Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
26 Ekim 2022 07:00

Millet İttifakı’nın güvenecek nesi var?

Peki, neden sandığı beklemeye çağrı yapılıyor? Neden, gençlerin ve halkın kendi kazanımlarını elde edebilecekleri alanlar yaratmasının önü bu söylemle kesilmeye çalışılıyor?

Millet İttifakı’nın güvenecek nesi var?

"Milletin Sesi" Mitingi | Fotoğraf:Şerif Karataş/Evrensel

Reklamları Kapat

Sıla ALTUN

ODTÜ

AKP iktidarına doğduk ya da kendimizi bildik bileli AKP iktidarında yaşadık. İlk aşkımızı, ilk kalp kırıklığımızı ve neredeyse tüm ilklerimizi bu hükümetin gölgesi altına yaşamak zorunda kaldık. Bu yüzden gençlik olarak hükümete yönelik öfkemizi sosyal medyada, arkadaş buluşmalarında, sınırlı da olsa meydanlarda dile getirdik. Seçimler yaklaşırken ise karamsarlığı ve umudu bir arada yaşıyoruz. Karamsarlık, hükümetin asla değişmeyeceği ya da iktidarın memleketi darmaduman ederek koltuğundan kalkacağı düşüncesinden kaynaklanıyor. Umut ise kimi zaman sihirli değneğiyle bir kurtarıcının beslenemeyen, barınamayan, eğlenemeyen, eğitim alamayan bizlerin tüm sorunlarını çözeceği düşüncesine bağlanıyor.

Genç Hayat’ın iki sayı öncesinde “Seçimler yaklaşırken tek adam yönetimine tutulan bir mercek” isimli yazıda tek adam yönetiminin bizlerin hayatının üzerine nasıl karabasan gibi çöktüğünden bahsetmiş ve tek adam iktidarının bunu yapmasındaki zorunluluğunu kendisinin sermayenin siyasi partisi olmasıyla ilişkilendirmiştik. Bu yazıda detaylı bir şekilde buna değinmeyeceğiz. Asıl olarak üzerinde duracağımız şey, tek adam yönetimine bir alternatif olarak görülen Millet ittifakı olacak. Millet İttifakı’nda da gençler açısından özel olarak öne CHP çıkıyor.

Ankara Büyükşehir Belediyesinin yenilediği Balık Hali ve yeni ilçe terminali açılışında Kılıçdaroğlu bir konuşma yapmıştı. Mansur Yavaşı övüp bitirememesinin yanı sıra açıklamasında Millet İttifakı olarak düzelmeyen ekonomiyi düzelteceğiz; kavga var, kavgayı bitireceğiz; huzursuzluk var, huzuru getireceğiz” şeklinde sözler sarfetti. Bunlar, tam da elinde sihirli değnek olan bir kahramanın söyleyeceği sözler gibi görünüyor. İttifakın başını çeken CHP açısından gençlerin ve halkın kendisi için mücadele alanı yaratması, aktif anlamda siyasete etkide bulunabilecek özneler olarak bir araya gelmesi çok da akıllara gelen bir seçenek değil.

SİHİRLİ DEĞNEKLİ BİR KURTARICIYI MI BEKLEMELİ?

Ne yazık ki doğrudan siyaset bilimi okuyan öğrencilerin dahi, siyasetin belirlenişinde toplumun rolünü görmediği ya da insanların rahatsızlığını sadece seçim sırasında ortaya koyabileceğini düşündüğü bir durum var. Siyasetin kendisine yön verebilme gücünün aslında gençlerde, halkta olduğu anlayışından ziyade onun takım elbiseli politikacılarca yapıldığı anlayışı ODTÜ açısından da baskın çıkıyor. Burada kendisini bir özne olarak görmemek ve kaderini, kurtarıcı olduğunu umduğu Millet İttifakı’na bırakmak; Millet İttifakı’nın, ortaya koyduğu politikayı nasıl yapacağı noktasında bir açıklama, bir adım atmasını gerekli kılmıyor. Yani gençlerin “kurtarıcı ihtiyacı”, Millet İttifakı’nın gençliğe vaadini boş laflarla sınırlı bırakıyor, bu boş ve güzel laflar ise gençliğin içindeki sıkışmışlıktan dolayı bir umutla karşılık buluyor.

Zaten gençliğin ve halkın kendi talepleri için bir araya gelerek siyaseti etkilemesi CHP açısından da tercih edilen bir şey değil. Biraz geçmişe gidip Boğaziçi protestolarını hatırlayalım. Yüzlerce öğrenci atanmış rektöre karşı bir araya gelerek demokratik üniversite için eylemler düzenlerken CHP’nin gençlere uyarısı sağduyulu olmaları ve sokaktan uzak durmalarıydı. Ya da daha güncel bir örnek olarak Bartın’da grizu patlamasını ele alalım. Kılıçdaroğlu’nun buraya dair değerlendirmesi şu şekilde: “Allah nasip eder de iktidar olduğumuzda hiç kimse en ufak bir endişeye kapılmasın, 301 kişinin de 41 kişinin de hesabını sormazsam namerdim. Hesabını soracağım.” Bir başka örnek ise ODTÜ’deki mezuniyetin iptal olması üzerine Çankaya Belediye Başkanı’nın, mezuniyetin yapılması sorumluluğunu bir anda üzerinde hissetmesi ve öğrencilerin kendi isteklerini dikkate almadan “Organizasyonu hallederiz, gerekirse belediyede yaparız” şeklinde açıklama yapmasıydı.

Bu örnekler ve daha nicesinde öne çıkan şey, gençlerin ve halkın kendi sorunları için bir araya gelebilecek, kendi taleplerini örgütleyebilecek bir niteliğe bürünmesinden ziyade bir siyasetçinin halk adına (!) bu sorunların hesabını sorması ya da çözümünü bulması. Peki, neden sandığı beklemeye çağrı yapılıyor? Neden, gençlerin ve halkın kendi kazanımlarını elde edebilecekleri alanlar yaratmasının önü bu söylemle kesilmeye çalışılıyor?

HALKIN SİYASETE KATILMASINI ONLAR DA İSTEMİYOR

Millet İttifakı’nın kendisi de seçim sonrasında iktidara geldikleri taktirde Türkiye’nin bağımlı bir kapitalist ülke olmasından dolayı daha derinden deneyimlediği ekonomik krizi halkı memnun ederek aşamayacağının farkında. Bu durum temel hak ve özgürlüklerin ne denli kullanılabilir olacağına da doğrudan bağlı. Barınamayan, beslenemeyen ve kendisini ifade etmesinin önünde engeller olan gençlerin kendi ekonomik ve politik talepleriyle şimdiden bir araya gelmesi demek, CHP’nin başını çektiği ittifakın olası iktidarının tabandan gelen baskıyla karşılaşması, ittifakın sermaye yanlısı ekonomik ve politik seçimlerine karşı gençlerin daha tetikte ve belirleyici olabilme ihtimalinin artması demek anlamına geliyor. Yani Millet İttifakı’nın gençlerin ve halkın siyasette belirleyici birer özne olmasını istememesinin sebebi sermaye iktidarını devraldığında sorunsuz bir şekilde ilerlemesini garantilemek.

Aslında tüm yazı boyunca Millet İttifakı ve özellikle de CHP’yi eleştirirken şunu görmek gerekir. Olası bir iktidar değişikliğinde gençler açısından belli ölçüde bir rahatlama olabilir, belli siyasi haklar geri kazanılabilir. Ancak bunun yaşanmasının sebebi bile iktidar ya da muhalefette olan burjuva partilerinin gençlerin içinde bulunduğu sıkışmışlığı görmesi ve buradan bir patlamanın çıkmasını beklemekten ziyade sakinleştirmek için ipleri gevşetmesidir. Ancak daha fazla hakkı kazanabilmek, kendi hayatımız üzerinde söz sahibi olabilmek için bizlerin bir kurtarıcı beklemekten ziyade kendi kaderimizi örgütlü bir şekilde birlikte çizmemiz daha kalıcı bir çözüm olacaktır.

Önceki yazı: https://www.evrensel.net/haber/471819/secimler-yaklasirken-tek-adam-yonetimine-tutulan-bir-mercek

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Padişah yetkisi

Padişah yetkisi

Devlet Denetleme Kuruluna verilen sınırsız kayyım yetkisiyle Cumhurbaşkanı, bir talimat vererek kamu kuruluşlarından belediyelere, sendikalardan meslek odalarına ve barolara kadar tüm kurumların yönetimlerini, yargı kararına gerek olmadan görevden alabilecek. Prof. Dr. Metin Günday “Bu bir kayyım yetkisi. Anayasa’ya aykırı” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et