Arap dünyası İstanbul saldırısını konuşuyor
Taksim'deki bombalı saldırı Arap basınının gündeminde. Yorumlarda seçim tartışmaları, mültecilerin durumu, ABD-Türkiye ilişkileri ve Kürt sorununa dair analizler öne çıktı
Fotoğraf: AA
İstanbul’un İstiklal Caddesi’nde yaşanan bombalı saldırı, Arap basınının bir numaralı gündemi oldu dersek abartmış olmayız. Doğal olarak patlamayı gerçekleştiren organizasyon ve hedeflediği muhtemel sonuçlar bu konuyla ilgili kalem oynatan herkesin temel sorunuydu. Bu noktada Arap basınına yansıyan yaklaşımları madde madde şöyle sıralamak mümkün:
1. Yaklaşan parlamento seçimleri: Arap medyasında Türkiye uzmanı olarak tanınan Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin, al Ahbar’da yayımlanan makalesinde ,“Türkiye’deki bazı yorumcu ve yazarlar, İstanbul’u vuran bombalı saldırının resmi açıklaması hakkında şüphelerini dile getiriyor. Bazıları operasyonda PKK’nın parmağı olduğunu inkar etmekle yetinirken; diğerleri ise olayı Adalet ve Kalkınma Partisinin teröre karşı başlattığı savaşın sonuçlarından 2015 yılında olduğu gibi yararlanarak yaklaşan seçimlerde öne çıkmak için bir fırsat olarak görüyor. Bunlarla beraber ‘Neoosmanlıcılık’ ve ‘ılımlı İslam’ denen projenin başarısızlığına bağlayarak olaya içsel bir boyut kazandıranlar da var” dedi.
Al Araby al Cedid gazetesi de Ortadoğu’da bulunan Türkiyeli Gazeteci İslam Özkan’ın konuyla ilgili makalesini yayımladı. Özkan da “Taksim saldırısının şifreleri” başlıklı makalesinde “Taksim’de patlama olduğunda ilk akla gelen şey, Türkiye’nin kaderini belirleyecek olan seçim öncesi önemli bir süreçten geçtiği ve ciddi bir kırılmanın eşiğinde olduğuydu” ifadesine yer verdi.
2. Suriyeli mülteciler endişeli: Arap basınında yapılan değerlendirmelerin ortaklaştığı ilk nokta Suriyeli mültecilerin çok endişeli olması. Örneğin al Quds al Arabi gazetesi konuyla ilgili yaptığı haberde “İstanbul bombalı saldırısının zanlısının uyruğunun açıklanmasının ardından Türkiye’deki Suriyeli mülteciler sokaktaki öfkeden korkuyor” başlığını kullandı.
3. Turizmi çökerterek ekonomik krizi daha da derinleştirmek: Filistinli Yazar Mahmut Ayiş saldırının sebebini turizmden gelen gelirlerin hedeflenmesine bağladı. Türkiye yönetiminin “PKK yaptı” açıklamasını yazısının merkezine alan Ayiş, “Bu eylemi düzenleyenlerin neden turizm sektörünü hedef almak istediklerine gelince, muhtemelen yaklaşan seçimleri etkileyebilecek ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisinin zayıflamasına yol açabilecek daha fazla ekonomik sıkıntı istiyor” ifadelerini kullandı. Aynı şekilde Rai al Youm gazetesi başyazısında “Ticaret başkenti İstanbul’un en önemli noktalarından birini hedef alan bu canice bombalamanın, Türkiye bütçesinin en önemli gelir kaynağı olan iç ve dış turizmi bir şekilde etkileyeceği kesindir. Belki de bu nedenle ünlü Taksim Meydanı hedef seçildi” cümlelerini kullandı. Gazete ayrıca 2019’daki, yani virüs yayılmadan önceki turizm gelirinin 34.5 milyar dolar iken toparlanmaya başlayan sektörün 2021’de 25 milyar dolara yaklaştığı bilgisine yer verdi.
4. ABD’nin müttefikleriyle gerginleşen ilişkileri: Lübnanlı Yazar Mean Beşir, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun direk ABD’yi hedef alan açıklamalarını Amerika’nın sadece Türkiye ile değil Suudi Arabistan gibi bölgesel müttefikleriyle yaşadığı gerginliğe bağladı. Beşir “Ankara hükümeti ile Beyaz Saray arasında derin bir kriz var. Bu krizin Türkiye’nin Rus-Atlantik savaşındaki pozisyonuyla ilgili nedenleri olabilir, ancak başka nedenleri de olabilir” dedi.
5. Kürtlere yönelik operasyonlar için gerekçe: Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin aynı konuyu işlediği bir diğer makalesinde Ankara’nın Taksim patlamasını hem Suriye’de hem Irak’ta Kürtlere yönelik operasyonları yoğunlaştırmak için kullanabileceğine dikkat çekti. Nureddin, “Altı yıl önce Türkiye’de eşi benzeri görülmemiş bombalama olayının ardındakinin kimliği, arkasındaki amaç ya da yurt içinde ve yurt dışında yaratacağı yankılar üzerine soru işaretleri mevcut. Ankara ile düşmanlık, rekabet ve hatta gerginlik içinde olan birçok taraf suçlama çemberine alınabileceğinden, Ankara, Suriye’de ya da Irak’ta Kürt güçlerine karşı yürütülen harekatı tırmandırma anlamında olaydan PKK’yı sorumlu tutmak için acele etti” dedi. Aynı gazetede yazan Ali Halebi de Suriye ve Irak’ta kara operasyonun hâlâ masada olduğuna dikkat çekti.
TÜRKİYE NEDEN AMERİKA’NIN TAZİYELERİNİ KABUL ETMEDİ?
Mean BEŞİR
Rai al Youm
Ankara’nın, Washington’ın İstanbul’da İstiklal Caddesi’ndeki canice terör saldırısının kurbanları için taziyelerini kabul etmeyi reddetmesi, dikkate alınması gereken bir takım siyasi anlamlar içeriyor:
Birincisi: Ankara hükümeti ile Beyaz Saray arasında derin bir kriz var. Bu krizin Türkiye’nin Rus-Atlantik savaşındaki pozisyonuyla ilgili nedenleri olabilir, ancak başka nedenleri de olabilir.
İkincisi: Washington bir dizi geleneksel müttefikiyle gerilim içinde. Belki de bu gerilim, Washington’un bazı tavizler verdiği veya diğerlerinin Washington’a tavizler verdiği bir çözümle sonuçlanabilir. Ancak ABD-Suudi ilişkilerinde fark ettiğimiz bir gerilim var ve bunu ABD-Mısır ilişkilerinde de görüyoruz. Bunu Eski Başbakan İmran Han’ı devirip ardından suikast girişiminde bulunan ABD-Pakistan ilişkilerinde, ABD-Türkiye ilişkilerinde ve belki de Latin Amerika ve Afrika’daki pek çok ülkede yaşanan gerilimde de fark ediyoruz.
Üçüncüsü: ABD’nin Suriye’ye, Irak’a, Lübnan’a ve diğer ülkelere karşı kullandığı ve halen kullanmakta olduğu ve Ankara hükümetinin fayda sağlayacağını düşündüğü terörizm, bugün bizzat Türk hükümetinin “çenesine” kadar ulaşmıştır. Bu durum ABD ve bölgedeki politikaları üzerine herhangi bir bahsin kaybedilmiş bir bahis olduğunu teyit ediyor.
Ankara hükümeti, Araplar ve komşu ülkeler arasındaki bölgesel bütünleşmenin ihtişamını yeniden kazanması için başta Suriye olmak üzere bölgedeki tüm politikalarını derinlemesine gözden geçirmek için bu olaylardan yararlanmalıdır.
