Latmos Dağları beyaz bir çöle dönüşüyor!
Polat Madencilik, Latmos (Beşparmak) Dağları’nda 1987 yılında aldığı ruhsatla Zeytin Yasası’ndan muaf tutularak kırma, eleme tesisini büyütmek istiyor. Şirket "ÇED gerekli değildir" kararı aldırdı.
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Özer AKDEMİR
Aydın
Aydın’a bağlı Söke ilçesi sınırları içerisinde yer alan Beşparmak Dağları maden işletmeleri tarafından delik deşik ediliyor. Antik çağdaki adı Latmos olan bölge aynı zamanda tarih öncesi çağlarda yapılmış kaya resimleriyle de tanınıyor. Dünyanın ender jeolojik yapıları arasında gösterilen ve jeopark olması için yıllardır mücadele edilen bölgede her geçen gün yeni bir maden işletmesine izin veriliyor.
YİNE 25 HEKTAR OYUNU!
Polat Madencilik tarafından Aydın Söke ilçesi Karakaya köyü Kocaalan mevkiinde işletilen kuvars ve feldspat işletmesinin yeni kırma eleme tesisi için Aydın Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından “ÇED gerekli değildir” kararı verildi. Toplam işletme
Ruhsat alanı 687.94 hektar olan projenin, tanıtım dosyasında ÇED izin alanı 9.53 hektar olarak gösterilmiş. ÇED yönetmeliği gereği 25 hektarın altında ÇED izin alanı olan projelere “ÇED gerekli değildir kararı veriliyor. Bu yönetmelik maddesi, şirketlerin ÇED raporu hazırlamamak için proje alanını 25 hektarın altında göstermesine neden olduğu yönünde yıllardır tartışma konusu ediliyor.
İŞLETME ÖNEMLİ DOĞA ALANI VE ORMAN ALANI İÇİNDE
Şirketin halihazırda bölgede 75 bin ton/yıl üretim kapasitesi olan işletmesi bulunurken, projeye göre mevcut eleme tesisi sökülüp, planlanan kırma, eleme ve cevher hazırlama
tesisine dahil edilecek. Böylece işletmenin kırma, eleme ve cevher hazırlama
tesisi kapasitesinin toplamda 390 bin ton/yıla çıkarılması planlanıyor. Proje de “kırma, eleme ve cevher hazırlama tesisi’nin planlandığı alan Aydın- Muğla-Denizli Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında “önemli doğa alanı” olarak işaretlenirken, orman alanı olarak adlandırılan alanlar üzerinde kalıyor.
ZEYTİN YASASI GÖRMEZDEN GELİNİYOR
Maden projesinin işletme ruhsatı 1987 yılında alındığı için, bölgede önemli bir geçim kapısı olan zeytinciliği koruyan “Zeytin Yasası”ndan ise muaf tutuluyor. 1995 yılında Zeytincilik Kanunu’nda yapılan değişiklikle bu tarihten sonrası için ÇED raporu aranırken, önceki ruhsatlar için ise “kazanılmış hak” denilerek bu yasa hükmü uygulanmıyor. Çok ciddi bir kazı ve toz çıkaran işletmenin yöredeki zeytin üretimine büyük zararlar verdiği yıllardır birçok raporla ortaya konmuş olmasına rağmen, işletmenin faaliyet kapasitesini yaklaşık 4-5 kat arttırmasının doğuracağı zararlara “kazanılmış hak” kılıfının getirilmesi tartışma konusu. Yöre halkının geçim kaynağını yok eden bir faaliyete bir şirketin çıkarı için izin verilmesi kamu yararı ile kazanılmış hak kavramlarında tercihin kamu yararında olması gerektiği yönündeki görüşle çelişiyor.
TARİH ÖNCESİ KAYA RESİMLERİNİN EN ÇOK BULUNDUĞU ALAN
Projeye göre 27 kişinin çalışacağı işletme, yöredeki binlerce köylünün geçim kaynağı olan zeytinciliği ve diğer tarımsal-hayvansal üretimi son derece olumsuz etkiliyor. İşletme Karakaya köyüne sadece 650 metre uzaklıkta yer alıyor. Karakaya köyü geçtiğimiz yıllara kadar, kaya resimleri festivallerinin yapıldığı bir yerken, pandemi gerekçe gösterilerek bu şenlikler de yapılamaz oldu.
“LATMOS, EGE’NİN KAPADOKYA’SI”
Yöredeki madencilik faaliyetlerinin Latmos’a etkilerini sorduğumuz Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, jeolojik oluşumları nedeniyle ülkemizin ikinci Kapadokya’sı olarak tanımlanan bölgenin Bafa Gölü’yle birlikte bütüncül olarak düşünüldüğünde doğal peyzaj açısından olağanüstü görsellik sunduğunu söyledi. Sürücü, “Günümüzden 8 bin yıl öncesine dayanan Prehistorik Kaya Resimleri başta olmak üzere, hiçbir kazı çalışması yapılmadan bile adeta açık hava müzesi niteliğinde bir kültür alanıdır. Günümüzde antik yerleşim yerleri, kaleler, manastırlar, gözetleme kuleleri, tahkimatlar, antik döşeme yollar, mağara kiliseler, freskler ve Latmos’u dünyaya tanıtacak olan prehistorik döneme ait kaya resimlerinden sadece tespit edilebilenleridir” dedi.
“TEK KURTULUŞ YÖREYE MİLLİ PARK STATÜSÜ VERİLMESİ”
Son on yılda yörede büyük bir hızla artan maden ocaklarının Latmos’un eşsiz güzelliklerini geri dönülmez bir biçimde tahrip ettiğine dikkat çeken Sürücü, yörenin adeta beyaz bir çöle dönüştüğünü aktardı. Sürücü şunları söyledi; “Madenler sadece doğal ve kültürel varlıkları değil aynı zamanda bölge insanının sağlığını, ekonomik gelirlerini sağladıkları zeytinciliği, arıcılığı ve hayvancılığı olumsuz etkileyerek, bugüne kadar sürdürdükleri geleneksel yaşamlarını bitirecektir. Saz kedisi ve karakulak gibi çok önemli türlerin bulunduğu bu bakir coğrafyada yaban hayatı da bitecektir. Latmos Dağlarının tek kurtuluş çaresi, bölgeyi insanıyla birlikte bütüncül bir şekilde koruyacak olan milli park statüsünün kazandırılmasıdır”.
“1987’DE ALINMIŞ RUHSATLA YENİ TESİS YAPILMASI DOĞRU DEĞİL”
MADENCİ şirketin 1987’de aldığı işletme ruhsatının, bugün yapılmak istenen kırma, eleme tesisi sürecinden ayrı olduğunu belirten Avukat Akın Yakan, “1987’de verilmiş işletme ruhsatına dayanarak ÇED sürecinin işletilmemesi ve Zeytin Yasası’nın göz ardı edilmesi bana göre doğru değil. Bir de tabii insanların geçim kaynağı olan tarımsal üretime zarar verecek bir faaliyet için ‘Kazanılmış hakkı var, ne yapalım’ türünden bir anlayışın da doğru olmadığını düşünüyorum” dedi.