20 Kasım 2022 04:02

Kömür bir gün tutuştuğunda…

Kömür Kralı romanında yer alan her maden işçisinin gerçek kişi olduğunu not düşer yazar, ama emindir ki her biri bütün maden ocaklarında rastlanabilecek kadar anonimdir.

Fotoğraf: Unsplash | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Nuray SANCAR

 “Haziran ayı sonlarında bir gün demiryolu istasyonunda genç bir adam trenden indi. Aşağı yukarı 21 yaşındaydı. rengi solmuş bir takım elbise giymişti. Duyarlı yüz hatları vardı…”

Bu genç adam bir kömür madeni patronunun, yaz tatilini sosyolojik saha araştırması yapmak için, kendini kimsenin tanımayacağı bir başka maden bölgesine tebdili kıyafet gelen oğludur. Hal Warner olan ismini ABD’de çok yaygın Joe Smith ile değiştirir. Dağlık araziye yaslanmış Pedro kasabasından bir trenle gidilen kanyondaki kömür madenine iş için başvurur.

Hemen belirtmek gerekir ki Hal Warner bir kurgu karakter değil, 1913-1914’teki grevin hemen arkasından Colorado’daki madencilerin arasında yedi hafta gözlem yapan yazarın ta kendisidir. Kahramanın gözlerinden anlatılan maden işçileri üzerindeki baskı ve sömürü sadece Colarado’ya özgü değildir ama. ABD’nin birbirinden dağınık bütün kömür havzalarında aynı şartlarda çalışan yoksulluk ve açlık içindeki işçilerin yüzü birbirine benzer. Dolayısıyla Kömür Kralı’nda anlatılan hikaye son derece tipiktir. Romanda yer alan her maden işçisinin gerçek kişi olduğunu not düşer yazar, ama emindir ki her biri bütün maden ocaklarında rastlanabilecek kadar anonimdir.

Joe Smith zorla bir iş bulur. Son derece ilkel şartlardaki madenin derinliklerinde gün yüzü görmeden çalışmaya başlar. İşçilerin sürekli denetim ve takip altında tutulduğu, maden sahibiyle değnekçilerinin en büyük korkusunun işçilerin aklını çelen ajitatörler ile sendikacılar olduğu ocakta, en küçük bir şikayet bile işçinin bir daha iş bulamamak üzere kanyondan atılmasına yol açar.

YERİN ALTINDA, GÜNEŞSİZ

Ücretler son derece düşüktür madende. Bu yetmezmiş gibi her işçinin mesai sonunda topladığı kömür miktarını ölçen tartı da hilelidir. Hiçbir işçi kan ter ve can pahasına çıkardığı kömürün gerçek miktarına göre ücretini alamaz.

Joe Smith bu yoksulluğu yaşar ve bir dönüşüm geçirir. Başta bu yoksulluğu gören ve tanıyan zenginlerin de vicdanlarını harekete geçirebileceğini düşünürken hayat ona birbirini anlaması mümkün olmayan iki sınıf olduğunu gösterir.

Genç üniversiteli madendeki arkadaşlarını korkularını yenerek sendika kurmaya ikna etmeye çalışır. Ancak bu o kadar zordur ki kanunen tanınan haklar için bile zorlu bir mücadele gerektirir. Ama yine de küçük bir yeraltı örgütü kurmayı başarırlar. İşçilerin ilk talebi çok basittir: Seçtikleri tartı gözetmenini idarenin tanıması. Seçilen kişi ise Joe’dur.

Tam bu sırada yaşanan maden patlamasında yüzlerce madenci göçükte kalır. İçerideki kömür yanmasın diye havayla ilişkisini kesmek için için sıkıca kapatılan maden ağzının gerisinde günlerce aç, susuz ve hayati tehlike altında kalan işçilerin kurtarılması için Joe’nun başvurduğu hiçbir merci için işçilerin hayatı oradaki kömürden daha değerli olmaz.

Çünkü kasabanın adetlerinden ilişkilerine, değerlerinden ahlakına, nizamından bürokrasisine kadar her şeyi belirleyen bir kaynaktır kömür madeni sahipliği. Belediye başkanı, polis müdürü, savcısı ve yardımcısı, yerel gazetecisi… kim varsa bütün ekabir takımı bulunduğu pozisyonu patrona borçlu olduğundan görev ahlakını da vicdanlarını da ona çoktan ipotek etmişlerdir. Kömür kralı seçimlerin sonucunu belirler, yaygın bir muhbir ağıyla asayişi sağlar, eli sopalı veya silahlı adamlarıyla işçileri ve temas ettikleri yabancıları kovalar, insan kaçırır, döver ve onları tutuklamak için kendi hapishaneleri vardır.

İKİ HAYAT ARASINDA

Doğru düzgün İngilizce konuşamayan yetmiş iki milletten göçmen işçinin, aralarında kimilerinin bir kadeh şarap karşılığında muhbirlik ettiğini bile bile bir araya gelmesi dünyanın en zor işlerinden biridir bu durumda.

Upton Sinclair Emile Zola soyundan gelen bir yazar olarak gözlemlerken kendisini de dönüştüren tanıklığının sonuçlarını güçlendirmek için kitabına birçok karşılaşmayı da alır. Kimisi kurgu kimisi gerçek. Hem Hal Warner hem de Joe Smith kimliğinde iki ayrı dünyaya ait olan kahramanının çelişkilerini bir de gönül ilişkisiyle derinleştirir mesela.

Hal, kendisi de bir kömür kralının oğlu olduğu için çalıştığı madenin patronunun oğluyla üniversiteden arkadaştır. Aynı arkadaş grubundaki şifonlar ve ipekler içindeki, ‘elleri yumuşak’, ışıltılı ve bakımlı sevgili ile, mavi patiska elbisesinden başka giyecek bir şeyi olmayan, yaşamadığı acı kalmamış Mary Burke’ye; saçlarının renginden dolayı Kızıl Mary’ye duyduğu aşkla ikiye bölünür Joe-Hal’ın ruhu. Tüller ve ipekler, lüks restoranlar, zengin akranlarıyla yaptıkları partiler, lüks restoranlarda yenilen biftekler ile; maden kasabasında kıtı kıtına yaşayabildiği hayat birbirini durmadan iter. Onu alıp götürmeye gelen ağabeyi ile aristokrat sevgili onu bir yana, işçiler ile mücadele sırasında sınıf bilincinin dönüştüren eğitiminden geçen Kızıl Mary başka bir yöne çekmektedir onu.

Gidecektir Hal. Peki söz verdiği gibi Joe’ya dönecek midir…

GERÇEK ÜLKEYİ KURMAK

Upton Sinclair buna bir başka kitapta yanıt verir. Kitapları dünyada birçok dile çevrilmiş ve onlardan çok para kazanmış olan yazar, “Hayatım boyunca kazandığım paranın hepsini inandığım davalar için harcadım” diyor. Bu dava için New Jersey’de çeşitli aydın ve sanatçıların katılımıyla kurduğu Helicon Home Colony adlı ütopyacı komün de yer alıyor. Bu komün bir yıl sonra kuşkulu bir yangında kül oldu.

Petrol adlı romanı There Will Be Blood (Kan Dökülecek) adıyla filmleştirilen  Sinclair, Kömür Kralı’nı bir tespitle bitiriyor: “İster Colorado’da, ister Batı Virginia, Alabama, Michigan veya Minnesota’da, ister Şikago mezbahalarında, ister Pittsburgh çelik fabrikalarında olsun, bu türden sanayi topluluklarının işçileri, kâr amacına yönelik üretim sistemini kaldırıp, siyaset alanında zaten sahip oldukları söylenen şeyi -yani, halkın halk tarafından halk için yönetimini- sanayi alanında kuruncaya dek ne barış ne de özgürlüğe sahip olmadıklarını göreceklerdir.”

Amerika’nın işçileri o zamanlar işte bu “gerçek Amerika”da yaşamanın özlemini duymaktaydılar. Zenginlerin yardımıyla değil sosyal adaletle yaşanan bir yerin.

*Kömür Kralı, Semih Lim tarafından çevrildi ve Yordam Edebiyat’tan basıldı.

ÖNCEKİ HABER

“Sağlıklı Beslenmek Her Çocuğun Hakkıdır!”

SONRAKİ HABER

Yönetmen Ceylan Özgün Özçelik: Biz az anlattık siz çok anlayın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa