Diş Hekimi Gamze Burcu Gül: Ağız ve diş hastalıklarının en büyük nedeni yoksulluk
Diş Hekimi Gamze Burcu Gül, ağız ve diş hastalıklarının nedeninin büyük oranda yoksulluk olduğuna işaret ederek, koruyucu-önleyici diş hekimliğinin öncelenmesi gerektiğini belirtti.
Fotoğraf: Pixabay
Damla KIRMIZITAŞ
Ankara
Diş Hekimliği Günü olarak kabul edilen 22 Kasım haftası ‘Toplum Ağız Diş Sağlığı Haftası’ olarak kutlanıyor. En önemli halk sağlığı sorunları içinde yer alan ağız ve diş hastalıklarının büyük nedeninin yoksulluk olduğuna dikkat çeken Diş Hekimi Gamze Burcu Gül, maddi sıkıntılar nedeniyle ailelerin çocuklarının ağız hijyeni için gerekli olan diş fırçası, diş macunu bile alamadığını; çocuklarını doktora götüremediğini anlattı. aileler ve çocuklarının ağız diş sağlığı açısından büyük sorunlar yaşadığına vurgu yapan Gül, Tüm yurttaşlara eşit, adil, nitelikli ve erişilebilir dişhizmeti vermek devletin görevi olduğunu; basamaklı bir hizmet modeli ve koruyucu, önleyici diş hekimliğinin öncelenmesi gerektiği vurgusu yaptı.
“DÜŞÜK GELİRLİ ÜLKELERDE EN YAYGIN HASTALIK DİŞ ÇÜRÜĞÜ!”
Diş Hekimi Gamze Burcu Gül, en önemli halk sağlığı sorunları içinde yer alan ağız ve diş hastalıklarının nedeninin büyük oranda yoksulluk olduğuna işaret ederek yoksulluğun toplum sağlığı önünde çok önemli bir engel olduğunu, sağlıklı beslenmeyi imkânsız hale getirdiğini belirtti. Son 30-40 yılda orta ve düşük gelirli ülkelerde diş çürüğünün hala en yaygın hastalık olarak toplum sağlığını olumsuz etkilediğini söyleyen Gül, “Çünkü yoksul insanlar tek tip, dengesiz ve enerji yoğunluğu yüksek gıdalarla beslenmek durumunda kalıyor. Geçinebilmek için fiyatı düşük, işlenmiş, şeker içeriği yüksek gıdaya yöneliyor ve çok az miktarda sağlıklı yiyecek tüketebiliyor. Vitamin, mineral, protein, lif yönünden zayıf bir beslenme sürdürüyor” dedi.
“KARBONHİDRAT AĞIRLIKLI BESLENEN ÇOCUKLARDA DİŞ ÇÜRÜĞÜ KAÇINILMAZ”
Büyüme ve gelişim döneminde yeterli protein, sebze, meyve ve sağlıklı bitkisel yağları tüketmesi gereken çocukların karbonhidrat ağırlıklı beslendiğini vurgulayan Gül, “Kalitesiz karbonhidrat ağırlıklı gıdalarla (ekmek, makarna, pilav) beslenen çocuklarda diş çürüğü oluşumu da kaçınılmaz. Özellikle okul öncesi çocukluk dönemi, sağlıklı beslenme ve diş fırçalama alışkanlığının kazandırılabilmesi açısından en önemli dönemdir. Yine okula giden çocukların beslenme çantasında süt ve süt ürünlerinin, sebze ve meyvelerin bulunması gerektiğini söylüyoruz, ancak yoksulluk alanında gördüğümüz durum vahim. Şayet bir beslenme çantası varsa, içinde sadece ekmek vb. besleyici olmayan gıdalar mevcut” dedi.
“YOKSUL ÇOCUKLARIN DİŞ TEDAVİLERİ AKSIYOR”
Ekonomik krizin en ağır şekilde etkilediği yoksul ailelerin çocuklarının arasında ağız diş sağlığına bağlı eşitsizliklerin daha da artığını belirten Gül, “İşsizliğe bağlı maddi sıkıntılar nedeniyle aileler çocuklarının ağız hijyeni için gerekli olan en basit malzemeleri bile temin edemiyor, diş fırçası, diş macunu bile alamıyor, çocuklarını doktora götüremiyor. Yine işsizlik nedeniyle sosyal güvencesi olmayan ailelerin çocukları, kamu ağız diş sağlığı hizmetlerinden de yararlanamıyor. Dolayısıyla tedaviler ve koruyucu diş hekimliği uygulamaları yapılamıyor, bu da özellikle diş çürüklerinin ve tedavi gereksiniminin daha da artmasına neden oluyor. Düzenli diş hekimi kontrolüne gidemeyen, diş fırçalama ve ağız bakımı yapamayan, bunun için gereken materyale erişemeyen, beslenmesinde karbonhidrat ve şekere ağırlık vermek durumunda kalan aileler ve çocuklarının ağız diş sağlığı açısından büyük sorunlar yaşaması doğaldır” dedi.
