28 Ekim 2022 19:54

"Türkiye Yüzyılı" | Vizyon değil dezenformasyon belgesi!

Erdoğan "vizyon" olarak ne sunuyorsa karşımıza koca bir "dezenformasyon" çıkıyor. Demek ki ülke gerçeği, saray ve kader birliği yaptığı sermaye çevrelerinin penceresinden böyle yansıyor.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Yusuf KARADAŞ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin "Türkiye Yüzyılı" sloganıyla hazırlanan vizyon belgesini açıkladı. Erdoğan, coşkusuz ve salonda kendisini desteklemek için gelenlerin bile ne kadar inandıkları şüpheli konuşmasında beklendiği gibi pembe bir tablo çizdi. Bu konuşmada halkın karşı karşıya olduğu sorunlar değil, AKP-Erdoğan iktidarının 20 yıllık “başarı”ları ve yeni yüzyılı Türkiye’nin yüzyılı yapma vaadi vardı. Dolayısıyla Erdoğan’ın konuşmasını bir vizyon belgesi olarak değil, umut tacirliği üzerinden kaybettiği halk desteğini yeniden arkasına almaya yönelik bir dezenformasyon belgesi olarak nitelemek daha gerçekçi olacaktır.

Geçtiğimiz günlerde iktidar muhalif medya ve sosyal medyayı susturmayı amaçlayan “dezenformasyon yasası” (sansür yasası) çıkaran Erdoğan’ın konuşmasının dikkat çeken başlıklarına birlikte bakalım:

Erdoğan, partisinin kapatılmaya çalışıldığını hatırlatıp kendi iktidarının “milli iradeyi güçlendirdiğini ve demokrasiyi kökleştirdiğini” söyledi. Ama konuşmasında şükranlarını sunduğu yol arkadaşı Bahçeli’nin çağrısı üzerine HDP’ye kapatılma davası açılmasından, binlerce siyasetçinin cezaevinde olduğundan söz etmedi. “Milletin iradesi” derken kayyumlar atayarak ele geçirilen belediyelerin, iptal edilen seçimlerin, mühürsüz zarflarla yapılan referandumların, kendisinin ve ortağının çıkarları temelinde seçim yasasında değişiklik üzerine değişiklik yapılmasının bu iradesinin neresine düştüğünü ise açıklamadı.

Erdoğan, hedef gösterdiği TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanmasının ertesi günü ülkeyi darbe anayasası ayıbından kurtarma ve özgürlükçü bir anayasa yapma hedefinden söz etti. Ama ülkeyi 12 Eylül Anayasası’ndan kurtarma vaadiyle yaptığı 2010 anayasa referandumunda yargıyı nasıl ele geçirip siyasi mücadelenin aracı haline getirdiğinden ve ülke tarihinin en şaibeli seçimlerinden biri olan 2017 referandumu sonrasında nasıl bir baskı rejimi kurduğundan yine söz etmedi. Çünkü bu yeni anayasa çağrısının aslında zaten oldukça yamanmış olan darbe anayasasına sivil bir elbise giydirmekten ve kendi baskı rejimini kalıcılaştırmaktan başka bir anlam taşımadığını en iyi Erdoğan biliyor.

Daha da ilginci Erdoğan konuşmasında Türkiye Yüzyılı’nın kimlik yerine birlik, kutuplaşma yerine bütünleşme ve inkâr yerine kucaklaşma siyaseti olduğunu söyledi.

Evet, daha geçen hafta Selahattin Demirtaş için “Edirne Cezaevi’ndeki zatın Kürtlükle alakası var mı” diye soran Erdoğan söyledi bunu!

Belediyelere kayyum atanmış, binlerce Kürt siyasetçi cezaevlerine doldurulmuş ve Kürtler anadillerinde eğitim yapamıyorken, “Bizde Kürt sorunu yoktur terör sorunu vardır” açıklamasını yapan, Gezi/Haziran direnişine katılan milyonları düşmanlaştıran, cemevlerine ibadethane yerine “Kültür evi” diyen, “Ayaklar baş olduğunda kıyamet kopar” diyerek işçi sınıfını hakir gören kendisi değilmiş gibi Erdoğan şimdi birlik, bütünleşme ve kucaklaşmadan söz ediyor.

İşçi ve emekçilerin yaşam koşulları her geçen gün kötüleşirken Erdoğan, “Refahı tabana yaymak suretiyle ülkemizi tüm fertleriyle birlikte zenginleştirdik” diyor. Oysa TÜİK’in resmi rakamları bunun doğru olmadığını söylüyor. Çünkü TÜİK’in açıkladığı GSYH (Gayri safi yurt içi hasıla) rakamlarına göre, son iki yılda emeğin payı yüzde 36,8’den yüzde 25,4’e düşerken sermayenin payı da yüzde 42,9’dan yüzde 54'e çıktı. Sadece işçi ve emekçiler giderek yoksullaşırken sermayenin nasıl palazlandığını gösteren bu rakamlar bile bu vizyon belgesinin aslında nasıl bir dezenformasyon belgesi olduğunu çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.

Erdoğan’ın vizyon belgesine göre, isteyen her aile ücretsiz ve kaliteli eğitim ve sağlık hakkına sahip bulunuyor (Bu hizmetlere para ödeyenlerin kendi isteğiyle ödediklerini öğrendik!). Ülkede bir konut sorunu olmadığı gibi, herkes ekonomik doğal gazı ile konforlu bir hayat sürüyor (Demek ki, saraydan böyle görünüyor!). Çiftçimizin refah düzeyi de yükseliyor. Çiftçimizin refahı öyle yükseliyor ki son 5 yılda ülkedeki çiftçi sayısı yüzde 28 azaldı!

Kürt sorununda savaş ve şiddet politikalarını sürdüren, cihatçı çetelerle işbirliği yapan, bölgedeki her gerilim ve çatışmaya dahil olup paylaşım mücadelesinden pay kapmaya çalışan kendi iktidarı değilmiş gibi Erdoğan, kendini barışın tek samimi savunucusu ilan etmekten de geri durmuyor.

Sonuçta Erdoğan "vizyon" olarak ne sunuyorsa karşımıza koca bir "dezenformasyon" çıkıyor. Demek ki, ülke gerçeği saray ve kader birliği yaptığı sermaye çevrelerinin penceresinden böyle yansıyor. Elbette hak eşitliğine dayalı demokratik, laik bir gelecek ve insanca yaşam isteyen emek ve halk güçlerinin de bunlara söyleyecek sözü olmalı!

ÖNCEKİ HABER

TTB neden iktidarın hedefinde? - Dr. Ali İhsan Ökten | Sağlık Olsun

SONRAKİ HABER

Erdoğan'ın "yüzyıl" vizyonu, 20 yıllık beka ezberi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa