28 Kasım 2022 08:45

Sinan ARAMAN

Ruhi Su Dostlar Korosu’nun kurucularından Müzisyen Sümeyra Çakır’ın yaşam öyküsünü sahneye taşıyan “Serçelerin Süvarisi” isimli senfonik oyunun galasına (18 Kasım akşamı CMK’de) katılma şansı buldum. Türkiye’den Almanya’ya işçi göçünün 60. yılı dolayısıyla ilk defa geçen yıl Almanya’da sahnelenen oyun Türkiye’de de sahneye girmiş bulundu.  Sümeyra’nın albümünü pek çok solcu/devrimci genç gibi ben de üniversite yıllarımda dinlemiştim ancak hayatına dair pek bir bilgiye sahip değildim. Oyun sayesinde Sümeyra’nın kısa ömrüne onurlu ve üretken yaşamıyla çok şey sığdıran büyük bir sanatçı olduğunu öğrendim.

Sümeyra’nın, Ruhi Su ve Ruhi Su Dostlar Korosu ile birlikte yaptıkları “El Kapıları”, “Barış ve Gurbet Türküleri”, “Allı Turnam” gibi albümler, Türkiye’de 1980 sonrası protest ve halk müziğinin önemli bir referans kaynağıdır. Ne var ki, 12 Eylül onu da pek çok sanatçı ve entelektüel gibi memleketinden ayrı düşürmüştür. O da Nâzım Hikmet, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya gibi ömrünü yurt dışında memleket hasretiyle tamamlamak zorunda bırakılmış çok sayıdaki aydın ve sanatçılarımız arasında yer almıştır ne yazık ki! 1980’de Almanya’da düzenlenen Türkiye Haftası’na Berlin Senatosunun davetiyle katılan Sümeyra Çakır, burada Enternasyonal Marşı’nı söylediği gerekçesi ile Türkiye devletince dava açılması üzerine 1980 sonrası müzik yaşamını yurt dışında devam ettirmek zorunda kalır. Sümeyra, müzikal etkinliklerini Almanya’da sürdürüp sesini ve sanatını toplumsal mücadeleye katmaya ve onun içinde bulunmaya çalışırken, öte yandan gurbette yakalandığı amansız hastalığa karşı mücadele etmektedir. Memleket hasretiyle 1990’da Frankfurt’ta hayata veda ettiğinde henüz 44 yaşındadır. Tıpkı 43 yaşında Fransa’da yaşama veda etmek zorunda bırakılan büyük sanatçımız Ahmet Kaya gibi. Ülkemizde yetişen iki devasa ses tam da üretkenliğinin en verimli çağında yaşama veda etmek zorunda bırakılmıştır. Oyun esnasında projeksiyondan yansıtılan şu sözler gibi: “Tam kendimi tümüyle bulmuş, oluşturmuşken, bu dünyadan ayrılmak zorunda kalıyorum. Oysa her şeye şimdi başlayacaktım.” “Kansere yenik düştüğünde tam 10 yıldır sürgündeydi. Bizden mahrum ettiğin için, ağla sevgili yurdum ağla!”

OYUN HAKKINDA

Oyunun Yazarı ve Yönetmeni Müjdat Albak. Oyuncular ise Tülay Yongacı ve ona ilk tiyatro deneyimiyle eşlik eden Müzisyen Cem Erdost İleri. Oyunda projeksiyon vasıtasıyla Sümeyra’nın hayatından kesitlere, sözlerine ve müziğine yer verilmiş. Oyun üzerine Duvar gazetesine röportaj veren Yönetmeni Müjdat Albak hikayenin çok katmanlı bir yapıya sahip olduğunu ve yurt dışına göç etmiş pek çok sanatçının da kendisinden ortak noktalar bulabileceğini belirterek şunları kaydediyor: “Ben de 1997’de ilk defa yurt dışına çıktım. 2015’e dek Türkiye’ye gelemedim. Bu süreçte Melike Demirağ, Tuncel Kurtiz, Cem Karaca gibi isimlerin yurt dışındaki mücadelelerini çok yakından takip ettim... Farklı nesillerden göçmenler olarak yaşadığımız ortak yönler de var, farklılaşan yönler de. Hikayemiz Sümeyra Çakır’ın hikayesi kadar bu eksen üzerine de kurulu.” Albak, halk ezgilerimizi Batı formatında yorumlayan Ruhi Su ve klasik müzik eğitimi almış olan Sümeyra Çakır’ın uzun süre birlikte çalıştıklarını ve ikisinin ortak arzusunun halk ezgilerini senfonik bir altyapı ile icra etmek olduğunu hatırlatıyor. Bunu yaşadıkları dönemde siyasi baskılar nedeniyle gerçekleştiremediklerini belirten Albak, Kerem Memişoğlu’nun katkısıyla Sümeyra ve Ruhi Su’nun bu arzularını Sümeyra’nın eserlerini yeni bir orkestrasyon ile düzenleyip, bu oyunla ilk defa hayata geçirdiklerini belirtiyor. Gerçekten de oyunda Sümeyra Çakır’ın 30-40 yıl önce söylediği eserlerin, senfonik orkestra eşliğinde kendi sesinden dinletilmesi oldukça etkileyiciydi.

Oyun, bir yandan Sümeyra’nın hayatını sahneye taşımak amacıyla Almanya’da gurbetçi bir tiyatro oyuncusunun sanatını icra etmek için karşılaştığı zorluklara, öte yandan Sümeyra’nın yaşamına ve sanatıyla gurbette varolabilme mücadelesine odaklanıyor. Oyuncu Tülay Yongacı’nın olağanüstü performansına C. Erdost İleri başarılı bir şekilde eşlik ediyor. Sahnede Sümeyra ve onun hayatını sahneye taşımak isteyen tiyatro oyuncunun hayatı zaman zaman iç içe geçiyor.  Ki; bu durum bize iki sanatçının temsili üzerinden sanat toplum ilişkisini, sanatın işlevini ve baskı, sömürü ve şiddetin her biçiminin yer aldığı mevcut toplumsal koşullar içinde sanatını bireyin etik, estetik ve düşünsel yönlerinin gelişmesi ve toplumun özgürleşmesi yönünde icra eden sanatçıların yaşadığı çelişkileri de etkili bir şekilde gösteriyor. Seyirci, alttan alta aktif düşünme/düşündürme sürecine dahil ediliyor.

Sümeyra’nın engin sesinin yanı sıra devrimci duruşuyla birlikte bu oyun üzerinde benim en çok etkilendiğim noktalardan biri hem Sümeyra’nın hem de onun hayatını sahneye taşımak isteyen kadın oyuncunun sanatın misyonu ve sanat toplum ilişkisini sorguladığı diyaloglar oldu. Sümeyra ve onunla benzer bir “kaderi” paylaşmak zorunda kalan bu memleketin devrimci, eylem insanı, yazar, şair, oyuncu, bilim insanı vb. çok sayıda insan gözümün önünden akıp gitti. Bunlarla birlikte üzerine düşündüğüm ve yeniden düşünmemi gerektiren çok sayıda soruyla, sorguyla oyundan çıktım. Sanırım başarılı bir oyunun seyirci üzerinde bırakması gereken etkilerdi bunlar, tıpkı Nâzım Hikmet ve Bertoll Brecht’in sanatın işlevleri üzerine işaret ettikleri gibi!

SÜMEYRA’NIN YAŞAMI

25 Mayıs 1946’da Edirne’de doğdu. Yükseköğrenimini 1969’da İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde tamamladı. 1966 yılında İstanbul Belediye Konservatuvarı Ses Eğitimi Bölümüne girdi. Ruhi Su ile tanışmaları ise 1971’de olmuştur. 1977’ye kadar Ruhi Su ile çok sayıda çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar 1977’de El Kapısı, 1978’de ise Sabahın Sahibi Var isimli plaklarda toplandı. Bu aralıkta, 1975’te Ruhi Su ile beraber Dostlar Korosunu kurdu. Ardından Batı Berlin İşçi Korosu ile Barış ve Gurbet Türküleri albümünü çıkardı. 1980’de Doğu Berlin’de yapılan Uluslararası Politik Şarkı Festivali’nde Enternasyonal Marşı’nı söylemiştir. Enternasyonal Marşı okuduğu gerekçesiyle dava açılan ve 7.5 yıl hapsi istenen Çakır, müzik çalışmalarını yurt dışında sürdürmek zorunda kalır.

1979 yılında, bir süre Türkiye Maden-İş Sendikasının korosunu yöneten Sümeyra, 1977’de davetli olarak gittiği İngiltere, Fransa ve İsveç’te konserler verdi. Berlin‘de yapılan Nâzım Hikmet Haftası’na katıldı. 1978 yılında Havana XII. Dünya Gençlik Festivali, Atina Akdeniz Ülkeleri Barış Festivali’ne katıldı. 1979’da Batı Berlin Türk İşçi Korosu Şefi Tahsin İncirci‘nin bestelediği şiirlerden oluşan şarkı ve türküleri okuduğu “Barış, Gurbet Türküleri” adlı uzunçalar Plâne Verlag isimli Alman plak şirketi tarafından yayımlandı ve aynı yıl Sofya‘da yapılan Alen-Mak Festivali’ne katıldı. Fransa, İngiltere, İsviçre, Batı ve Doğu Almanya, Küba, Yunanistan ve Bulgaristan’da konserler veren Sümeyra 1981 yılında Tahsin İncirci ve Alman Tiyatro Sanatçısı Lutz Görner ile birlikte, Nâzım Hikmet şiirlerinin Almanca okunduğu “Ich liebe mein Land - Memleketimi Seviyorum” turnesini yaptı. Bu turne sonunda bir uzunçalar plak ve bir kitap ortaya çıktı. Frankfurt Türk Halkevi ve Almanya Sosyal Demokrat Partisi SPD’nin birçok etkinliğinde türkülerini söyledi. 1984 yılında Tiyatro Sanatçısı Pegy Lukacs ile birlikte “Kadınlarımızın Yüzleri” etkinliğini düzenledi. 1985 yılında Hollanda Lahey’de Kırmızı Karanfil Müzik Festivali’nde çalıp söyledi. 1985-87 yılları arasında piyanist Vera Sebastian’la birlikte Brecht, Eisler, Ruhi Su Türküleri” konserlerini, 1987 yılında Avustralya Sidney Operası’nda “Allı Turnam” konserini ve Tiyatro Sanatçısı Erich Schaffner ile birlikte 1987 -89 yılları arasında “Acayipleşti Havalar - Pir Sultan’dan Nazım Hikmet’e Şiirler ve Türküler” konserlerini verdi...

5 Şubat 1990’da Frankfurt’ta kanser nedeniyle hayatını kaybeden Sümeyra 10 yıldır sürgündeydi ve Türkiye’ye giremiyordu. Sürgün yaşamı ve memleket hasreti hastalığın hızlı ilerlemesine neden oluyordu. Sesini insanlığın barışçı ve özgürlükçü sesine katan sanatçı, 5 Şubat 1990 tarihinde Frankfurt’ta hayata veda etti.

Sümeyra’nın albümleri: El Kapıları, Sabahın Sahibi Var, Barış ve Gurbet Türküleri, Allı Turnam, Gülün Elinden, Acayipleşti Havalar, Kadınlarımızın Yüzleri, Vardar Ovası, Suwarê Çûçikan (Serçelerin Süvarisi).

*Hayatına Dair Kaynaklar: https://m.bianet.org/biamag/yasam/235221-sumeyra-cakir; https://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCme

Evrensel'i Takip Et