“KORUYUCU DİŞ HEKİMLİĞİ ÖNCELENMELİ”
Dişhekimliği hizmetlerinin lüks değil, genel sağlık hizmetleri içerisinde asli bir unsur olduğunu hatırlatan Gül şöyle konuştu: ”Tüm yurttaşlara eşit, adil, nitelikli ve erişilebilir sağlık hizmeti vermek devletin görevidir. Tedavi odaklı bir ağız diş sağlığı hizmeti anlayışı toplumun ağız diş sağlığı düzeyini yükseltmek için yeterli değil, etkili ve kalıcı bir çözüm adına mutlaka basamaklı bir hizmet modeli ve koruyucu - önleyici diş hekimliği öncelenmeli. Mutlaka bir ‘Ulusal Ağız Diş Sağlığı Politikamız’olmalı ve bu kapsamda özellikle çocuklara yönelik ağız sağlığını geliştirme programlarının uygulanmasına öncelik verilmelidir. Bu amaçla, dişhekimleriyle birlikte tüm sağlık çalışanları, pediatristler, pratisyen hekimler, hemşireler, ayrıca öğretmenler, ebeveynler, okullar, yani çocuğa dokunan herkes ve fakülteler, dişhekimi odaları, ilgili bakanlıklar işbirliği içinde çalışmalıdır. Toplumun Ağız diş sağlığı düzeyinin yükseltilmesine yönelik bu tür programlar devlet politikası olmalıdır. Sağlığa genel bütçeden ayrılan pay artırılmalı, var olan kaynaklar da daha verimli kullanılmalıdır.”
“MESLEKTE KRONİKLEŞMİŞ SORUNLARA PANDEMİNİN SIKINTILARI DA EKLENDİ”
Gül, diş hekimlik mesleğinin yıllardır süregelen kronikleşmiş sorunlarına pandemi döneminin getirdiği sıkıntıların da eklendiğini hatırlattı. Salgınla birlikte mevcut sağlık krizinin derinleştiğini; kamu hastanelerinde, ağız diş sağlığı hastanelerinde, merkezlerde ve özel kliniklerde çalışan diş hekimlerinin sorunlarının katlanarak büyüdüğünü söyleyen Gül, “Meslek örgütlerinin, pandemi döneminde de önlemler, görevlendirmeler ve planlamalar ile ilgili görüşleri dikkate alınmadı, karar mekanizmalarında söz sahibi olması istenmedi ve bu yaklaşımın sonuçlarını da yaşayarak gördük. Son bir yıl içinde kamu hastanelerinin rutin hizmete geçmesinin ardından baş edilemez yoğunluğu karşılamak için 15 dakikada bir MHRS ile randevu veriliyor. Ancak dişhekimliği uygulamalarının neredeyse tamamı girişimseldir ve bu süre içinde hastanın muayene ve tedavisini tamamlamak mümkün değildir. Mevcut durumda 5 dakikada, 15 dakikada bir muayene randevusu ile hastalar belki hastaneye ve doktora ulaşmakta, ama sağlığa ulaşamıyor. Bu yığılma ve kışkırtılmış sağlık hizmet talebi, kamu ağız diş sağlığı hastaneleri ve merkezlerinden yeterli sağlık hizmeti alamayan vatandaşların da tepkisine, sistemdeki aksamalardan kaynaklanan öfkenin hekimlere yansımasına neden oluyor” diye konuştu.
“DİŞ HEKİMLERİNİN EKONOMİK SIKINTILARI ARTIYOR”
Salgın döneminin hekimlerin ve sağlık çalışanlarının ne kadar değersizleştirildiğini ortaya çıkardığını söyleyen Gül, “Vadedilen özlük hakkı iyileştirmeleri yapılmadı, ortalama hekim maaşları yoksulluk sınırı altına düştü. Sağlık çalışanlarında oluşan isyanı frenlemek için yapılan göstermelik düzenlemeler kamuoyuna, sağlık çalışanlarının özlük haklarında iyileştirme yapıldığı şeklinde yansıtıldı. Bu noktada ekonomik olarak ihya edilmiş ama bir türlü yetinmeyen meslek grubu olduğumuz algısı yaratıldı halkta. Zaten kışkırtılmış sağlık talebi ve bu talebi karşılayamayan sistemde ortaya çıkan aksaklıklar nedeniyle oluşan öfke özellikle kamuda çalışan hekimlere yönelirken, yaratılan bu algı da sağlıkta şiddeti körükledi. Ek Ödeme Yönetmeliği birçok bakımdan eksik ve yetersiz kaldı. Döner sermaye uygulaması ve performans sisteminin yanlışlığı yıllardır somut olarak ortadayken, kamuda çalışan meslektaşlarımız için doğru olan ek ödeme değil, insan onuruna yaraşır, emekliliğe yansıyan, güvenceli, eşit ve adil maaş artışıdır.Gün geçtikçe zorlaşan çalışma koşulları ve buna bağlı olarak yurttaşların sağlık hizmetine erişememesi, gerek kamuda, gerekse serbest çalışan dişhekimlerinin artan ekonomik sıkıntıları ve bitmek bilmeyen sağlıkta şiddet bizleri hızla tükenmişliğe sürüklerken genç meslektaşlarımızın gelecek kaygısı da büyümektedir” dedi.