Çözüm barınak değil, kısırlaştırma ve sahiplendirme
"Hayvanları barınaklara toplayıp orada bakayım fikrinin tam olarak karşılığı katliamdır" diyen hayvan hakları savunucularının çözüm önerilerinin başında kısırlaştırma geliyor.
![Çözüm barınak değil, kısırlaştırma ve sahiplendirme](https://www.evrensel.net/upload/dosya/216406.jpg)
Fotoğraf: DHA
Eylem NAZLIER
İstanbul
Konya Büyükşehir Belediyesine ait Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezinde köpeğin başına kürekle vurulması vahşeti, Türkiye'deki barınak gerçeklerini bir kez daha gözler önüne serdi. Hayvanlara yönelik şiddet, bakımevleri/barınaklarda da sıklıkla karşı karşıya kaldığımız bir durum. Peki Türkiye’deki sokak hayvanlarının durumu nedir? Hayvan barınakları nasıl olmalı? Bu soruların cevaplarını veren hayvan hakları savunucuları, "Hayvanları barınaklara toplayıp orada bakayım fikrinin tam olarak karşılığı katliamdır" diyor. Çözüm önerilerinin başında ise kısırlaştırma geliyor.
"KANLI BİR PROJE"
Hayvanları Koruma, Kurtarma ve Yaşatma Derneği (HAYKURDER) Başkanı Erman Paçalı, Türkiye’de şu anda sokak hayvanlarının sayısına uygun barınağın olmadığını söyleyerek, “Örneğin bir ilçede 10 bin tane köpek varsa ve siz bin hayvan için rehabilitasyon merkezi kurduysanız diğer 9 bin köpeğe ne yapacaksınız? Bunun bir cevabı yok. Dolayısıyla hayvanları barınaklara toplayıp orada bakayım fikrinin tam olarak karşılığı katliamdır. ‘Biz bin köpeği toplayalım katledelim arkasından bin tane daha sahadan çekelim’ projesidir. Kanlı bir projedir. Bunu direten, ısrar edenlerin niyetinin de çok iyi olmadığı açık bir şekilde ortada” ifadelerini kullandı.
"KISIRLAŞTIRMA"
Paçalı, çözüm önerilerini ise şöyle sıralıyor: “Hızlı bir şekilde popülasyonu durdurmanın yolu kısırlaştırmaktır. Diğeri sadece katliamdır. Kısırlaştırıp aldığın yere geri bırakacak, yaşamını orada destekleyeceksin ancak bunun önüne böyle geçilebilir. Bunun tek akla yatkın çözümü bu. Hollanda gibi ülkelerde kısırlaştırmayla birlikte bu sorun çözülmüş, bizim şu anda uygulanmasını istediğimiz bu. Orada, uzun yıllar önce çalışmalarla durdurulmuş durumda. Sokaktaki hayvanın ömrü belli. Evde bakılan hayvan gibi değil. Trafik kazasında, hastalıktan ölüyor. Sokaktaki bir hayvanın yaşam ömrü zaten normal evde bakılan bir hayvan gibi değil.”
Fotoğraf: DHA
"HAYVANLARIN UYUTULMASI KABUL EDİLEMEZ"
“Türkiye’de şu anda yeterli sayıda barınak da yok” diyen Paçalı, “Bin 300 belediyenin 2 yüz 80 tanesinde barınak var. 2 yüz 80 barınakta ise el konulan ‘tehlike arz eden’ hayvanların bakımının üstlenilmesiyle birlikte tam kapasiteye ulaşmış durumda. Onlarda da kısırlaştırma ve rehabilitasyon hizmeti sağlıklı olarak verilemiyor. Belediyeler özellikle rehabilitasyon hizmetlerini zahmetli ve yorucu gördüğü için toplayıp uyutma yöntemini seçiyor. Buna yasal olarak zemin bulunmadığı için toplumu buna hazırlamak adına belli bir takım oluşumları alttan fonlayarak anonim hesaplarla algı operasyonları yapıyorlar. Topluma sokak hayvanlarının uyutulması noktasında bir çalışma yürütülüyor ama bu açıkçası ne vicdanen ne ahlaken ne de hukuken kabul edilecek bir şey.”
"BARINAKLAR TOPLAMA KAMPI GİBİ"
Her Eve Bir Pati Derneği (HEPAD) Kurucularından Emre Demir, Türkiye’deki hayvan barınağı sayısının yeterli olmadığının altını çizerek, “Türkiye genelinde yaklaşık 2 yüz 80 hayvan barınağı var. Türkiye'nin ilçe sayısı tabii ki bu rakamların neredeyse 4-5 katı. Barınaklar yetersiz, toplama kampı gibi” dedi.
"SAHİPLENDİRME ÖNEMLİ"
Sadece kısırlaştırmayla sorunun çözülemeyeceğini anlatan Demir, “Kısırlaştırmayla beraber üretimin kontrol altına alınması, internette satışlarının durdurulması onun akabinde sahiplendirme, yuvalandırma oranlarının artırılması, insanların parayla cins hayvanlar almak yerine barınaklarda bekleyen ama aynı kalbe sahip olan hayvanlara yönlendirilmesi. Ve üçüncü sırada bizim için bir kısırlaştırma geliyor. Çünkü biz üretimi durdurmadığımız ve sahiplendirmeyi yapmadığımız sürece takdir edersiniz çok bir anlamı kalmıyor” diye konuştu.
"HER BİRİNİN EVİ OLSUN"
Hollanda örneğini veren Demir, “Az önce saydığım şeyleri Hollanda yaptığı için diğer ülkelere göre çok başarılı. Hollanda'da sahiplendirme, kısırlaştırma ve üretimin kontrol altına alınması gibi üç faktörle beraber orada bazı şeyler ilerlemiş. Ve şu anda orada öyle bir problem yok. Biz şunu kesinlikle savunmuyoruz; sokaklarda on-on beş tane sürüler halinde gezsin, insanları korkutsun. Böyle bir açımız yok. Aslında bizler de sokaklarda o hayvanların yaşamasını istemiyoruz. İstiyoruz ki her birinin evi olsun. Ama bu bakımevi değil, evler. Her birinin ailesi olsun” değerlendirmesinde bulundu.
"HAYVANLARIN YERİ NE BARINAK NE SOKAK"
“Hayvanların yeri kesinlikle ve kesinlikle barınak” değil diyen Demir, “Ama sokaklar da değil. Hayvanların yeri ne bir sokak ne de bir bakımevi. Ama tabii ki bütün hayvanların yuvalandırma gibi bir şansı olmadığını da biliyoruz. Ama bir köy meydanına gittiğinizde illa ki iki üç tane köpeği görürsünüz. Yani bizler sakin evcil ya evcilleştirilmiş, agresif olmayan, küpesi olan, insanlarla arası iyi olan, diğer köpekler arası iyi olan hayvanların insanlar içerisinde yaşaması gerektiğine inanıyoruz. Bakımevlerine sıcak bakmıyoruz. Çünkü şöyle bir şey ne yazık ki mevzuattaki bakımevi standartları çok fazla bizim bakış açımıza uygun değil. Parmaklıklar, beton zeminler işte o beton zeminler neyle yıkanıyor? Kışın da suyla yıkandığında o hayvanlarda hastalıklar ortaya çıkıyor. Viral hastalıklar patlıyor, birer birer hastalıklar birbirlerine bulaştırıyorlar. Yani sağlıklı bir barınak ortamı yok. Çok büyük alanlarda daha az sayıda stres olmayacak şekilde keşke yaşayabilseler. Ama bunlar çok ciddi planlanması gereken durumlar. Açıkçası biz bunu yönetecek bir toplum haline gelmediğimizi düşünüyorum.”
Evrensel'i Takip Et