09 Kasım 2022 06:00

Topluluklar ve cinsel tacizi önleme birimleri: Nasıl kazanıldı nasıl ilerletmeli?

Kampüslerin güvenli hale gelmesi talebinin öğrenciler içinde örgütlenmesi ile CİTÖB'ler ve kadın toplulukları kuruluyor ve varlığını sürdürebiliyor.

Kaynak: Ekmek ve Gül

Paylaş

Sıla ALTUN

ODTÜ 

Son yıllarda tek adam yönetiminin ortaya koyduğu anti-demokratik uygulamalar genç kadınların hayatlarını da kampüste, sokakta, yurtlarda yani kadınların var olduğu her alanda kısıtlamayı ve çekilmez hale getirmeyi başarıyor.

Üniversiteli kadınlar kampüslerde de şiddete uğruyor buna karşı mücadele etmek istediklerinde ise gerekli mekanizmaları bulamıyor, şiddetle mücadele için var olan mekanizmalar yetersiz kalıyor ve en nihayetinde soruşturma sürecinde yaşadığı şiddetin suçlusu olarak kadınları gören üniversite personeli ile karşılaşıyor. Yani üniversitelerde de kadınlar kendilerine güvenli bir alan yaratma ihtiyacı hissediyor. Üniversitelerin kadınlar için birer güvenli alan haline gelebilmesi için yine kadınların mücadelesi sonucu kazanılmış kadın toplulukları ve cinsel tacizi önleme birimleri farklı üniversitelerde çalışmaya devam ediyor.

KADINLAR TOPLULUKLARI NASIL KAZANDI?

Üniversitelerde kurulan kadın toplulukları genel anlamda hem öğrencilerin dayanışması, bilinçlendirilmesi, bilgilendirilmesi hem de üniversitelerdeki kadınların yaşadıkları sorunlar etrafında bir araya gelmesinin alanını yaratıyor.

ODTÜ’deki kadınların kendi üniversitelerinde faaliyet yürütebileceği, dayanışma içinde bir mücadele örgütleyebileceği bir topluluk ihtiyacının doğduğu süreçte ODTÜ rektörlüğüne onlarca başvuruda bulunulmuş ancak uzun yıllar yanıt alınamamıştı. Bunun üzerine kadınlar kendi “resmi olmayan” topluluklarını kurmuş, okuldaki kadın mücadelesini buralarda yürütmeye devam etmişti. Ancak okul içinde tüm kadınlara hitap edebilecek ve onları ortak bir mücadele etrafında bir araya getirebilecek resmi bir topluluk talebinden vazgeçilmiş değildi. Kurdukları kadın birlikteliklerinin yeniden topluluk başvuruları yapmaları, üniversitedeki kadın hareketini bu taleple birlikte görece düzenli bir şekilde örgütlemeleri 2017’de ODTÜ’de Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu’nun kurulmasıyla sonuçlandı.

Hacettepe Üniversitesi örneğinde kadınların bir araya gelerek bir imza kampanyası düzenlemesi ile 2014’de Hacettepe Kadın Çalışmaları Topluluğu (HÜKÇAT) kuruldu. İstanbul Aydın Üniversitesi’nde (İAÜ) ise Kadın Araştırmaları Kulübü’nün resmi olarak kurulmasını, birlikte hazırladıkları bir bildiriyle talep eden kadınlara başlangıçta okul yönetiminin verdiği olumsuz cevap, üniversiteli kadınların bu talep için bir araya gelmesi ile birlikte aşılmış ve 2019’da İAÜ’de de Kadın Araştırmaları Kulübü kurulmuştu.

Üniversitelilerin en çok ifade ettiği şey topluluklardaki birlikteliğin hem üniversitede geniş bir bilinç yaratma hem de bu ortak bilinçle, birlikte mücadele etmenin beraberinde getirdiği yalnız olmadığını bilme durumu. YTÜ’de 2020’de resmi olarak Kadın Çalışmaları Topluluğu kurulduktan sonra bir kadının dediği gibi: “Okulda başıma bir şey gelse yalnız olmadığımı biliyorum. Artık o kapıları tek başıma aşındırmam.”

Bu kulüplerin varlığı, eşitsizliğin karşısında kadın mücadelesinin örgütlendiği bir odak haline gelmesi açısından büyük önem taşıyor. Kampüste kadın mücadelesinin örgütlendiği bu topluluklar, üniversitelerin güvenli alan haline gelmesini diğer öğrenci topluluklarını ve öğrencileri de bu mücadeleye dâhil ederek sağlıyor.

CİTÖB’ler üniversite içinde cinsiyet eşitliğini garanti altına almak üzere çalışma yürütüyor ve üniversite içinde yaşanabilecek bir şiddet vakasında sürece farklı şekillerde müdahil olabiliyor. Ancak bu birimler her ne kadar üniversitenin bileşenlerinin mücadeleleri ile kurulmuş olsalar da hem tacizi ve şiddeti önleme hem de eşitliği sağlayabilecek politika ve uygulama geliştirmekte oldukça eksik kalıyor. Bu eksiklik kadınların kendi mücadele alanlarını yaratmaya çalışırken gösterdikleri istikrarlı çabayı, birimler kurulduktan sonra bu birimleri geliştirmek için gösterememesinden kaynaklanıyor.

ODTÜ, Yıldız Teknik Üniversitesi ve İstanbul Aydın Üniversitesi örneğini ele alalım. ODTÜ’ de Cinsel Tacizi Önleme Birimi (CİTÖB), akademisyenlerin ve ODTÜ’lü kadınların baskısı sonucunda kurulmuştu. Kuruluşundan önce bu talep bir süre varlığını sürdürse de kazanılamamış, ancak ODTÜ’lü kadınlar kitlesel bir şekilde örgütledikleri eylemlerde CİTÖB’ün kurulması talebi öne çıkarmaya başladığında, kadınlar tarafından sahiplenip örgütlendiğinde birimin kuruluşunun bir zemini ortaya çıkabilmişti. YTÜ’de ise yaşanan bir cinsel saldırı olayı karşısında 34 öğrenci topluluğunun bir araya gelip Cinsel Tacizi Önleme Birimi kurulmasını talep etmesi ve kadınların bulundukları her alanda bu talebi örgütlemesi üzerine YTÜ’de CİTÖB kurulmuştu. İAÜ’de 2019’da bir kadın öğrencinin akademisyen tarafından tacize uğraması sonucu bir araya gelip Kadın Araştırmaları Kulübü’nü kuran kadınların CİTÖB kurma dilekçesi ilk aşamada reddedilse de Kadın Araştırmaları Kulübü okuldaki 16 kulüple ortak bir mücadele sonucu tekrar CİTÖB için başvuruda bulundu ve bu sefer onay aldı. Ancak başvurunun üstünde 2 yıl geçmesine rağmen okulun onayladığı birim hala yürürlüğe girmedi.

VAR OLAN CİTÖB’LER NASIL GELİŞECEK?

Var olan CİTÖB’lerin işleyişi arkasında onu itebilecek ve dönüştürebilecek istikrarlı bir üniversiteli kadın hareketi olmadığı sürece, bu birimler olduğu yerde sayıyor ya da çok küçük değişimler gerçekleştiriyor. ODTÜ’de genç kadınların CİTÖB kurulduktan sonra geliştirilmesi için sürekli, devamlılığı olan bir çalışmayı örgütlemesinde yaşanan sorunlar, CİTÖB’ün geliştirilmesi ve aktifleştirilmesi sürecini yavaşlatıyor. ODTÜ’de CİTÖB’ün geliştirilmesi talebinin CİTÖB’ün kendisini tehlikeye sokabileceği illüzyonundan dolayı böyle bir mücadelenin örgütlenmesi önüne çeşitli engeller çıkartılıyor. Ancak Hacettepe’deki örnek bu “tehlike” algısının neden bir illüzyon olduğunu daha net ortaya koyuyor. Hacettepe’deki kadınlar birimin geliştirilmesi için, içinde öğrenci temsilcisinin bulunması gerektiği üzerine açık forumlar yaparak ve bu talebi örgütleyerek bu hakkı kazanmıştı.

Üniversitelerdeki topluluklar ve CİTÖB’lerin kazanılma deneyimleri, bugün mücadelenin yalnızca takvimsel ve refleksif noktalarından tutarak ilerletilmeye çalışılan üniversiteli kadın hareketi açısından güvenli alan talebinin mücadele içinde sürekli olarak örgütlendiği süreçte kazanılabileceğini bizlere gösteriyor. Kampüslerin güvenli birer alan haline gelmesi talebinin öğrenciler içinde örgütlenmesi ile CİTÖB’ler ve kadın toplulukları kuruluyor ve varlığını sürdürebiliyor. Bu kazanımlar, kadın mücadelesinin kazanımlarıyken aynı zamanda kampüslerdeki mücadelenin elde edilen kazanımlarla ilerletilmesi ve genişletilmesinin yolunu açıyor.

ÖNCEKİ HABER

Arkamıza bakarak yürümek zorunda mıyız!

SONRAKİ HABER

777, 333, kupaların ası, burç uyumu: Sistemin “bug”ı tarotta değil!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa