1990-91 Zonguldak Büyük Madenci Grevi ve Yürüyüşü: İşçiler birlik olduğunda taleplerini alabileceklerini fark etti
Amasra’da 41 işçinin ölümü ile sonuçlanan işçi cinayetleri üzerindeki bilinmezlik perdesi hâlâ kalkmamışken; yönümüzü tekrar Zonguldak havzasına döndürmemiz bir ihtiyaç halini alıyor.
Fotoğraflar: Birol Üzmez
Mahmut Sezgin MEMİŞ
Maden Mühendisi
İngiltere’de 1844 yılında madencilerin 19 hafta süren grevini ve ardında bıraktıklarını Engels şöyle özetlemiştir: “Bu grev o zamana kadar içinde bulundukları entelektüel ölümden, sonsuza dek çekip çıkarmıştı; uykudan uyandılar, kendi çıkarlarını savunmak için artık tetikteler ve uygarlık hareketine, özellikle işçi hareketine girdiler. Maden sahiplerinin tüm hoyratlığını gözler önüne seren grev, burada sürüp gidecek bir işçi muhalefetinin yerleşmesine neden oldu” (Engels, 1997, s. 337).
Engels, İngiltere’deki madenci grevinin işçiler üzerindeki öğretici etkisine dikkat çekerek işçilerin örgütlülüğünün grev süreci içerisinde nasıl güçlendiğini ortaya koyuyor. Sahiden, böylesi büyük grevler kendinden sonraki işçi eylemliliklerine nasıl bir hafıza bırakıyor?
Amasra’da 14 Ekim’de meydana gelen ve 41 işçinin ölümü ile sonuçlanan işçi cinayetleri üzerindeki bilinmezlik perdesi hâlâ kalkmamışken; yönümüzü tekrar Zonguldak havzasına döndürmemiz bir ihtiyaç halini alıyor. Çünkü; işçi hareketi tarihten ders almayı beceremez ve bunu hafızasının bir parçası haline getiremezse, 1990-91 yılı Zonguldak Büyük Madenci Grevi/Yürüyüşü gibi büyük yankı uyandıran grevler; bir “kahramanlık”, bir “destan” olarak hatırlanmaya devam edecek gibi duruyor. Çünkü; grev önemli dersler barındırdığı gibi, sonuçları itibarıyla da Zonguldak havzasında güncelliğini koruyor.
"BU OCAKLARA KÖPEK BİLE SOKULMAZ!"
1967-70 yılları arasında “sendikal özgürlük” mücadelesinde sergilenen kararlılık ve 1976-80 yılları arasındaki grevler; Türkiye işçi sınıfı devrimci karakterini ortaya koymuştu. Ardından gelen 12 Eylül askeri darbesinin etkileri sınıfı mücadelesi ve örgütlülüğünü ezmiş, fakat 1987’de başlayan 1989 Bahar Eylemleri ile devam ederek tekrar yükselişe geçmişti. 1990’lı yıllara geldiğimizde, Özal’ın başlattığı neoliberal politikalarla toplumsal hayat ve ekonomi darlaşıyorken, işçi sınıfı ise mücadele sinyalleri veriyordu. Diğer yandan 31 Ocak 1990’da Amasra’da grizu patlamış, 5 işçi yaşamını yitirmişti. Bir hafta sonra 7 Şubat’ta, Yeni Çeltek’ten yine bir grizu patlaması haberi geldi. 68 işçi yaşamını yitirdi. Kurtarma ekibi Yeni Çeltek’te bir sonuç alamayınca, madene baraj kurarak bütün ocağı kapattı. Kurtarma çalışmaları için Almanya’dan gelen bir ekibin söylediği “Bu ocaklara köpek bile sokulmaz!”1 sözü ise, grizudan da beter patlamış, dönem açısından da çelişkileri açıkça ortaya koymuştu.
"12 EYLÜL YASALARI İLE BİZİ BUGÜNE KADAR OYALADINIZ"
Elbette, Zonguldak grevinin yakın geçmişteki grevlerden çok farklı sonuçlar doğurabileceğini öngörebilmek dönem açısından zordu. Çünkü Zonguldak havzası 1965 Kozlu grevi bir kenara bırakılırsa, işçi hareketleri açısından son yıllarda eylemlerin yüksek olduğu bir havza değildi. Fakat, geçmiş yılların telafisi temelinde bir “hesap sorma” mücadelesi içine girildiğini de grev bildirisinden görebiliyoruz.
30 Kasım 1990 günü toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünde (MTA) çalışan 48 bin madenci; bildirilerinde “12 Eylül yasaları ile bizi bugüne kadar oyaladılar ve bizi greve zorladılar…” diyerek iş yerlerine “BU İŞ YERİNDE GREV VARDIR” pankartını astılar. Ayrıca grev kararının alındığı kurultayda sorunun sadece madencinin sorunu olmadığı, madenciliğe göbekten bağlı Zonguldak’ın ve Zonguldaklının da sorunu olduğu vurgulanmıştı. Ayrıca grev sadece ücret artışıyla sınırlandırılmamış, ocaklarda üretimin küçültülmesine, ocakların özelleştirilmesine ve kapatılmasına karşı çıkmak da ön plana çıkan taleplerdendi.
İŞ, EKMEK, ÖZGÜRLÜK!
Maden işçileri, grev sınırlarını aşıp; köylerden maden ocaklarına, sokaklardan caddelere boşaldığında; Zonguldak’taki diğer iş kollarındaki işçiler de maden işçilerinin yarattığı atmosfer ile sokaklara taştılar. Kendi kaygı ve çıkarlarının; maden işçilerinin talepleriyle birleştiğini görerek aynı sloganları haykırdılar: İŞ, EKMEK, ÖZGÜRLÜK!
"ADIM ADIM GELİYORLAR"
Artık Zonguldak’a da sığamadıkları zaman ise; kendilerine direnen hükümeti dize getirmek amacıyla 4 Ocak 1991 günü Ankara’ya doğru yola koyuldular. Yağmur, çamur ve soğuğu bahane etmeden, on binler halinde yola koyuldular. Kararlılık ve disiplinleriyle, bastıkları toprağı titreterek yürüdüler. Durumu, dönemin burjuvazinin gözdesi Hürriyet gazetesinin 5 Ocak 1991 günkü manşetinde de şöyle okuruz: Otobüslere binmeleri engellenen 60 bin maden işçisi, çoluk çocuk Ankara’ya yürüyor “Adım adım geliyorlar…”
NASIL ÖRGÜTLENDİLER?
Turgut Özal’ın doğrudan TTK’yi ve maden işçilerini hedef alan ve işçilerin çalışmadıkları, tembellik yaptıkları, TTK işletmelerinin de zarar ettiği yönündeki konuşmalarına; TTK’nin özelleştirilmesi gerekliliği de eklenince; işçilerin grev kararı alması ve grevin kararlılıkla sürdürülmesinde en etkili tepki olmuştu. Anlaşmaktan uzak tavırları ve sermayenin sözcülüğünün yapılması da işçiler nezdinde devletin sermayeden yana pozisyonunu da ortaya çıkarmıştır. Böylece, işçiler tek bir patrona karşı değil; sermaye etrafında örgütlenmiş bir devletle de mücadele ettiklerini fark etmişlerdi.
Buradan hareketl işyerlerinde var olan; yeraltı-yerüstü işçisi, kazmacı-nakliyeci, köylü-şehirli, Zonguldaklı-Zonguldaklı olmayan gibi farklı kültürel ve mesleki farklılıkları ve kutuplaşmaları da bir kenara bırakarak örgütlü bir sınıf mücadelesi kararlılığına girmişlerdir. 2
ZONGULDAK GREVİNİN ÖRGÜTLEMESİNİN EN ÖNEMLİ PARÇALARINDAN BİRİSİ İŞÇİ KOMİTELERİDİR
İşçiler günlük planlar çerçevesinde grevi yürütmüşlerdir. Sendika şubelerinin çatısı altında toplanarak greve katılmışlardır. Sendikal örgütlenme de doğal olarak sendikal şubeleşmeye bağlı olarak gerçekleşmiştir. Grev öncesindeki dönemde de, sendikal örgütlenmeyi kapsayan ancak arkadaşlık ilişkisini aşan, kurallı ve disiplinli komiteler örgütlenmişti. Bu komiteler grevin başlaması ve yürütülmesi süreçlerinde daha güçlü olarak mücadele etmelerine yol açmıştı. Hatta grev öncesi işçilerin “isyan” olarak olumsuzladıkları grev, süreç içerisinde “mücadele” olarak tanımlanmıştır. Sendika yönetimi, Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) grev sırasında komitelerle birlikte karar vermiş, sendikal bürokrasinin geri eğilimleri grev esnasında baskılanmıştır.3
İşçiler yer altındaki dayanışmacı tutum ve davranışlarını, grev sırasında yer üstünde de sınıf dayanışması olarak göstermişlerdi. Madencilik etrafında organize olmuş olan Zonguldaklı diğer işçiler herhangi bir olumsuz değişmenin tüm kenti olumsuz etkileyeceğinin farkına varmışlardı.
KADINLAR İLK DEFA MADENCİLERLE YÜRÜDÜ
Kadınlar, havza tarihinde ilk defa madencilerle birlikte yürüdü. Grevde öne çıkan en önemli sınıfsal özelliklerden biri bu olmuştur. Yürüyüşün üçüncü günü 6 Ocak 1991’de, yolun barikatlarla kesildiği haberleri üzerine kadınlara Zonguldak’a geri dönmeleri çağrısında bulunulmuş fakat kadınlar bu çağrıya kulak asmamış ve sonuna kadar yürüyüş içinde yer alacaklarını söylemişlerdir. Günümüzde de kadın işçilerin eylemlerinde ve bunların toplumsal etkilerinde, Zonguldaklı kadınların izlerini görmek mümkündür.
SONUÇ
Yürüyüş Ankara yoluna kilometreler kala Mengen’de durmuştur fakat 100 bin madenci görüşmelerin bitimine kadar 4 gün beklemiştir. Eylemler öncesinde yüzde 35 ücret artışı öneren hükümet, eylemler sonrasında geri adım atmış, yüzde 142’lik bir artışı kabul etmek zorunda kalmıştır. Fakat grevin bütün bir kazanımla sonuçlandığı da söyleyemeyiz. Neoliberal dönüşümlerden Zonguldak havzası da payını almıştır. Ocaklar özelleşmemiştir fakat bazı işçilikler taşeronlaştırılmaya başlanmıştır.4 En büyük kazanım ise işçilerin sermaye karşısında birlik olduğu zaman; taleplerini gerçekleştirebileceklerini fark etmeleri olmuştur.
[1] 1990-91 Büyük Grev ve Yürüyüşü Üzerine Bir Deneme- Erol Çatma
[2] Zonguldak Kömür Havzası’nda İşçi Sınıfının Oluşumu – Akın Bakioğlu
[3] Büyük Madenci Yürüyüşü: Zonguldak’ın Büyük Grevi
[4] Büyük Madenci Yürüyüşü: Zonguldak’ın Büyük Grevi – Akın Bakioğlu