12 Kasım 2022 13:10

“Gençlik fırsatı” değil gençlik sömürüsü!

Bize bir laptoptan kimsenin anlamadığı bir iş güvenliği slaytı izletiliyor, kaza durumunda ne yapmamız gerektiğini öğrenmeden çalışmaya başlıyorduk.

Paylaş

Kocaeli Üniversitesinden bir öğrenci

 

Kocaeli Üniversitesi öğrencilerinin büyük kısmı depolarda çalışmaya başladı. Ben de o çalışan öğrencilerden biriyim. İşe başvururken okulda tanıtım günü olan Hepsiburada standında “Gençlik Fırsatı” adı altında bize verilen broşür üzerinden kayıt yaptırıp işe başvurdum. İşe başlama sebebim tamamıyla maddi imkansızlıklar. KYK bursu bugünün ekonomik şartlarında yetmediği için farklı burslar araştırdım ama hiçbir geri dönüş alamadım. Bugün devletin bana verdiği 850 TL’nin 400 TL’sini barınma karşılığında burs aldığım kuruma geri ödüyorum. Elimde kalan 450 TL neye yetecek? Yemek, ulaşım, eğitim, fotokopi… Ailem maddi anlamda bana destek veremiyor. Burada çalışan çoğu öğrenci arkadaşım da benim gibi burs alıyor ama ek bir desteği olmadığı için çalışmak zorunda. Bu işten önce de okulun öğrenciler için açtığı part-time iş kontenjana başvurmuştum. Oradan aldığım geri dönüş ise şu an part-time öğrenciye ihtiyacın olmadığı, onun yerine üniversite hastanesine temizlik personeli lazım olduğuydu. Okulun bize layık gördüğü bu işten bile geri dönüş alamayınca son çare olarak Hepsiburada’ya başladım. Şartları gören hiçbir öğrenci sürekli olarak burada devam edemiyor çünkü şartlar çok ağır.

ÖĞRENCİLER SERVİSE BİNEBİLMEK İÇİN KAVGA EDİYOR

Servis saatleri önceden ayarlanmış oluyor. Okulun kapısında saat 18.15 olduğunda harekete geçen servis Gebze Güzeller Organize Sanayi’ye gidiyor. Bildiğiniz hamal pazarı gibi. Servise gelen ilk 40 kişiyi alıyorlar, bu durum da öğrenciler arasında kavgalara sebep oluyor. 1,5 saatlik yolun ardından iş yerine varıyoruz. Toplu bir şekilde indikten sonra kimliklerimizi bırakıp isim soy isim yazıyoruz. O gün ilk iş günü olanlar İSG (İş Sağlığı ve Güvenliği) eğitimine götürülüyorlar. 50 kişinin olduğu salonda yazıların okunamadığı bir laptoptan kısa ve kimsenin anlamadığı bir slayt izletiliyor. Tamamıyla sözde bir eğitimden bahsediyorum. Herhangi bir yaralanmada ne yapılacağı öğretilmeden İSG ayakkabısı, yelek ve riskli alanlarda çalışanlar için baret dağıtılıyor. Daha sonra çalışmamız için birimlere bölünüyoruz. Herkesin farklı iş kolu var; nakil, ürün toplama, ürün paketleme, ürün faturalandırma... Ben şu ana kadar nakil bölümünde çalıştım. Yüklenen paketleri depodan alarak asansörle transpalet taşıyıcıyla raflara taşıyordum. İşim bittiğinde boş bırakmadıkları için başka iş kollarına yönlendiriliyordum. 23.00-23.30 arasında yemek molası oluyordu. 2,5 saat çalışmadan sonra 02.00-02.15 arası 15 dakikalık çay ve ihtiyaç molası veriliyordu. Ama molaya çıkana kadar 15 dakika geçiyordu zaten. 03.30-04.00 arası kahvaltıdan sonra da sabah 6’ya kadar aralıksız çalışıyordum. 06.00-06.15 arası son çay molasından sonra ise saat 08.00’deki mesai bitimine kadar çalışmaya devam… Bazen kırık parçalar oluyordu, onları ayıklamamız gerekiyordu. Kırık parçaları ayırırken elini kesen arkadaşlar olmuştu. Revire gittiğimizde ise revirin kapalı olduğunu görmüştük. Son saatlerde ise herkes uykusuzluktan bayılacak gibi oluyordu.

İŞ GÜNÜ AKŞAM 6’DA BAŞLIYOR SABAH 10.30’DA BİTİYOR

Tüm bunları yaptıktan sonra 9.30’da Umuttepe’ye vardığımızda kimsenin derse girmeye mecali kalmıyor. Yurda girdikten sonra duş alıp kahvaltı ettiğinde saat 10.30 civarını buluyor.

Anlayacağınız, 18.00’da işe gitmek üzere bindiğiniz servisle başlayan “iş günü” böyle bir temponun ardından sabah 10.30’da bitmiş oluyor. Uyuduğumuzda diğer mesaiye yetişemediğimiz bile oluyor, öyle bir çalışma hali.

Bir de sizden bu şartlar altında dersinize girip verim almanızı bekliyorlar. Vize haftaları da yaklaşıyor. Okulu mu bitirelim para kazanıp hayatımıza mı devam edelim? Tüm bunları yaşayan öğrenciden sağlıklı bir psikoloji beklemek de çok saçma. Gelecek kaygısı ve geçim sıkıntılarını düşünmekten zaten uyuyamıyoruz. Bugün okurken çalışmak zorunda kalan her öğrenci hükümetin yaratmış olduğu ekonomik takvimin bir sonucudur. Ne tam olarak gençliğimizi yaşayabiliyoruz ne öğrenci olabiliyoruz. Bizlere düzgün bir iş imkânı dahi yaratılmıyor. Oysa bizler düzgün iş de değil, düzgün bir yaşam hakkı istiyoruz. Okurken çalışmak zorunda kalmayı reddediyoruz

ÖNCEKİ HABER

Boğaziçi’nde sorun, aklımızda soru işareti büyüyor

SONRAKİ HABER

19 Kasım’da Genç Hayat Şenliği’nde buluşalım!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa