli koşullarından biri ve normalde kullanma zorunluluğu var. Ancak patronlar ve valilik eliyle takograflar şehir içinde kaldırılmış durumda.
Söz şoförlerde.
- Kanun, nizam yok. Hepsi zenginden yana. Bir insanın gücü nedir? 8 saattir. Ama ne yapıyorlar, takografı iptal etmişler, ondan sonra 15 saat, 16 saat çalışanlar var. Ya biz bıraktık kendimizi, karşıdaki insanı düşünmemiz lazım. Bak burada çalışan tırların hepsi aynıdır. Bile bile kimse ölüme gitmez. Aşırı yoğunluk, uykusuzluk, çalışma şartları kötü. Hafta sonu tatili yok. 15 günde bir tatil. İş olursa o tatil de yok.
Avrupa’da şoförlük yapmış bir işçi söze giriyor.
- Avrupa’da çalışırken üç saat sürerdik bir saat yatardık, üç saat sürerdik bir saat yatardık, bir üç saat daha sürerdik. Ondan sonra kontağı kapatırdık, 11 saat araba kıpırdayamazdı. Hafta sonları bir hafta 24 bir hafta 48 saat çalışmazdık. Şimdi o sistem nerede, bu sistem nerede?
- Hemşerim bu işler böyle işte, Avrupa’da kanun var. Hafta sonu yola çıkamazsın. Yakalanırsan ağır cezayı yersin. Hristiyan bizimkilerden çok iyi. Avrupa bizi kıskanıyormuş. Bunu mu kıskanacak?
TAKOGRAF KALKINCA 3 KİŞİNİN İŞİNİ DE 1 KİŞİ YAPIYOR
İki masanın sohbeti birleşiyor. Yollardaki denetimleri sorunca bir küfürleşme başlıyor.
- Denetliyorlar, hem de nasıl! “Yangın tüpün var mı?” diyorlar. Kaç saatten beri çalıştığını sormuyorlar.
Avrupa görmüş işçi konuşuyor.
- Yolda üç saatten sonra yol hipnozu başlar. Nereden geldin, nereye gidiyorsun? Unutmaya başlarsın. “Ben buraya ne zaman geldim?” diye afallıyorsun.
Yaşça büyük olan şoför 60 yaşında ve emekli. 3 bin 500 lira emekli maaşının geçinmeye yetmediği gerçeği ile şoförlüğe devam ediyor. Dişlerini açıp gösteriyor, ön dişlerinin çoğu yok. Randevu alamadığı için böyle kalmış, özele gitmek de çok mümkün görünmüyor. Yine kazalara dönüyor konu.
- Kaza nasıl olmaz hemşerim? Günde 8 saat arabanı kullanırsın. 4 saatte bir molanı verirsin, çayını, sigaranı içersin, kafanı toplarsın. E bizde o yok. Tesadüf diye bir şey yok, sen yorgunsun, her gün aynı, gece uyanıyorsun, çalışmaya başlıyorsun. Ne yapılması lazım? Valilik bu takograf muafiyetini kaldıracak, herkes takografına göre çalışacak. Ne olmuş olacak o zaman? Bir tırdan üç tane işçi ekmek yemiş olacak. Ama şirketler üç adamın yerine bir adam çalıştırmış oluyor şu an. İhtiyacın olduğunu da biliyor şirketler, çalışsın diyor, ölmüş, öldürmüş umrunda değil. Bu takograf muafiyeti kalkmadığı sürece daha çok kaza olur. Takograf olsa kimse hız da yapamaz, çünkü anında cezayı yersin.
- Bak bu tırcıların hepsi psikoloğa gitsin hepsinin tedavi görmesi lazım derler. Sorun budur.
KÂR HIRSI, DENETİMSİZLİK, BORCA YAZILAN DÜRÜMLER
Yan masada daha genç şoförlerin olduğu masaya geçiyorum.
- Yıllık iznimizi bile kar yağarsa kullanabiliyoruz. O da zaten Allah tarafından veriliyor yani.
- Ya bak bak saç sakal birbirine karışmış herkesin. Berbere gitmeye zamanımız yok.
- Patronlar çok sıkıştırıyor. Eve gidince bayılıyorum zaten.
Mesleğin en yoğun yaşadığı hastalıklar arasında kıl dönmesi, bel fıtığı, yol hipnozu var. Masadaki şoförlerin neredeyse hepsinde bu hastalıklar mevcut. Kalkma zamanı geldi, içeri hesabı ödemeye girince dürümcü alıyor eline veresiye defterini. Herkes yediğini, içtiğini deftere borca yazıp kamyonlara doğru ilerliyor, “Allah kaza bela vermesin” cümlesi eşliğinde.
Tablo korkunç. Gördüklerim, şoförlerin anlattıkları yaşananların cinayetlere giden süreci nasıl beslediğini ortaya koyuyor. Kâr hırsı ve denetimsizlikler böyle devam ederse yeni cinayetler maalesef kaçınılmaz.
FİRMALARIN TAKOGRAF OYUNU
Lojistik (taşıma) firmaları bulundukları illerin valiliklerine takograf taahhütnamesi başvurusunda bulunarak araçlarının sadece şehir içinde çalışacağını söyleyerek takograf cihazı taktırmaktan muaf olmalarını istiyor ve bu kabul ediliyor. Takograf cihazı takılı olsa işçiler günde ortalama 8 saatten fazla çalışamayacak. Ancak takılı olmadığı için işçiler bu durumdan muaf tutulmuş oluyor ve sınırsız bir çalışma keyfiyeti getirilmiş oluyor. Öyle ki tır şoförleri günde 16 saat şoförlük yapanların dahi olduğunu söylüyor. Yani bir şoför “Ben bugün 24 saat çalışacağım” dese önünde bu durumu engelleyen hiçbir durum yok. Üstelik böyle olunca en az 3 kişinin yapması gereken iş 1 kişiye yaptırılmış oluyor.