Muğlalılar doğa talanına karşı mitingte buluşacak: Muğla’mıza sahip çıkıyoruz
Muğlalılar ortak yaşam alanlarına sahip çıkmak için bugün “Çok geç olmadan yaşam alanlarınıza sahip çıkın” mitinginde buluşacak.
Fotoğraf: Abidin Çınar/Evrensel
Mustafa TUNCAELLİ
MUÇEP Menteşe Meclisi Üyesi
Bugün Muğla’da ekoloji mitingimiz var. Muğlalılar olarak yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için bir kez daha hep birlikte ses vereceğiz. Muğla’dan hem Muğla’ya hem Türkiye’ye ve hem de dünyaya “Çok geç olmadan yaşam alanlarınıza sahip çıkın” diyeceğiz.
Muğla tarihi, kültürü ve doğal güzellikleriyle ünlü bir şehrimiz. Dünyanın her tarafından bu güzellikleri görmek, hissetmek ve bir süre yaşamak için binlerce insan yaz kış ilimize geliyor. Ama diğer yandan Muğla’mız her açıdan yoğun bir saldırı altında. Çıkar çevreleri hem bu güzellikleri ranta çevirmek için turizm amacıyla kıyısına, ormanına, toprağına göz dikerken, diğer yandan enerji ve maden şirketleri de yer altındaki madenleri çıkarabilmek amacıyla yer üstü zenginliğini gözünü kırpmadan yok etmek için elinden geleni yapıyor. Ormanlarımızın yüzde 59’u madencilere tahsis edildi. Bir yandan orman yangınları, bir yandan madencilerin talanı nedeniyle ormanlarımız her geçen gün tükeniyor.
Rant çevrelerinin saldırısı altında olan Muğla aynı zamanda bu çevrelere karşı verilen mücadelenin de merkezlerinden birisidir. Belli başlı ilk mücadele 1984 yılında Türkevleri köylülerinin Kemerköy Termik Santraline karşı verdiği mücadele ile başladı. Yatağan ve Yeniköy Termik Santrallerinin verdiği zararları gördükten sonra üçüncü bir termik santralin kurulmasını istememişler ve topraklarını bu santrale vermemek için yolları kesip direnmişlerdir.
1993 yılında Kemerköy Termik Santrali kurulduktan sonra da mücadeleler bitmemiş, her üç termik santrale karşı hem hukuki hem de fiili olarak çevre mücadeleleri sürdü. Hatta termik santraller hakkında mahkemece kapatma kararları bile çıkartıldı. Termik santraller kapattırılamadı ama kükürt arıtma üniteleri kurmak zorunda bırakıldı. Termik santraller miatları dolmuş ve özelleştirilip hâlâ çalıştırılıyor olsalar bile onlara karşı verilen mücadele bitmedi. 40 yıl içinde 8 köyün tamamını, birçok köyün de bir kısmını kömür maden ocakları ile yutan santraller artık eskisi gibi topraklarımızı, ormanımızı yok edemiyor. Akbelen’de, Yatağan Turgut’ta köylülerimiz artık direniyor.
Marmaris halkı Kızılbük’te Sinpaş’a karşı hem sahilini hem de ormanlarını korumak için çetin bir mücadele veriyor. Milaslılar Bargilya Tuzla Sulak Alanını yok edecek olan Ali Ağaoğlu-Besim Tibuk ortaklığının turizm kenti projesine karşı da direnişlerine devam ediyor. Datça ve Karacasöğüt halkı kıyılarını yok edecek yat limanı projelerine karşı, Köyceğizliler ise Sandras Dağlarında madencilere karşı direniyor.
Bayır-Deştin sınırlarında kurulmak istenen çimento fabrikasına karşı başta Deştinliler olmak üzere Alaşar, Esenköy, Şerefköy, Suluyer, Bayır, Yatağan, Menteşe olarak direnmeye devam ediyoruz. 8 bin dönüme yakın orman alanını, zeytinlikleri, Bayır Barajı’nı, Kazan Göleti’ni ve yaklaşık 12 köyü yok edecek olan çimento yıkım projesine karşı hep birlikte direniyoruz.
Çıkar çevrelerine karşı Datça’da, Köyceğiz’de, Sandras’ta, Dalaman’da, Dalyan’da, Fethiye’de, Gökova’da, Milas’ta, Menteşe’de, Bodrum’da hemen hemen Muğla’nın her tarafında MUÇEP (Muğla Çevre Platformu) gönüllüleri başta olmak üzere bütün yaşam savunucuları hep birlikte direnmeye devam ediyoruz.
Bugün de Muğla merkezinde hep birlikte bir araya geldik ve tüm Türkiye ve dünyaya sesleniyoruz; “Çok geç olmadan” hadi gelin hep birlikte havamıza, suyumuza, toprağımıza, ülkemize ve dünyamıza sahip çıkalım.