25 Ekim 2022 04:37

Mesut KARA

Zaman ışık hızıyla akıyor. Evrensel’de yönetmen Ahmet Uluçay üzerine yazdığım “İmkânsız düşlerin sinemacısıydı” başlıklı ilk yazım yayımlandığında tarih 24 Kasım 2012’yi gösteriyordu, önümüzdeki günlerde kasım 2022’de olacağız. Aradan tam 10 yıl geçmiş. Evrensel’de yazmak, gazetemizin okurlarıyla tanışmak, buluşmak Metin Göktepelerle olmak, yazarlarımızı okumak beni hep besledi, geliştirdi, dönüştürdü.

Sosyal paylaşım ağlarında her sabah okurlarımızın “günaydın” mesajlarıyla, umut yüklü paylaşımlarıyla karşılaşmak kimsesiz olmadığımızı gösterdiği gibi içimde yitip gitmekte olan umudu da çoğalttı. Yeni arkadaşlar, dostlar edindim; desteklerini yardımlarını gördüm.

Geçtiğimiz yıla kadar yayımlanmış kitapları olduğundan haberdar olmadığım, hayatını gurbette (Almanya) işçi olarak sürdüren dostum İrfan Erdoğan da sosyal medya üzerinden tanıdığım, telefonlaştığımız, yazıştığımız dostlarımdan.

“Kıskançlık” adlı son kitabı benim kitaplarımı da yayımlayan Klaros Yayınları’ndan çıktı. (Haziran 2022) Öncesinde “Bir Emekçinin Günlüğü” (Ritim Sanat Yayınları, mayıs 2019), “O da Bir İşçi Ben de” (Favori Yayınları, nisan 2020), “Korona Günlüğü” (Favori Yayınları, haziran 2020) adlı kitapları yayımlanmış.

İrfan Erdoğan 1960 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesine bağlı eski ismiyle Çerkezuşağı yeni ismiyle Gözecik köyünde doğmuş, Anadolu Üniversitesinin Halkla İlişkiler bölümünde okumuş. 1987 yılından beri Almanya’da yaşayan İrfan Erdoğan fabrikada işçi olarak çalışmayı sürdürüyor. Evrensel gazetesinde, birçok gazete ve dergide yazılar yayımlamayı da...

“Yaklaşık 50 yıllık kitap okuruyum ama yazma serüvenim muhabirlik yaptığım yıllar da dahil 20 yıl var. Bu 20 yılda daha çok haber vs. yazdım kitaba yönelmem 5 yıldır. Ve ilk kitabım olan ‘Bir Emekçinin Günlüğü’nü yazdığımdan bu yana aralıksız yazıyorum. Bir Emekçinin Günlüğü aynı zamanda hem iki baskı yaptı hem de Almancaya da çevrildi. Yazma işi zor bir olay hele de fabrikada işçiyken, ancak ben planlı ve programlı çalıştığım için işçiliğimi ve özel hayatımı etkilemiyor. Şu an babamı anlatan ‘Babamdan Öyküler’ adlı bir dosyam daha var bitmek üzere. Onda da babamı anlatıyorum isminden de anlaşılacağı üzere” diye tarihe not düşüyor İrfan Erdoğan. “Kıskançlık” kısa öyküler de diyebileceğimiz anlatılardan oluşuyor. İrfan Erdoğan’ın önceki kitapları anı, anlatı ve günlüklerini içeriyor.

Dilini, dinini, kültürünü, yolunu izini bilmediğiniz bir ülkede, Almanya’da yaşama savaşı veren Türkiyeli bir işçinin, emekçinin bir yandan ayrımcılığa, ırkçılığa karşı mücadele ederken, Türkiye’de yaşanan baskıya, şiddete, yoksullaştırmaya karşı politik mücadelede taraf olduğunu, yaşadığı ülkede de diğer Türkiyeli yoldaşlarıyla, arkadaşlarıyla saf tutarak mücadele içinde yer aldığını görürüz İrfan Erdoğan’ın. Tüm bu ‘yaşam uğraşlarının’ yanı sıra iyi bir kitap okuru olan İrfan Erdoğan, yetinmez; yaşadıklarını, anılarını yer yer eğlenceli, komik bir dille yazar, kitap olarak yayımlar. Yazmak da hayata karşı direnmenin, var olabilmenin, mücadelenin bir yolu, aracı İrfan Erdoğan için.

İlk kitabı “Bir Emekçinin Günlüğü” 15 Aralık 2018 tarihli “Asalak Ustabaşı” başlıklı yazıyla başlıyor, farklı tarihlerde yazılan kısa öykülerle sürüyor, “Irkçı Hans” ve 2019 tarihli “Memleketinize Dönecek misiniz?​” başlıklı yazıyla bitiyor. Kitabın arka kapağında “Almanya’da hayata tutunmaya çalışan göçmen bir emekçinin; ayrımcılığa, ırkçılığa ve aşağılanmaya karşı mücadele ederken yaşadığı kimi zaman komik, kimi zaman dramatik, kimi zaman da ibretlik anıları. Bir Emekçinin Günlüğü; yabancılaşmanın, bocalamanın, onurun, direnişin ve insan kalabilme mücadelesinin de bir güncesi aynı zamanda” yazıyor.

“Korona Günlüğü” kitabının tanıtım yazısında da şu cümleler yazılı: “Yüz binlerce insanın yaşamını kaybetmesine neden olan ve milyarlarca insanı aylar boyu karantina koşullarında yaşamaya mecbur eden korana virüsü salgını, hepimizin alışkanlıklarını değiştirse de kapitalistler sömürü alışkanlıklarından zerre kadar taviz vermediler. Fabrikalarda, tarlalarda ve hizmet sektöründe çalışan emekçileri, kâr hırsları yüzünden canları pahasına kucak kucağa çalışmaya mecbur bıraktılar. Irkçı ve ayrımcılar da bu salgını fırsat bilip, ‘Virüsü göçmenler yayıyor’ iftirasının ardına sığınarak ötekileştirme faaliyetlerini hız verdiler.”

İrfan Erdoğan da bu kitabında, korona günlerini göçmen bir emekçinin gözünden anlatıyor. Kitabını salgında hayatını kaybeden yüz binlerce insanın anısına adayan İrfan Erdoğan “Buna sebep olanları lanetliyorum, tarih de insanlık da bunu unutmayacak” diyor.

KISKANÇLIK

“Bugün yaşadığımız hayatın her alanında kıskançlık, istememezlik, hava atmacılık, başkasının sırtına binerek yükselmecilik, yağcılık ve yalakalık yaparak işini yürütmecilik ya da cebindeki üç-beş kuruşa güvenerek başkasını ezmecilik ya da cebinde beş kuruş olmadığı halde sadece kendisini olağandan büyük göstererek imajını düzgün gösterip önemli biriymiş gibi hava atarak yaşamacılık azımsanmayacak, küçümsenmeyecek şekilde var. Bu kitabın amacı yaşamımızda var olan, hastalık halini almış ve iliklerimize kadar her tarafı sarmış bu sorunları gün yüzüne çıkararak yaşamımıza bir ayna tutmaktır” cümleleriyle açıklıyor son kitabı “Kıskançlık”ı neden yazdığını.

“Yalın Kalem” başlıklı girişteki yazısında Öykü Yazarı Murat Tuncel, “Onun kendine özgü söyleminde, anlatışındaki karakteristik özelliği de yalın kaleminin yazdığı cümleleri de kolayca anlayacaksınız. Okurken de hem düşünecek hem gülecek hem de eğleneceksiniz. İrfan Erdoğan bunu becermiş” diyor. Bir sonraki Kemal Yalçın imzalı yazıda da “İrfan Erdoğan çok çalışan, çok okuyan bir işçidir. Hayatında hep olmaz, olmaz denilen işleri başardı. Onun hayatı Almanya’da Fakir Baykurt okulu çizgisinde yetişen işçi yazarlara iyi bir örnektir” deniyor.

Günlükleriyle, anılarıyla, kısa öyküleriyle çalışkanlığı, üretkenliğiyle, bir koltuğa çok karpuz sığdıran özellikleriyle birçoğumuzu kıskandıracak, örnek olacak bir yazar İrfan Erdoğan. Hem hayatının hem yazın dünyasının emekçisi. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et