22 Kasım 2022 16:29

TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu'ndan 25 Kasım açıklaması: Mücadeleyi birlikte büyütelim

Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu, 25 Kasım yaklaşırken açıklama yaptı, kadın gazetecilerin yaşadıkları şiddete dikkat çekti.

TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü yaklaşırken Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu, kadın gazetecilerin bu yıl yaşadıkları şiddete dikkat çekildi. Açıklamada, özellikle kolluk kuvvetleri tarafından fiziksel şiddete maruz kalan gazetecilerin görüntüleri paylaşıldı.

Komisyon adına açıklamayı Çağrı Sarı okudu. Açıklamada "sansür yasası" olarak bilinen ve iktidarın "dezenformasyon yasası" dediği yasaya da vurgu yapıldı ve tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) ve JINNEWS muhabirlerinin durumu paylaşıldı. Komisyonun ayrıca 13 gazeteci ile yaptığı anket çalışmasının verilerini de kamuoyuna duyurdu. Açıklamadan sonra kadın gazeteciler yaşadıkları şiddeti anlattı.

"BU ŞİDDET İLK DEĞİL, TEK DEĞİL"

Kadın gazetecilerin yaşadıkları fiziksel şiddetin görüntülerinden sonra “Kadın ve LGBTİ+ gazetecilerin 2022 boyunca yaşadığı bu şiddet ilk değil, tek değil” diyerek sözlerine başlayan Çağrı Sarı, sansür yasasının Meclisten geçmesinden sonra bu görüntülerin daha fazlasının yaşanacağından endişe duyulduğunu aktardı. Sarı, tutuklanan gazetecilerle ilgili “Sansür yasasıyla bugün toplumun haber alma hakkı engelleniyor. Mecliste kabul edilmesinden 10 gün sonra 11 gazetecinin gözaltına alınması, 9’unun tutuklanması bunun kanıtı” dedi.

25 Ekim’de tutuklanan 9 gazetecinin 5’inin kadın olduğunu hatırlatan Sarı, şiddet verilerini aktararak şöyle devam etti:

“Her gün sokakta, eylemde, basın açıklamasında, yani haber takibi sırasında kadın gazeteciler fiziki, sözlü veya psikolojik şiddete maruz kalıyor. Kolluk kuvvetleri kadın gazetecilere şiddet uyguluyor, cinsiyet ayrımcılığı yapıyor. Gazetecilikte Kadın Koalisyonu verilerine göre; 2021’de kadın ve LGBTİ+ gazetecilere yönelik tüm dünyada kaydedilen şiddet vakalarının dörtte biri Türkiye’de yaşandı. Bu oran 2022’de yüzde 43,9 arttı. Avrupa ve OECD ülkeleri arasında erkeklerden fiziksel veya cinsel şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke, Türkiye.”

"SON 6 AYDA ŞİDDETİN DOZU ARTTI"

TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak kısa süre önce, kolluk kuvvetlerinin fiziksel şiddetine dair bir çalışma yaptıklarını, farklı illerden 13 gazeteciyle konuştuklarını anlatan Sarı; “En çok hangi eylemi takip ederken kolluğun şiddetine maruz kalıyorsunuz” diye sorulduğunda gazetecilerin “Artık şu eylem diyemiyorum, bir keyfiyet söz konusu. Genelde duyulmasını istemedikleri eylemde şiddete maruz kalıyoruz, görüntü çekmemiz engelleniyor” dediklerini aktardı. 

Çalışmada ayrıca “Son 6 ayda şiddetin dozunun ve sıklığının arttığını düşünüyor musunuz” sorusuna 13 gazetecinin 12’si yani yüzde 92,3’ü “Evet” yanıtını verdi.

"GAZETECİLERE YÖNELİK CADI AVININ FARKINDAYIZ"

“Gazetecilere, kadınlara, LGBTİ+’lara uygulanan şiddeti, dışlamayı, yok saymayı, görüyoruz” diyen Sarı açıklamaya şöyle devam etti:

“Anlıyoruz! Saklanmaya, susturulmaya çalışılanları anlıyoruz. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak gazetecilere yönelik cadı avının farkındayız. Bu şiddete maruz kalmamızın asıl nedeni, toplumun gözü kulağı olmamız. 25 Kasım bizim için sadece kadına yönelik şiddete karşı çıktığımız bir mücadele günü değil. Mesleğinden dolayı şiddete maruz kalan kadınları savunduğumuz bir gün. Artık kadına yönelik şiddet haberi yapmak istemiyoruz. Haber yaparken şiddet görmek istemiyoruz. Kadınların yaşam hakkı için elzem olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını kabul etmiyoruz.

