01 Aralık 2022 04:15

Anayasa nasıl hazırlanır, halkın katılımı nasıl mümkün olur?

Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent ile anayasa nedir, nasıl hazırlanır ve halkın katılımı nasıl mümkün olur sorularının yanıtlarını konuştuk.

Fotoğraf: Binnur Ege Gürün Koçak/AA

Paylaş

Metin TAŞKIRAN
İstanbul

Altı siyasi parti genel başkanının bir araya geldiği altılı masa geçtiğimiz gün "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği" önerisini duyurdu. Elbette ki ‘altılı masa’nın bu çıkışının yankıları önümüzdeki günlerde sürmeye devam edecek ancak Türkiye’de, anayasa ilk defa gündem edilmiyor, neredeyse her dönem ülkenin ve siyasetin konusu oldu, görünen o ki olmaya da devam edecek. Altılı masanın taslak metni tartışılmaya devam edilirken

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Anayasa Kürsüsünde çalışmakta iken 7 Şubat 2017’de KHK ile ihraç edilen, doktora derecesini aynı fakülteden, “Türkiye’nin Anayasal Düzeninde Cumhuriyetin İki Kuruluşu ve Dinamik Cumhuriyet Kavramı” başlıklı tezi ile alan, İnsan Hakları Okulu Derneği'nde akademik koordinatörlük görevini sürdüren Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent ile anayasa nedir, hazırlanırken halkın katılımı nasıl mümkün olur sorularının yanıtlarını aradık.

İKİ AYRI ANAYASAL DÜŞÜNCE GELENEĞİ

İlk olarak anayasa nedir, nasıl hazırlanır sorusuyla başlıyoruz. Türkiye’de tarihselci ve kuralcı olarak tarif edilebilecek iki gelenekten bahseden Demirkent, tarihselci gelenek için şu ifadeleri kullanıyor: “Bir devlet içindeki toplumsal sınıflar arasındaki güç dengeleri, kurumlar arasındaki güç dağılımını belirler. Devlet ile yurttaş arasındaki bağı kuran haklar, bu mücadelelerin ve dengelerin sonucu ortaya çıkar ve hiçbir zaman olduğu gibi kalmaz. Toplumsal dinamiklere bağlı olarak dönüşür ve metinlere yansır; bu yansıma devrimci dönüşümlerle de olabilir, anayasa metninde değişiklilerle de kuralların yeniden yorumlanmasıyla da. Fakat bu dönüşümler metinlerde, kuralların lafzında değil, toplumsal dinamiklerde aranmalıdır.”

TEKNİK DEĞİL, POLİTİK BİR SORU

Demirkent, kuralcı olarak tarif ettiği geleneği ise “Tarihsel deneyimlerin ve toplumsal dinamiklerin, sınıf çatışmasının, milliyet mücadelelerinin ve bunların yarattığı dengelerin önüne, onları dengeleyebilecek iyi, yeterli kurallar koymaya çalışır” ifadeleriyle anlatıyor.

Dolayısıyla anayasa nasıl hazırlanmalı sorusunun aslında teknik değil, politik bir soru olduğunu vurgulayan Demirkent, “Örneğin 1980 öncesi, sınıf çatışmasının toplumu keskin bir dönüşümün eşiğine getirdiği bir dönemde Türkiye burjuvazisi, elbette emperyalizmin çizdiği hatta uygun biçimde buna ‘askeri darbe’ yoluyla diye yanıt vermişti. Temel hak ve özgürlükleri kullanılmaz hale getiren bir sınırlama rejimi kuracak, siyasal partilerin siyaset yapacakları alanı rejime uygun olarak daraltacak, örgütlü toplulukları dağıtarak toplumu atomize edecek ve emekçi sınıfların, yoksulların, ezilenlerin ancak örgütlenerek edinebilecekleri gücün zeminlerini baskılayacak bir anayasa talep ettikleri için vermişlerdi bu yanıtı. Bu nedenle anayasa nasıl hazırlanmalı sorusu ilk elde teknik bir soru değil, politik bir sorudur. Bu politik sorunun da karşılığı, ancak politik olarak verilebilir.” diye konuştu.

TERSİNE ANAYASACILIK

Dünyadaki tersine anayasacılık hareketlerinden bahseden Demirkent, bu kavramı şöyle açıklıyor: “Anayasacılık hareketleri olarak adlandırdığımız şey, bireysel, siyasal ve ekonomik sosyal hakların ardından barış hakkı, ekolojik haklar gibi haklar için verilen mücadeleler yoluyla hak alanının genişlemesi. Bunun yolu bugüne kadar anayasalarda gelişen kayıtlardı. Bugün tersine bir süreç var. Örneğin Birleşik Devletler’de bugün çok büyük fonlarla bir kampanya yürütülüyor, anayasaya muhafazakâr hükümler koymak için, kazanılmış hakları geri almak için ki ABD Anayasası değiştirilmesi en zor anayasalardan biri. Anayasa değişiklikleri yoluyla hukuk devleti ve hak ve özgürlüklerin budandığı bir dönemin içindeyiz.”

HALKIN KATILIMININ ÖN KOŞULU: ÖRGÜTLENMENİN MÜMKÜN KILINMASI

Anayasa yapımı sürecine ilişkin konuşan Demirkent, halkın bu yetkiyi nasıl kullanacağını şöyle anlatıyor: “Toplumun örgütleri güçlerinin vektörel konumları, dengeler ve en kritiği yeni bir anayasaya duyulan ihtiyacın ne olduğu sorusu var. Dolayısıyla katılım meselesi de tek boyutlu değil. Örneğin referandum yöntemi anayasaları demokratik yapar mı? Buna sadece 1982 Anayasası deneyimimizle cevap veremeyiz elbette, ama en azından sadece referandum yoluyla bir anayasa yapım sürecinin demokratik olmayacağını söylemek için bizim için yeterlidir.  Ancak demokratik anayasa yapımı süreçlerinde kritik olan, anayasayı değiştirme ihtiyacının nedeni bakımından özgür bir tartışmanın, haberleşmenin, toplanma ve örgütlenmenin mümkün kılınmasıdır. Birçok biçimi olan katılımın ön koşulu budur. Bu özgürlüklerin olmadığı bir süreçte demokratik katılım göstermelik olabilir ancak, iktidar için kullanılabilir kılınır.”

Anayasa Türkiye’de her dönem tartışılan bir konu, Demirkent’e bu konuda neden toplumsal bir uzlaşının sağlanamadığını soruyoruz. Demirkent şu cevabı veriyor: “Çünkü, bana kalırsa Türkiye’de uzlaşı kavramı, kavramın temelinde yatan çatışmayı dışlayarak kurulmuş. Böyle bir kavrayışın da siyasal anlamı olmayacağı açık, çünkü onu mümkün kılan zemini yok sayıyorsunuz. Türkiye toplumu imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kütle değil, hiç olmadı. Olamaz da. Türkiye’de çıkarları çatışan toplumsal sınıflar, imtiyazlı olan kültürel gruplar, hakları bakımından kaynaşmayan kimlikler var. Eğer bir uzlaşı, anayasal bir süreci yaratacak bir uzlaşı isteniyorsa bu çatışmalar kabul edilerek başlanmalı ki uzlaşı, bu çatışmaların demokratikleşmeye imkan verecek biçimde sürmesinin zemini olarak kurulabilsin.”

"HAKLARIN GÜVENCESİ ÖRGÜTLÜ TOPLUMDUR"

Türkiye'de çeşitli haklar yasa temelinde güvence altında olduğu halde ihlal ediliyor. Peki anayasayı kağıt üzerinde hazırlamak yeterli mi? Nasıl güvence altına alınır? Demirkent şöyle yanıtlıyor: “Anayasalar tarihsel metinler, toplumsal mücadelelerin yarattığı birikimi güvence altına alıyorlar. Fakat bu birikim kendi kendini koruyamaz. Güçler kurallarla dengelenmez. Kapitalizmin son 50 yılı, toplumu atomize eden, örgütlü güçleri dağıtan, emekçi kesimleri güçten düşüren bir modeli dayattı. Hem de yirminci yüzyılın sosyalist deneyiminin çöktüğü bir dönemde. Demokrasiyi, demokrasinin özü olan eşitlik arzusundan, sosyal ve ekonomik taleplerden, demokratik denetimden arındırdı. Demokratik idarenin yerini uzmanlara, girişimcilere bıraktı. Fakat böyle sürmeyecek, böyle sürmemesini isteyenler de eğer gerçekten demokratik bir anayasa yapım süreci tasarlıyorlarsa, demokrasiye ancak onun öznelerinin sahip çıkacağını görmeliler. Bu görüşü sağlayacak olan son 50 yılda yaratılan ve sermaye sınıfları lehine işleyen düzenin çarklarının karşısına çıkmak diyebilirim ancak. Anayasa hareketlerini yaratanlar, hakları kazananlar, koruyabilirler haklarını. Hakların güvencesi örgütlü toplumdur.”

ÖNCEKİ HABER

Garibe Gezer'in ölümünün araştırılması için HDP'nin verdiği önerge AKP ve MHP oylarıyla reddedildi

SONRAKİ HABER

İsrail askerlerinin Cenin'de düzenlediği baskın sırasında 2 Filistinli öldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa