“Bina yıkılma ve çökmeleri doğanın ve hukukun yasalarını hiçe sayan insan hatasıdır"
Arel Üniversitesi binasının yıkılması ile ilgili açıklama yapan Jeoloji Mühendisleri Odası; "Bina çökmesi gibi olayların nedeni doğa ve hukuk yasalarını hiçe sayan insan hatasıdır" dedi.
Fotoğraf: DHA
Arel Üniversitesi binasında meydana gelen yıkımla ilgili, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından yapılan açıklamada, “İstanbul’da meydana gelen bina yıkılması, bina çökmesi, bina devrilmesi, toprak kayması vb. gibi can ve mal kaybına neden olan olaylar doğa kaynaklı olmayıp, doğanın ve hukukun yasalarını hiçe sayan insan hatasından ileri gelmektedir” denildi.
Açıklamada Arel Üniversitesi binasındaki yıkımın hemen ardından JMO İstanbul Şubesi bünyesinde oluşturulan teknik ekip tarafından yerinde incelemeler yapıldığı ve neden-sonuç ilişkisi irdelenerek bir değerlendirme raporu hazırlandığı belirtildi.
Önceki yıllarda Sütlüce’de, Ümraniye’de, Ataşehir’de, Kartal’da ve Kağıthane’de olduğu gibi, bugün de Küçükçekmece’de meydana gelen bu olayın ne ilk ne de son olacağı ifade edilen açıklamada; “Hepimizin bildiği gibi sel, heyelan, deprem vb. doğa kaynaklı afetler vardır. Ancak son dönemlerde İstanbul’da meydana gelen bina yıkılması, bina çökmesi, bina devrilmesi, toprak kayması vb. gibi can ve mal kaybına neden olan olaylar doğa kaynaklı olmayıp, doğanın ve hukukun yasalarını hiçe sayan insan hatasından ileri gelmektedir” denildi.
2018 yılında JMO İstanbul Şubesi tarafından yapılan ve sonuçları yayımlanan “İmar affı ve jeolojik riskler” başlıklı teknik çalışmada da açıklandığı gibi, İstanbul il sınırları içerisinde meydana gelen bina çökme, yıkılma, devrilme vb. olayların yaklaşık yüzde 85’inin insan kaynaklı olduğuna dikkat çekilen açıklamada şöyle denildi; “Üstelik son yıllarda kamuoyunun gündemine gelen bu tür yıkımların geçmişi 1950’lere kadar dayanmaktadır. İstanbul jeomorfolojik olarak çok engebeli bir yerleşim alanına sahiptir. Son yıllarda ortaya çıkan bu sorunun en önemli nedenlerinden biri, şehrin topografik ve jeolojik yapısı dikkate alınmadan,gelişi güzel açılan yeni imar alanları ve paralelinde gelişen plansız kentleşmedir.”
TESPİTLER
JMO İstanbul Şubesi’nin oluşturduğu teknik ekibin saha incelemeleri neticesinde, meydana gelen olaya neden-sonuç ilişkisi açısından bakıldığı belirtilerek ortaya çıkan tespit ve riskler şöyle sıralandı;
- “ Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’ne göre; yüksek eğime sahip alanların “Önlemli Alan (Ö.A.)” statüsünde değerlendirilmesi ve yapılacak her türlü inşaat faaliyetlerin de gerekli önlem ve tedbirlerin alınması zorunluluğu açıkça belirtilmektedir.
- Buna karşın, bahse konu parselde 2019 yılında kazı çalışması başlamış olup, 2022 Ekim ayı içerisinde toplam 3 yılı bulan süre geçmesine rağmen kazı çukuru tamamlanmamış ve üst yapı inşaatı global (küresel) kotlarda sıfır mimari kotuna kadar (su basman kotu) çalışmalar tamamlanmamıştır.
- Özellikle derin kazı uygulamalarında kazı çukuru uzun süre açık bırakılmamalı, inşaat süresi minimumda tutulmalı ve üst yapı işleri bir an evvel doğal arazi kotlarına kadar çıkarılmalıdır.
- T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 31.08.2018 tarihli, E. l50340 sayılı (2018/10 nolu) "Kazı Güvenliği ve Alınacak Önlemler" ile ilgili genelge yayımlamıştır. Bu genelgeye ilişkin görüşümüz Odamız tarafından 20.03.2019 tarih ve 869/500-2 sayılı yazımızla, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve ilgili kurumlara gönderilmiştir.
- İlgili genelgede, kazı güvenliği ve iksa (derin kazı) uygulamalarında geçici durum analizlerinde, kazı şevlerinin maksimum 2 yıl içerisinde inşaat faaliyetlerinin tamamlanarak, önüne gerekli desteklerin yapılması gerektiği belirtilmektedir.
- Genelgeye göre, pratikte ve uygulamada geçici durum analizlerine göre destekli şev kazılarında belirlenen maksimum süre 2 yıl olarak belirlenmesine rağmen;
- Jeolojik faktörler,
- Hidrojeolojik faktörler,
- Çevre yapıları,
- Şehir içi dinamik yük ve etkenler,
- Komşu parsel ve/veya binalara ait etki durumları,
- Jeomorfolojik etkenler,
- Bölgesel eğim durumu gibi iç ve dış etmenlerin etkisinin dikkate alınmadığı ve ortam tanımlamasının doğru yapılmadığı yaşanan olayda bir kez daha ortaya çıkmıştır.
- Pratikte ve uygulamada bu sürenin 2 yılı bulamayacağı, kazı şevlerinin önüne yapılması gereken ek önlemlerin ivedilikle alınması gerektiği, inşaat ve/veya ilgili projenin bir an evvel tamamlanması gerekliliğini bir kez daha anlamış bulunmaktayız.
- Bahse konu jeolojik, hidrojeolojik, bölgesel ve jeomorfolojik risk faktörlerinin etkisi dikkate alındığında, belediyeler ve ilgili idareler tarafından verilen ruhsat ve iş sürelerinin toplam inşaat süresi içerisinde kazı şevlerinin başlangıç ve bitiş sürelerinin de eklenmesi ve mümkün olduğunca kısa tutulması gerektiği tavsiye edilmektedir.
- Yapılacak kazı çalışmalarında ankrajlı perde imalatları için anolar halinde kazı yapılması ve hafriyat alınlarının maksimum 15 m anolar halinde yapılması gerektiği, genelgenin 3.1.1 maddesinde belirtilmektedir.
- Kazı şevlerinde yapılması planlanan aletsel gözlem ve geoteknik enstrümantasyon (inko, loadcell, piezometre vb) ölçümlerinin “Kazı Güvenliği Yönetmeliği” 1.3.11 maddesinde belirtildiği gibi, periyodik olarak ölçülmesi ve ilgili idareye raporlanması gerekmektedir.
- Yaşanan olay göstermektedir ki bu uyarılar dikkate alınmamıştır.
JEOLOJİK RİSKLER
- İstanbul’un jeomorfolojisi engebeli, tepe ve vadilerden oluşmaktadır.
- Bu engebeli morfoloji Kuzey Anadolu Fay zonu etkisinde olup, birçok aktif/pasif fay zonuyla biçilmiştir; kayalarda fiziksel ve kimyasal alterasyon (bozunma) yaygındır
- 2007 yılında İBB tarafından yapılan ve yayımlanan mikro bölgeleme çalışmasında bu engebeli morfolojinin Gebze’den Silivri’ye kadar uzanan doğu-batı ekseninde, 150 km’lik hatta 55 farklı formasyon dan (zemin türünden) meydana geldiği ifade edilmiştir.
- Bu formasyonların 41 tanesi (yaklaşık %75) kaya ve benzeri ortamlardan oluşmaktadır; 14 adedi (yaklaşık %25) ise zemin ve zemin ortamlar sınıfında yer almaktadır.
- İstanbul’da meydana gelen bahse konu bina çökme, kayma, yıkılma vb. olayların % 15’i doğa kaynaklı (heyelan, sel, su baskını vs) nedenlerden, % 85’ i ise insan kaynaklı ihmal ve umursamazlıklardan meydana gelmektedir.
- Son dönemlerde insan kaynaklı olduğu tespit edilen kayma ve yıkımların büyük bir çoğunluğunun kaya ve benzeri ortamlarda meydana geldiği tespit edilmiştir.
- Görece sağlam olarak nitelendirilen bu kaya birimlerinin yüzeye yakın sığ derinlik diye tabir ettiğimiz (0-10 m) seviyeleri alterasyon ve ayrışmanın etkisi ile mukavemet kaybına maruz kalmış ve birincil özelliğini kaybetmiştir.
- Birincil özelliklerini kaybeden kaya ortam irili ufaklı pek çok birim kaya elemanları içermektedir.
- Bu son durum “kaya zeminler sağlamdır” düşüncesinin İstanbul için ne derece büyük bir risk içerdiğini ortaya koymaktadır.
- Birinci derece deprem zonu içinde yer alan İstanbul’da beklenen Marmara Depremi ile birlikte kaya zeminlerde ortaya çıkan bu bulgu, kentin ve kent yaşamının büyük bir riskle karşı karşıya kaldığını bir kez daha ortaya koymaktadır.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Açıklamada bu olay ve benzer durumlarda yapılması gerekenler ve alınması gerekli önlemler şu şekilde sıralandı;
- Olayın meydana geldiği sahada gerekli çevre ve güvenlik önlemlerinin ivedilikle alınması ve etki alanında bulunan riskli binaların boşaltılması sağlanmalıdır.
- Kazı çukuru dışarıdan getirilecek olan hafriyat ile kontrollü bir şekilde doldurulmalıdır.
- Doldurulduktan sonra jeoteknik projenin tasarlanması, hesap raporunun hazırlanması ve hazırlanan projeye uygun iksa (derin kazı) uygulamasının yapılması sağlanmalıdır.
- Proje dizaynı yapan uzman tarafından kazı şevinin uygun görülen noktalarına aletsel gözlem ve geoteknik enstrümantasyon amacı ile cihazlar yerleştirilmelidir.
- Sistemin güvenli kazılması ve çevre yapılarında meydana gelebilecek deplasmanların takibi için periyodik ölçümler alınması ve raporlanması yapılmalıdır.
- Kazının tamamlanması sırasında harita gurubu tarafından reflektör ölçümleri alınmalıdır.
- Nihai derinliğe inildiğinde, fazla zaman kaybetmeden üst yapı inşaat faaliyetlerine başlanmalı ve kazı çukurunun önüne yapılacak ek destekler ivedilikle inşa edilmelidir. (HABER MERKEZİ)