8 Kasım 2022 16:12
/
Güncelleme: 9 Kasım 2022 13:55

ÇHD Davası sona yaklaşıyor: Fotoğraflar delilse Bakanın fotoğraf arşivini açalım mı?

ÇHD Davası'nda Selçuk Kozağaçlı, fotoğraflarının dosyaya delil olarak konulduğunu belirterek "Fotoğraflar delilse İçişleri Bakanı'nın fotoğraf arşivini açalım mı sayın Başkan?” diye sordu.

ÇHD Davası sona yaklaşıyor: Fotoğraflar delilse Bakanın fotoğraf arşivini açalım mı?

Fotoğraf: Ekin Temmuz Saltık/Evrensel

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatların mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek yargılandığı davada sona gelindi. Davanın bugün görülen ikinci oturumunda konuşan Selçuk Kozağaçlı, 2013 yılında Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın gözaltına alınan avukatların bürosunda 11 çelik kapı olduğu yönündeki açıklamalarını hatırlattı ve şunları söyledi: “Dosyadaki en önemli deliliniz budur. Diğer delillerinizin önemi kalmadı, 10 yılda hepsini paçavraya çevirdik çünkü. Dosyaya fotoğraflarımızı, aleyhte delil olarak koymuşlar. İçişleri Bakanı hakkımızda kitapçık yayınlamış ayrıca bunlarla ilgili. Fotoğraflar delilse İçişleri Bakanı'nın fotoğraf arşivini açalım mı sayın Başkan?​” diye sordu.

CUMA GÜNÜNE KADAR KARAR BEKLENİYOR

ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, derneğin üyeleri Barkın Timtik ve Oya Aslan’ın bu dosyadan, Avukat Özgür Yılmaz’ın başka bir dosyadan tutuklu; 18 avukatın tutuksuz yargılandığı Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) davası bugün de devam ediyor.

Avukatlara ‘örgüt üyeliği’ ve ‘örgüt yöneticiliği’ suçlamaları yöneltilen davada 11 Kasım Cuma günü karar çıkması bekleniyor. Davanın İstanbul 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin Silivri Cezaevi Yerleşkesi’nin içindeki duruşma salonunda görülen duruşmasının ikinci oturumu tutuklu avukatların savunması ile devam etti.

“DOSYANIN ESASI ERDOĞAN’IN KONUŞMASIDIR”

Duruşmada ilk olarak dün savunması yarım kalan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı söz aldı.

Yargılama konusu yapılan dosyada avukatlar hakkında ‘suç iddiası’ barındıran dört farklı ‘düzeyde’ evrak olduğunu belirten Kozaçağaçlı, “Düzey’den kastım, sadece belgeleri hazırlayanların statülerine değil, belgelerin işlev ve zamanlamalarına da işaret etmek. İlki polis fezlekesi, ikincisi basın açıklamaları ‘külliyatı’, üçüncüsü iddianameler ve dördüncüsü duruşma savcısının mütalaası. Bu dört başlıktan en kıymetli bulduğumuz, aleyhe delilimiz, siz görmemeye çalışsanız da, dönemin Başbakanının hakkımızda 6 kere yaptığı konuşmadır. Bu, dosyanın esasıdır” dedi.

Kozağaçlı’nın bahsettiği konuşmalar o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın farklı tarihlerde yaptığı konuşmalar. 18 Ocak 2013’te ÇHD’li avukatlara yönelik polis baskınının ardından konuşma yapan Erdoğan “Bir daireye giriyorsunuz 11 çelik kapı çıkıyor. Açmakta zorlanıyorlar, itfaiye yardımıyla içeri girildiğinde içerde 11 avukat. Evrakların yakılma gayretine girilmiş” sözlerini sarfetmişti.

Erdoğan’ın bu sözlerini hatırlatan Kozağaçlı, “Gerçeği merak eden için dosyada polisin video çekimi ve arama/zaptetme tutanağı var. Bakmak yasak değilse, mesela dijitallere bakmak yasaktı, arama ve el koyma tutanağına bakın. Sıradan bir daire kapısını, bir buçuk dakikada kırarak açıp gece yarısı büroya doluşup, yerleşiyorlar. Videoyu izleyin. 1,5 dakikada büroya gelmişler. Arama kararını sormuşuz, savcıyı bile içeride beklemişler. Dönemin başbakanı bizi düşman olarak ve siyasal olarak muhatap belirlemiş. ‘Harpte her şey mübah’ diye düşünmüş, bu yalanları söylemiş. Size tevdi edilen de bunu kılıfına uydurmanız. Dolayısıyla dosyadaki en önemli deliliniz budur. Diğer delillerinizin önemi kalmadı, 10 yılda hepsini paçavraya çevirdik çünkü” ifadelerini kullandı.

“MÜTALAA FİRARI SAVCININ SÖZLERİNDEN”

Dosyanın hukuki değil siyasi bir dava olduğuna dikkat çeken Kozağaçlı, bu nedenle nadiren hukuk üzerine konuştuğuna dikkat çekti, ardından esas hakkındaki mütalaaya dair şunları söyledi: “Savcı kelimesi, Divan-ı Lügatit Türk'te geçer. ‘Başkasının sözünü ileten’ anlamına gelir. Modern anlamı da dava açan ama onu geçelim. Buradaki savcı kadim anlamıyla iş yapıyor. Firari Adem (Gülen cemaati üyesi olduğu iddia edilen ve firar eden eski savcısı Adem Özcan) savcının, örgüt üyesi Adem'in sözünü salonda okumak üzere burada savcımız. 37 tane savcıyı duruşmaya teşne ederseniz, bu iş böyle yapılır. Tek bir tanık dinlememiş, görmemiş. Dosya ATK'ye giderken aynı mütalaa, dönerken aynı mütalaa.

Adem’in hakkımda kurabildiği üç paragrafı, yazım yanlışları ve ‘talebi’ ile birlikte kopyalanmış halde ‘mütalaa’ diye tekrar etmek, objektif cemaatçiliktir” ifadelerini kullandı.

“10 YILDIR AYNI DELİLLERİ TOPLUYORSUNUZ”

Kozağaçlı ardından şunları söyledi: “Bizim davanın tensibini yapan mahkemeyi kanunla lağvettiniz ve dosyayı kendi seçtiğiniz bir başka mahkemeye taşıdınız. Yargılama devam ederken aynı delillerle, aynı konuda bir dava daha açıp dosyamı -bir kez daha- yargılandığım mahkemenin önünden kendi istediğiniz yargıcın önüne kaçırırken eldekini açık tutmayı sürdürdünüz. Gözaltına alındığım sırada savcıya dedim ki, ‘ben bu delillerden, bu dönemden yargılandım. Dava açamazsın” dedim. ‘Ben açarım, iyi kullanamamışlar bu delilleri’ dedi. Mahkeme başkanı da 'bak nasıl değerlendiriyorum delilleri' dedi, bizi salondan attı ve boş salona hüküm okudu. Delil değerlendirme derken bundan bahsediyormuş, saflık bizde.

10 yıldır aynı delilleri topluyorsunuz, kalmamış başka toplayacak bir şey. 5 kere gelmişiz, kaçma şüphesi yok. Şu anda iki gerekçeniz kaldı, 3-5 yıl daha yatsak artık sayabileceğiniz iki kelime kalacak. Dosyaya fotoğraflarımızı, aleyhe delil olarak koymuşlar. İçişleri Bakanı hakkımızda kitapçık yayınlamış ayrıca bunlarla ilgili. Fotoğraflar delilse İçişleri Bakanı'nın fotoğraf arşivini açalım mı sayın Başkan?​”

"EBRU’NUN BU DOSYADA GÖMÜLÜ KALMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ"

Adli yargılanma talebiyle başladığı ölüm orucunun 238. gününde hayatını kaybeden Avukat Ebru Timtik’i hatırlatan Kozağaçlı beyanını şöyle noktaladı: “Ebru aramızda olsaydı karar bu kadar umurumuzda olmazdı, ancak Ebru bu dosyada gömülü kaldı. Ebru'nun bu dosyada gömülü kalmasına izin vermeyeceğiz. O yüzden bunu esas hakkında savunma kabul etmemelisiniz. Bu dava burada biterse, hakkımızda beyanda bulunduğu yazılan 14 olmayan, cemaatin uydurduğu tanığı dinlemeden karar vereceksiniz. Sahte, üretilmiş ve dosyanın temeli olan dijitaller incelenmeden karar vereceksiniz. Bence bu dava bitmedi. Eğer bitirecekseniz de bütün bu söylediklerimizi düşünün. Kaygımız yok bizim. Bu dosyanın hükmü, sizin ve bizim hakkımızdaki hüküm, Ebru'nun öldüğü gün verildi zaten. İnancım odur ki, biz kazanacağız.”

TİMTİK: AVULATLARA ‘AVUKATLIK YAPMAYIN’ DİYEMEZSİNİZ

Kozağaçlı’nın ardından tutuklu yargılanan avukatlardan Barkın Timtik söz aldı. “Avukatlar avukatlık yapamasın, adli tıp raporu araştırılsın diyemesin” diyen Timtik şunları söyledi:

“Sadece adil yargılanmayı talep ettik, mahkemeden hiçbir zaman tahliye talep etmedik. Bana ödetebileceğiniz en ağır bedeli zaten ödettiniz. Tahliye kararı verecekseniz de, tutukluluğumuzun devamına karar verecekseniz de bu sizin kararınız olmayacak. Gelinen aşamada orijinali olmayan, gerçek bile olmayan dijitallerle karşı karşıyayız. Ne mi yaptık? Suriye’deki savaş suçları için Başbakan, Savunma Bakanı hakkında suç duyurularında bulunduk. Suriye halkı bizim kardeşimiz. Başka ne yaptık, işçinin hakkı için mücadele ettik. Tazminat davalarını kazansanız ne olacak, vermemek için türlü yollar bulmuşlar. İşçiler ile patronların evlerinin, lokantalarının, meslek örgütlerinin önünde yaptıkları eylemlerde birlikte olduk. Yasa dışı olan, emek sömürüsünün kendisiydi. Verdiğimiz hak mücadelesi, anamızın ak sütü gibi helaldir. Elbet bir gün bunlardan beraat edeceğiz. Biz beraat ettiğimizde siz hüküm giyeceksiniz. Avukatlığı bilinçli olarak tercih ettim ve hayatımda aldığım en doğru karar halkın avukatlığını yapmaktı ve yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymuyorum” dedi.

Ardından duruşmaya yarına kadar ara verildi. Yarınki duruşma avukatların savunmaları ile devam edecek.

10 YILLIK ÇHD DAVASINDA NELER YAŞANDI?

10. yılına yaklaşan ÇHD’li avukatlara yönelik yargılamada ilk dava 2013 yılında başladı. 20 avukatın sanık olarak yer aldığı İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması yapılan dosyayı hazırlayanlar 15 Temmuz 2016 yılındaki darbe girişiminden sonra ihraç edilen, tutuklanan ya da firar eden savcı ve emniyet görevlileri idi. Avukatların yargılaması sürerken 2017’de ikinci bir dava daha geldi. İstanbul 37’nci Ağır Ceza Mahkemesi görülen davada deliller aynı idi. Bu kez dava açılan avukat sayısı 22’ydi ve bunların 14’ü tutuklu yargılanıyordu. Dahası görülen davada sanık olarak yer alan bazı avukatlar ilk davada da sanıktı. İkinci davada yargılama bir yıl sonra başladığında, avukatlar da bir yıldır tutukluydu.

5 gün süren duruşmada mahkeme heyeti oy birliğiyle tahliye kararı verdi. Aynı gece savcı karara itiraz etti ve tahliye edilen avukatlar hakkında aradan 24 saat geçmeden tekrar tutuklama kararı verildi. Tahliye veren hâkim de başka bir mahkemeye gönderildi. Mahkeme başkanlığına da hâkim Akın Gürlek getirildi. Gürlek, avukatlar hakkında iddialarda bulunarak tutuklanmalarını sağlayan tanık Berk Ercan’ı soruşturma aşamasında tutuklayıp yargılama aşamasında da tahliye etmişti.

Pek çok usulsüzlüğün yaşandığı yargılama sürecinin karar duruşmasında avukatlara dava açılmasında kilit rol oynayan ve ‘silahlı yağma’, ‘bıçaklı saldırı’ gibi suçlardan hükümlü olan gizli tanık İ.Ö.’nün 141 ayrı davanın gizli tanığı olduğu ortaya çıktı. Öyle ki İ.Ö. o duruşmada ‘Ben çok mahkemede tanığım, bu hangi mahkeme bilmiyorum’ bile diyebildi.

Tutuklu avukatların ve müdafilerinin katılmadığı 20 Mart 2019 tarihli duruşmada kararı açıklayan mahkeme 18 avukata toplamda 159 yıldan fazla ceza verdi. Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi, Eylül 2020’de 14 avukat yönünden mahkûmiyet kararını onadı, avukatlar Barkın Timtik, Selçuk Kozağaçlı ve Ezgi Çakır yönünden ise bozma kararı verdi.

Selçuk Kozağaçlı ve Barkın Timtik’in İstanbul 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘örgüt yöneticiliği’ suçlamasıyla yargılandığını, 2017’deki dosyada ise ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla yargılandığını anımsatan Yargıtay, dosyaların birleştirilerek değerlendirilmesine hükmetti. Böylece yargılama ilk dosyada birleşti.

Dava kapsamında tutuklu yargılanan Avukat Ebru Timtik ise adil yargılanma talebiyle başladığı ölüm orucunun 238. gününde hayatını kaybetmişti.

SAHTE DELİLLERLE HÜKME GİDİYOR

2013’te yapılan operasyon sonrası başlayan davada 15 Kasım 2021'de mütalaa sunuldu. Mütalaada savcı, yargılanan tüm avukatların “terör örgütü yöneticiliği”, “terör örgütü üyeliği” ya da “terör örgütü propagandası” suçlarından cezalandırılmasını talep etti.

Dosyada cezalandırılması istenen avukatların isimleri şöyle: Selçuk Kozağaçlı, Barkın Timtik, Oya Aslan, Taylan Tanay, Günay Dağ, Betül Vangölü Kozağaçlı, Güçlü Sevimli, Gülvin Aydın, Güray Dağ, Efkan Bolaç, Serhan Arıkanoğlu, Mümin Özgür Gider, Metin Narin, Sevgi (Özer) Sönmez, Alper Tunga Saral, Rahim Yılmaz ve Selda (Kaya) Yılmaz, Naciye Demir, Özgür Yılmaz, Şükriye Erden.

Avukatlara yönelen suçlamaların dayanağı olarak ise takip ettikleri davalar, müvekkilleri ve mesleki faaliyetleri, hapishane ziyaretleri gösterildi. Suçlamaların delili ise itirafçı tanık ve gizli tanık beyanları ile 2004-2006 yılları arasında Hollanda ve Belçika’dan Türkiye’ye getirildiği söylenen ‘örgütsel dokümanlar’dı.

Davanın en önemli dayanağı kabul edilen ve yıllardır ulaşılamayan Hollanda-Belçika belgelerine geçtiğimiz ocak ayında mahkemeye ulaşmıştı. Mahkeme başkanının 25 Ocak 2007’den bu yana hiç açılmadığı söylediği belgeler incelenmesi için Adli Tıp Kurumu’na gönderildi.

Söz konusu belgelerle ilgili rapor ise eylül ayında görülen duruşmasında dava dosyasına girmişti. Rapora göre, CD ve DVD’lerin herhangi bir müdahaleye uğrayıp uğramadığı araştırılmadı. Mahkeme, dosyaya gelen ATK raporunun yeterli olduğunu söyleyerek avukatların süre taleplerini de reddetti.

1 Nisan 2004'te Hollanda ve Belçika ülkelerinde yapılan uluslararası operasyonda ele geçirildiği belirtilen dijitaller, 2007 yılında dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in imzasıyla adli emanete alınmıştı. Akyürek şu anda, Gülen yapılanması üyeliği, resmi evrakta sahtecilik ve resmi belgeyi yok etme suçlarından hükümlü.

Davanın 11 Kasım’da görülen duruşmasında ise 6 harddisk, 3 DVD ve 1 CD olarak alınan belgeler, Ramazan Akyürek tarafından savcılık makamlarına teslim edilirken 6 harddisk, 3 DVD ve 2 CD oluverdi.

Avukatlar son konusu dijitallerin içerisinde Spiderman, Leon gibi popüler filmler, Ahmet Kaya, Burhan Berken gibi sanatçıların şarkıları da yer alıyor. 1 Nisan 2004'te ele geçirildiği belirtilen dijitallerin içinde, ele geçirilmesinden 22 gün sonra 23 Nisan 2004'te vizyona giren Kill Bill: Volume 2 filminin yer alıyor olmasına dikkat çekti.

Öte yandan mahkeme sanık avukatlarının tahrifat incelemesi yapılması talebini, “Başka dosyada sahtecilik ve kumpas işlerine bulaşmış olmaları, bu dosyada da yaptıkları anlamına gelmez, bu dosyaya özel inceleme yapmak gerekir” diyerek reddetmişti. (İstanbul/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et