02 Kasım 2022 03:45

İçindekiler: Orhan Kemal-Haldun Taner maçı, Halit Kıvanç’ın tartışmalı penaltısı

Halit Kıvanç’ın yönettiği maç, yayınevlerinin bir dosyayı reddederkenki sorumluluğu, Ahmet Tulgar’ın Sennur Sezer’e konuk olduğu program; Hakan Güngör'ün kaleme aldığı başlıklardan bazıları.

Halit Kıvanç (Fotoğraf: AA)

Paylaş

Hakan GÜNGÖR 

Kısa süre önce kaybettiğimiz Halit Kıvanç (Sıkça yanlış yerlerde kullanılan bir kelimeyi tam yerinde kullanacak olursak) duayen bir spikerdi, ceketinden çıkan çok sayıda spiker oldu. Spikerliği malum ancak Halit Kıvanç maç da yönetmişti. Üstelik edebiyatçılarla tiyatrocuların maçını.

Yıl 1964. “Türk Edebiyatçıları Birliği” takımı kadrosu adeta Los Galacticos’tu. Ülkü Tamer (‘Şiirim için isteyen istediğini söyleyebilir ama 1964 yazındaki santrforluğuma laf ettirmem’ diyecekti) Orhan Kemal (Büyük Kaptan), Feridun Metin, Adnan Özyalçıner, arkadaşı Ayhan, Nurer Uğurlu, Egemen Berköz, Şükran Kurdakul ve Mehmet Seyda. Memet Fuat teknik direktördü. Keşanlı Ali Destanı ekibi ise tiki-taka futbolu için doğmuş gibiydi: Haldun Taner (kaptanlık pazubandıyla), Bedri Koraman, Engin Cezzar, Erol Günaydın, Aydemir Akbaş, Çetin İpekkaya…

Adnan Özyalçıner, Manos’tan çıkan “Alaycı Öyküler” kitabında anlatıyor:

“Hakemliği Halit Kıvanç yapacaktı. Halit Kıvanç, çıta gibiydi. Aramızdaki tek gerçek sporcu. Futbol ayakkabıları, uzun konçlu çorapları, beyaz şortuyla bir süre durdu ortada.”

Özyalçıner’in Kıvanç’a karşı hisleri, bazı kararlarla değişecekti.

Maçta Halit Kıvanç, Keşanlılar lehine tartışmalı bir penaltı verdi, edebiyatçılar itiraz etti, VAR’a da gidilemedi haliyle, Bedri Koraman topu beyaz noktaya koydu. Koraman’ın penaltısını Özyalçıner iki hamlede kurtardı! Ama Halit Kıvanç, Özyalçıner’in çıkışını nizami bulmadı. Penaltı tekrarlandı, top bu kez auta gitti ama Kıvanç yine tekrarlattı, Özyalçıner yine çizgiyi ihlal etmişti. İşte o an Özyalçıner için Kıvanç artık o kadar da “çıta ve gerçek sporcu”dan ibaret değildi.

“Çok kızmıştım. Bütün hakemleri boğabilirdim.”

Özyalçıner yine de Kıvanç’ı boğmadı, penaltı tekrar kullanıldı ve bu kez gol oldu.

“Hakem, zafer kazanmış bir komutan edasıyla santraya yürüdü.”

Maç, 5-3 Türk Edebiyatçılar Birliğinin galibiyetiyle bitti.

Yine Özyalçıner’den devam edelim:

“Sahadan ayrılmadan Halit Kıvanç yaklaştı. Orhan Kemal’i kutladı. Haldun Taner’in elini sıktı. ‘Çok güzel bir maç oldu’ dedi, ‘Hepinizi kutluyorum.’ Bir an sustu. Sonra hafifçe gülümsedi: ‘Size ciddi bir şey söyleyeyim mi? Ben maçı berabere bitirmek istedim. Edebiyatçılarla tiyatrocuların dostluk maçı diye düşündüm kendi kendime. Sanatçıların beraberliği falan diyerek. Ama gördünüz, bir hakem ne yaparsa yapsın kazananı engelleyemiyor.”

Halit Kıvanç artık aramızda değil, Orhan Kemal ve Haldun Taner de öyle. Kim bilir, belki bir araya gelmişlerdir; ilk iş penaltı kararını tartışmaya tekrar başlamışlardır.

AHMET TULGAR VE SENNUR SEZER: BURADA SORULARI KİM SORACAK?

Gazeteci Yazar Ahmet Tulgar’ın ölümü üzerine Sennur Sezer’in Hayat TV’de yayımlanan ve Tulgar’ın konuk olduğu bölümü hatırladım. YouTube’da da yer alan 31 Ocak 2015 tarihli yayın…

Tulgar’ın maharetlerinden biri röportajcılıktı, biliyorsunuz. Her ne kadar konuk olsa da Sennur Abla’yı görünce usul usul kendi sorularını ona sormaya başlıyor. Sennur Abla cevap veriyor ama bir yandan da “Burada soruları ben sorarım” demeye getirerek ve gülümseyerek takılıyor Tulgar’a:

“Seni konuşturmam lazım, sen beni konuşturuyorsun. İyi röportajcısın biliyorum.”

Bu güzel sohbetten çıkarılabilecek çok not var, Tulgar’ın yazıyla ilişkisine dair söyledikleriyle bitirelim:

“Hayatımda bir şeye çok bağlı kaldım. O da yazıdır. Hiçbir gün, şunu yazarsam daha çok satarım ya da bunu yazarsam başıma bir şey gelir diye düşünmedim. Hayattaki en büyük özgürlük alanımı o yazı masasında buldum hep.”

INSTAGRAM’IN “SALT”I, BEŞİKÇİ’NİN KÜTÜPHANESİ

Herhangi bir araştırma yapacaksanız ve bir kütüphane arıyorsanız seçenekleriniz var elbette ama fazla kalabalık ve fazla tenha iki örnek vermek isterim.

İlki Salt Araştırma. Araştırmacılar için geniş bir kaynak sağlıyor. Edebiyat dışı alanlarda, (mesela İstanbul konusunda) önemli bir arşivi var. Bazı günler yoğun olabiliyor ve boş bir masa bulmak zorlu bir yarış gerektirebiliyor. İşin bir diğer tarafı Salt Galata’nın Instagram için bir fotoğraf stüdyosu haline gelmesi. Alexandre Vallauri tarafından tasarlanan ve 1892’den 1999’a dek Osmanlı Bankasının genel müdürlüğü olan Salt Galata binası zaman içinde Instagram’ın en popüler fotoğraf alanlarından biri oldu. Binada, büyük bir kalabalıkla karşılaşabilirsiniz ama merak etmeyin, kütüphane yine de o kadar kalabalık değil. Kalabalığın büyük bölümü kütüphane ya da sergi bölümü için değil, bir üst kattaki alanda fotoğraf çektirmek için orada…

Gelelim daha sakin olana… Taksim’deki İsmail Beşikçi Vakfı Kütüphanesinde özellikle sosyalist ve Kürt yayınlarının yanı sıra gazete arşivlerine ulaşmak mümkün. Evrensel’in, Gerçek ve Evrensel Kültür dergilerinin ilk yıllarının arşivi de mevcut. Kütüphane pazar ve pazartesi hariç her gün açık. Bir Instagram stüdyosuna dönüşmediğinden sakin bir çalışma ortamı sunuyor.

DOSYASI REDDEDİLEN YAZARLAR ÖZ ELEŞTİRİYİ NEREDEN YAPABİLİR?

Yazar Sibel Öz, “Edebiyatta yeni nesil cemaatçilik” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Öz yazısında şöyle diyor:

“Dosyası reddedilen, yazısı yayımlanmayan ‘yazar’, öz eleştirisel bir yaklaşım içine girerek eksikliklerini görmeye çalışmak yerine, durumdan bir mağduriyet çıkarıp ‘Zaten…’le başlayan cümleler kurarak onlarca destekçi ve dert ortağı bulabiliyor. Bu durumun, seri üretim yapan bazı dijital edebiyat mecralarında hırslı yazar adaylarını ya da yeni yazarları cemaatleştirdiğini görüyoruz.”

Bu meselenin bir yanı. Peki öbür yanında ne var? Öz, öz eleştiri bekliyor ancak bugün kaç yayınevi bir dosyayı yayımlamama sebeplerini dosya yazarıyla paylaşıyor? Yazıya çiziye hevesli ve bir kitabı reddedilmiş çoğu insanın aldığı yanıt sadece “Uygun bulunmadığı”dır, bazen de “Yayın programının yoğun olduğu”. Peki neden, eksik olan ne, nerede hata var gibi sorular konusunda bir yanıt olmadığında yazar öz eleştiriye hazır bile olsa bunun zeminini nereden kurabilir? Sadece ret cevabı aldığınızda pekâlâ o yayınevinin yayımladığı başka şeylerle kendi çalışmanızı kıyaslayabilir ve bu kıyastan kendinizi galip de çıkarabilirsiniz. Bir yayınevinin sorumluluklarının biri de ret cevaplarında nedenler belirterek geri bildirimde bulunmak olsa gerek. Zira her yazar adayının dosyasıyla ilgili sağlıklı geri bildirimler alacak bir edebiyatçı çevresi olmayabilir.

Bir yandan da “Yazısı yayımlanmayan”ların bir araya gelmesi ve öfkelerini birleştirmesi her durumda kötü bir şey olmasa gerek. Bilirsiniz, şiiri yayımlanmayan şair, tutar dergi çıkarır.

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır'da çocuk işçi anlatıyor: Biz bu "kaderi" hak etmiyoruz!

SONRAKİ HABER

TOKİ’nin Uzundere'deki çifte mağduriyetini artık çözün!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa