Medyaya gösterilen sopa kırılmaz değil!
Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencileri olarak kendi aramızda konuşurken bir toplumsal konuya değinmek istesek “Nasıl değineceğiz?" diye kara kara düşünmek istemiyoruz.
Furkan KÖKÇÜ
Amine DOĞAN
İstanbul Aydın Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü
Medyanın olmadığı çağlarda insanlar birbirlerinin fikirlerine, buluşlarına, yapılan zulümlere ya çok sonradan ulaşmışlardır ya da bir şekilde ulaştıklarında o bilgiler eksik kalmıştır.Tarihsel süreçte konvansiyonel medya, yerini, etkileşimli medyaya bıraktıkça insanlar birbirlerini dinleyebilir ve cevap hakkını hızlıca değerlendirebilir hâle gelmiştir. Etkileşimlimedya veya sosyal medya sayesinde ise halkın doğru habere ulaşması ve sorgulaması daha da kolaylaşmıştır. Fakat bugün Türkiye’de gelinen noktada mahkemelerin hükümetten talimat alarak verdiği kararlara bağlıyız. TCK 214/216 yüzünden onlarca insan hapse atılıyor, haklarından mahrum bırakıyorlar. Ama artık sopa daha büyük; sosyal medyada yazdıklarımız,yorumlarımız, fikirlerimiz, düşüncelerimiz birer tehdit olarak görülüyor. Mahkemelerin alacağı karar söyledikleriminiz tahrik tavrıyla yazıldığı/söylendiği yönündeyse cezalandırılacağız. Tüm bunlara karar verecek olan yasama, yasamanın sözünden çıkmadığı yer ise Cumhurbaşkanlığı...
PEKİ YA GERÇEK NE?
Düşünün ki bir sabah kalkıp dolabınıza bakıyorsunuz, dolabınız tamtakır. Kahvaltıyapamıyorsunuz, aç bir şekilde işe gidip on iki-on üç saat çalışıyorsunuz. İşten dönüşte bir kadının şiddete uğradığına şahit oluyorsunuz ve tüm bunları anlatmak için tweet atıyorsunuz.Attığınız tweet “halkı galeyana getirmek” olarak nitelendiriliyor ve siliniyor. Bu yüzden hapse giriyorsunuz. İşte bugün AKP zihniyetinin yaratmak istediği distopya tam olarak budur.Onlar camlı rezidanslarından ağızlarından onlarca insanın alkanı akarken bizlerin gerçeklerini pişkin pişkin gülümseyerek izliyor. Gariban halk, ülkesi hakkında bir kez söz söylemek istesin sırtlarına kamçıyı vuruyor. Kendi gerçekliklerini yaratıp “Bakın gerçek bu” diyerek insanları buna inandırmaya çalışıyor. Halbuki gerçek sensin, benim, biziz. Gerçek bizlerin nasır tutmuş elleri, sokaklarda mendil satan çocuklar, çöplüklerde cesedi bulunan kadınlar...
İLETİŞİM FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİ OLARAK SANSÜRE HAYIR DİYORUZ!
Bugün gerçekleri anlatmak istediğin kelimeler kısıtlanıyorsa yarın o kelimeleri yok etmek isteyeceklerdir. Bizler İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencileri olarak kendi aramızda konuşurken bir toplumsal konuya değinmek istesek “Nasıl değineceğiz?” diye kara kara düşünmek istemiyoruz. Özgürce kelimelerimizi dökmek istiyoruz kâğıda. Sadece biz iletişimcilerin değil, tüm gençlerin bilimden, sanattan, insanca yaşamdan, özgürlükten, gerçeklerden bahsederken korkmaması gerektiğini biliyoruz. Bu yüzden bizler İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri olarak “Sansüre hayır!” dediğimiz bir video çekip sosyal medyaya yüklemeyi önümüze koyuyoruz. Diğer üniversitelere de başlatacağımız bu mücadeleyi sahiplenip büyütmeleri adına çağrıda bulunuyoruz.
Evrensel'i Takip Et