Bir öğün ücretsiz yemek ütopik bir özlem değil, ampirik bir gereklilik
"Anlatılan hikayelerden biliriz ki; okulda ya da sınıf ortamında aleni bir biçimde görünürlük kazanmış ve içselleştirilmiş yoksulluğun çocuk üzerinde etkileri ömür boyu sürmektedir. "
Fotoğraf: DHA
Prof. Dr. Gülnaz KARATAY *
Güncel küresel ekonomik kriz ve beraberinde gelen gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar yoksulluğu daha da derinleştirmeye devam etmektedir. Yoksulluk döngüsünden en fazla etkilenen kesimlerin başında kadınlarla birlikte çocuklar gelmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde okul çağındaki 66 milyon çocuğun okula her gün aç gittiği ve bu çocukların ulusal okul beslenme programlarına erişiminin olmadığı bildirilmektedir. Ülkemizde de ne yazık ki bazı projelendirilmiş bölgesel çalışmalar dışında, süreklilik arz eden okul beslenme programı bulunmamaktadır.
Okul beslenme programlarının amacı, yetersiz besin alma riski taşıyanlar başta olmak üzere tüm öğrencilerin okul günü boyunca güvenli, yeterli ve besleyici gıdaya erişimini sağlamaktır. Bu yönüyle okullarda beslenme, anaokullarında başlamak üzere çocuk ve ergenlerin fiziksel, zihinsel ve psiko-sosyal gelişim süreci açısından son derece destekleyici niteliktedir. Bu ilişki uzun zamandan beri bilinmekte olup, okullarda besin desteği yeni bir yaklaşım ve talep olarak ortaya çıkmamıştır. Zaten yüksek ve orta gelir grubundaki birçok ülkede halihazırda okullarda farklı biçimlerde uygulanan beslenme programları bulunmaktadır. Bu kapsamda Türkiye’de “Okullarda bir öğün ücretsiz yemek” kampanyası ile gündeme gelen taleplerin öğrenciler, veliler ve eğitimciler açısından onlarca haklı gerekçesi vardır. Bu gerekçelerden en önemlileri şöyle sıralanabilir;
1- Beslenme biçimi, çocuğun dahil olduğunuz sosyal sınıfın önemli bir göstergesidir ve çocuklar sınıf farklılıklarını bir giysi gibi üzerinde taşırlar. Sosyal sınıf farklılıklarının ve yoksulluğun çocuk üzerindeki en tahrip edici etkisi beslenme davranışı üzerinden açığa çıkar. Çocukların fiziksel ve bilişsel gelişim düzeyleri, sağlık kapasiteleri, nasıl hastalandıkları, nasıl öğrendikleri, bakışları ve duruşları, nasıl beslendikleri ile yakından ilişkilidir. Bu perspektiften bakıldığında çocuklarda beslenme, hak boyutuyla ele alınması gereken temel bir sorundur.
2- Çocuklarda beslenmeye yaşam döngüsü perspektifinden yaklaşılmalıdır. Çocukluk döneminde büyüme gelişme oldukça hızlıdır ve beslenmeden kaynaklanan gelişim gerilikleri telafi edilemez niteliktedir. Ülkemizde, yoksul kesimler başta olmak üzere okul çocuklarında A, B12 gibi vitamini eksiklikleri, kalsiyum, iyot, demir gibi mineral eksiklikleri, ağız diş sağlığı sorunları, bodurluk gibi gelişimsel sorunlar yaygın gözlemlenenler arasındadır. Diğer yandan yine yetişkinlik dönemde yaygın görülen obezite, yüksek kan basıncı, kalp hastalıkları, diyabet, kanser gibi pek çok sorunun çocukluk çağı beslenmesi ile yakın ilişkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla sağlıklı bir toplum inşa edebilmek için, sağlığı koruma ve geliştirmeye yaşam döngüsü perspektifinden yaklaşılmalı, anne karnından itibaren çocuk beslenmesi desteklenmelidir.
3- Düşük gelir grubundaki çocuklar daha iyi beslenmeden, daha iyi öğrenme çıktılarına erişemezler. Çocuklarda sağlık düzeyi, beslenme ve öğrenme kapasitesi arasında yakın ilişki vardır. Bu kapsamda “sağlıklı bir zihin, sağlıklı bir bedende bulunur” söylemi ütopik bir özlem değil, sağlık, beslenme ve öğrenme arasındaki sistematik ilişkiye işaret eden ampirik bir gözlemdir. Dolayısıyla eğitime yapılan yatırım, kaliteli ders kitapları, iyi nitelikte öğretmenler; ancak çocuklar da iyi ise arzu edilen öğrenme çıktılarına dönüşebilir. İyi beslenen çocukların sınıf ortamında fiziksel yakınmalarının daha az, daha dikkatli ve dışa dönük, bilişsel performanslarının ise daha yüksek olduğu bir dizi bilimsel çalışma ile ortaya konulmuştur.
4-Okullarda beslenme okula uyumu ve devamı artırır. Yoksulluk ve okula devam arasında yakın bir ilişki vardır. Okul beslenme programları okula kayıtlanma ve devamı artırarak fırsat eşitliğini destekler. Bu yönüyle okul beslenme programlarının, hem aileler hem de çocuklar üzerinde yapısal eşitsizliği ve ekonomik stresi azaltıcı etkisi vardır.
5-Okul beslenme programları eğitimde cinsiyet eşitliğini destekler. Yoksul kesimlerde eğitimden el çektirilen kesim ne yazık ki öncelikle kız çocukları olmaktadır. Bu nedenle okul beslenme programlarının, eğitimde cinsiyet eşitliğini destekleme işlevi yadsınamaz önemdedir.
6-Okullarda beslenme kalori gereksiniminde daha büyük bir şeydir. Çocuklar günlük kalorinin neredeyse yarıya yakınını okul ortamında karşılar. “Okullarda bir öğün ücretsiz yemek” kampanyası ile gündeme gelen talep, çocuğun en önemli öğünüdür ve bu nedenle çocuk temel gereksinimini karşılamada hayati önemdedir. Ancak çocuklarda beslenme kalori gereksiniminde daha büyük bir şeydir. Okullarda sağlıklı beslenme olanakları yaratılmadığında çocuklar boş (gereksiz) kalori olarak isimlendirilen ve katkı içeren hazır gıdalara yönelmektedir. Hazır gıdalara eklenen şekerler ve katı yağlardan gelen boş kaloriler 2-18 yaş arası çocuklar ve ergenler için günlük kalorilerin yüzde 40'ına kadar çıkabilmektedir. Okul çocuklarının okul kantinlerinde sağlıklı olmayan gıdalara yönelmeleri obeziteye eğilimlerini artırdığı gibi vücudun toksik yükünü artırarak genel sağlıklarını bozabilmektedirler.
7-Çocuklarda beslenme “hayır işi” değil, bilakis “milli bir mesele” olarak görülmelidir. Çocuklarda beslenme programları, ana öğünle birlikte ücretsiz kahvaltıyı da kapsayacak biçimde kalkınma planlarında yer verilmesi gereken, çocuğun eğitim ve sağlık gibi temel haklarını kullanmasını destekleyen sosyal bir koruma programı olarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda okul çağındaki çocukların beslenmesine yatırım yapma gerekliliği, güncel kriz koşullarında ivedi bir sorun olarak görülmeli ve çocuklar ilk kurtarılacaklar listesinin başına eklenmelidir. Aksi halde, beslenme kaynaklı bulaşıcı ve kronik hastalıklar, gelişim gerilikleri, eğitimde kaçırılan fırsatlar, öğrenme güçsüzlükleri, okula devamsızlık ve yapısal eşitsizliklerden kaynaklanan ruhsal sorunlar gibi birçok boyutta ortaya çıkan kümülatif maliyet, beslenme için göze alınması gereken maliyetten kat kat daha fazla olacağı açıktır. Dolayısıyla okul beslenme programları birçok açıdan maliyet-etkin programlardır.
Tam da bu noktada politika icra edenler çağrımız şu olacaktır; anlatılan hikayelerden biliriz ki; okulda ya da sınıf ortamında aleni bir biçimde görünürlük kazanmış ve içselleştirilmiş yoksulluğun çocuk üzerinde etkileri ömür boyu sürmektedir. Bu nedenle çocuklarda yoksulluğun ve eşitsizliğin kırılması, yaşamın ve kişiliğin bir parçasına dönüşmesine izin verilmemesi temel bir sorumluluk alanıdır. Bu gerekçelerle; biz okullarda en az bir öğün ücretsiz yemek diyoruz ve sizin el yükseltebilmenizi diliyoruz…
*Munzur Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi