Altılı masanın anayasa değişikliği önerisi: Fazlasıyla temkinli bir tadilat taslağı
"Sınıfsal bakımından sermaye düzeninin istikrarını sınır kabul eden, demokratik açıdan da ‘milli bütünlük’ bağlamına halel getirmemesi öncelenen güdük bir metin."

Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel
Fatih POLAT
6’lı masa tarafından açıklanan ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem anayasa değişikliği önerisi’, felsefesi ve temel hatları itibarıyla, ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin yarattığı büyük tahribatta tadilata giderek parlamenter sisteme dönüşe ilişkin önermeler içeriyor. Şu anki sisteme göre yasama, yürütme ve yargı ilişkileri bakımından demokratik adımlarla belirli bir rahatlama sağlamaya aday gözükse de, daha önceki sistemin de çözüm getirmekten uzak olduğu Kürt sorunu ve grev hakkı gibi alanlara dokunmuyor.
‘Tek adam’ sistemini ülkenin bekası olarak dayatan Cumhur İttifakına karşı, altı partinin genel başkanlarının katılımıyla açıklanan anayasa taslağı CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek’in açılıştaki konuşmasında ifade ettiği 84 maddede ve 9 başlıkta yapılan değişikliklerden oluşuyor.
Cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlandırılmasını esas alan yeni değişiklik önerisi, Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile birlikte yürütme, yasama ve yargı alanında gidilen ‘tekleşmeyi’ ortadan kaldırmaya odaklanırken, ‘tek adam’ yönetimine geçiş sürecinde eksikleri istismar edilen sorunlu parlamenter yapının özellikleri açısından ileriye doğru niteliksel bir açılımı gerçekleştirmeye aday olmaktan uzak bir nitelikte. Örneğin seçim barajı yüzde 3’e düşürülüyor, ama tamamen kaldırılmıyor. Neden? Öncesine göre daha demokratik olmak neden kabul edilmesi gereken bir ölçüt olsun? Yüzde 3’ün altında oy olan bir partiye oy vermiş olan halkın iradesi neden Meclis aritmetiğine yansımıyor?
Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ne geçilmeden önceki Anayasa’nın ve parlamenter yapının Kürt sorununun demokratik çözümüne kapalı olan karakterinin sıkça tartışıldığı hatırlanacaktır. AKP’nin ‘açılım’ söylemini öne çıkardığı süreçlerde, alanın uzmanı akademisyenlerin çalışmalarıyla da hazırlanan anayasa taslaklarında Kürt sorununa çözüm bakımından ‘anayasal yurttaşlık’ gibi bir dizi temel konuda öneriler vardı. Şimdi muhalefet adına önerilmiş olan taslağın, bir yandan Cumhur İttifakının baskısı altında oluşan iklim, diğer yandan da bu taslakta uzlaşan siyasal bileşenlerin nitelikleri nedeniyle Kürt sorununa dokunmaktan tamamen uzak durduğunu görüyoruz.
Hem verili anayasanın hem de öncesinin grev ve toplu sözleşme hakkı alanına dair nitelikleri bakımından da bize yeni ve ileri bir şey söylemiyor bu taslak.
Demokrat Parti Genel Sekreteri Serhan Yücel’in “Hazırladığımız anayasa değişikliği önerisi ile şeffaf, denetlenebilir, hesap veren bir yürütmeyi ve yönetimde istikrar ile bütünlüğü yeniden inşa etmeye gayret ettik” sözlerinde de ifadesini bulduğu gibi, “istikrar ile bütünlüğü yeniden inşa gayreti” ortaya fazlasıyla temkinli bir metin çıkarmış. Sınıfsal bakımından sermaye düzeninin istikrarını sınır kabul eden, demokratik açıdan da ‘milli bütünlük’ bağlamına halel getirmemesi öncelenen güdük bir metin.
Diğer birçok ilanda ifade edilenler kuşkusuz Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile kıyaslandığında görece bir rahatlama ifade ediyor. Ancak açıkçası parlamenter sistemi ‘güçlendirme’ vaadi açısından dahi sorgulanması gereken, Türkiye siyasal sisteminin asırlık kaygılarını hassasiyet kabul ederek hiç dokunmayacak kadar güçsüz bir metin bu.
Evrensel'i Takip Et