10 Kasım 2022 04:25

Prof. Dr. Mustafa Durmuş: ‘Faiz bütçe’si enflasyonu artıracak

Ekonomi-Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş’a 2023 yılı bütçesini Evrensel'e değerlendirdi. Durmuş, "Seçim öncesi yapılacak kamu harcamalarıyla enflasyon artacak" dedi.

Mustafa Durmuş | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Uğur ZENGİN
İstanbul

AKP iktidarı tarafından hazırlanan bütçe oylanmak üzere TBMM Genel Kuruluna gelecek. 2023 yılı bütçesini değerlendiren Ekonomi-Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş’a göre 2023 yılı bütçesi bir faiz bütçesi. Seçim öncesi yapılacak kamu harcamaları ile enflasyonun artacağını kaydeden Durmuş, “Gerçekten bu ‘ekonomik modelin’ batışının bir ilanı” dedi.

Hocam, nasıl bir ekonomik genel ekonomik tabloda ‘bütçe’ hazırlandı?

Genel tabloya baktığımızda bunların bir hayata geçirmek istedikleri, bize kabul ettirmek istedikleri, inandırmak istedikleri bir ekonomik model vardı. Bu ekonomik model işte giderek ihracatın artırılması ve cari açığın azaltılması, buradan hareketle de sağlanabilecek tasarruflarla da içeride yatırımların artırılarak, ekonominin büyütülmesi biçiminde bir modeldi. Ve oradan da enflasyonu düşüreceklerdi. Bunu söylemişlerdi ama cari açık verilerine baktığımızda 41 milyar dolara yakın bir cari açık ortaya çıktı. Bu cari açığın da tabii ki çok önemli bir kısmı (28.3 milyar dolarlık) -yüzde 72’ye denk düşüyor- net hata ve noksan kalemi dediğimiz sebebi belli olmayan girişlerle kapatıldığı görüldü. Buradan birkaç sonuç çıkıyor. Birincisi şu, bu cari açık giderek artacak ve muhtemelen yıl sonunda 50 milyar doları aşacak gibi gözüküyor. Bu bir kere modelin başlı başına çöktüğü anlamına gelmektedir. Zaten geçmiş birkaç gün öncesinde açıklanmış olan dış ticaret verilerine baktığımız zaman da çok ciddi bir biçimde şeyin dış ticaret dengesinin bozulduğunu görüyoruz yani. Eylül ayı itibariyle dış ticaret açığındaki artış yüzde 268 olarak açıklandı. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 70’e kadar düştü. Yani bütün bunlar aslında modelin çöktüğünü gösteriyor. Bu birincisi.

İkincisi, bir başka yöne doğru da gidiyor ülke. Cari açığın kapanma finansman boyutu itibarıyla. Kılıçdaroğlu da dile getirdi, uyuşturucu parası vesaire diye anlatmaya çalıştı. Daha genel olarak söylersek işte bu sebebi belli olmayan ama sebebi bizce malum para… Yani oligarkların parasından tutun yurt dışına çıkarılan tekrar getirilenler, körfezden gelenler... Her halükarda, sistemin kayıt dışı olarak nitelendirdiği bir parayla cari açığı kapatmaya çalışan bir ekonomi modelinden bahsediyoruz.

Cari açık neden bu kadar önemli?

Biliyorsun cari açığa bir büyüme sürdürüldü şu ana kadar. Fakat bunun da büyüme finansmanı giderek normal yollardan uzaklaşmış durumda. Yani doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını falan kastetmiyorum. Sıcak parayı da kastetmiyorum. Onlar da bir kenara çıkmış. Yüzde 72 oranında artık kara para hata noksan kalemiyle sebebi belli olmayan parayla kapatılır hale gelmiş. Bu da aslında ekonomide bu modelin sürdürelemeyeceğini ya da çok ağır bir bedelinin hem politik, hem de iktisadi olarak olduğunu ortaya koyuyor. Böyle bir model yürütülürken, ekonomi böyle durumdayken bütçe hazırlanıyor.

Bir başka şey ekonominin ile bütçenin durumunu belirleyecek olan enflasyon. TÜİK, 85.5 olarak açıkladı, ENAG yüzde 185.3 olarak açıkladı. Daha da önemlisi TÜFE ile ÜFE arasındaki fark. Çok ciddi bir fark var. Bütün bunlar aslında fiyat istikrarının bütünüyle bozulduğunu ve bir yandan çok yüksek enflasyon, diğer yandan yüksek cari açık ve yüksek cari açıkla beraber bunun çok sorgulanır nitelikteki bir finansman yöntemi artı bir de tabii ki bütçe açığı dediğimiz açık var. Bütçe açığı da çok önemli bir noktaya gelmiş durumda. 2021’den 2022’ye bütçe açığı 2 buçuk kata yakın bir biçimde artmış durumda.

Eylül ayında 78.6 milyarlık bir bütçe açığı var. Şimdi dış açık var giderek artan. Bununla beraber içeride bütçe açığı var. Çok ciddi bir şekilde artıyor. Bir de tasarruf yatırım açığı var. Üçlü açık dediğimiz mekanizma tam olarak devrede. Yani bunlar aslında bundan sonraki olabileceklerin özeti.

Böyle bir durumda yapılabilecek olan bütçe nasıl yapılmalıydı?

Tabii ki siyasal iktidarların karakterine bağlı olarak bunlar yapılacak. Ama dediğim gibi bütün bu süreci daha da kötüleştiren bir başka şey var. Ülkenin bir seçim sürecine girmiş olması. Yani bir de seçim ekonomisi faktörünü dikkate almak gerekecek. Merkezi yönetim bütçesine baktığımız zaman işte yaklaşık 4.5 trilyon liralık bir ödenek, harcama boyutu var. 3.8 trilyon liralık da bir vergi boyutu var. Şimdi artışları hesaplamak istersek bir miktar seçim ekonomisi yakalamak anlamında. Örneğin 2022 yılının başlangıç bütçesine baktığımızda yani ek bütçeyi saymadığımızda bugün açıklanan 2023 bütçesinde yüzde 179’luk bir artış var harcama kaleminde. Yüzde 172’lik de gelirler kaleminde bir artış var. Ama bunların çok daha üzerinde artışla (yüzde 213) faiz harcamaları geliyor. En yüksek harcamalardan bir tanesi. 2022’nin başlangıç ödeneği ile 2023 için şu andaki bütçede önerilen arasındaki kıyaslamaydı. Ama buna ek bütçeyi koyarsan çünkü bir trilyon liralık bir şey daha geldi. 2022 bütçesi ek bütçeyle 2.7 trilyon lira oldu. Buna ek bütçeyi de koyduğunuz zaman artış bu sefer tabii ki düşmeye başlıyor. Reel olmaktan çıkıyor, yüzde 42’lere falan geliyor artık artış. Reel artışı biz halka değen harcamalarla ilgili tartışırız. Mesela eğitim harcaması gibi sağlık harcaması gibi sosyal güvenlik harcamaları, vesaire… Buralara baktığımızda bütün bu harcamaların enflasyonun altında olduğunu görüyoruz. Reel bir artış yok.

İki tane reel artış söyleyeyim, bir tanesi bu ‘Enerji arz güvenliği’ yüzde 157. O da belli ki enerji sektörüne verilecek desteklerin devamıyla filan ilgili bir durum. İkincisi de biraz evvel söylediğim gibi faiz harcamalarında. Bu da aslında bütçenin karakterini çok iyi bir şekilde yansıtıyor.

Bu yılki bütçe açığı 461 milyar lira olarak tahmin ediliyor. Ocak-eylülde 45.5 milyar TL açık verilmiş. Daha geriye 416 milyar liralık bir açık var. Bu açık aslında yıl sonuna kadar yapılacak harcamaların işareti. Çok ciddi bir genişleyici maliye politikası uygulayacaklarını çok net bir şekilde gösteriyor. Bu da aslına bakarsan bir yandan asgari ücret bir yandan EYT meselesi gibi harcamaların önümüzdeki süreçte yapılacağının göstergesi.

Önümüzdeki yıl için çok daha yüksek 659 milyar öngörülüyor. Bu açık daha da büyüyecektir ama burada daha önemlisi bu harcamaların önemli bir kısmı seçim nedeniyle yılın ilk yarısında yapılır. Sonunda yeniden bir ek bütçe gündeme gelebilir.

Bu bütçeden en çok ne etkilenir?

Bu en çok enflasyonu etkileyecek. Çünkü bu kadar bütçe açığı vermek demek. Türkiye gibi bir ülkede dövizler darboğazı var, enerji darboğazı var. Ham madde darboğazı var. Bu kadar yüksek bir talep artışı -kamu kaynaklı- kaçınılmaz olarak enflasyona yol açar. Ben bundan sonra bütçenin enflasyon kaynağı olacağını, düşüyorum.

Geçen sene de asgari ücrette oransal olarak ciddi bir artış yapıldı. Yapılan çalışmalar asgari ücret artışının enflasyon yaratmadığını ortaya koyuyordu. Ancak bu sene bütçe eliyle enflasyon artışı yaşanabilir diyorsunuz.  

Benim söylediğim sadece asgari ücret değil ama toplam harcamalarından bahsediyorum. Yani toplam efektif talebi artıracak harcamalar arasında asgari ücret küçük bir kısmı olacaktır. Çok büyük bir harcama planlandığı görülüyor. Talebi yukarı çekecektir. Yoksa artık dünyada da Türkiye’de de ücret artışlarının enflasyona yol açmadığını ortaya koyuyor. Ücret yönlü artışlardan daha ziyade diğer kamu harcamaları olarak adlandırdığımız, yani ihalelerden tut da diğerlerine kadar pek çok şey gündeme gelecektir. Bu harcamaların ben enflasyon üzerinde etkili olacağını düşünüyorum.

Bütçede faiz harcamaları ciddi oranda artıyor. Siz bu bütçeye ‘faiz bütçesi’ diyorsunuz.

Faiz harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıladaki payı 2022 yüzde 2.5 iken 2023’te yüzde 3’e çıkıyor. Çok ciddi bir artış var. Diğer taraftan, cari transferler dediğiniz (sosyal güvenlik harcamalarının, tarım destekleri vs.) içinde bulunduğu o bütçe kalemine baktığımız zaman oradaki artış sadece yüzde 37.4. Bu çok önemli, çarpıcı bir durum. Gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı da yüzde 9.1’dem yüzde 9’a düşüyor. Aynı şekilde sermaye giderleri yani devletin yapmış olduğu yatırımlar yüzde 13.8 artacak. Böylece gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 2.1’den yüzde 1.7’ye düşecek.

Dolayısıyla burada gözüken şu. Faiz, cari transfer ve sermaye gideri diye ayırdığımızda bütçenin harcama kalemlerini açık ara faizin çok önde gittiği, diğerlerinin ise gerileme içerisinde olduğunu çok rahat bir şekilde burada söyleyebiliriz. 566 milyar liralık bir faizden bahsediliyor. Aslında iktidarın faizle olan imtihanı diye hep değerlendiriyorum ben bunu. Çok yüksek bir rakam çünkü, ciddi boyutlara ulaşıyor. Ama bunun içinde KKM yoluyla yapılan ödemeler yok. Bence bunları da katmak lazım.

Çok çarpıcı bir şey daha söyleyeyim. Bu yılın nisan ayında faiz ödemeleri, anapara ödemelerini geçti. 1.5 trilyon TL’de eşitlendi ve nisan ayından sonra da faiz açık ara önde gitmeye başladı. İktidar 2023 yılında bu ikisinin tekrar eşitlemek gibi bir gayret içerisinde olduğunu, bu teklifte öne sürüyor.

Türkiye’nin yaklaşık işte 444 milyar dolarlık bir dış borç stoku var. Döviz cinsinden diğer borçlarını koyduğumuzda ki 600 milyar diyebiliriz. Türkiye’nin bir yıl içerisinde geri ödemesi gereken borç tutarı 182 milyar dolar. 182 milyar dolarlık bir borcun çevrilmesi lazım.

Ödemelerin de hocam çoğu mayıs sonrası… Yani seçimden sonra.

Doğru. Bu bir. 40-50 milyar dolarlık cari açıktan bahsediyoruz. Bunu kattığınız zaman yaklaşık 230 milyar dolarlık paraya ihtiyaç karşımıza çıkıyor. İkincisi bütçe açığı tarihsel zirveye çıkmış durumda. Bütçe açığı yani dış borç geri ödemeleri, cari açığın sonlanması, bütçe açığının kapatılması…

Bir de çok özel, bir başka durum daha var. İşte bu askeri harcamalar. Bu harcamalarda da çok ciddi bir artış var. Mesela önümüzdeki yıl içinde Savunma Sanayi Destekleme Fonu için ayrılan 76 milyar TL  ile birlikte toplam savunma ve güvenlik bütçesi ödeneklerinin toplamı olarak 469 milyar lira ayırmışlar önümüzdeki yıl için. Siyasal iktidarın askeri sanayi karması üzerinden ekonomiyi büyütmek gibi onu büyümenin motoru yapmak gibi de bir hedefi var. Böyle olunca tabii ki askeri harcamalara da yükleniyor. Hem doğrudan harcamalar hem de verilen destekler biçiminde, bir de içinde yaşadığımız coğrafyanın bir savaş coğrafyası olması çok da tabii talep yönlü olarak da. Buna çok kaynak ayırıyorlar. Bunun sonucunda tabii ki dış borçlanma konusu çok netameli bir hale gelmeye başlıyor. Bir örnek, son gerçekleşen eurobond ihalesi. 1.5 milyar dolarlık eurobond satışı söz konusu oldu ve yüzde 10 faiz belirlendi. 5 milyar dolarlık bir teklif gelmiş. Aslına bakarsan çünkü oldukça yüksek. Çünkü faiz arttı. Faiz martta yüzde 8.60 idi. Amerika’daki borçlanmanın 2 buçuk katı daha yüksek maliyetle bir borçlanma söz konusu. Yani bir yandan gerçekten bu ‘ekonomik modelin’ batışının bir ilanı bu.

SERMAYEYE 800 MİLYAR LİRALIK ‘VERGİ AF’FI İÇERİYOR

Bir de alınmayacak olan vergiler var. Yaklaşık 1 trilyon lira…

2023 yılı için bir önceki bütçede 385 milyar lira verginin alınmayacağı belirlenmişti. 2023 yılı için şimdi bu bütçede rakam 994 milyar TL’ye yükseltilmiş durumda. Neredeyse 1 trilyon lira yani 3 katına yakın 1 artış var. Öngörülen bütçe açığından yaklaşık 300 milyar lira daha fazla bir rakam alınmayacak. Bunun 150-170 milyar lirası asgari ücretin vergi dışı bırakılmasından dolayı gelebilecek bir maliyettir. 800 milyar liraya yakın kısmı sermayeden alınacak vergiler. Bu bile başlı başına aslında bütçenin nasıl bir sermaye bütçesi olduğunun en somut göstergesi.

FAİZİN, SEÇİMİN, KAYNAK AKTARIMININ BÜTÇESİ

Genel olarak baktığımızda bu bütçeyi nasıl değerlendirmek gerekir?

Yapılırken iktidarın ayakta kalmasını sağlamaya dönük bir harcama ve vergi politikasının ön planda tutulduğunu söylemek mümkün. İkincisi iktidarın da değiştiremeyeceği bazı konular var. İktidarın kendi politikasının yol açtığı faiz ödemelerinin çok ön plana çıktığını görebiliyoruz. Dolayısıyla bu bir seçim bütçesidir. Bu bir faiz bütçesidir ve sermayeye yapılan kaynak aktarımına baktığımız zaman ciddi bir artış olduğunu, vergilerin alınması anlamında ve vergi harcamalarında da görüyoruz. Bunu çok rahat söyleyebiliriz. Sermayeye kaynak aktarımı bütçesidir ve hız kesmeyen askerileşme bütçesi. Yani aslında bir güvenlik bütçesi. Bütün bunlardan hareketle bu bütçe, halka dönük halkın sorunlarını çözebilecek, istihdam yaratabilecek bir bütçe değil. Çünkü zaten kamusal yatırımlar hemen hemen her sektörde azalmış, yenileme anlamında hizmet kalitesi anlamında, eğitimden sağlığa ulaştırmadan tarıma kadar.

Vergiler boyutuyla bütün bu faturanın da ağırlıklı olarak yine dolaylı vergiler biçiminde halktan alınacağını söyleyelim. Şunu da söylemek gerekiyor, bu bütçe hakkının tamamen ortadan kaldırıldığı 1 dönemde yapılıyor. Bunun yerine tamamıyla aşağıdan yukarı, demokratik katılımcı halk bütçesinin örülmesi örgütlenmesi lazım. Ancak böyle olursa bütçe hakkı gerçek anlamda hayata geçirilebilir.

ÖNCEKİ HABER

Mesut Kara, Kuşadası'nda okurlarıyla buluştu

SONRAKİ HABER

Ahlat'ta 4.3 büyüklüğünde deprem

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa