09 Kasım 2022 05:00

Tıp öğrencileri TTB’ye yönelik saldırılar hakkında ne düşünüyor?

TTB’nin üzerindeki baskılar benzer şekilde iktidarın politikalarına boyun eğmeyen, muhalefet eden her odaya yöneliyor. Dolasıyla saldırıların hedefi toplumsal muhalefet ve onun örgütleri.

Fotoğraf: Rüstem Türkmen/Wikimedia Commons (CC BY-SA 2.0)

Paylaş

TOBB ETÜ öğrencisi

Ankara

 

Bildiğimiz üzere geçtiğimiz günlerde TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Financı TSK’nin kimyasal silah kullandığına dair iddiaların bağımsız komisyonlarca araştırılmasını söylediği için önce Cumhurbaşkanı tarafından hedef gösterildi, birkaç gün sonrasında evine yapılan bir baskınla gözaltına alındı ve ardından tutuklandı. İktidar basını, yapılan ev baskınını “keleş mermisi”, “örgüt el kitapçığı” gibi bulgularla meşrulaştırmaya çalışılırken linç kampanyası TTB’nin kapatılması tartışmalarını daha da derinleştirdi. Biz de bu gelişmeleri TOBB ETÜ Tıp Fakültesi öğrencileriyle konuştuk.

“ARTIK MUHALİF BİRİLERİNİN TUTUKLANMASINA ŞAŞIRMIYORUZ”

Öğrencilere röportaj teklif ettiğimizde oldukça kısıtlı sayıda olumlu dönüş aldık. Siyasi bir mesele olduğundan ötürü düşüncelerini dile getirme noktasında çekinceler yaşadıklarını söyleyenler oldu. “Neden?​” diye sorduğumuzda, “Başıma bir şey gelir”, “Kendimi düşünmek zorundayım” gibi geri dönüşler aldık sıkça. İsimsiz bir şekilde yayınlama teklifiyle gittiğimizdeyse geçtiğimiz dönemlerde farklı bir siyasi konuda ismini paylaşmadan röportaj veren bir tıp öğrencisinin fakülteden bir hoca tarafından arandığını, ardından da ilgili hocanın dersinden geçirilmediği gibi bir örnekle karşılaştık.

Sohbet tarzında sürdürdüğümüz tartışmalarda tutuklama kararına karşı iki ana eğilim öne çıkıyordu. Bunlardan birisi öğrencilerin Fincancı’nın ev baskınıyla tutuklanmasını doğru bulmadıkları ama şaşırmadıkları yönündeyken diğeri, görüşleri gereği tutuklanmasının kaçınılmaz olduğuydu. Fakat her bir arkadaşın söylediğinin içerisinde “Artık muhalif birilerinin tutuklanmasına şaşırmıyoruz” mesajı bulunuyordu. Buradan çıkarılması gereken sonuç bu ifadeyle incelenmeli belki de.

Fincancı’nın araştırma talebini bir grup öğrenci adli tıp profesörü olmasından dolayı normal karşılarken diğer bir grup öğrenciyse “Böyle meselelerde konuşmaması gerekir, bu konular hakkında konuşuyor olması hangi siyasi oluşumlarla iltisaklı olduğunu gösteriyor” gibi bir argümanla kabul edilemez buluyordu. İktidar medyasınca paylaşılan bulgularda iddia edildiği gibi Fincancı’nın evinde “keleş mermisi” veya “örgüt el kitapçığı” olduğuna hiçbir öğrenci ikna olmazken bazı öğrenciler yine de bulunanların “masum” olmadığını belirtme ihtiyacı duyuyorlardı.

HEPSİ BİRER TESADÜF MÜ?

Fincancı’nın hakkında kendisi ve başkanı olduğu meslek odası hakkında yürütülen linç kampanyasının bir sonucu olarak soruşturma başlatıldığını söylediğimizde ise az sayıda öğrenci bize katılmazken geriye kalan öğrenciler, hakkında soruşturma başlatılmasının doğru olduğunu ama TTB’nin kapatılmasının yanlış olacağını söylüyorlardı.

Mimar ve Mühendis Odaları, Barolar gibi meslek örgütlerinde de başkanlık yapmış isimlerin hâlihazırda cezaevinde bulunduğunun altını çizerek TTB’nin kapatılmasına varan tartışmaların bu döneme denk gelmesi bir tesadüf mü diye sorduğumuzda “Baştakilerin elbette bir planı vardır” gibi sözler ilk elden karşımıza çıkıyordu. “TTB son zamanlarda iktidarı kızdıracak birçok iş yaptı, korona döneminde doktorların biriken tepki ve öfkesi bu dönemde haklarımızı kazanmak gibi bir amaçla bizi sürekli gündeme getiriyordu. TTB de ülke genelinde grevlerden mitinglere birçok yolla yöneticilerin dikkatini çekmeye çalıştı” ifadeleri sorumuzu en iyi biçimiyle cevaplıyordu.

PEKİ YA NE YAPMALI?

Son olarak tıp öğrencilerine düşen görevi sorduk, TTB’nin onların ne işine yarayacağı sorusuna bir cevap bulamamalarından ötürü “Yapabileceğimiz pek de bir şey yok”diyorlar. TTB’nin bütün doktorların hakkını savunan bir meslek örgütü olduğunu ve Fincancı’nın da bu meslek örgütünün doktorlarca seçilmiş başkanı olduğunu, nitekim meslek odalarına yönelik daha fazla saldırı yaşanmaması adına Fincancı’ya sahip çıkmamız gerektiğini söylediğimizde ise bir nebze de olsun karşılık bulduk.

ÖNCEKİ HABER

ODTÜ öğrencileri Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısına alınmadı

SONRAKİ HABER

İranlı akademisyenler tutuklanan öğrencileriyle dayanışma içinde olduklarını açıkladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa