Dünyanın en büyük tuz göllerinden Urmiye, kuraklık tehdidiyle yüz yüze
Kuraklık tehdidiyle yüz yüze olan dünyanın en büyük tuz göllerinden Urmiye çöle döndü, 3 milyon insan göç etti.
Fotoğraf: Wikimedia/CC BY-SA 4.0
İrfan TUNCÇELİK
Ortadoğu'nun en büyük, dünyanın ise 6’ncı büyük tuz gölü olma özelliğine sahip Urmiye Gölü’nün su seviyesi 1995’ten beri düşüş gösteriyor. İran’ın kuzeybatısında, Batı Azerbaycan eyaleti ile Doğu Azerbaycan eyaleti arasında bulunan göle ilişkin değerlendirmelerde bulunan uzmanlar küçülmenin meteorolojik nedenlerden ziyade insan müdahalesinden kaynaklandığını vurguluyor.
36’dan fazla şehir, 3 bin 150 köy ile 6 milyon insanın yaşadığı ve bunun 1 milyonunun ana gelir kaynağının tarım olduğu Urmiye Göl Havzası’nda yaşanan kuraklık, yağmur ve kar sularının azalması nedeniyle kaygı verici boyutlara ulaştı.
Kuzeybatıdaki köylüler tarafından 24 binden fazla kuyu kazıldı ve bu da Urmiye Gölü’nün ölümünü hızlandırdı. 2008’de inşa edilen ve gölü bölen Urmiye-Tebriz şehirlerini birbirine bağlayan 15 kilometrelik geçit yolunun inşası da akıntıyı engelleyerek su seviyesinin düşmesinde etkili oldu.
Göl sularının çekilmesi çevredeki hayvan popülasyonu açısından da tehdit yaratıyor. Kuraklığa bağlı bölgedeki kuş türlerinde azalma yaşanırken Kaboudan Adası’nda yaşayan 52 İran alageyik Dama Mezopotamya ve Ermeni yaban koyunu ovis oryantalist gimelini gölün kurumaya başlamasıyla artık adada yaşamıyor.
Kuraklıkla beraber 2007’den 2018’e kadar çoğunluğu tarım işiyle uğraşan Doğu Azerbaycan eyaletinde 38 bin 635, Batı Azerbaycan’da 2 bin 277 ve Kürdistan eyaletinde 14 bin 722 çiftçi işini kaybetti. Urmiye Gölü’nün kuruması, göl bölgesindeki binlerce hektarlık tarım arazisine zarar vererek, işsizliğin artmasına ve yaklaşık 3 milyon insanın komşu bölgelere göç etmesine neden oldu.
KURUMADA İNSAN ETKİSİ YÜZDE 90
Urmiye Gölü üzerine araştırmalar yapan Doğal Kaynaklar Araştırmacısı Dr. Celal Henareh, “Göl 20 yıl önce kurumaya başladı. Şu an gölün içindeki suyun yüzde ikisi bile kalmadı” dedi. Gölün kaynakları üzerine inşa edilen barajlar ve sanayinin kuraklığın en önemli nedenlerinden olduğunu söyleyen Henareh, “Göle akan suyun önü barajlarla kesilip tarım ve ziraat için kullanılıyor. Bu sebeple gölün ihtiyacı olan suyu kesiyorlar. Geçen 20-30 yılda göl etrafında inşa edilen barajlar gölün kurumasına neden oldu. Sosyal yaşamı ve göl çevresinde yaşayan nüfusu da zora soktu. İçme suyu sıkıntısı nedeniyle bölgeye şehirden şehre içme suyu taşınıyor. Nehirler üzerinde kurulan barajlar aynı zamanda büyük şehirler olan Urmiye ve Tebriz’e içme suyu sağlıyor. Tebriz gölün doğusunda, Urmiye batısında yer alıyor. Gölün kurumasında azalan yağışlar ve iklim krizinin etkisi olsa bile siyasetçiler, sanki temel etken bunlarmış gibi konuşuyor. Fakat iklim krizi, yağış azlığı veya kuru hava, gölün kurumasında çok az rol oynuyor. Suya ihtiyaç duyan tarım ürünlerinin aşırı kullanımı da nedenler arasında. Bunu da hem kurdukları barajlarla hem de açtıkları kuyularla yapıyorlar. Yani Urmiye’nin kurumasında yüzde 90 insan müdahalesi var” dedi.
YERLEŞİM YERLERİ ÇÖLE DÖNDÜ
Henareh aynı zamanda, ABD’nin İran üzerindeki ambargosu nedeniyle UNESCO, WHO gibi uluslararası kurumların Urmiye Gölü için gelen yardımlarının engellendiğinin bilgisini de paylaştı. Urmiye Gölü’nün ortasında adaların olduğunu belirten Henareh, bu adalarda geyiklerin ve yaban keçilerinin yaşadığını hatırlattı. Gölün kurumasıyla birlikte bu canlıların adalardan çıktığını ve çoğunun da vahşi hayvanlara ve kaplanlara yem olduğunu aktaran Henareh “Hiç canlı kalmadı gölde. Kalanlar da göç etti” dedi.
Uluslararası milli park statüsündeki gölün ortasına Urmiye ve Tebriz’i birbirine bağlayan yol yapıldığını da hatırlatan Henareh, “Yol gölün doğal yapısını ve dolaşımını bozdu. Su olduğu yerde durdu. Suyun kuzey ve güney geliş gidiş yönü bozuldu. 3 saatlik yolu bir buçuk saate düşürmek için bu yolu yaptılar. Hayvanları, doğal kaynakları düşünmediler. Gölün kuruması 30 milyon insanı etkiledi. Göl yüzde 100 kurursa İran’ın batısında bulunan tarım faaliyeti ve insan sağlığı kötü bir şekilde etkilenecek. Gölün zemini tamamen tuzla kaplı. Oluşacak bir fırtına ile tuz havaya karışacak ve sağlığımızı olumsuz etkileyecek. Uşke’ye bağlı köyler çöle döndü, tarım tamamen bitti yöre halkı büyük şehirlere göç etti” dedi.
ULUSLARARASI BİR KOMİTE OLUŞTURULMALI
İran hükümetinin 2013 yılında gölün yeniden kurtarılması için bir plan açıkladığını söyleyen Hanareh, hükümetin Irak Federe Kürdistan Bölgesi’ne giden Zap suyundan tünel borularıyla yıllık 600 milyon metreküp suyu göle taşımayı planladığını fakat projenin uygulanmadığını söyledi.
Urmiye Gölü’nün hem doğal kaynaklar açısından hem de miras açısından kendileri için çok önemli olduğunu ifade eden Hanareh “Bizim için tarihiydi. İran hükümeti bugüne kadar kurumasının önüne geçemedi. Gölün kurumasının önüne geçmek için uluslararası bir komite oluşturulmalı” çağrısında bulundu.
"ASIL SORUN YANLIŞ YÖNETİM"
Kanada'da yaşayan İranlı Gazeteci Pouria Nazemi de Urmiye’deki gelişmeleri yakından takip ediyor. Saha raporları, uydu görüntüleri ve yerel uzmanların yaptığı analizlere göre su seviyesinin rekor derecede azaldığını hatırlatan Nazemi, kalan sudaki tuzun yoğunluğunun arttığını kaydetti. Gölün kuruyan bölgesinde yüzey tuzunun havaya karıştığını belirten Nazemi, su ve tuz seviyesindeki değişimin gölün vahşi yaşamını, ekosistemini ve çevresini etkilediğini ve etkilemeye devam ettiğini aktardı.
Gölün kurumasında önemli rol oynayan faktörlere değinen Nazemi, “Su yönetimi politikalarındaki yanlış, bunun ana nedenidir. Baraj yapılması, gölün su kaynaklarının başka bölgelere yönlendirilmesi, geleneksel tarım, tarım bölgelerinin çevresine kuyular kazılması ve gölün üzerine bir köprü yapılmış olması başlıca sebeplerdir. Elbette İran’daki genel su sorunları, iklim değişikliğinin etkileri ve İran’daki genel çevre politikası eksikliği de rol oynadı. Ancak asıl sorun yanlış yönetim” diye belirtti.
ENDÜSTRİYEL ATIK GÖLE DÖKÜLÜYOR
Sanayi atıklarının göle döküldüğünü ve gölün tahrip edilmesinde yanlış tarım politikalarının etkili olduğunu ifade eden Nazemi, “Barajlar, göle giren su hacminin azalmasında önemli bir rol oynadı. Bu aynı zamanda göle atılan endüstriyel ve sıvı atıklar için de geçerlidir. Bir raporda her yıl 5.8 milyon metreküp atığın göle döküldüğü ifade ediliyor” dedi.
BİYOÇEŞİTLİLİK AZALIYOR
Gölün vahşi yaşamında önemli bir kayma ve değişimin olduğuna dikkat çeken Nazemi, gölün sadece kuşlara ve kara canlılarına değil, aynı zamanda mantarlara ve nadir bulunan bakterilere de ev sahipliği yaptığını dile getirdi.
Tarım alanlarının genişletilmesinin gölün kurumasındaki en etkili neden olduğunu söyleyen Nazemi, “Yeni çiftlikler oluşturmak için araziyi değiştirdiler ve yeni çiftlikleri sulamak için derin kuyular kullandılar. Bu, bölgenin yer altı sularını artırdı ve göl yatağının istikrarını etkiledi. Bir diğer konu da göl üzerine bir köprü yapılmasıydı. Asma bir köprü olması gerekiyordu, ancak sonunda yolun çoğu kısmı, gölün su sirkülasyonunu sınırlayan ve kuruma sürecini hızlandıran sert bir temel üzerine inşa edildi. Gölün tamamen kuruması durumunda tuz fırtınaları daha sık yaşanacak ve bu bölgenin doğasını, tarımını ve vahşi yaşamını etkileyecek. Bu noktaya gelirsek sonuç yıkıcı olacak diyebiliriz. Bölgenin tarımını ve geçimini etkileyecek ancak bununla sınırlı kalmayacak. Büyük bir göç dalgasına neden olacağını söyleyebiliriz. Kum fırtınaları İran’ın her yerinde görülecek ve hatta İran’ın doğu komşularına doğru yayılacak diyebiliriz. Ancak daha da önemlisi, İran’daki bazı uzmanların “İran’ın su iflası” olarak nitelendirdiği karmaşık çevre ve su kaynakları sorununa katkıda bulunacaktır” dedi.