SDG’YE KARŞI TÜRKİYE TEHDİTLERİ; KARA HAREKATI HÂLÂ MASADA
Ali HALEBİ
al Ahbar
Türkiye, Suriye’de faaliyet gösteren Kürt partilerini İstanbul bombalamasından sorumlu tuttu ve SDG kontrolündeki bölgelere askeri operasyon başlatma tehdidinde bulundu. Ankara, bunu uygulamak için bir Rus-Amerikan yeşil ışık yakmayı defalarca başaramamıştı. Washington ve Moskova’nın devam eden “vetosu” ve Ankara’nın kuzeydeki etki alanlarının yaşadığı karmaşık saha durumu ışığında alternatif, SDG bölgelerine ve liderlerine yönelik yerel saldırıların bedelinin ne olabileceğini kestirmek olabilir ve bu başlamış durumda.
Daha önceki tehditlerin aksine, Türkiye’nin Suriye’ye askeri operasyon başlatma tehditleri bu kez daha az yoğun ve aceleciydi. Gerek bazı yetkililerin açıklamaları gerekse Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Endonezya’nın Bali Adası’nda G20 zirvesine katılırken düzenlediği basın toplantısında geniş bir çerçevede konuştu. Ancak Erdoğan’ın yeni açıklamaları, Ankara’nın “terörist” olarak değerlendirdiği Kürt partilerini desteklemekte Amerika’nın rolüne atıfta bulunuyordu.
Türkiye’nin açıklamaları daha ölçülü görünse de Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad Ankara’nın tehditlerine, Ankara’yı, “İstanbul bombalamasından yararlanmaya çalışmaması ve durumu şiddetlendirecek ve patlayıcı hale gelebilecek adımlar atmaması” konusunda uyararak yanıt verdi. Türkiye’nin Suriye savaşında savaşçıları kabul etmek için sınırlarını açarak oynadığı rolü hatırlattı.
Türk yetkililerin Kuzey Irak’taki mevcut operasyonun tamamlanmasıyla ilişkili yeni tehditleri, sahanın ve siyasi arenanın bir dizi hamleye tanık olduğu bir zamanda geldi. Rusya, bir yandan garantör ülkelerin (Rusya, Türkiye ve İran) üst düzey katılımıyla Kazakistan’ın başkenti Nur-Sultan’da “Astana süreci” kapsamındaki 19’uncu toplantının hazırlıklarını sürdürüyor. Bu toplantıda Lübnan, Ürdün ve Irak’tan katılımın yanı sıra Şam ve Suriye muhalefetinden delegasyonları mevcut olacak. Bu toplantının Suriye-Türkiye yakınlaşma adımlarının gerçek bir sınavı olacağı beklentisi mevcut olacak. Washington ise Rusya’nın yoluna çıkmak amacıyla Suriye dosyasındaki çabalarını yeniden harekete geçirmeye başladı. ABD, yeni muhalefet grupları oluşturmanın ve Eski Başbakan Riyad Hijab ve Katar’da yaşayan diğer muhalefet figürleri ilgi odağı haline getirmenin peşinde.
Kürt kaynakları, al Ahbar’a verdikleri bir röportajda, Türkiye’nin İstanbul bombalamasını kullanma olasılığı nedeniyle duydukları korkuyu dile getiriyor. “Özerk Yönetim” yetkilileri ve SDG Lideri Mazlum Abdi, Türk insansız hava araçlarının saldırılarının yoğunlaşması için gerekçe gösterdiği İstanbul patlamasına herhangi bir Kürt partisinin dahil olduğunu yalanladı. Edinilen bilgilere göre, özellikle insansız hava araçlarıyla yapılan saldırıların sıklığı şimdiden arttı. Türkiye, Halep kırsalındaki bölgeleri, özellikle de Tel Rıfat ve Menbiç’i ele geçirmeyi umduğu bir operasyon başlatmak için Rus-Amerikan onayını alamayınca alternatif olarak insansız hava uçaklarıyla saldırılar başlatmıştı. Kaynaklar kuzeyde Ankara’nın kontrolündeki bölgelerdeki karmaşık saha durumu göz önüne alındığında, yeni Türk tehditlerini “ABD ve Rusya’nın vereceği tepkiyi dikkate alarak bir saldırı başlatma olasılığı hakkında suları bir kez daha test etme girişimi” olarak değerlendiriyor.