01 Aralık 2022 11:55

Altı buçuk yıl tutuklu kalan gazeteci Nedim Türfent: Kalemlerin ve kitapların bağrına sığındım

"Bu saatten sonra yazmak dışında bir tercihim söz konusu olamaz. Kalem yaşamsal bir organım kadar hayatidir. Onsuz soluk alabileceğimi düşünemiyorum."

Fotoğraf: Azad Türfent

Paylaş

Fatih POLAT
İstanbul

Hakkari Yüksekova’daki bir şantiyede, 5 Ağustos 2015 günü, özel harekat polislerinin bir grup işçiyi ters kelepçe yaparak yere yatırdığı ve “Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücünü göreceksiniz… Ne yaptı lan size bu devlet… Türk’ün gücünü göreceksiniz…” dediğini gösteren görüntülü haber, DİHA Muhabiri Nedim Türfent’i hem Türkiye’nin tanımasına neden olan hem de tutuklanmasına giden süreç için birilerinin not ettiği haberdi. Nedim, sokağa çıkma yasağının uygulandığı hendekler dönemindeki çatışmalı süreçte de, uzun süre en riskli bölgelerde gazeteci olarak görev yaptı. Operasyonel amaçlarla kullanılan sosyal medya hesaplarından hedef gösterilerek tehdit edildi.

12 Mayıs 2016’da gözaltına alınan Nedim Türfent, “Silahlı terör örgütü üyesi olmakla” suçlandı ve 13 Mayıs 2016’da tutuklandı. Altı buçuk yıl (2392 gün) tutuklu kalan Türfent, 29 Kasım 2022 günü tahliye oldu.

En çok çocukları, yeşili, toprağı ve gezmeyi özlediğini söylüyor. Bir süre dinlendikten sonra yazmaya devam edeceğini de belirtiyor: “Bu saatten sonra yazmak dışında bir tercihim söz konusu olamaz.”

Tahliye olduktan sonra sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

Fotoğraf makinesi, sırt çantası ve bilgisayarı ile iş yapan bir gazeteci açısından dünyanın neresinde olursa olsun altı buçuk yıl çok uzun bir tutukluluk. Geçmiş olsun diyerek başlayalım. Tahliye anında neler hissettin?

Sadece bir gazeteci için değil tutukluluk her insan için dile getirilemeyecek kadar zordur. Fakat elbette heybesinde fotoğraf makinesi ve kalemi olan biri için daha zor olsa gerek ki dürüst olmak gerekirse bu süreç öyle su içinde geçmedi. Çıkmanın heyecanı kadar geride bıraktıklarının burukluğu insanın yüreğinde kekremsi bir tat bırakıyor. Cezaevinden çıktıktan hemen sonra, çıktığıma halen inanamıyor gibiydim. Hatta gibisi fazla düpedüz inanmıyordum. Ta ki meslektaş ve aileme sarılana dek. En önemlisi de o anı anlatmak için iyi bir dile ve kaleme sahip olmak gerekir. Ama ne yazık ki ben böylesi bir melekeden yoksunum.

Gözaltına alınmadan önce, operasyonel özellikli sosyal medya hesaplarından tehdit edilmiştin. Üzerine rekor düzeyde kişi ifade vermeye zorlandı. Seni uzun süre hapiste tutmak için delil üretme sürecinin son derece örgütlü gerçekleştiğini biliyoruz. En başından itibaren karşılaştığın tutuma dair neler söylersin?

Yargılama süreci daha ilk günden itibaren önceden kurgulanmış bir planın gerçekleşmesiydi. Buna o günlerde her birimiz tanıklık ettik şayet bu dava dosyası görece demokratik bir ülkede gerçekleşseydi, bu tasarlanmış yargılamanın seyri epey farkı olurdu ama amaçladıklarını pervasız bir şekilde uygulamaya koydular. Bu elbette o dönemin ruhuyla ilintilidir. Yani kısa ve özcesi siyasi saiklerle yapılan sözüm ona bir yargılama idi. Yargılama sürecinde kamuoyunun yeteri düzeyde desteği olsaydı bu kadar ağır bir ceza verebileceklerini düşünmüyordum. Bu kanım baki. O günlerde benim yaşadıklarımı başka meslektaşlarım yaşamasın diye her birimizin üzerine düşen misyonu çekinip sakınmadan yerine getirmesi gerektiğini ifade ediyorum. Bu işi ilk günden sıkı tutmazsak kalemleri kırdıktan sonra yama yapmanın da çok da bir anlamı kalmıyor.

ÇOCUKLAR, YEŞİL, TOPRAK VE GEZMEK

Cezaevi sürecinde yazdıkların belli düzeylerde dışarıya yansıdı. Cezaevi süreci, muhtemelen yoğun okuduğun bir süreç olmuştur. Okuduklarından seni en çok etkileyen kitaplar hangileriydi?

Bizim cezaevi sürecimiz son çeyrek yüzyılın belki de en zorlu ve zahmetli süreci oldu. Zira ilk başta OHAL bahanesiyle, akabinde pandemi münasebetiyle biz dört duvar arasındaki insanların tekmil sosyal faaliyetleri ve zaten bir avuç olan haklar askıya alındı. Bu kapatılan mekanların işlevsizliği bir yana, sözüm ona topluma kazandırmak amaçlanırken kişiyi toplumdan soyutlamak amacıyla ellerinden gelen her şeyi hiçbir beis görmeden yapıyorlar. Biz de bunu kırmak için kalemlerin ve kitapların bağrına sığındık. Dolayısıyla bol bol okumaların gerçekleştiği bir süreç oldu. Elbette sayısız kitap önerisinde bulanabilirim. Fakat madem ki beni en çok etkileyenleri soruyorsunuz, naçizane şöyle bir liste yapayım;

Geceyarısı Çocukları - Salman Rüşdi
Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri - Eduardo Galeano
Invisible Women - Caroline Criado Perez
Yeryüzü Ayetleri - Furuğ Ferruhzad
Sempatizan - Viet Thanh Nguyen
Kadeh ve Kılıç - Riane Eisler
Ev Çîya Rûspî Ne - Arjen Arî

Dışarıda en çok özlediğin şeyler neler oldu?

Birincisi tabii ki çocuklarla vakit geçirmek. Akabinde toprağa ve yeşile dokunmak. Bir de gezmeyi çok özledim.

GAZETECİLİK KURULUŞLARINA ÇAĞRI

Tahliye olduktan sonra belirttiğin gibi son olarak Ankara’da tutuklanan meslektaşlarımızla birlikte cezaevleri yine gazetecilerle dolu. Kürt gazetecilerin yaşadıkları baskılara batıdan gerekli desteğin olmadığına dair eleştirinden de hepimizin çıkarması gereken bir sonuç var. Ülkede basın özgürlüğünün geleceğini nasıl görüyorsun?

Önceki gün de dediğim gibi mevzubahis Kürt gazeteciler olunca bizim meslek kuruluşlarımız bir açıklama yapmaktan sakınmak için bile sanki bin dereden su getiriyorlar. Gel gelelim ülkemizin batısında bir gazeteci tutuklanırsa ya da ifade özgürlüğüne bir baskı olursa harekete geçmeyi tercih ediyorlar. Biz daha kendi aramızda eşit ve adil değiliz, ayrımcılık uyguluyoruz. Peki o zaman biz bu kalemlere, bu kelamlara nasıl özgürlük getireceğiz? Bunu anlayan lütfen beri gelsin. Eğri oturup doğru konuşmak lazım. Artık şapkayı çıkarıp düşünme zamanı. Ki biz ne zaman ki Kürt gazetecilere reva görülen tutum karşısında başımızı kuma gömdüysek, onlar yarın öbür gün haritanın batısına doğru yargı sopasına gazetecileri daha kolay gösterme kolaylığına sahip oluyor. Bu gidişat devam ederse cumhuriyetin yüzüncü yılında daha çok gazeteci tutuklu olacak. Bu tabloyu değiştirmek istiyorsak artık adaletli davranmanın vakti zamanı geldi de geçti. Bu hem ulusal hem de uluslararası gazetecilik ve ifade özgürlüğü kuruluşlarına çağrımdır.

"KALEM BENİM İÇİN YAŞAMSAL"

Bundan sonra neler yapmayı planlıyorsun?

Bu saatten sonra yazmak dışında bir tercihim söz konusu olamaz. Kalem yaşamsal bir organım kadar hayatidir. Onsuz soluk alabileceğimi düşünemiyorum. Cezaevinin kirini pasını üzerimden attıktan sonra kalemim ve kelamım ülkemizin hak ettiği noktaya ulaşması için olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Kütahya'da sahte içki içtiklerinden şüphelenilen bir kişi öldü, 3 kişi tedavi altında

SONRAKİ HABER

ÇAYKUR işçisi şartsız ayrımsız kadro istiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa