25 Kasım’ı karşılamaya hazırlanıyorken
25 Kasım’larda hissettiğimiz güveni kendimizi en yalnız hissettiğimiz günlerde bile duyabilmenin yolu, el ele bir mücadele örgütlemekten geçiyor.
Kaynak: Freepik
İrem TAÇYILDIZ
Gözde TOPUZ
ODTÜ
ODTÜ’de öğrenciler 25 Kasım’a giderken kampüs içerisinde ve dışarısında yaşadıkları sorunları ve taleplerini konuşmak ve 25 Kasım’ı ODTÜ’de örgütlemek amacıyla her yıl olduğu gibi bu sene de bir forumda bir araya geldiler. Toplulukların çağrıcısı olduğu forum; 14 topluluğun, kendi bölümlerinde kadın birliktelikleri kurmuş kadınların ve bağımsız olarak katılan öğrencilerin katılımıyla gerçekleşti.
Forum öncesinde Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu’nun çağrısıyla topluluklar, kendi aralarında bir toplantı yaptı. Bu toplantıda, topluluklar içerisindeki kadınların yaşadıkları sorunları konuşup toplulukların nasıl güvenli bir alan haline gelebileceğini hep beraber tartışma imkanını buldular. Toplantının sonucunda ise 25 Kasım’ı tüm toplulukların gündemi haline getirmenin ve en geniş biçimiyle örgütlemenin gerekliliğinden yola çıkarak 25 Kasım forumunun çağırıcısı oldular.
ODTÜ içerisinde topluluklar, öğrencilerin bir araya geldiği, birlikte kendi istekleri doğrultusunda farklı içeriklerle etkinlikler, söyleşiler, atölyeler yaptıkları alanlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu sebeple topluluklar, öğrencilerin çoğu zamanını birlikte geçirdiği, arkadaşlık ilişkileri kurdukları, fikirlerini ve sorunlarını özgürce tartışabildikleri alanlar haline geliyor. Kadınların yaşadıkları sorunları bazen kendi toplulukları içerisinde de yaşamaları veya bu sorunları tartışabilecekleri alanların toplulukları olması sebebiyle topluluk toplantısı 25 Kasım açısından önemli bir yere oturuyor.
BÖLÜMLERDEN YURTLARA KADINLAR BASKI ALTINDA
25 Kasım Forumu, genç kadınlara öne çıkan taleplerini belirleyebildikleri, sorunlarını tartışabildikleri, kendi sözlerini söyleyebildikleri bir alan açıyor. Kadınların kampüs içerisinde yaşadıkları sorunlar forumda tartışılan konulardan oldu. Kadınların kampüs içerisinde kendi bölümlerinden yurtlarına kadar her yerde şiddetin ve ayrımcılığın farklı türlerine maruz kaldıklarından bahsedildi.
Ekonomik krizin derinleşmesiyle beraber öğrenciler temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlandığı ve kadın öğrencilerin ekonomik krizi daha derin bir şekilde deneyimlediği gerçeği, forumda da öne çıkanlardandı. Kadınların ODTÜ yurdu çıkmaması sebebiyle aile evine bağımlı kalması veya KYK yurtları gibi baskının hâkim olduğu yurtlara mecbur hâle gelmesi tartışıldı. Kampüs içerisindeki yurtlarda kalmadığı takdirde daha çok kullanmak zorunda kaldığı toplu taşıma araçlarında şiddetin farklı biçimleriyle karşılaşmasının altı çizildi. Yalnızca okul dışında değil, okul içerisindeki ulaşımın da kadınlar için güvenli bir nitelik taşımadığı söylendi. ODTÜ yönetiminin ring seferlerini azaltmasıyla kadınların ışıklandırılmanın yetersiz olduğu yerlerde yürümek veya otostop çekmek zorunda kalması ve her iki seçeneğin de onların güvenliğini tehdit eden bir yerde durması konuşuldu.
Bu koşullar karşısında buluşmak, sorunlarını konuşmak isteyen kadınların karşısına İçişleri Bakanlığının Temmuz ayında yayınladığı genelgenin çıkması da forumda tartışılan konulardandı. İçişleri Bakanlığının yaz döneminde yayınladığı genelgenin kadın birlikteliklerini hedefe koyması, kadınların buluştukları alanları daraltması ve bu alanları marjinalize etmesiyle vurgulandı. Ek olarak geçtiğimiz haftalarda yürürlüğe giren yeni ODTÜ Yurtlar Yönetmeliği’nde eylemlere katılmanın veya sosyal medyadan “yöneticiler” hakkında kötü söylemlerde bulunmanın yurttan atılma gerekçesi olarak gösterilmesi forumda konuşuldu. Bu durumların kadınları tahakküm altına alma çabaları olduğu tartışıldı.
ARTAN BASKILAR KARŞISINDA BÜYÜYEN MÜCADELEMİZ
Genç kadınların üzerindeki baskı, her geçen gün katlanarak artıyor. Öyle ki her birimiz, evde, yurtta, okulda, işte, kampüste türlü türlü gündelik “savaşım”ların içinde buluyoruz kendimizi. Hayatın olağan akışı içerisinde türlü türlü anlarda karşımıza dikilen bütün bu zorluklara karşı verdiğimiz boğuşmalarda bize güç veren yegâne şeylerden biri de genç kadınların birliği ve dayanışması oluyor elbette. 25 Kasım’da alanları, sokakları, meydanları doldururken, seslerimiz “Sen, ben biz, birbirimizin çaresiyiz!” sloganlarında birbirine karışırken belki de bu dönem en az hissettiğimiz duygulardan birini hissediyoruz: Güven.
25 Kasım’ın görkemli kalabalıklarının içerisinde hissettiğimiz güveni, yaşam telaşı içerisinde kendimizi en yalnız hissettiğimiz günlerde bile duyabilmenin yolu, bir araya gelerek, el ele bir mücadele örgütlemekten geçiyor. “Umutsuzluğa kapıldığımızda hatırladığımız” kalabalıkların yalnızca yılın belli dönemlerinde değil her zaman içimizi ferahlatabilmesinin şartı bu. İşte bu yüzden, bir 25 Kasım’ı daha karşılamaya hazırlanıyorken ayak bastığımız her alanı bir 25 Kasım alanı haline getirmeliyiz. 25 Kasım’ı şiddete karşı mücadele ettiğimiz tüm alanlarda karşımıza çıkan özgün sorunlarla birlikte tartışarak; yoksulluğun, baskı ve sömürünün yarattığı problemlere karşı bir araya gelerek örgütlemeliyiz. Kampüslerimizde, semtlerimizde, atölyelerimizde yaşadığımız sorunları hep birlikte tespit edebileceğimiz ve acil taleplerimizi belirleyebileceğimiz birliktelikler oluşturmayı, yurtlarda karşılaştığımız problemler ve uğradığımız ayrımcılıklar karşısında yan yana gelebilmenin olanaklarını aramayı, dergimizin bu sayısıyla birlikte çıkan özel kadın ekinin yaygın dağıtımını sağlamayı ve bu ek üzerinden çevremizdeki kadınlarla daha özel tartışmalar sürdürmeyi bugünkü görevlerimiz olarak önümüze koyabiliriz.
25 KASIM’DA ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ İÇİN AYAKTAYIZ!
Anlayacağınız, bugünlerde en çok aradığımız his olan güveni yılın yalnızca belli günlerinde hissetmekle yetinmeye hiç niyetimiz yok. Birbirimizden ve birlikteliğimizden aldığımız güç, her gün yolumuzu aydınlatabilir. “Umudu dürtmek, umutsuzluğu yatıştırmak”* yan yana gelerek ördüğümüz bir mücadeleyle takvimin bütün yapraklarını kapsayabilir.
Tam da bu yüzden, bir 25 Kasım daha yaklaşıyorken kurduğumuz birliktelikleri hayatımızın her alanına yayarak üniversitelerimizde, kampüslerimizde, fakültelerimizde en acil taleplerimiz ve haklarımız için yılın her günü hareket eden kalıcı birlik ve topluluklar haline getirmeli, şiddete karşı verdiğimiz mücadeleyi her gün daha da yükseltmeliyiz. Zira biliyoruz, şiddete karşı çaresiz değiliz! Bu 25 Kasım’da da özgürlüğümüz için ayaktayız!
*Edip Cansever- Mendilimde Kan Sesleri