Bu da polisin "dezenformasyonu" | Zemo Ağgöz: "Başımı eğmiyorum diye 5 defa çekim yaptılar"
Gözaltına alınan gazeteci Zemo Ağgöz, polislerin başını eğemedikleri için 5 defa çekim yaptıklarını, "Telefonun şarjı bitti", "Ters ışık" diyerek film gibi çekimleri tekrarladıklarını anlattı.
Gazeteci Zemo Ağgöz ve bebeği | Fotoğraf: MA
Birkan BULUT
Ankara
İktidarın "dezenformasyonla mücadele" diyerek çıkardığı sansür yasasından sonra gazetecilere yönelik yaptığı operasyon, dezenformasyonun devlet eliyle nasıl yapıldığını bir kez daha gösterdi. Mezopotamya Ajansı (MA) ve JinNews muhabirlerinin ters kelepçe takılıp, başları eğilerek gözaltına alındığı görüntüleri yayımlayan emniyetin, 45 günlük bebeği olan Zemo Ağgöz’e de aynısını yapmaya çalıştığı ortaya çıktı. Tek kadın polis olduğu için başını eğemediklerini ve 5 defa deneme yaptıklarını anlatan Ağgöz, “Telefonun şarjı bitti”, “Ters ışık” denilerek film gibi çekimlerin tekrarlandığını söyledi.
Ankara Emniyetinin MA ve JinNews’e yapılan operasyonlarda, gazetecileri başlarını eğerek ters kelepçeyle evlerinden alındığı görüntüler, gerilim müziği eşliğinde sosyal medyada servis edilmişti. Tepki çeken görüntülerin arkasında, emniyetin kurgu için ne kadar çaba harcadığı ortaya çıktı. 45 günlük bebeği olmasına rağmen sabaha karşı evine yapılan baskınla gözaltına alınan MA muhabiri Zemo Ağgöz, yaşadıklarını Evrensel'e anlattı.
Yeni doğan bebeğinin kendisine ihtiyacı olması sebebiyle oluşan tepkiler üzerine hakkında ev hapsi kararı verilen Ağgöz, kendisini de aynı şekilde gözaltına almaya çalıştıklarını söyledi. Sabah kapıyı açtığında polislere evde bebek olduğu uyarısında bulunduğunu anlatan Ağgöz, “Evde derin arama yapmadılar. Eşimin tabletini, bilgisayarımı ve telefonumu aldılar. Avukatıma haber vermeme izin vermediler. Apartman yöneticisi aracılığıyla eşime haber verdim. Eşim işten eve döndüğünde polisler hemen ters çevirip üzerini aradılar” dedi.
POLİSLER İKNA ETMEYE ÇALIŞTI
Ters kelepçe takılarak gözaltına alındığını anlatan Ağgöz, arkadaşlarına yapıldığı gibi kendisinin de başı eğik ve ters kelepçeyle görüntüsünün çekilmek istendiğini söyledi. Ancak tek kadın polis olduğu için başını eğmeyi başaramadıklarını anlatan Ağgöz, “Bu yüzden yol boyunca 5 defa çekim yapmaya çalıştılar. Önce bir erkek polis yanıma gelip ‘Başını öne eğmen lazım, çekim yapacağız’ dedi. Ben karşı çıktım. Daha sonra görüntü çekerken yüzünün görünmemesi ve akrabalarımın görmemesi için bunu yaptıklarını söylediler. Ben de ‘Ben kötü bir şey yapmadım, utanacak bir şey yok’ dedim. Hastane çıkışında da yine başımı öne eğmem gerektiğini, basına görüntü vereceklerini söylediler. Ben de hangi basına vereceklerini bildiğimi söyleyip yine itiraz ettim” dedi.
"ŞARJ BİTTİ, YENİDEN ÇEKECEĞİZ"
Parmak izin almaya götürdüklerinde yine ısrar edip görüntü almaya çalıştıklarını ama burada da telefonun telefonun şarjının bittiğini söyleyip görüntüyü baştan çektiklerini anlatan Ağgöz, “Ben de bunun üzerine bağırdım, başımı eğmeyeceğimi söyledim” dedi. Polis arabasında bir komiserin kendisine “Neden böyle yapıyorsun? Başını eğsen ne olur? Bari diklenme” dediğini aktaran Ağgöz, başını eğmemekte direndiğini, bunu neden yaptıklarını sorduğunda tatmin edici bir yanıt alamadığını söyledi.
"TERS IŞIK OLDU, ÖBÜR TARAFTAN ÇEKELİM"
Terörle mücadele şubesine geldiklerinde ise çekimde yine "aksaklık" çıktığını söyleyen Ağgöz, “Bu sefer birbirlerine ‘Arabayı neden diğer tarafa koyun, ters ışık oluyor” dediğini söyledi. Bunun üzerine arabanın başka bir girişe götürülüp, kameramanın çekim karanlık olmasına diye güneşi arkasına aldığını anlatan Ağgöz, “Burada da aynı gerginlik oldu. Tek kadın polis olduğu için başımı öne eğemediler ama defalarca deneme yaptıkları için boynum ağrıdı. İstedikleri gibi bir görüntü alamayınca da diğer arkadaşlarda olduğu gibi benim gözaltına götürülmemi yayınlamamışlar” dedi.
"ONLARIN OYUNCUSU GİBİYDİM"
Gözaltına alınırken sürekli başını eğerek görüntü alma denemelerine kızdığını belirten Ağgöz, “Artık sinirim bozulunca ‘Altın Portakal ödülü verirler artık size’ diye tepki gösterdim. Bunun üstüne onlar da gülmeye başladı. Hem fiziki hem de psikolojik şiddet olduğunu düşünüyorum. O sabah onların oyuncuları gibiydim” dedi.
Emniyette sürekli bebeğini düşündüğünü söyleyen Ağgöz, şöyle devam etti:
“Yaklaşık 4-5 saat getirmediler. Getirdiklerinde bebek ortamdaki gerginliği hissetti belki, emzirmekte zorlandım. Daha çok küçük olduğu için anne sütü dışında bir şey vermiyoruz, o nedenle sürekli acaba ne yaptılar, ne yedirdiler diye düşündüm. Emniyete getirdiklerinde biraz olsun rahatlayabildim” dedi.
İFADEDE GARİP SORULAR
İfade verirken soruşturmanın çok aceleye getirildiğini fark ettiğini belirten Ağgöz, ifadede çok sayıda yazım hatası barındaran soru gördüğünü ve bazı soruların "Yanlış olmuş" denilerek çıkarıldığını anlattı.
İfadede çalıştığı ajanstan sürekli “sözde” diye bahsedildiğini belirten Ağgöz, “Sordukları telefon görüşmeleri ise gerçekten komikti. Altındağ’da Suriyelilere yönelik ırkçı saldırıyı takip etmek için bir haber kaynağıma ‘Beni alır mısın’ diye sormamı, bir arkadaşıma o mahalleden çıkması gerektiğini söylememi sordular. Eniştemin Dedeoğlu ailesine yönelik katliam haberini sorması, ifademde soru olarak karşıma çıktı. MASAK kayıtlarından 2016 yılından para transferlerim soruldu. 100 lira, 200 lira gibi miktarda gönderilen gündelik paraların ajansla alakası olup olmadığını sordular. Bir de telefonumda yeğenimin fotoğrafındaki yeşil, sarı, kırmızı renkli kıyafeti sordular. İfadeyi alan polislerden biri ‘Böyle olduğunu bilsem seni aldırmazdım’ dedi” diye konuştu.
"DAYANIŞMANIN ÖNEMİNİ ANLADIM"
Bebek nedeniyle kamuoyunda tepki oluşunca kendisi hakkında ev hapsi kararı verildiğini düşünen Ağgöz, “Sanırım bu baskıya dayanamadılar. Ancak bu süreçte dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Bizi her defasında suçlu olarak, mesleğimizi yaptığımız için gözaltına alanların, dışarıdaki kamuoyundan nasıl korktuğunu fark ettim. Bana ihtiyacı olan bebeğim nedeniyle mutluyum ama gözaltındaki arkadaşlarım nedeniyle mutluluğum yarım kaldı. Hepsinin gazeteciliğine tanığım, hepsi çalışma arkadaşlarım. Bu mücadele ve dayanışmayı daha çok büyütmemiz gerekiyor. Kürt basın geleneğinden gelen gazeteciler olarak hep şunu söyleriz. Bugün ses çıkarmazsanız yarın sıra size gelecek" dedi.