Çalışma hayatında şiddetin ve tacizin önlenmesine ilişkin mücadelemiz de devam ediyor. 2019’da, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Uluslararası Çalışma Konferansında kabul ettiği 190 Sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’ni, toplu iş sözleşmesi imzaladığımız işyerlerinde uygulamaya soktuk. 2022’de sürdürdüğümüz çalışma ile kadın gazetecilerin güvenliğini, huzurunu sağlamak amacıyla 4 işyerinde politika belgesi uygulamaya koyduk, 2 işyerinde toplu iş sözleşmesine madde olarak ekledik. 

Bu dayanışmayı yükseltmek, başta yaşam hakkımız olmak üzere tüm insani haklarımıza sahip çıkmaya herkesi davet ediyoruz. Gelin birlikte mücadele edelim, mücadeleyi büyütelim.”

"EVE GİDİNCE MORLUKLARI SAYIYORUM"

Açıklamada, Kadın ve LGBTİ gazetecilerin deneyim aktarımı anonim olarak paylaşıldı:

  • Tutuklu gazetecilerle dayanışmak için 5 Temmuz’da Ankara Ulus’taki eylem öncesi polis tarafından gözaltına alındım. 5-6 polis tekme, yumruk ve tokatlarla dövdü. Yere yatırıldım, ters kelepçe yapıldı, bir polis diziyle boynuma bastırarak nefes almamı engelledi.
  • Gezi davası kararını protesto eylemlerinde (26 Nisan 2022) Cihangir'de ablukaya alınan eylemcileri görüntülemek istedik. Polis gazetecilere de müdahale etti. Basın Kanunu'nu hatırlattığımız ve halkın haber alma hakkının ihlal edildiğini belirttiğimiz bir polis Anayasa Mahkemesi'ne gitmemiz gerektiğini söyledi. Ben de "Madem öyle gidelim" dedim, bir başka polis "Bir sinkaf yapamazsınız" yanıtını verdi.
  • Eve gittiğimde vücudumdaki morlukları sayıyorum. Bunlar bizim "rutinimiz" haline geldi. Gerçeklerin duyulmasını, bizlerin tanıklık yapmasını istemiyorlar.
  • Gözaltına alan polis, gazeteci olduğumu söylediğimde "Sen benim gazetecim değilsin" dedi. O polis son aylarda pek çok eylemde taciz ve şiddet görüntüleri ile gündeme gelen Hanifi Zengin'di. 

"BİZ GAZETECİLERİN RUTİNİ HALİNE GELDİ"

Açıklamadan önce yayımlanan videoda da yer alan Evrensel Muhabiri Eylem Nazlıer ve Bianet Muhabiri Tuğçe Yılmaz, açıklamada söz alarak neler yaşadıklarını anlattı. 

Nazlıer şunları söyledi:

"1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Taksim’de yapılan açıklamayı izliyordum. Açıklamaya polis müdahale etti, o dönem İstanbul Emniyet Müdür yardımcısı olan şahıs, bir kadın eylemciyi kastederek ‘Bırakın gitsin şu o…’ gibi bir söz kullandı. O anı kaydettiğimi gördü, bana yöneldi. Telefonumu almaya çalıştı ama vermeyeceğimi ve diğer basın mensuplarının geldiğini anlayınca basın kartımı göstermemi istedi. O gün defalarca engellendim. O görüntüler çok tepki çekti. Ama birkaç gün sonra emniyet müdür yardımcısının terfi ettiğini öğrendim. Ödüllendirildi! Aslında bu biz gazetecilerin 'rutini' haline geldi. Sorumlular yargılanmadığı gibi hem cezasızlıkla hem de ödüllendirilmeyle mükafatlandırılıyorlar. 

Diğer olay ise Şebnem Korur Fincancı için yapılan eylemde gerçekleşti. Gösteriye katılan kitle çembere alındı. Ben de o çemberin içinde kaldım. Beni biraz geç fark ettiler. Fark ettiklerinde de çok sert bir müdahaleye maruz kaldım. Kollarımdan çekiştirmeye başladılar. O sırada kadın bir polis telefonuma ve basın kartıma el koydu. Bir taraftan da boğazımı sıktı. Gazeteciyim dememe rağmen gözaltı yapmaya çalıştı. Savaş alanı gibiydi ortalık.”  (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Erdoğan'dan kara operasyonu mesajı: En kısa sürede tankımızla, askerimizle kökünü kazıyacağız

SONRAKİ HABER

Temel hak ve ihtiyacımız: Herkese ücretsiz ve erişilebilir internet

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa