İran rejiminin kadınları sindirme yöntemi olarak "Tecavüz"
İran’da 3 aydır devam eden halk hareketi İran rejiminin tüm saldırılarına rağmen devam ediyor. İran rejimi, İran hapishanelerinde siyasi tutuklulara bir işkence yöntemi olarak ise tecavüz uyguluyor.
Fotoğraf: Bidarzani
E.AVA
İran’da 3 aydır devam eden halk hareketi İran rejiminin tüm saldırılarına rağmen devam ediyor. İran rejiminin sistematik saldırılarından biri ise cezaevlerinde yaygın olarak uyguladığı taciz ve tecavüz. Tecavüz, İran hapishanelerinde siyasi tutuklulara bir işkence yöntemi olarak kullanılıyor. Bu mesele İran rejiminin iktidara geldiği ilk yıllardan itibaren gündemde.
İran rejimi iktidara geldiği ilk yıllarda karşıtlarını şiddetli bir şekilde bastırdı. 30 bini aşkın kişi Devrim Muhafızları tarafından idam edildi. Bu dönemde işkence, uygun olmayan cezaevi koşulları, keyfi tutuklamalar ve en temel insan hakları ilkelerinin ihlaline ilişkin çok sayıda rapor yayımlandı. Bu süreçlerde kadın tutukluların cinsel saldırıya maruz kalması ve infazdan önce gardiyanlar tarafından tecavüze uğraması defalarca tanıklar tarafından anlatıldı. İran rejimi ilk günden itibaren baskısı ve karanlığıyla özellikle kadınların üzerine çöktü.
11 TECAVÜZ OLAYI TESPİT EDİLDİ
Uluslararası bir haber kanalı olan CNN, bugün İran cezaevlerinde son protestolarda tutuklanan bazı kişiler hakkında “cinsel saldırı ve tecavüz” raporu yayınladı. CNN, serbest bırakılan bazı tutukluların veya hastane kaynaklarının ifadelerine dayanarak yayınladığı raporda genç kadınların, genç erkeklerin ve hatta çocukların cezaevlerinde tecavüze uğradığını belirtti. İran’da medya kısıtlamalarına rağmen CNN, İran hapishanelerinde protestoculara yönelik 11 cinsel şiddet vakası olduğunu ve bunların neredeyse yarısını doğrulayabildiğini açıkladı. Tecavüz ve cinsel istismar vakalarının çoğunun İran’ın batısında ve “Urmiye” cezaevi dahil olmak üzere çoğunlukla Kürt bölgelerinde gerçekleştiği söylenirken, raporda tecavüze uğrayanlardan birinin anlattıkları kan dondurdu: Sorgu görevlisi onları gözaltı merkezinden alıp cinsel saldırıya uğrayacakları daha küçük bir odaya nakletti.
TECAVÜZ’E UĞRADILAR, BAŞKA İLE GÖNDERİLDİLER
CNN bu raporu hazırlamak için taciz veya tecavüze uğrayanlarla röportaj yaptığını ayrıca belirtti. Bunların arasında CNN’nin güvenliğini korumak için Hanna adını verdiği İranlı bir Kürt kadın da var. Hanna, tutuklandığı sırada cinsel şiddete tanık olduğunu ve maruz kaldığını söylüyor. Hanna tecavüze uğrayanların bu konuları konuşmaktan korktuklarını dile getirerek, “Tecavüze uğrayıp başka şehirlere nakledilen kadınlar oldu” diyor.Protestolar sürecinde hükümet destekçileri ve dini liderler, kadınların protestolardaki güçlü rolünü vurgulayarak eylemlere katılan kadınları “fahişe” diye adlandırdı ve onlara karşı en sert tedbirlerin alınmasını istedi. Bunun üzerine İran güvenlik güçlerinin sokakta gözaltı sırasında kadınları taciz ettiği videolar sosyal medyada defalarca yayınlandı.
"YAŞANAN GERÇEK VE KAYITSIZ KALMAK İMKANSIZ"
Bu rapor, bazı durumlarda cinsel saldırıların videoya alındığını ve tutuklulara baskı yapmak için kullanıldığını da kişilerle kurulan iletişimler sonucu doğruluyor. Rapor daha önce adli makamlarca adı geçen 20 yaşındaki Armita Abbasi davasına da değiniyor. Armita Abbasi, İran rejimini sosyal medyada açıkça eleştirdiği gerekçesiyle protestoların başlamasından yaklaşık bir ay sonra memleketi Kerec’de tutuklandı ve tutuklanması İran’da fazlasıyla yankı buldu. Rapor, Armita’nın güvenlik güçleri tarafından uğradığı “vahşi” saldırının arka perdesini de açıklığa kavuşturdu.
CNN’in raporuna göre Armita Abbasi, sivil polisler eşliğinde 18 Ekim’de Kerec İmam Ali Hastanesine kaldırıldı. Raporda, ilk olarak “Armita şiddetli bir şekilde titriyordu ve saçları kazınmıştı” bilgisi yer alıyor. CNN, bu bilginin beş doktor tarafından doğrulandığını vurgularken doktorların Instagram’daki özel mesajlaşmalarından belgeler sızdırıldı. Belgelere göre, hükümetin güvenlik güçlerini Armita’ya işkence yaptı ve cinsel şiddet uyguladı. Bu mesajlardan birinde bir doktor, “Hastamızdı. Saçları kazınmış, kafası bağlanmıştı. Korkudan titriyordu” diyor. Doktor ayrıca, “Yaşanan gerçek ve sessiz kalmak imkansız” diye yazmış.
TECAVÜZE RAĞMEN HÂLÂ CEZAEVİNDE
CNN raporunda Armita’nın “tecavüze uğradığı” ve hastaneye kaldırıldığında “yoğun kanaması” olduğu yer alıyor. Ayrıca raporda bir sağlık çalışanının mesajında, “Siviller, doktorun tecavüzün tutuklanmadan önce gerçekleştiğini doğrulaması konusunda ısrarcılardı ve tehdit ediyorlardı” diye yazdığı belirtiliyor. Armita ise hâlâ Fardis Cezaevinde tutuklu…Kadın siyasi sanıklara ve mahkumlara yönelik tecavüz, işkence ve cinsel taciz İran İslam Cumhuriyeti’nde rejiminin ömrüne dayanan uzun bir geçmişe sahiptir. İran’da kadın mahpuslara yönelik tecavüz tehditleri ve eylemleri ve sözlü taciz siyasi mahkumlar için genellikle tutuklandıkları andan itibaren başlar ve sorgulamadan mahkemeye ve ta cezaevine kadar tüm aşamalarda devam eder.
MEŞRULAŞTIRILAN ŞİDDETİN TEMEL TAŞI
İran’da 70’lerin sonu ve 80’lerin başından itibaren İran rejimi kadın siyasi mahkumların idamdan önce tecavüze uğramalarını neredeyse şart koştu. İran rejiminin ilk günlerden itibaren tacizi, tecavüzü ve şiddeti yapılanmasının önemli unsuru haline getirdi. Öte yandan İran rejimi şiddeti ve vahşi saldırıları meşrulaştıran bir zemin ve sığınak yaratmıştı ve o da “din”di.Devlet yapısının içinde bu meselenin sistematik ve meşru hale getirilmesinden binlerce örnek sıralanabilir ancak tarihsel olarak önemli bir yerde duran bir röportajdan bahsetmek isterim.
TECAVÜZCÜYÜ CENETE GÖTÜREN FETVA
“Ayetullah Misbah Yezdi” İran rejiminin tanınan müçtehidi, Humeyni Eğitim ve Araştırma Enstitüsünün kurucusu ve yöneticisi, Kültür Devrimi Yüksek Konseyi üyesi, Kum Ruhban Okulunun öğretmenler topluluğunun üyesi ve Rejim Bekası cephesinin ruhani lideri olarak biliniyordu. Yani hükümetin içindeki gücü, sözü, rolü ve konumu ona rejim tarafından atfedilen unvanlardan bile belli oluyordu.
İran rejimine bağlı Keyhan gazetesinin yıllar önce siyasi erkek ve kadın mahkûmların tecavüzüne ilişkin Yezdi ile yaptığı röportajda, “İdam edilecek olan kadına sorgucun tecavüz etmesi, sorguç için Hac Temettü kadar sevaptır, ama idam edilmeyecekse Kerbela ziyareti kadar sevabı var” demişti. Yayımlanan röportajdan çıkan bu cümle bile sistematikleşmiş ve din adı altında meşru zemine oturtulmaya çalışan vahşeti anlamamıza yeterdi.İran’da eski yıllardan kalan rivayetlerin birçoğu idam edilen kadınlarla birlikte duyulmamış kalsa da idamdan kurtulan bazı kadınların rivayetleri yaşananların bir kısmını ortaya çıkardı. Evin ve Qezel Hesar cezaevlerinde sekiz yıl kalan, 80’lerdeki siyasi tutsakların katliamından sağ kurtulan Sudabe Erdovan, cezaevinde çizdiği gizli resimleriyle tanınıyor.
SUDABE ERDOVAN CİNSEL SALDIRI SONRASI HAYATINI KAYBETTİ
Sudabe, Yarın Radyosu ile yaptığı röportajda “80’lerde gördüğümüz en yaygın şeylerden biri, özellikle cezaevinde bulunduğumuz yıllarda kadın siyasi tutukluların çoğunlukla 17-18 yaşlarında olmasıydı. Arkadaşlarımızı idam etmeden önce, ‘cennete gitmemeleri için onlara tecavüz etmeleri gerektiğini’ vurgularlardı. Bu vahşilik sistematikti. Güçlüydü çünkü arkasında dini bir gerekçeleri vardı” diyordu.Sudabe’nin anlattıkları sistematik dini baskı ve şiddetin bir kısmıydı. Sudabe bu röportajının devamında “Bazı durumlarda, idam edilen kişinin ailesine infazdan sonra tatlı ve çiçekle gidildiğini ve onlara kızınız ölmeden bizimle birlikte oldu dediklerini öğrendik” diyordu. İran İslam Cumhuriyeti hapishanelerindeki çok sayıda tanık, kadın mahkumlara yönelik tecavüz ve cinsel tacizin 90’larda ve 2000’lerin başında da devam ettiğini kanıtlıyor. Bu yıllarda halk hareketinin daha yavaş ve daha sakin olduğu yıllarda tecavüz eylemi yerini daha çok tecavüze tehdit ve sözlü tacize bırakmıştı. Ancak 2009 yılında reform eylemlerinin başlamasıyla yine ilk olarak tutuklanan kadınlara vahşi saldırıların yapıldığı ortaya çıktı.
KADINLAR ÜZERİNDEKİ BU SİSTEMATİK BASKI AĞIRLAŞIYOR
2009 eylemlerinde Tahran’da Qobay Cami yakınında polisler tarafından kaçırılan “Tarane Mousavi” adlı bir kadının, polislerin tecavüzüne maruz kaldıktan sonra kanaması durmadığı için hastaneye varmadan hayatını kaybettiği ortaya çıkmıştı. Kadın tutuklulara yönelik tecavüz, saldırı ve cinsel taciz 2009 olaylarından sonraki yıllarda da devam etti, bugün de devam ediyor. Bu tacizlerin doruk noktası da sorgu sırasında, tutuklu kadınların uzun saatler sorguçlarıyla baş başa bırakılarak her türlü sözlü taciz, tecavüz tehditleriyle karşı karşıya kalmaları oldu. Halk hareketinin baş gösterdiği her aşamada özellikle kadınlar üzerindeki bu sistematik baskı türü ağırlaşıyor. İran rejimi hareketi bastırmak ve özellikle son yıllarda kadınların öncü rolünü geriye itmek için kadınlar üzerindeki işkenceyi katbekat artırıyor.
KORKUSUZLUK YAYILIYOR, KADINLAR ÖDÜN VERMİYOR
Basında konu olan anlatıların ve hikayelerin çoğu, kendini ifade etme şansı olan kadın mahpuslarla ilgilidir. Hapse atılan çok sayıda kadın İran hükümetinin cezaevlerinde her türlü sözlü, cinsel taciz ve tecavüzle karşı karşıya kalıyor ve bu konuyu en yakınlarıyla bile konuşmuyor.
İran’da yıllardır süren baskı ve şiddet farklı boyutlarıyla farklı dönemlerde kendini ortaya koydu ve ilk hedefi halkı ve özellikle kadınları korkutarak susturmaktı. Ancak 76 ile 88 yılları arası, 2009 senesi reform eylemleri ve 2017’den bu yana her seferinden daha kitleselleşen, radikalleşen kadınların mücadelesi dinmedi. “Korkusuzluk yayılır” şiarı son yıllarda İranlı kadınların arasında dallanıp budaklanan mücadele hatlarından biri. Bu da tüm baskı ve işkencelere rağmen özgür ve yaşanabilir bir hayat için kadınların mücadeleden ödün vermediğini gösteriyor.