Ver parayı kirlet dünyayı
Küresel ısınmanın yarattığı felaketlere ‘çare’ bulma adına 200’e yakın ülke temsilcisi Mısır’da 27. Birleşmiş Milletler İklim Konferansında buluştu. 'Çare'leri ise yoksul ülkelere para yardımı yapmak.
Fotoğraf: Mohamed Abdel Hamid/AA
Yücel ÖZDEMİR
Köln
27. Birleşmiş Milletler İklim Konferansı (COP27) Mısır’ın tatil bölgesi Sina Yarımadası’nda bulunan Şarm el Şeyh’te 6 Kasım Pazar günü başladı. 18 Kasım’a kadar devam edecek konferansı dünyanın dört bir yanından 45 bin kişi izleyecek. Konferansa katılan sanayileşmiş kapitalist ülkelerin liderleri “küresel ısınmanın” yarattığı sorunların farkında olduklarını söylerken, “Bir şeyler yapılması gerektiği”nden söz ediyorlar.
Pazartesi günü yapılan “liderler oturumu”nda konuşan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Gutteres’in, “İklim cehennemine giden otobanında ilerlerken ayağımız gaz pedalında” şeklindeki sözleri, yakın gelecekte insanlığı bekleyen tehlikeyi özetliyor.
Gerçi küresel ısınmanın yarattığı felaketler konusunda bundan önce de benzer pek çok çarpıcı uyarı yapılmıştı. Ancak, sözü edilen önlemlerin çoğu bugüne kadar yerine getirilmedi. İlki 1995’te Almanya’nın Bonn kentinde yapılan BM iklim konferanslarında, aradan geçen 27 yıl boyunca sürekli uyarılar, yeni hedefler, Kyoto ve Paris Sözleşmeleri yapıldığı halde dünya hızla “iklim felaketine” doğru gitmeye devam ediyor. Üstelik son yıllarda bu soruna dikkat çekmek için dünya çapında milyonlarca insanın katıldığı gösteriler ve yürüyüşler yapıldığı halde...
HEDEFLER BELLİ, ATILAN ADIMLAR BELİRSİZ
Dünya bir felakete doğru giderken, küresel ısınmanın önüne geçilmemesinin başlıca sorumlusu elbette, küresel ısınmaya yol açan sera gazlarını en fazla salan gelişmiş kapitalist ülkelerdir. Yapılan tahminlere göre, gerekli önlemler alınmadığı takdirde küresel ısınma bu yüzyılın sonunda 2.4 dereceye kadar çıkabilir. Son ölçümlere göre küresel ısınma 1.15 derece. Hedef ise sanayileşme öncesi dönem seviyesine düşürmek. Yani 1.5 dereceyi geçmesini engellemek. Nihai hedef ise 2050 yılında atmosfere salınan sera gazı oranını sıfırlamak.
Bu hedefin gerçekleşebilmesi için öncelik, atmosfere salınan sera gazlarını azaltmak. Sera gazlarının azaltılmasının başlıca yollarından birisi ise fosil enerji kaynaklarının kullanılmasının önüne geçmek. Fosil enerji kaynaklarının başında ise kömür, petrol ve doğal gaz geliyor. Bu üçlünün her biri günümüzde kapitalist ülkelerin vazgeçmediği ve daha fazla üretim için aşırı derecede kullanmaya devam ettikleri enerji kaynakları. Her ne kadar son yıllarda bazı gelişmiş kapitalist ülkelerde çevre dostu yenilenebilir enerjinin kullanılması artarken, fosil enerji kaynakları maliyetin daha ucuz olmasından ötürü kullanılmaya devam ediliyor.
COP konferansları son yıllarda, çevre dostu görünmek isteyen emperyalist ülkelerin liderlerinin sıkça boy gösterdiği alanlardan biri olmaya başladı. Özellikle gençlik başta olmak üzere, toplumda yükselen çevre ve iklim hareketlerini yedeklemek isteyen siyasetçiler konferansa katılmayı bir marifet olarak sunuyor. Konferansı, güven tazelemek için bir platform olarak kullanıyorlar.
VER PARAYI KİRLET DÜNYAYI MI?
COP27’nin hedeflerinin başında sera gazlarının salınımını azaltmak için yeni tedbirlerden ziyade, atmosferi kirleten sanayileşmiş kapitalist ülkelerin, küresel felaketten etkilenen ülke ve bölgelere maddi yardımda bulunmasını sağlamak. “Kayıp ve zarar” başlığının altında ele alınan bu durumda ciddi bir sonucun elde edilmesi ise zor görünüyor. Gelişmekte olan ülkelerde iklime uyum planları için 2030’a kadar yıllık 160 ile 340 milyar dolar arasında finansmana ihtiyaç duyulmasına rağmen 2020’de bu ülkelere sağlanan destek miktarı yüzde 10’un altında kaldı.
Bu hafta Der Spiegel’de yer alan bir haber-analize göre, 1750-2020 arasındaki hesaplamalarda kümülatif olarak biriken milyarlarca tonluk sera gazının asıl sahibinin gelişmiş kapitalist ülkeler olduğu net olarak görülebiliyor. Sanayileşmeyle birlikte artan sera gazlarını atmosfere salanlar da bu ülkeler. Son hesaplamalara göre 2020’ye kadar en fazla sera gazını 531 milyar ton ile Avrupa (Almanya’nın payı 93 milyar ton), 417 milyar ton ABD, 235 milyar ton ise Çin üretti. Geri kalan ülkelerin ürettiği ise bu üç ana üreticinin yanında devede kulak kalır. Daha da korkunç olanı ise, Carbon Majors Report 2017 raporuna göre, atmosfere salınan milyarlarca tonluk karbondioksitin yüzde 70’ini sanayileşmiş ülkelerdeki 100 tekel üretiyor.
Buna rağmen küresel ısınmada, onun etkileri olan kuraklık, yağış, sel felaketlerinden en fazla en az sera gazı üreten ülkeler etkileniyor. Örneğin son yıllarda kuraklığın en fazla etkili olduğu ülkeler arasında yer alan Somali’nin ürettiği sera gazı 0.03, sel felaketleriyle sarsılan Pakistan’ın ürettiği sera gazı ise 5 milyar ton.
ALMANYA’NIN SIFIR EMİSYON TUTARSIZLIĞI
Birkaç sanayileşmiş kapitalist-emperyalist ülkenin eseri olan küresel ısınmanın faturası asıl olarak yoksul ülkelere ve dünya halklarına çıkarılıyor. Şimdi bunun ortadan kaldırılması adına atmosfere en fazla sera gazı salan ülkelerin, yoksul ülkelerin uğradığı zararları karşılaması gündemde.
Konferansın ikinci gününde bir konuşma yapan Almanya Başbakanı Olaf Scholz, küresel ısınmadan ötürü zarar gören ülkelere yardım edilmesi gerektiğini açık olarak ifade etti. Bunun için ise yılda sadece 170 milyon avro vereceklerini söyledi. Bu miktar Angela Merkel’in geçen yıl İskoçya’nın Glasgow kentinde ilan ettiği “2025’e kadar 6 milyar avro”nun çok daha altında. Bu nedenle konferansa Almanya’dan katılan çevre örgütleri tepki gösterdi. Keza, Scholz konferansta yaptığı konuşmada Almanya’nın 2045’e kadar atmosfere salınan gazlar konusunda “nötr” olacağını ilan etti. Çevreci örgütler bunun da gerçek olmadığını ifade ederek tepki gösterdi. Zira Almanya’da “sıfır emisyon” hedefleyen Scholz, başta Senagal olmak üzere bir çok Afrika ülkesinde yeni doğal gaz kaynaklarının bulunması için kesenin ağzını açmış durumda. Bu nedenle “sıfır emisyon” vaadinin gerçekçi olmadığı ifade ediliyor. Aynı Scholz, Ukrayna krizini gerekçe göstererek daha önce kapatılmasına karar verilen kömür ocakları ve nükleer santrallerin ömrünü uzatmaya karar verdi.
Sadece Scholz değil, konferansa katılan ya da bundan sonra katılacak sanayileşmiş kapitalist ülkelerin liderlerinin hiç birisinin gerçekten küresel ısınmayla mücadele niyetlerinin olmadığı açık. Onların yaptığı “günahlarını” azaltmak için dünyanın yoksullarını küçük kırıntılarla oyalamak.
Zirve öncesinde gündeme gelen, küresel ısınmadan en fazla etkilenen 20 ülkenin borçlarının silinmesi önerisi ise bugüne kadar ciddi bir şekilde gündeme alınmış değil.