İşçi sağlığı ve güvenliği alanının piyasalaşması: Güvencesiz çalışma
“Çalışma Bakanının İSİG alanında ‘Faydası yok’ diyerek değiştirilmesini önerdiği sistem, meslek örgütleri ve uzmanların tüm itirazlarına rağmen 2012’de AKP tarafından hayata geçirilmişti.”
Arşiv | Fotoğraf: DHA
Deniz İPEK
İş Güvenliği Uzmanı
İşçi sağlığı, işyeri sınırları ile fabrikaların dört duvarı arasına sıkıştırılacak bir sorun değil. İşçi sağlığı ve iş güvenliği sorunu işyeri hekimlerinin ve uzmanların, sadece iş yerinde çözebilecekleri teknik bir konu olarak ele alınsa da asıl olarak ana gövdesi üretim ilişkileri temelinde tartışılması gereken bir konudur. İşçinin kapitalist üretim sürecindeki yeri ve kapitalistle giriştiği alışverişte emek gücünün satışı veya kiralanmasında yapılan “resmi” ve gayriresmi sözleşmede işçi; emek-gücünün değeri olarak talep ettiği değer onun ertesi günü aynı dinçlikle işe başlaması için gerekli metaların değerine denk düşen bir ücret talebinin yanında çalışma koşullarını içerir.
6331 SONRASI İSİG ALANI
Çalışma koşulları emek gücünün faaliyeti sırasında bedeni bütünlüğünün, yıpranma, sosyal ve psikolojik varlığının korunmasını kapsar. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile işçi sağlığı ve güvenliği tamamen; insan ve halk sağlığı açısından bir hak olmaktan çıkarılarak hizmet sunumu ve piyasalaşmaya terk edildi. Yasa özü itibariyle; İSİG alanını risklerden kaçınma, bertaraf etme yerine riskleri değerlendirme, tehlikeleri analiz etme adıyla hem bireyselleştirildi hem de kağıt üstünde bıraktı.
KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ
Aşılama, içme suyunun ve yiyeceklerin denetlenmesi, ana-çocuk sağlığı, hastalık tarama programları, önleyici sağlık tedbirleri, atıkların denetimi, hayvan hastalıklarının denetimi, hava ve su kirliliği gibi hastalık riski taşıyan çevre şartlarının kontrolü gibi faaliyetler koruyucu sağlık hizmetleri alanına giriyor. Genellikle çevresel kirlilik, baca gazları, atmosfere salınan kimyasal, radyolojik vs. atık ve etkilerden oluşan salgın, bulaşıcı hastalıklar, verem, kanser vb. gibi etkileri azaltmak için aşılama, temizleme, arıtma, karantina işlemleri… Kamu adına yürütülen işyeri, fabrika açma ve çevresel etki değerlendirmeleri izinleri kapitalistlerin işine gelecek şekilde tamamen işlevsiz hale getirildi.
Koruyucu sağlık hizmetlerinin artık çok az bir kısmı devlet kurumları tarafından üslenilirken, özel ve kurum kapsamına giren alanlarda ise sermaye sahiplerine bırakıldı. Kanun, yönetmelik ve genelgelerle; devlet, işveren ve işçi tarafları belirlenerek yürütülüyor. İSİG alanındaki yeni piyasa, çalışma acılarını derinleştiriyor, iş cinayetleri varlığı ile kapitalizmin tüm şiddetini açığa çıkararak, refah ve kalkınmanın örtemediği bir can acısı ile sembolleşti.
İSİG HİZMETLERİNİN META KARAKTERİ
İşçi sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunumuyla oluşan İSİG alanının sermayesinin kaynağı İSİG emekçilerinin karşılığı ödenmemiş emeğidir. İSİG alanında çalışan işyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları, diğer sağlık personeli güvencesiz, sendikasız ve kiralık işçi statüsündedir. OSGB’ler (Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi) kendi maliyetlerini en aza indirecek bir iş organizasyonu kurdular.
BELGEDE SAHTECİLİĞE DÖNÜŞEN SİSTEM: OSGB
İşyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları, diğer sağlık personelinin atandığı yere atandığı sürede gitmemesini isteyen bir sistem. Araç güzergahına göre işyeri ziyaretleri yapılan bir organizasyon. İş güvenliği uzmanının ve işyeri hekiminin evrakları önceden OSGB bürosunda eli kalem tutan bir çalışan veya ücretsiz emek stajyerler tarafından matbu hazırlanıp imzaları atılır, firmaya teslim edilir. Sakarya’nın Hendek ilçesinde 7 işçinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı patlamanın yaşandığı acil toplanma bölgesi Çoşkunlar havai fişek fabrikası için Özbir Vagon Araç, Makina İmal. İnş. Tic. ve San. AŞ’nin dinlenme alanı oluverir.
TEKNOLOJİNİN GELİŞMESİNİN VE KULLANIMININ SINIFSALLIĞI
Avrupa’da emek verimliliğinde teknolojinin gelişmesi ve kullanımı; 1995-2015 arasında yüzde 62 oranında artarken iş kazası ağırlık hızında yüzde 40, iş cinayetlerinde yüzde 50 artış oluyor. NEBOSH’nin (Mesleki Güvenlik ve Sağlık Ulusal Sınav Kurulu) istatistiklerine göre fabrikada ürün, alet ve bant sistemi üzerine alınan verimliliği arttırıcı bilimsel patentler, işçi sağlığı üzerine alınanların tam 120 katı. Sovyetlerde işçi sağlığı düzenlemeleri, ürün verimliliği düzenlemelerinin tam 25 katı. Oxfam’ın Vietnam’daki Unilever fabrikasındaki araştırmaya göre ise Unilever’in iç yönetmeliğindeki teknolojik ilerleme raporunda 2011’deki greve kadar toplam 2 iş güvenliği bilimsel patenti belirtilirken, grevden sonra ise bu sayı 18’e çıkmış.
ULUSLARARASI STANDARTLAR VE BELGELENDİRME SÜREÇLERİ
İşçi sağlığının piyasalaşmasının bir başka dayanağı da uluslararası standartlar ve belgelendirme süreçlerinden geçiyor. Bu belgelendirme süreçleri, belgeleri ulaşabilecek yeterliliğe sahip firmalara ihalelere girebilme ve belgelendirme sürecine giremeyenlere işi taşere etme hakkı veriyor. Uluslararası uyum söylemi ve belgelendirmenin arkasında, işçi sağlığını çözmeye yönelik bir hamle değil, işçi sağlığını önemser gözüken standartlarla, firmalar arası hiyerarşiyi ve rekabeti dengede tutmak var. İhale şartını sağlayabilecek, belgelendirme süreçlerini her ay takip edebilecek maddi güce sahip firmalar, bu maddi güce sahip olmayan firmaları sürekli alt yüklenicisi olarak kullanabilecek. Özetle bu uygulamalarda kapitalist sistemi sorgulatmayan ama İSG konulu standartlar üzerinden oluşacak rekabeti sınırlandırıp tekelciliğin önünü açan bir gereksinim yatıyor.
İSİG İÇİN ÇİNE ÖRNEĞİ
Aydın Çine ve Söke bölgesinde birçok feldspat ocağı bulunuyor ve Aydın Tabip Odası Çine’de feldspat ve kuvars çalışmalarının yapıldığı tesislerde çalışan işçilerden yüzde 23’ünde silikozis hastalığının saptandığını belirtti. Ayrıca bu madenler sadece işçi ve halk sağlığını değil doğayı da kötü etkiliyor, toprak verimliliğinin azalmasına neden olabiliyor. Ünal Akel ve arkadaşı bilim insanlarının “iş yerinde sağlık gözetimi sorunu” üzerine 40 yaşındaki maden işçisinin meslek öyküsünde; 2003-2013 yılları arasında seramik fabrikasında kapalı alanda, silolar, değirmenler, üzeri açık bantların bulunduğu masse hazırlama biriminde, değirmenlerin kontrol panelinden kumanda etme işini yapmış. Çalıştığı alanda çok fazla toz olup gün içerisinde iş elbiseleri, saçları, yüzü toz içinde kalıyor. İş yerinde düzenli sağlık izlemi yapılmadığı için iş koşullarından kaynaklanan yüksek toz riski ile ilişkili sağlık sorununun komplike hale dönüştükten sonra tanısı konulabilmiş. Tanı iş yerinde işe giriş, iş yerinde periyodik muayene ya da işten ayrılış muayenesinde değil, işten ayrıldıktan yıllar sonra rastlantı sonucu konuluyor.
İSİG alanında da artık değere daha fazla el koymak isteyen sermaye bir tarafta, kendi hayatından daha fazla çalınmasını istemeyen işçi sınıfı mücadelesi diğer tarafta devam ediyor.
BAKANIN ELEŞTİRDİĞİ SİSTEMİ AKP GETİRMİŞTİ
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Bakanlığın bütçe görüşmelerinde gündeme gelen 42 madencinin yaşamını yitirdiği Amasra’daki patlamaya ilişkin konuşmuş, konuşmasında işçi sağlığı ve iş güvenliği sistemini eleştirmişti. Bilgin, “Bütün işletmeler özel bir kuruluştan iş sağlığı güvenliği hizmeti satın alıyor. Satın aldıkları hizmetin parasını patron ödüyor. Patronun işletmenin ödediği iş güvenliği iş sağlığı müessesi işleyebilir mi? Bunun pratik faydası olmadığı ortada” demişti. Ancak Bakanın değiştirilmesini önerdiği sistem meslek örgütleri ve uzmanların tüm itirazlarına rağmen 2012’de AKP tarafından hayata geçirilmişti.
2005’te başlayan AB uyum süreci kapsamında Türkiye’nin ilk iş sağlığı güvenliği yasası olan 6331 sayılı Yasa 2012’de yürürlüğe girdi. Ancak yasa meslek örgütlerinden çokça tepki çekti. Yasa öncesi iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimlerinin eğitimi ve kontrolü TMMOB ve TTB’deyken, 6331 sayılı Yasa bu alanı ortak sağlık ve güvenlik birimleri (OSGB) aracılığıyla piyasaya açtı. Yasayla birlikte eğitim ve kontrol TMMOB ve TTB’den alındı, yasa öncesi patronlar, kendi bünyesinde kadrolu şekilde İSG uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırmak zorundayken, yasa sonrası bu hizmet taşeronlaştırılmış oldu.