12 Kasım 2022 17:03

Dünyaya açılan pencere: Karanlığa mı ferahlığa mı bakmak istersiniz?

Makbul kadın, kutsal anne, damızlık, namahrem, yük taşıyıcı, ev kölesi değiliz, eşit, özgür, şiddetsiz bir hayat yaratmak isteyen örgütlü güçler olmalıyız!

Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel

Paylaş

E.Ava

Sanki bir bavula her şeyi tıkıştırıp “özgürlükler ülkesine” gidiversek tüm dertler, tasalar,umutsuzluklar geride kalacakmış gibi bir rüzgâr esiyor. Bu memleket halinde bir çıkış yolu aramak çok normal. Ama nerede o çıkış, hangi çıkış? Gelin, dünyaya bir bakalım, bulalım cevabı. Kadınların “özgür” olduğu ülkeler denince akla ilk gelen ülkelerden başlayalım mesela. 

DÜŞMANLIK SİYASETİ HER YERDE

Son yıllarda otoriter, ırkçı, faşist, sağ parti ve hareketlerin dünya genelinde güçlenmesi, seçimleri kazanması yaşadığımız kapitalist sistemin gerçekliğinin bir görünümünü oluşturuyor. Pandemi, savaşlar, ekonomik daralma, kapitalist ekonominin tıkanma hali ve peş peşe patlayan krizler, ülkelerde siyasi dinamiklerin yeniden kurulmasına yol açıyor.

Geçtiğimiz ay İsveç ve İtalya’da seçimler yapıldı. Toplumsal ve siyasal gelenekleri oldukça farklı olmasına rağmen bu iki Avrupa ülkesinde de benzer biçimde faşist eğilimler yeni mevziler kazandılar. Yeni kurulan hükümetlerde faşist partilerin ana parti konumunda olacakları ya da oy oranlarının yükselmesiyle belirleyici rol oynayacağı bariz. İki ülkede de faşist partiler kadınlara, özellikle de genç kadınlara seslendiler. Peki neden?

Yaşadığımız sistemin “fıtratında” olan krizler işsizliği, güvencesizliği, göçü, toplumsal yozlaşma ve çürümeyi istikrarlı biçimde artırıyor. İşçi, emekçiler, kadınlar, gençler artan yükü sırtlanırken, çaresizlik ve geleceksizlik hissiyle yalnız bırakılıyorlar. Kendisini “kurtarıcı” rolüne büründürenler ise halklara, özellikle de kadınlara “beni seçin, sizi kurtarayım” diyor. Örneğin, “Tanrı, Vatan, Aile” sloganını Mussolini’den devralan İtalya’nın Kardeşleri Partisi lideri Meloni, “güçlü kadın siyasetçi” imajıyla yaptığı miting konuşmasında hep bu “kurtarıcılık” rolüne vurgu yaptı. Kadınların “vatanı kurtaracağını” söyleyip, halkın ve kadınların sorunlarının kaynağı olarak kolay bir hedef olan göçmenleri gösterdi, “yerli ve milli değerler” diyerek, “bozulan aile yapısı”na vurgu yaparak kadınları “göreve” çağırdı. 

Meloni yalnız değil. Aynı söylemler Brezilya’nın Bolsonaro’sunun, Rusya’nın Putin’inin,Macaristan’ın Orban’ının, Hindistan’ın Modi’sinin de dilinde. Aşırı sağ ve faşist partiler geleneksel biçimde LGBTİ haklarına, kadının toplumda aile ve annelik rolünün dışında bağımsız varlığına saldırmaktan geri durmuyorlar. 

Bir örnek de “Özgürlüklerin beşiği” diye atfedilen ABD’den: ABD Yüksek Mahkemesi 1973 tarihli kürtajın anayasal bir hak olmasına temel teşkil eden Roe v. Wade kararını iptal etti. Kürtaj anayasal bir hak olmaktan çıkarken bu konudaki kanunlar eyaletlerin kendi inisiyatiflerine bırakıldı. 50 yıllık bir kazanımın ortadan kaldırılması deprem etkisi yarattı. Öfkeleriyle sokakları inleten kadınlar, “Bu bir kadın isyanıdır, bu bir yaşam mücadelesidir” diyerek haftalarca meydanları terk etmedi. 

İSVEÇ’TE DE DURUM PARLAK DEĞİL
İsveç’te 20. yüzyılın tamamına yakın bölümünde ve 21. yüzyılın şu ana kadarki büyük bölümünde iktidar olan Sosyal Demokratlar her ne kadar seçimden birinci parti olarak çıktılarsa da İsveç Demokratları (SD) adını taşıyan faşist parti yüzde 20’yi aşarak ikinci parti oldu. İtalya’da olduğu gibi İsveç’teki seçimde de SD’nin kaydettiği yükseliş ve yeni hükümetin politikaları üzerinde belirleme gücü tümüyle kapitalizmin derin kriziyle bağlantılı. Burada da göçmenler sorunu başrolde yer alıyor ve dermanı kalmamış geniş emekçi kitleleri demagojik söylemlere açık hale geliyor.

UMUTSUZLUK DEĞİL UMUTLAR YOL AÇIYOR

Aman içimizi kararttınız diyorsanız, dünyaya açılan ferah pencereleri aralayalım. Yaklaşık 20 yıldır darbecilerin, gerici dinci güçlerin, iç savaş ve çatışmaların yaşandığı ülkelerde halk üzerindeki büyük baskı ve terörün etkisiyle suskunluğa ve geri çekilişlere zorunlu kalan kadınlar patlayan öfkenin başrolüne soyundular. Başta Latin Amerika ülkeleri olmak üzere, Yunanistan’dan Sri Lanka’ya, Mısır’dan İran’a, Afganistan’dan Kazakistan’a kadar birçok ülkede yükselen halk hareketlerinde kadınlar önemli bir rol üstlendi. 

Örneğin Arjantin, kadınların uzun soluklu mücadelesinin ardından 2020’de kürtaj hakkının yasal hale getirildiği ilk Latin Amerika ülkesi olmuştu. İtirazlarına rağmen geçen yasayla kürtaj tüm kadınlar için ücretsiz hale getirildi. Bu kazanım uzun soluklu ve kitlesel bir mücadelenin sonucunda elde edilmişti. Bir başka örnek Şili. 2019’da kadınlar Pinochet anayasasını geride bırakmak ve yeni bir anayasa talep etmek için sokaktaydı. Yapılan referandumda ezici bir çoğunluk oyu ile kadın ve erkeklerin Mecliste eşit temsili sağlandı. 2020’de başkent Santiago’da 1 milyondan fazla kadının katıldığı devasa 8 Mart mitingi “eşitlik” şarkılarıyla gerçekleşti.

ORTA DOĞU’NUN KADERİNİ DEĞİŞTİREN KADINLAR

14 Eylül’de İran’ın başkenti Tahran’da 22 yaşındaki Mahsa (Jina) Amini’nin ahlak polisi tarafından öldürülmesi kadınların öncülüğünde ülke çapında protestolara dönüştü. Kadınlar İran rejimine karşı “Kadın, yaşam, özgürlük” ve “Diktatöre ölüm” sloganıyla 50 günü aşkındır sokaklarda. Bu hareket, geniş halk kesimlerinin desteğiyle molla rejimine karşı büyük bir isyanı besledi. Dünyada da karşılık buldu. 
İran’da diktatörlüğe karşı süren mücadele yanı başındaki Afganistan’da farklı biçimiyle sürüyor.  2021’de Taliban Afganistan’ı yeniden işgal ederek kadınların tüm yaşam alanlarını ele geçirdi. Haklarının gasbına karşı kadınlar Taliban’ın vahşi şiddetine göğüs gererek sokaklarda eylem yapmayı bırakmıyor. Taliban’a karşı “İş, ekmek, özgürlük” sloganıyla yürüyen kadınların mücadelesi yeraltı örgütlenmeleriyle sürüyor.
Lübnan’da, Filistin’de ve birçok Orta Doğu ülkesinde kadınlar ağır koşullara rağmen mücadeleden vazgeçmiyor. 

Bir yanı karanlığa, bir yanı aydınlığa açılan bu dünya halinden çıkaracağımız en temel sonuç; üzerimize giydirilmeye bir elbise giydirilmesi değil, tüm renkleriyle kendi elbisemizi kendimizin dikmesi gerektiği. Makbul kadın, kutsal anne, damızlık, namahrem, yük taşıyıcı, ev kölesi değiliz, eşit, özgür, şiddetsiz bir hayat yaratmak isteyen örgütlü güçler olmalıyız!

ÖNCEKİ HABER

İzmir’de, Ankara Gar Katliamı 7. Yıl anması etkinliği

SONRAKİ HABER

Hayalin değil gerçeğin peşinde bir kadın: Suat Derviş

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa