12 Kasım 2022 16:57

Baskı, gericilik ve tahakküm: Hayatlarımızı ellerinden almak için birleşelim!

Gerici iktidarlara karşı tüm dünyada direnen kadınlar ve LGBTİ’lerin mücadeleleri hayatımızın her alanında, bir araya gelebildiğimiz her yerde birleşerek güçlenecektir.

Fotoğraf: Pexels

Paylaş

Sude ŞENER

Boğaziçi Üniversitesi

 

Baskı, gericilik ve tahakküm, bazen rektörlük bazen faşist gerici örgütlenmeler bazen de “kariyer kulübü” levhası adı altında dört dönüyor.

Üniversiteler hem bürokratik mekanizmalarla hem de adeta bu mekanizmaların kolluk gücü haline gelmiş AKP Gençlik Kolları, Ülkü Ocakları vs. gibi örgütlenmelerle, “gençlik kulübü”, “gençlik ofisi” adı altında “tek adam rejiminin küçük adamlarının racon kestiği” alanlar haline getiriliyor. Bunun karşısında özgür, demokratik, güvenli bir üniversite isteyen güçler ise her türlü baskıyla karşı karşıya kalıyor. Soruşturmalar, okuldan atma, toplulukları kapatma tehditleri ile hedef gösterme ve hatta fiili saldırılarla büyük bir baskı ortamı, gerici bir tahakküm yaratılmaya çalışılıyor.

Bu tahakküm ve baskı ortamının özellikle üniversiteli genç kadınları ve LGBTİ’leri hedef aldığı ise açık. Kimi üniversitelerde kadın ve LGBTİ topluluklarının çalışamaz hale getirilişi, hatta kapatılması, kimi üniversitelerde kolluk güçlerinin, kollanan akademisyenlerin cinsel şiddetinin üstünün kapatılması bunun çeşitli görünümleri. İstanbul Üniversitesinde 8 Mart etkinlikleriyasaklanırken, tarikatların çağrısıyla kampüs etrafında şeriat mitingi yapılması, Boğaziçi Üniversitesinde kayyım rektöre karşı büyüyen mücadeleyi değersizleştirmek için “Sapkın gruplar dini değerlerimize saldırıyor” propagandasıyla öğrencilerin tutuklanması örnekler.

Bu baskı ve tahakküm ise her zaman “despotik” yöntemlerle işlemiyor. Kimi üniversitelerde kadın çalışmaları toplulukları engellenirken, bir yandan da üniversite kampüsü “kadın dostu kampüs” ilan edilebiliyor. Kadınlara “hanım olma rollerini öğreten” panel ve söyleşilerle bir makbul kadın inşası da söz konusu. 

Çarpıcı olan, sadece LGBTİ ve kadın topluluklarının kapatılması, baskı altına alınması değil.Cinsiyete ve cinselliğe dair herhangi bir eşitlikçi, hak temelli yaklaşımın ağza alınmasına izin verilmezken, tüm gerici fikir ve örgütlenmelerin önü açılıyor, teşvik ediliyor.

REKTÖR, BAKAN, CEMAAT TESLİSİ NEFRET ÖRGÜTLÜYOR

Yakın zamanda düzenlenen Büyük Aile Buluşması Mitingi de körüklenen gerici zihniyetin ve nefretin en çarpıcı örneklerinden biri. “Mili değerlerin, aile değerlerinin ve çocukların” tehdit altında olduğunu iddia eden miting örgütleyicileri, 6284 Sayılı Yasa’yı, çocuk istismarını engellemek için devlete sorumluluk veren Lanzarote Sözleşmesi’ni, eşitlik hakkını güvenceye alan Medeni Kanun maddelerini hedefe koyarken, aynı zamanda kadın ve LGBTİ örgütlerinin kapatılmasını bir talep olarak öne sürdü. Talep deyip geçmeyin; bu çevre, yakın çevresindeki tarikat ve cemaat ağları ile birlikte İstanbul Sözleşmesi’ni “sapkınlığı teşvik ediyor” diyerek hedefe koyan ve iktidarın sözleşmeyi bir gecede ortadan kaldırmasına dayanaklık eden çevre.  

Birkaç ay önce İçişleri Bakanlığının gönderdiği genelgede üniversitede kadın topluluklarının faaliyetleri illegal ilan edilmişti. Genelgede öğrenciler barınma krizine dair de “spekülasyon” veya “propaganda” yaparsa disiplin cezası almakla hatta hakkında kamu davası açılmasıyla tehdit edilmişti. Öğrencileri yönlendirdikleri yerler ise tarikat yurtları oldu. Buralarda ise özellikle kadınöğrencilerin özgürlüklerini elinden alarak fanuslara kapatıyor, kendi “ahlak” anlayışlarına göre giriş-çıkış saatleri koyuyor, kadınların aileleriyle direkt iletişime geçiyor ve hatta kıyafetlerine dahi karışıyorlar. KYK yurtlarının tablosu ise tarikat yurtlarından pek farklı değil. 

Öğrencilerin yaşadığı bütün sorunlarda iktidarın aldığı tutum dinci-gericiliğin hayatın dışından değil, tam aksine ortasından, gündelik ihtiyaçlardan doğru örgütlendiğini gösteriyor. Barınma, burs, akademik başarı gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek şekilde hayatı düzenlemektense bu ihtiyaçların hiçbirini karşılamayıp öğrencileri tarikat yurtlarına, dershanelerine, burslarına mecbur bırakıyor. Öğrencileri gündelik ihtiyaçların aciliyetini kullanarak sömürüyor.

NEDEN KADINLAR VE LGBTİ’LER HEDEFTE?

AKP iktidarının toplumun bu kesimlerine karşı özel bir nefreti olsa da baskıların tek kaynağı nefret değil. Türkiye’nin son birkaç yılına baktığımızda cinsiyet temelli toplumsal hareketlerin artan şiddet ile birlikte en hızlı büyüyen ve ortaklaşılabilen mücadele alanları olduğunu söyleyebiliriz. Geniş gençlik kesimlerinin bu mücadele alanlarına yüzünü dönmesinde, somut ve acil talepler etrafında geniş çaplı birlikler kurulabilme potansiyeli yatıyor. Her ne kadar iktidar kadın ve LGBTİ hareketini “sapkınlık, aile değerlerini tehdit etmek vs.” ile suçlamaya, marjinalleştirmeye çalışsa dahayatın orta yerindeki çıplak şiddet, hak gaspları, adaletsizlik geniş kesimler açısından özellikle kadın hareketinin meşru bir hareket olarak görülmesinde etkili. Özellikle gençler açısından büyük baskı ve gericilik ortamında sokaktan vazgeçmeyen bir hareket olarak kadın hareketinin eylem çağrılarına kulak kabartmak, bir parçası olma ihtiyacı da gözle görülüyor. İktidarın bu “meşru” mücadele alanını sürekli baskılarla, suçlamalarla hedef göstermesi, biraz da hareketin bu genişleme potansiyelinden kaynaklanıyor. 

Bu potansiyel önemli, ancak okul, yurt, öğrenci mahalleleri gibi yaşam alanlarında baskıcı, gerici tahakkümü çok derinden hisseden gençlik kesimleri içinde bu mücadeleyi güçlendirmek çok daha hayati.

GERİCİLİĞE KARŞI BİRLEŞELİM!

Kulüp faaliyetlerin en önemli yanlarından biri, sadece kendi bulundukları alanlarla sınırlı kalmayan, öğrencileri ve diğer kulüpleri genel siyasete dair de söz söylemek için birleştirebilen organlar olması. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi tartışmalarında kulüplerin ortak metinler yayınlaması, her yerde bu konuyu tartışmaya açması örneğinde olduğu gibi. Tüm baskılara rağmen kampüslerde faaliyetlerimizden vazgeçmemeli, kulüplerimizi kapatmalarına, gayrimeşrulaştırmalarına izin vermemeliyiz. Bütün mücadele alanlarını tutmak bugün her zamankinden daha önemli. Tabii ki bu yolda biz güçlenirken iktidar da kendi araçlarıyla önümüze türlü türlü engeller koymakta geri durmayacaktır. Bütün engellere rağmen kendi hayatlarımızda bizim söz sahibi olacağımız bir dünyayı örgütlemeye devam etmeliyiz.  Gerici iktidarlara karşı tüm dünyada direnen kadınlar ve LGBTİ’lerin mücadeleleri hayatımızın her alanında, ürettiğimiz her sözde, bir araya gelebildiğimiz her yerde birleşerek güçlenecektir. 

ÖNCEKİ HABER

Zırhlı araçların dört döndüğü kentlerde kadın olmak

SONRAKİ HABER

İzmir’de, Ankara Gar Katliamı 7. Yıl anması etkinliği

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa