Emekçinin Kitaplığı: Jurbinler ya da bir gemi gibi sosyalizm
Nuray Sancar; Vsevolod Koçetov’un Jurbinler romanına dair yazdı.
Tablo: Serafima Ryangina, Baltık Tersanesi'ne Öğrenci Gezisi, 1932
Nuray SANCAR
Vsevolov Koçetov’un 1950-52 arasında kaleme aldığı Jurbinler aynı zamanda dördüncü kuşaktan bir torunun aileye katıldığı gün olan 1 Mayıs’ta yapılan kutlamalarla açılır. Roman dört kuşağın aynı evde yaşadığı bir ailenin merkezinde olduğu bir değişimin öyküsüdür. Emek bayramında fabrikasının kortejinde yürüyen baba Ilya Matveyeviç’in gözünden yansıtılır bu değişim önce.
‘Eskiden omuzlarında kürekleri kazmalarıyla miting yapan işçiler, eylemden sonra Subotniklere (cumartesileri gönüllü çalışma öncüleri) katılmaya giderlerdi. Koşumlu atlar ergitme fırınlarının maketlerini taşırdı… Artık ne ergitme fırınları ne dokuma tezgahları var gösterilerde. Marten fırınları, elektrikli maden eritme fırınları korteje katılmıştır. Gazeteler ekskavatörlerden, Volga ile Dinyeper arasındaki inşaatlar için üretilmiş makine ve aygıtlardan söz etmektedir.’
Sovyetler Birliği’nde sosyalist kalkınma için makinenin ne kadar önemli bir faktör olduğu hatırlanmazsa bu değinmelerin romandaki ve gerçek hayattaki önemi çok anlaşılamaz. Savaş sonrasında toparlanmanın, güçlenmenin yolu üretici güçlerin hızlıca geliştirilmesinden geçer o yıllarda. Üretici güçlerin bir bölümünü oluşturan makineler ortak refahın olduğu kadar güvenliğin, güçlenmenin ve toplumu toplum yapan ideallerin de harcıdır. Sovyet insanı geleceğini mekanizasyonda görür. Toplumu da makinenin işleyişi ve işleviyle ilişkilendirerek düşünür. Bir metal işçisi olan de Ilya Matyeviç “1917’de insan cevheri büyük bir yeniden eritme işlemine sokulmuştu, yıldan yıla iyice ısınıyordu ve şimdi kaynamaya, fokurdamaya başlamıştı; dünyanın henüz görmediği bir metal pişiyordu…” diye düşünür kortejde yürürken.
EMEKTİR ÜLKEYİ KURAN
Sosyalizmin bir diğer önemli hareket noktası elbette emektir. İşçi sınıfı ülkenin kendi emeğinin üzerinde yükseleceğini bilir. Romanda bir geminin inşa süreci sosyalist inşanın metaforu olarak yer alır ve bütün toplumsal ilişkiler bu inşanın seyri boyunca sergilenir. Demek ki Jurbinler üretici güçlerin insan eli, zekası ve mücadelesiyle olağanüstü bir hızla el birliğiyle geliştirilmesinin öyküsüdür. Gemi yapımı boyunca eskiyle yeni, ataerkiyle özgürlük, okullu olmakla alaylı olmak, kafa emeğiyle kol emeği, iş hiyerarşisindeki öncelikler ve statükoculuk sürekli olarak birbiri ile çatışır. Ama hiçbir çelişki çözülemez değildir, gemi inşaatı bittiğinde -sosyalizm tam anlamıyla kurulduğunda- ayağa dolanan her şey geride kalacaktır.
İlya Matveyeviç’in dört oğlu, bir kızı, gelinleri, erkek kardeşi ve ailenin direği Matvey dedenin hep birlikte yaşadığı aile evinin birliği, tıpkı toplumun genelinde olduğu gibi hayatın zorluklarında sınanır. Ayrılıkları birliğe dahil ederek, gidişleri gelişlerin vaadi kılarak yaşar aile. Savaşlar böler, barış birleştirir, doğumlar çoğaltır.
Aile boyu gemi yapım işinde çalışan Jurbinler’in üçüncü kuşağı, önceki nesilden farklıdır elbette. Bir zamanlar perçinle yapılan gemilerin modern kaynak cihazlarıyla yapılması, plan-tasarım işinin önem kazanması, okul eğitimiyle edinilen bilgi ve disiplinin alaylı deneyimin ve alışkanlıktan kazanılan becerinin önüne geçmesi sadece tersanede değil bu aile içinde de değişimi zorlar.
Günün birinde atelyeye mühendis olarak atanan Zina’yı, kızaklarda çalışmak istediği halde büro işine boğan erkek müdürler, yaşı büyük olanların gençlere güvensizliği, yaşı ilerlemiş Matvey dedeyi üzmeden emekli etmenin çaresini arayan yöneticilerin anlayışsızlığı gemi inşası sırasındaki keskin sabır, ihtiyat ve akılla çözülebilir. Orada herkesin yapacağı iş vardır, herkes birbirine muhtaçtır. Dünya barışı için Kuzey Denizi’ne açılacak olan geminin kendisi sosyalist ülkenin hem bir kesiti hem de temsilidir bu bakımdan. Kolektif emeğin bir ürünü, ama aynı zamanda onu örgütleyen güç, ve o emeğin ihtiyaçlarıyla yol alan bir kuzey yıldızı.
İNSANI YETİŞTİRMEK GEMİYİ İNŞA ETMEYE BENZER
Dirliği ve düzeni temsil eden evin annesi Agafya Karpovna insan yetiştirmenin gemi yapmak kadar zor olduğunu düşünür. İlya Matyeviç’e göre ise onların evine doğan her çocuk kapitalizmin mezar kazıcısıdır. İşçidir, toplumun ‘altyapı’sıdır; geminin gövdesidir. Gövde eğri büğrü olursa toplum yol alabilir mi hiç. Öyleyse gövdenin bütün uzuvlarının ahenkle çalışması için gelişime ayak uydurmak, gelişime ayak uydurmak önemlidir.”
Jurbinler’in uyumu önceden kesin olan bir şey değildir. Ona ulaşmak için her yerde olduğu gibi, çaba ve mücadele gerektirir. Birbirini anlama ve güçlendirme çabasının karşılığı olan bir vaattir o. Oğul Viktor’un, mutsuz olduğu evi terk edip aradan zaman geçtikten sonra bir mektupla, geri döneceğini yazan eşi Lida hakkında düşündüğü ilk şey ‘evin yeterince geniş’ olduğudur. ‘Gelsin kalsın. Herkese yetecek yer var!’
Viktor’un eşi aileden biridir sadece. Fakat genç kadın ailenin kendisini sınırlayan bağlarından çıkıp sevdiği işleri yaparak öz güvenini kazandıktan sonra ancak, Viktor’un ilgi alanlarını paylaşabilecektir. Lida’nın geri dönüşü gerçek bir ayrılık olur fakat birbirlerini kazandıkları an da odur. “Dostça ilişkilerine artık hiçbir şey engel olmuyordu.” Agafya Karpovna oğlu ile gelininin bahçede gülüşerek birbirleriyle konuştuklarından bunu çıkarır. İki insan arasındaki ilişki onları en rahat ve iyi hissettirecek bir birliğe, yoldaşlığa dönüşerek yeni bir boyut almıştır. Ailenin hayatı böyle sayısız kıssadan hisselerle, ilişki menkıbeleriyle dolu; bir geminin su sızdırmaz olması için yapılan nazik müdahalelerin insan ruhuna ve duygularına da yapıldığı bir incelikler yeri orası.
Jurbinler yenilenmenin, yeniden doğmanın, birbirini kazanmanın romanı. Buradaki yan hikaye affetmek, sevmek, anlamak, birlikte yol almayı bir diğerine öğretmek, büyümenin ve olgunlaşmanın sonunun olmadığıdır. Esası ise sosyalizmin bir fabrika özelinde kuruluşu.
Ve gemi kızaklardan hep birlikte, coşkuyla indirilir. İlya Matveyeviç’in kardeşi Aleksandr Aleksandroviç evin duvarına bir poster asarken biter kitap. Yazarın son cümlesi şudur: “Bu devrimin ilk yıllarından kalma bir afişti. Yüzünde kararlı çizgileri olan bir işçi yer küreyi saran zincirleri ağır ağır dövmektedir. Bu işçi Aleksey, Viktor, Anton, Kostya, İlya gibi binlerce sıradan emekçinin her biriydi. O tüm gücüyle vuruyor, hiçbir şeyden yılmıyor, demir halkalar koparken bu güçlü darbelerin etkisiyle kıtalar sarsılıyordu.”
Vsevolod Koçetov’un Jurbinler’i Ahmet Açan çevirisiyle Yordam Edebiyat’tan yayımlandı.