08 Kasım 2022 04:05

Sendikacılık 22 ay susup, 2 ay ‘Islık çal’ demekle olmaz

HABAŞ işçileri yazdı: Sadece ücret değil, işçi sağlığı ve güvenliğinden, sendikaya ilişkin birçok noktada sorun var.

Arşiv | Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

HABAŞ işçisi
İzmir

11 yıldır çalıştığım HABAŞ’ta yaşadığımız sorunlar bitmek bilmiyor. Sadece ücret değil, işçi sağlığı ve güvenliğinden, sendikaya (Türk Metal) ilişkin birçok noktada sorun var.

Şu çok açık ki sözleşme yapıldıktan hemen sonra kış uykusuna yatıp, 22 ay hiçbir şey yapmadan, kulaklarının üstüne yatarak sonra o kalan 2 ay “Hadi ıslık eylemi yapalım, alkış çalalım” demekle sendikacılık olmuyor. Biz onların istediği zaman istediği gibi oynattığı, haklarını idarecilerle beraber gasbedeceği insanlar değiliz.

İşçinin dediğine kulak vermeyi düşünmüyorlarsa neden bırakmıyorlar koltuğu? Herkes onlara söylemedik şey bırakmıyor, haksız da değil.

Şimdi sendikada yönetici olan bir kişi, “Ben temsilciyim, mesaiye kalamıyorum, ev taksitlerini ödeyemiyorum, mağdur oluyorum” diye ağlayarak geziyordu. Bizim şikayetlerimizi bize şikayet ederek geçirdi ömrünü. Şimdi yönetime girdi, taksitleri bir çırpıda bitirdiği evin kapısında Ford Mondeo yatıyor artık. Bana göre HABAŞ işçisi için bir lüks! Kendileri kazanıyor ama ne uğurda? Nereye kadar? Biz neden kazanamıyoruz? İsyan mı olmalı? İşçi sendikadan ve şirketten medenice istediğini alamayacak mı, öyle mi? Böyle sendikacılık da insanlık da olmaz.

‘KÖTÜ YEMEĞİ YEMEK İÇİN BİLE ZAMAN YOK’

Şimdi gelelim bir takım somut sorunlara... Yarım saat mola veremiyoruz gün içinde! Dinlenmek için fırsat yok, çalışma süresi uzun, hafta tatili yetersiz, para yetmiyor, amirler zorbalık yapıyor...

Yemekler kötü ama o kötü yemekleri yemek için zaman bile olmuyor. Sürekli durmadan çalıştığımız bir sistem... Makineyi bırakıp yemeğe gidemiyoruz. Bu tüm bölümlerde böyle. Arkadaşı gitse kendi gidemiyor yemeğe, o derece. O zaman poşet kahvaltı geliyor; kuru bir dilim peynir, nasıl haşlanmışsa affedersin pisliği üstünde duran bir yumurta, 3-5 zeytin poşet içinde, paket tereyağı, reçel... Bazen tam 12 saati kahvaltıyla geçirmek zorunda kalıyoruz. Tam bir köle menüsü bu. Evden yemek getiriyoruz. Menemen, sucuk, çorba... Bu da bize ayda en az 200 liraya mal oluyor.

4 GÜN ÜST ÜSTE 12 SAAT

Bunları temsilcilere, yöneticilere hep anlatıyoruz. Huzursuzluk artıyor. Hepimiz Ege Çelik’teki arkadaşlar gibi servisleri kapıya yığıp dışarı mı yürüyelim? İnsanlar demokratik, kuralların herkesi bağladığı bir işyeri istiyor. İnsanca çalışma, adil yöneticiler ve şeffaf bir sendika, seçim istiyor. Sendika ve şirket böyle bir şey istemiyor. Bunlar kimsenin sorunlarını ve çözüm yollarını konuşup tartışmasını, insanların sosyalleşmesini istemiyor. Ağlayalım, şikayet edelim, küfür edelim! Olsun...

Onlar da üretim rekoru kırsın, kâr ve ihracat rekoru kırsın, servet ve kazanç rekoru kırsın büyüsün... Hep tek taraf kazansın.

İdarenin zorbalığını anlatayım. Sadece gün içinde molasız çalışma değil hafta içinde de süresiz ve tatilsiz çalışma var. Bir haftada 4 gün üst üste 12 saat çalışmak zorunda kalabiliyoruz. Hadde-3’te sürekli böyle, Hadde-2 daha beter! 22 saniyede bir kütük çekiyoruz. Dakikada 4 paket (10 ton) çubuk demir yapıyoruz. Bu da para olarak en iyi zamanında dakikada 15 milyar lira basıyoruz demektir. 3 haddehane var, ayrıca sac haddehanesi var.

Çelikhane desen, orada 3 ocak 5 vinç var. Kapasite 600 ton. 40 dakikada bir döküm alıyor. Hemen hatırlatalım

HABAŞ, 2021 yılında ihracatta ülke birincisi oldu.

HURDA GİRİYOR ALTIN ÇIKIYOR

Fabrikasını da aldı, iznini ruhsatını da aldı, eski Honda fabrikasında HABAŞ marka kamyon-kamyonet de yapıyor... Dünya sanayilerine saniyede para basıyoruz. Hurda demir giriyor, altın para çıkıyor elimizden. Buna rağmen yemek için, dinlenmek için, kafa toplamak için yarım saat hakkımız yok! Bizde 4 değil 3 hafta tatili var, birini vermiyorlar. 10 günde bir hafta tatili yapılıyor. 10 günlük çalışma süresinin de en az 5 günü 12 saat. Hadde-2’de ve Hadde-3’te mühendis ve şef var. İllallah ediyor herkes. Bu iki kişi insanlıktan çıkmış. Hafta tatili vermiyor, sağlıcakla çalışmak için imkan vermiyor.

HER SENDİKADA SEÇİM VAR TÜRK METAL’DE NEDEN YOK

İşte bunların hepsini sendikacılara söylüyoruz. Temsilciye, şube sekreteri olan kişiye, Aliağa temsilcisine... Müdürlere de söylüyoruz. İşin açıkçası sendika temsilcileri topu birbirlerine atarak oynuyorlar bizimle.

Sendikacılar müdür ağzıyla konuşuyor, kendilerini bizim yerimize koymuyor, bizim içimizden çıkmış gitmiş. Hepsi birbirine bakıyor, hepsi de başka bir şey diyor. Yapamıyorsan çekileceksin, çekilmiyorsan seçim yapılır. Ona da gelmiyorlar. Türk Metal’de neden seçim yok?

Şimdi sırada bir başka sorun. Üç aydır promosyon isteğimiz var. Onlar istiyor ki bunlara, kadere, müdüre küfredelim, unutalım, kapatalım konuyu. Hakkımızı da bunlar kendi arasında paylaşsın yesin her zamanki gibi. Unutmamız vazgeçmemiz için neler yapıyorlar. Bankadan promosyon alındığını biliyoruz, herkes her işletme alıyor ve biz de istiyoruz.

 


 

Her fabrika promosyon alıyor HABAŞ’ın eksiği ne?
HABAŞ işçisi
İzmir

Merhaba ben HABAŞ Demir Çelik’te 12 yıldır çalışan bir işçiyim. Baştan şu soruyu sorayım, diğer fabrika çalışanları banka promosyonu alırken, HABAŞ işçisinin eksiği ne, bizim sendikamızın (Türk Metal) eksiği ne?

HABAŞ yönetimi promosyon ödemeyi, imzalar toplanmasına rağmen reddediyor. Bir şey demesi gereken sendika temsilcileri sus pus! Klimalı odalarında sessizce oturuyorlar. Kimsenin sesini duymayalım diyorlar. Sendikacılık bu mu şimdi?

Hak hukuk diyorlar ama sanki şirket hak hukuk tanıyor. Pandemide ikramiyelerimiz kesildi. Yasal değil diyerek ücretlerimizi açlık sınırına yaklaştırdılar. Bizim yıllık izinlerimiz yeniyor, bu yasal mı? Bu kadar fazla çalıştırmak yasal mı? 10 günde bir hafta tatili yasal mı? İşçi sağlığı güvenliğini hiçe sayarak dinlenmeden, sağlıklı beslenmeden çalıştırmak yasal mı? Taşeron çalıştırma, altı aylık çalıştırma yasal mı? Mühendis, amir, şef tayfanın baskı yapması, bağırıp çağırması, zorlaması yasal mı? Ama ek zam istemek yasal değil, öyle mi?

EK ZAM BİZİM HAKKIMIZ DEĞİL Mİ?

Promosyon ilk gündeme geldiği zaman asgari ücrete yüzde 30 zam gelmişti. İşletmelerin çoğu da o oranda veya daha fazla yükseltmişti işçilerin ücretlerini. Mesela burada idari bölümde tak diye yüzde 30 ek zam yapıldı. Helal olsun az bile. Ama aldıkları ücret bize fark attı, bizim suçumuz ne? Bize gelince “Siz enflasyonu beklemeye devam” dediler. Asgari ücret artışından sonra üç ay eylül zammını bekledik.

Eylülde bari enflasyon artı 10 olsun istedik. Çünkü şu an yeni giren biri, 4 yıllık arkadaştan yüksek ücret alıyor. 4 yıllık işçi 1 sözleşme zammı 4 de enflasyon zammı almasına rağmen hem de! Haddehanede başlangıç ücreti aşağı yukarı 31-32 lira, çelikhanede 35-36 lira. 10 yıllık işçinin saat ücreti de 40-43 lira arası. Ek zam gerekmez mi buna? Açlık sınırı zaten 7 bin 500 lira. Yoksulluk sınırı ile ölçülmesi gerekirken açlık sınırına yaklaştık.

Sendika ve şirket yönetimi, söz birliği ile sözleşme değişmez dediler. Bir tek de o değişmiyor nedense. Neyse bizim ücretler düşük kaldı.

Ek zam yoksa promosyon olsun dedik. Biz hep bekleme, rica, minnet şeklinde. Promosyon alan her ilde, her şirkette, her kurumda, her işletmede 25 bin-35 bin liralar kıvılcım gibi ortalığa sıçrarken biz de beklemeye başladık. Başka işçilerin hakkıysa bizim de hakkımız çünkü. Ona da yok diyorlar.

Şimdi, sendika ek zam konusunda kıvırdı ama promosyon konusunda geri vites yapamadı. Promosyon, bankayla işçiler arasındadır. İşçileri de sendika temsil etmiyor mu, o seçer bankayı diye düşünüyoruz. Şirket bunu kabul etmiyormuş, diyormuş ki “Banka da benim, fabrika da. Sözleşmede de yazıyor, parayı nereye yatıracağını patron seçer.” Bu durum sendikanın bir numaralı sorunu olarak devam ediyor.

MADEM İMZA TOPLANDI, TAKİBİ YAPILSIN

Sendikacılar imza topladı, atak yaptı, hepimiz de arkasında durduk. Ama teslim oldu gibi görünüyor. Suçu hep işçiye atanlar bunlar. Madem imza topladık, kabul edilmiyorsa, o zaman ne gerekirse yapalım. Önümüze engel olmasın, öncü olsun istiyoruz.

İlk başlarda 3 bine yakın imza toplandı dediler. Sonra sendikacılar 2 bine yakın imzayı İstanbul’a verdik ama kabul görmedi deyip sessizliğe büründüler. Onları bir süredir ortada gören yok.

Hiçbir şekilde açıklama yapmıyorlar. Korkaklar gibi fısır fısır konuşuyorlar. Hiçbiri ortada görünmüyor. Onlara işimizin düşmesini bekliyorlar. Allah var şirket de onları çok bekletmiyor. Ama vazgeçmemeliyiz.

Mesela duruş diyerek işsizlik tehdidi yapıyorlar. Yıllık izinleri kullandırıyorlar. Yıllık izin alacağı olan arkadaşlar var diyorlar. Mesaiyi kesip kuru maaşla sınıyorlar. Bunu yaparken kendileri ikramiye aldıklarıyla övünerek dolaşıyorlar... Hani sözleşme değişmezdi, iş güvencesi orada yazmıyor mu?

Sendikacılar sözleşmeden sözleşmeye değil bir bütün şekilde mücadele şekillerine kafa yormalı. Güya ocağa kadar resmi tatillerde çalışma yapmayalım demeyi düşünmüşler... Ocağa kadar resmi tatil yok. 29 Ekim’de de yapmadılar zaten. Sendikacılar kıvırmasın. Ne şirketin karşısında ne müdürlerin ne de bizim karşımızda. İmza dediler, imza dedik. Şimdi ne diyorlarsa yapalım. Ya da onlar biz ne istiyorsak onu yapsın. Biz bu durumda seçim istiyoruz.

ÖNCEKİ HABER

CIPOML: İran işçileri ve halklarının mücadelesini selamlıyoruz

SONRAKİ HABER

Kadın gazeteciler internette şiddete maruz kalıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa