ÇHD davasında terfi eden eski hakim hatırlatması: Siz ne uğruna bize uygun görülen cezaların altına imza atacaksınız?
ÇHD davasında savunma yapan Av. Oya Aslan, davanın eski hakimi Akın Gürlek’i hatırlattı, "Bakan yardımcılığı ile ödüllendirildi. Peki siz ne uğruna cezaların altına imzanızı atacaksınız" diye sordu.
Fotoğraf: Meltem Akyol/Evrensel
ÇHD üyesi avukatların mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek yargılandığı davanın karar duruşması üçüncü gününde devam etti. Bugünkü oturumda savunma yapan Avukat Oya Aslan davanın eski hakimi Akın Gürlek’i hatırlattı, “Akın Gürlek, bakan yardımcılığı ile ödüllendirildiğine göre, size de benzer bir görev önerdiklerini düşünmemiz akla uygun olandır. Ne uğruna bize uygun görünen cezaların altına imzanızı atacaksınız” diye sordu.
KARAR DURUŞMASINDA ÜÇÜNCÜ GÜN
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı'nın da aralarında bulunduğu ÇHD üyesi 21 avukatın yargılandığı dava devam ediyor. Hafta sonuna kadar karar çıkması beklenen davada avukatlara ‘örgüt üyeliği’ ve ‘örgüt yöneticiliği’ suçlamaları yöneltiliyor. Davada ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, derneğin üyeleri Barkın Timtik ve Oya Aslan’ın bu dosyadan, Avukat Özgür Yılmaz’ın başka bir dosyadan tutuklu; 18 avukat ise tutuksuz yargılanıyor. İstanbul 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin Silivri Cezaevi Yerleşkesi’nin içindeki duruşma salonunda görülen karar duruşmasının üçüncü oturumu dün rahatsızlandığı için savunmasını tamamlayamayan Avukat Oya Aslan’ın savunması ile başladı.
Avukat Aslan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ‘Sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin’ sözlerini hatırlatarak, hukuk ilkelerinin, devletin istediği zaman eğip büktüğü kimi zaman ise yok saydığını söyledi.
GÜRLEK HATIRLATMASI: BAKAN YARDIMCILIĞI İLE ÖDÜLLENDİRİLDİ, SİZ NE UĞRUNA CEZALARIN ALTINA İMZA ATACAKSINIZ?
“Ben de hukuki tartışmalar yapabilmek isterdim” diyen Avukat Oya Aslan şunları söyledi: “İsterdik ki, ortaya koyduğumuz olay ve olgular üzerinden bizimle tartışılsın, iddiamızın yalan olduğunu ispat etsinler. Yapamazlar. Avukatlık pratiğimiz gözaltı takibinden, duruşmalara girmekten ibaret değildir. Gözaltı ve ceza davalarının takibi tüm hukuksal işlerimizin yüzde 20'sini teşkil eder. Hapishane ziyaretleriyse yüzde 10'unu. Geriye kalan zamanda diğer hukuksal başvurular yapmak, hak ihlalleri için araştırma ve incelemelerde bulunmak, eğitim ve tartışmalar yürütmek, direnen işçi ve emekçilerin yanı başında olmakla geçiyor. Fakat iddianameye göre ‘büro, DHKP-C örgütünün gözaltı ve davalarını takip etmek için kurulmuştur’. Soruşturmasını ve davasını takip ettiğimiz kişilerin DHKP/C örgütüne üyelik iddiasıyla suçlanmaları buna kanıt olarak gösterilmiştir. Yine gizli tanık ve itirafçı tanıkların beyanları bu iddiaya delil olarak gösteriliyor. Dijital veriler incelenmeden, yazılanlar da gerçek kabul ediliyor. Terör soruşturması adı altında, ‘yasadışı örgüt faaliyeti’ diyerek yaptığımız avukatlık tarzını mahkum etmeye çalışıyorsunuz” iadelerini kullandı.
Davanın eski hakimi Akın Gürlek’i hatırlatan Aslan, “Akın Gürlek, bakan yardımcılığı ile ödüllendirildiğine göre, size de benzer bir görev önerdiklerini düşünmemiz akla uygun olandır. Ne uğruna bize uygun görünen cezaların altına imzanızı atacaksınız. Neyin uğruna bunu yaptığınızı yakın zamanda anlayacağız” dedi.
YILMAZ: SİZLERİN BİZE YAPTIĞI ZULÜM O KADAR BÜYÜK Kİ…
Ardından Avukat Özgür Yılmaz’ın savunması başladı. Sözlerine “Sizlerin bizlere yaptığı zulüm o kadar büyük ki, birazına değineyim. En kıymetlimiz Ebru'yu katlettiniz” diyerek başlayan Yılmaz şunları anlattı: “2013'ten sonra hakkımda yakalama kararı çıkardığınızda annem hastalandı, yatağa düştü, daha sonra bir kez bile kendisini göremedim ve başıma bir şey geleceği korkusuyla 3 ay sonunda vefat etti. Bu zulüm sizden. Ben kızımı tek başıma büyütüyordum, bürodaki arkadaşlarımın yardımıyla. Duruşmalara da götürüyorum bütün Ankara adliyesi kızımı tanırdı. Hakkımda yakalama kararı çıkardığınızda 14 ay kızımı göremedim. Kızım küçüktü, ne olduğunu anlayamadığından benim öldüğümü sanmış. Benim öldüğümü düşündürdünüz kızıma. 2017 yılında gözaltındayken, babamın öldüğünü duydum. Yaşlılığı boyunca büromda arkadaşlarımla birlikte baktığım babam ben gözaltındayken öldü. Duydum yalnızca hücreye dönüp, babam ölmüş, diyebildim. Bize bu zulümleri siz yaptınız, Ebru'yu öldürerek canımızdan can aldınız."
“BİR TANE FOTOĞRAF KOYMUŞ, CEZA İSTİYORSUNUZ, ARAŞTIRMAMIŞSINIZ BİLE…”
Ardından hakkındaki iddialara yanıt veren Yılmaz, “Savcılık hakkımda katıldığım bir basın açıklaması için örgüt propagandasından ceza istemiş. Basın açıklamasına katılmamışım bile, delil diye fotoğraf koymuşlar, inceleseniz anlayacaksınız.
Savcılık, emniyet tutanağına dayanıyor. Ancak o tutanaktaki içerikleri bile değiştirmişler iddianameye alırken. Emniyet tutanağında 'grup ile birlikte hareket etti' denilmiş, savcı diyor ki iddianamede, 'eyleme bizzat katılmış'. En hafif tabiriyle yalancılık. Beraber hareket etmek' ile 'katılmak' aynı şey diyebilirsiniz. Bunun tespiti çok kolay. Emniyet müdürlüğü tüm bunları açıklamış, katılmayıp izleyenler için 'beraber hareket etti, suç yok' diye rapor yazmış. Savcı da değiştirip 'katıldığı' demiş. Buna ancak komplo denir. Fotoğrafa hiç bakmadığınızı düşünüyorum. Bakın diye ben hapishaneden çıkardım. Yargılamayı da uzatmıyorum, bir bakıverin artık. Ankara Adliyesi önünde basın açıklaması izleyen, yanda duran bir kişiyim. Araştırdığınız hiçbir şey yok. Basın açıklamasında şiddet var mı, araştırmamışsınız. Basın açıklamasından yargılanan var mı, araştırmamışsınız. O gün duruşma için mi oradayım, araştırmamışsınız. Bir tane fotoğraf koymuş, ceza istiyorsunuz. Müvekkillerimize bu dosyalardan beraatler aldırdık, şimdi avukat olarak bizi mahkum edeceksiniz” ifadelerini kullandı.
DİJİTALLERİ ALANLAR, YAZI YAZANLAR, DEPOLAYANLAR, İDDİANAMEYE KOYANLAR ‘FETÖ’CÜ
2013'te 14 ay tutuklu yargılanıp serbest bırakıldıklarını, aynı delillerle yeniden 2017'de bir daha tutuklanıp ceza aldıklarını anlatan Yılmaz, “Yargıtay dosyayı bozdu, diyor ki aynı deliller, ne değişmiş de hala tutukluyuz, anlatsanıza?” diye sordu.
Dosyada en önemli delil kabul edilen Hollanda-Belçika belgelerine dair de konuşan Yılmaz, “Dijitalleri avukatlarımız anlatacaklar. Bana bu dijitallere dair raporları gönderdiniz. Bu dijitalleri vermeseniz de incelemem için, içerisinde yazılan şeylerin uydurma olduğunu biliyorum. Çünkü sahte. Dijitalleri alanlar, yazı yazanlar, depolayanlar, iddianameye koyanların tamamı FETÖ'den hükümlü. Belki dikkate alırsınız” dedi. Yılmaz, sözleri birçok kez mahkeme başkanı tarafından kesilince
“50 sayfa savunmam vardı. 13,5 yıl bana ceza verdiniz ve konuşturmuyorsunuz. Tamam iki satır söz söyleyeceğim size. Egemenler biz devrimciler için ne derlerse desinler, adaletin bir tanımı varsa bunun Ebru Timtik olduğunu tüm dünyaya anlatacağız” dedi. Ardından duruşmaya ara verildi.
“TEK ÖRGÜTÜM VAR O DA ÇHD”
Aranın ardından duruşmaya tutuksuz yargılanan avukatların beyanları ile duruşmaya devam edildi. Avukat Güray Dağ, beyanlarına “Savcı, İddianamede aleyhime 5 tane basın açıklaması göstermiş. Az yapmış. 500 tane basın açıklamasına katıldım. Çağdaş Hukukçular Derneği olarak nerede hak mücadelesi varsa oraya gittik” sözleriyle başladı. Yasadışı örgüt üyesi olmadığını tek örgütünün ÇHD olduğunu belirten Dağ, “50 yıldır bu hak mücadelesini yapıyoruz. Bu davanın açılmış olması da bizi bundan alıkoymayacak” diye konuştu.
Polisin silah kullanımına dair düzenlemelere karşı yürüttükleri çalışmayı ve bu nedenle hedef alındıklarını belirten Güray Dağ, “Ne yapmışız? Polis böyle silah mı kullanır deyip yasa aleyhine kampanya gütmüşüz. "Dur dedik durmadı" diyerek adam vuruyorlar. Festus Okey'i hatırlayın, kıyafetlerini bile yok ettiler atış mesafesi tespit edilemesin diye. Sırf o davayı takip ettik diye aleyhimize davalar açtılar. Yılmadık, biz beraat ettik; katillere ceza aldırdık Festus Okey davasında” diye konuştu.
“FETÖ KUMPASLARI BİR BİR ORTAYA KONULDU, TALEPLERİ REDDETTİNİZ”
Duruşma Avukat Gülvin Aydın’ın ve Avukat Güçlü Sevimli’nin beyanları ile devam etti. Av. Sevimli’nin “Bizimle ilgili soruşturmayı yürüten kolluklar, savcı -ki aynı zamanda iddianameyi de düzenleyen kişi; hepsi FETÖ hükümlüsü. Herkes anlattı, bir de ben anlatayım” sözleri üzerine, Mahkeme Başkanı “FETÖ sizce sizi neden hedef aldı?” sorusunu yöneltti. Sevimli ise “Bunun bir FETÖ kumpası olduğunu tüm belgeleriyle önünüze koyduk. Sahte delil üretme, tanık yaratmalarını açıkça anlattık; taleplerimizi toplasaydınız anlardınız. Tüm taleplerimizi reddettiniz. Diğer Mahkemelerde FETÖ kumpasları bir bir ortaya konuldu, iş Çağdaş Hukukçular Derneği'ne gelince talepleri reddedip duruyorsunuz” diye tepki gösterdi.
İddiaların 2013 yılı ve öncesine dayandığını belirten Sevimli, katliam davalarını, işkence davalarını, insanları evsiz bırakan kentsel dönüşüme dair davaları, işçilerin hak davalarını, gözaltında yaşamını yitirenlerin davalarını takip ettiklerini hatırlattı. Yürüttükleri davalardan İstanbul'daki Siyasi Şube polislerinin rahatsız olduğunu belirten Sevimli “Şimdi hepsi FETÖ'den hükümlü, araştırın bulacaksınız” dedi. Soma maden katliamında edindikleri tecrübeyle Amasra’daki madenle ilgili çalışma yürüttüklerini belirten Sevimli, “Hak mücadelesini sürdürüyoruz, Soma'dan Amasra'ya. İşte bu sebeple bizi cezalandırmaya çalışıyorlar” dedi.
“AVUKATLIK YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Sevimli mevcut davaya ilişkin de “Tüm delil toplama taleplerimizi reddettiniz bugüne kadar. Bir tane ATK raporu alabildiniz. Bu konuda tek bir konuda değineceğim: O gün rapor bir gelsin, taleplerinizi alalım dediniz. Rapor geldi, taleplerimizi reddedip hazırlanın, karara çıkıyoruz dediniz. Size ne yaptığımızı anlatayım öyleyse. Sadece avukatlık yaptık. İşçilerin, toplumsal muhalefetin... Kanımca bu sebeple yargılanıyoruz. Derneğimizin kurulduğu ilk günden bu yana avukatlık yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz Bizim hakkımızda dava açmanız, kriminalize etmeniz, bizi asla yolumuzdan döndürmez. Biz bu mücadelenin mirasını nasıl aldıysak, sonraki genç arkadaşlarımıza böyle devredeceğiz. Vardık, varız, varolacağızç. Lütfen unutulmasın; 1974'ten bu yana ÇHD susmadı, susmayacak” diye konuştu.
Ardından beyanına geçilen Avukat Serhan Arıkanoğlu ise "Yaptığınız tüm işler, dikkate alacağınız tüm yasalara aykırıdır. Hepsi sahte olan bu belgeleri ne dikkate alabilirsiniz, ne bunlarla karar verebilirsiniz" dedi. Duruşmaya Avukat Sevgi Özer ve Avukat Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı’nın beyanlarıyla devam edildi.
VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI, İDDİANAMEYİ YARGILADI
Vangolü Kozağaçlı, dava boyunca destekleyenlere teşekkür ederek başladığı konuşmasını “Anladığımız kadarıyla bu dosyada karar aşamasına geldiğiniz düşünüyorsunuz. Ancak katılmıyoruz buna. Dolayısıyla esasa dair bir savunma yaparak bu kararınıza dahil olmak istemiyoruz” sözleri ile sürdürdü. “2013'te size bir sürü şey anlattık, ama anlamadığınızı görüyoruz. 2013'teki iddianameyi önümüze mütalaa getiriyorsunuz” diyen Vangölü Kozağaçlı, sunulan dijitallerin sahte olduğunu söyledi ve suç çıkmayacak çok sayıda basın açıklamasının birleştirilip “örgüt üyesidir” denmesini eleştirdi.
Vangolü Kozağaçlı, şu sözlerle iddianameyi eleştirdi: “İddianameye utanmadan yazmışsınız ki, ‘Müvekkilleriniz şu eylemleri gerçekleştirdi.’ Biz, müvekkillerimizin o tarihten önce, o tarihten sonra ne yaptığını mı öngöreceğiz? Böyle mi ilişki kuracağız? Bununla mı itham edileceğiz? Propagandadan ceza istediğiniz olaya bakın. Bir fotoğraf koymuşsunuz dosyaya. Davaya girmişim, elimde cübbe adliyeden çıkarken müvekkilin ailesi duruşma hakkında bilgi istemiş, cevap verdiğim için propaganda yaptığımı yazmışsınız. Meslektaşlarımızla beraber tatile gitmişiz, aleyhe delil diye koymuşsunuz. Biz meslektaşlarımızla yeriz, içeriz, tatillerimizi hep birlikte yapmaktan hoşlanıyoruz. Burada "örgüt kampı var" demişsiniz. Azıcık düşünün artık. Bizi neyle yargıladınız, bize neyle hüküm kuracaksınız? Dava dosyalarını bilgisayara yüklemişiz, el koyunca 'aha örgüt delili' demişsiniz. Sağını solunu araştırın, ne evrakı bu diye. Dava dosyası o. Meslektaşlarımı uyarıyorum, müvekkillerinizin dosyalarını bilgisayarınıza indirmeyin."
“DOSYANIZ OLMASA EBRU YAŞIYOR OLACAKTI”
Adil yargılanma talebi ile başladığı ölüm orucunun 238’inci gününde yaşamını yitiren tutuklu Avukat Ebru Timtik’in ölümüne de değinen Vangölü Kozağaçlı, “Ebru'ya değinmeden geçemeyeceğim. Neredeyse tutuklamanıza teşekkür edeceğim, 1 yıl onunla aynı koğuşta kaldım. Ama dosyanız olmasa, Ebru yaşıyor olacaktı” diye konuştu.
“ÖLDÜRME PLANI YAPTIĞIMIZ İDDİA EDİLEN KİŞİ ARKADA MÜDAFİLİĞİMİZİ YAPIYOR”
Vangölü Kozağaçlı, sözlerine şöyle devam etti: “Radyodan duyduk bir gün, iddianamemizi hazırlamışlar. Ağırlaştırılmış müebbet istemişler. Neden, CHP Kağıthane İlçe Başkanı'nı öldürme planı varmış. Bakın arkaya,(duruşma salonunu göstererek) İlçe Başkanı arkada müdafiliğimizi yapıyor. Komplo seviyesine bakın. Ebru daha o gün, abla ben bu komployu kabul etmeyeceğim, gerekirse ölürüm, demişti. O bizim içimizdeki en parlak renkti, en güzelimiz, en güzel şarkı söyleyenimiz, en öfkelimizdi. Onu tüm yaşamımız boyunca hasretle ve ondan ziyade saygıyla anacağız.”
Vangölü Kozağaçlı’nın beyanlarının ardından duruşmaya bugünlük ara verildi.
10 YILLIK ÇHD DAVASINDA NELER YAŞANDI?
10. yılına yaklaşan ÇHD’li avukatlara yönelik yargılamada ilk dava 2013 yılında başladı. 20 avukatın sanık olarak yer aldığı İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması yapılan dosyayı hazırlayanlar 15 Temmuz 2016 yılındaki darbe girişiminden sonra ihraç edilen, tutuklanan ya da firar eden savcı ve emniyet görevlileri idi. Avukatların yargılaması sürerken 2017’de ikinci bir dava daha geldi. İstanbul 37’nci Ağır Ceza Mahkemesi görülen davada deliller aynı idi. Bu kez dava açılan avukat sayısı 22’ydi ve bunların 14’ü tutuklu yargılanıyordu. Dahası görülen davada sanık olarak yer alan bazı avukatlar ilk davada da sanıktı. İkinci davada yargılama bir yıl sonra başladığında, avukatlar da bir yıldır tutukluydu.
5 gün süren duruşmada mahkeme heyeti oy birliğiyle tahliye kararı verdi. Aynı gece savcı karara itiraz etti ve tahliye edilen avukatlar hakkında aradan 24 saat geçmeden tekrar tutuklama kararı verildi. Tahliye veren hâkim de başka bir mahkemeye gönderildi. Mahkeme başkanlığına da hâkim Akın Gürlek getirildi. Gürlek, avukatlar hakkında iddialarda bulunarak tutuklanmalarını sağlayan tanık Berk Ercan’ı soruşturma aşamasında tutuklayıp yargılama aşamasında da tahliye etmişti.
Pek çok usulsüzlüğün yaşandığı yargılama sürecinin karar duruşmasında avukatlara dava açılmasında kilit rol oynayan ve ‘silahlı yağma’, ‘bıçaklı saldırı’ gibi suçlardan hükümlü olan gizli tanık İ.Ö.’nün 141 ayrı davanın gizli tanığı olduğu ortaya çıktı. Öyle ki İ.Ö. o duruşmada ‘Ben çok mahkemede tanığım, bu hangi mahkeme bilmiyorum’ bile diyebildi.
Tutuklu avukatların ve müdafilerinin katılmadığı 20 Mart 2019 tarihli duruşmada kararı açıklayan mahkeme 18 avukata toplamda 159 yıldan fazla ceza verdi. Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi, Eylül 2020’de 14 avukat yönünden mahkûmiyet kararını onadı, avukatlar Barkın Timtik, Selçuk Kozağaçlı ve Ezgi Çakır yönünden ise bozma kararı verdi.
Selçuk Kozağaçlı ve Barkın Timtik’in İstanbul 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘örgüt yöneticiliği’ suçlamasıyla yargılandığını, 2017’deki dosyada ise ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla yargılandığını anımsatan Yargıtay, dosyaların birleştirilerek değerlendirilmesine hükmetti. Böylece yargılama ilk dosyada birleşti.
Dava kapsamında tutuklu yargılanan Avukat Ebru Timtik ise adil yargılanma talebiyle başladığı ölüm orucunun 238. gününde hayatını kaybetmişti.
SAHTE DELİLLERLE HÜKME GİDİYOR
2013’te yapılan operasyon sonrası başlayan davada 15 Kasım 2021'de mütalaa sunuldu. Mütalaada savcı, yargılanan tüm avukatların “terör örgütü yöneticiliği”, “terör örgütü üyeliği” ya da “terör örgütü propagandası” suçlarından cezalandırılmasını talep etti.
Dosyada cezalandırılması istenen avukatların isimleri şöyle: Selçuk Kozağaçlı, Barkın Timtik, Oya Aslan, Taylan Tanay, Günay Dağ, Betül Vangölü Kozağaçlı, Güçlü Sevimli, Gülvin Aydın, Güray Dağ, Efkan Bolaç, Serhan Arıkanoğlu, Mümin Özgür Gider, Metin Narin, Sevgi (Özer) Sönmez, Alper Tunga Saral, Rahim Yılmaz ve Selda (Kaya) Yılmaz, Naciye Demir, Özgür Yılmaz, Şükriye Erden.
Avukatlara yönelen suçlamaların dayanağı olarak ise takip ettikleri davalar, müvekkilleri ve mesleki faaliyetleri, hapishane ziyaretleri gösterildi. Suçlamaların delili ise itirafçı tanık ve gizli tanık beyanları ile 2004-2006 yılları arasında Hollanda ve Belçika’dan Türkiye’ye getirildiği söylenen ‘örgütsel dokümanlar’dı.
Davanın en önemli dayanağı kabul edilen ve yıllardır ulaşılamayan Hollanda-Belçika belgelerine geçtiğimiz ocak ayında mahkemeye ulaşmıştı. Mahkeme başkanının 25 Ocak 2007’den bu yana hiç açılmadığı söylediği belgeler incelenmesi için Adli Tıp Kurumu’na gönderildi.
Söz konusu belgelerle ilgili rapor ise eylül ayında görülen duruşmasında dava dosyasına girmişti. Rapora göre, CD ve DVD’lerin herhangi bir müdahaleye uğrayıp uğramadığı araştırılmadı. Mahkeme, dosyaya gelen ATK raporunun yeterli olduğunu söyleyerek avukatların süre taleplerini de reddetti.
1 Nisan 2004'te Hollanda ve Belçika ülkelerinde yapılan uluslararası operasyonda ele geçirildiği belirtilen dijitaller, 2007 yılında dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in imzasıyla adli emanete alınmıştı. Akyürek şu anda, Gülen yapılanması üyeliği, resmi evrakta sahtecilik ve resmi belgeyi yok etme suçlarından hükümlü.
Davanın 11 Kasım’da görülen duruşmasında ise 6 harddisk, 3 DVD ve 1 CD olarak alınan belgeler, Ramazan Akyürek tarafından savcılık makamlarına teslim edilirken 6 harddisk, 3 DVD ve 2 CD oluverdi.
Avukatlar son konusu dijitallerin içerisinde Spiderman, Leon gibi popüler filmler, Ahmet Kaya, Burhan Berken gibi sanatçıların şarkıları da yer alıyor. 1 Nisan 2004'te ele geçirildiği belirtilen dijitallerin içinde, ele geçirilmesinden 22 gün sonra 23 Nisan 2004'te vizyona giren Kill Bill: Volume 2 filminin yer alıyor olmasına dikkat çekti.
Öte yandan mahkeme sanık avukatlarının tahrifat incelemesi yapılması talebini, “Başka dosyada sahtecilik ve kumpas işlerine bulaşmış olmaları, bu dosyada da yaptıkları anlamına gelmez, bu dosyaya özel inceleme yapmak gerekir” diyerek reddetmişti. (İstanbul/EVRENSEL)