6 Aralık 2022 09:17

Nagihan Özcan: Ben işçilere ‘mücadeleyi’ hatırlatmak istiyorum

Gözde MEYDAN
Kocaeli

Kocaeli’de bulunan Federal Mogul fabrikasında Türk Metal’deki anlayışı eleştirdiği işten atılan ve tüm engellere rağmen fabrikasından en çok oyu alarak delege adayı olan Nagihan Özcan, bu kez şube başkanlığı için mücadele ediyor. Onun deyimiyle ilk başta haksızlığa uğramış olduğu için çıktığı bu yol artık kişisel bir mücadele olmaktan çıkmış, kendisi gibi sendikal bürokrasinin gazabına uğramış pek çok işçi için bir mücadeleye dönüşmüş durumda.

Delege adayı olmaya nasıl karar verdin?

Aslında ilk başta uğradığım haksızlığa duyduğum tepkiyle aday olmak istedim. Bir sendika başkanının ben ya da bir başka işçiyi bu kadar kolayca işten attırabilmesi çok kanıma dokundu, içime oturdu. Sadece işveren atmış olsa bu kadar zoruma gitmezdi belki de. Bu haksızlığın hesabını sormak, bir insanın hayatıyla oynamanın bu kadar kolay olmayacağını, nelere mal olacağını göstermek için aday oldum.

Fabrikada çalışmaya devam ediyor olsaydın, delege adayı olur muydun?

Muhtemelen olmazdım. Tepkili olduğum için sendikacıların yanında yer almak istemezdim. Bizim tepkimiz içerde bu adamların yanında olmamak. Sendikaya tepkisini uzak durarak gösteriyor yani işçi. Eğer yaptıklarını doğru bulmuyorsan onların yanında yer almazsın. Tepkini gösterecek başka bir yol da bilmiyorsun...

İçerde olsaydım aday olmazdım diyorsun, bunun nedeni tek başına sendikacılara duyduğun tepki mi?

Hayır tek neden o değil. Aslında bilinçsizlik. Yani işten atılsam bile delege adayı olabileceğimi sonradan öğrendim ben. İçerdeyken de sendika işlerine girmek, işverenin tepkisini alır mıyım, göze batar mıyım gibi bir korku da oluyor.

"ARTIK BAŞTAKİ KİŞİSEL DUYGU YOK"

Peki sen nasıl cesaret ettin?

Ben biraz hesap kitap yapmadan çıkarım yola. Yolda başıma geleceklerle mücadele edebileceğime inanırım. İşten atılan arkadaşlarla yan yana geldiğimizde bu delege adaylığı meselesini konuşmuştuk ve ben tek başıma da kalsam mutlaka aday olacağım demiştim.

Geri çekilmeyi düşündüğün oldu mu? Bu motivasyonunun kaynağı ne sence?

Hayır hiç düşünmedim. Delege adayı olduktan sonra o kadar çok insan ulaştı ki. Daha önce benim gibi sendikacıların talebiyle işten atılanlar ya da hâlâ çalışıp haksızlığa uğradığını düşünenler... Doğal bir destekçi çevrem oluştu. Artık ilk baştaki gibi kişisel bir duyguyla bakmıyorum, bu yol artık haksızlığa uğramış hâlâ uğrayan tüm metal işçileri için çıkılmış bir yol.

Bu süreçte engellerle de karşılaştın. Delege adaylığın kabul edilmedi, oy kullanman ya da sandık başında durman bile engellenmeye çalışıldı. Bu süreçte yaşadıkların sana ne hissettirdi?

Hırslandırdı diyebilirim. Demek ki doğru yoldayım, birileri rahatsız olmuş ki o nedenle engellemeye çalışıyorlar diye düşündüm. Motivasyonumu artırdı yani.

En yüksek oyu alarak delege seçildin, sonucu öğrendiğin o anda neler hissettin?

Hep söyledim, eğer sandığın başında durabilirsem o sandıktan ben çıkacağım. Oylar sayılırken adımın okunması bile beni çok mutlu etti. Bir yandan oy pusulalarını kontrol etmeye bir yandan çetele tutmaya çalışıyordum. Sonucu alınca böbürlenerek, şımararak çıkmadım o kapıdan. Nasıl girdiysem öyle çıktım, emindim çünkü sonucun böyle olacağından. Kapıda iki kadın arkadaşım bekliyordu, beni görünce mutluluktan bağırarak sarıldılar. Ben onlar kadar sevinemedim.

"EŞİT ŞARTLARDA YARIŞMIYORUZ"

Başkan adayı olmaya nasıl karar verdin?

Bana ulaşan işçiler beni çok cesaretlendirdi. Biz sadece bizim fabrikamızda bu olaylar yaşanıyormuş gibi düşünüyorduk. Aslında öyle değilmiş, sıkıntı her yerde aynı. İşçi eziliyor, sendika ortada yok.

Diğer fabrikalarda nasıl bir tablo var?

İnsanların öfkesi içine patlamış. O biriken öfkeyi benimle beraber değişimin bir parçası olmaları için, birlikte hareket edebilmek adına uğraşıyorum. Destek çoğaldıkça değiştireceğime olan inancım da artıyor.  Fabrika önlerine gittiğimde de aynı duygu uyanıyor.

Nasıl bir çalışma sürdürüyorsun?

Sosyal medyayı iyi kullanmaya çalışıyorum. Eşit şartlarda yarışmıyoruz. Delege listeleri, delegelerin iletişim numaraları istediğim halde bana verilmedi. Ben delegelere kendi imkanlarımla ulaşmaya çalışıyorum. Fabrika önlerine gidip bildiri dağıtıyorum. Kendimi, kim olduğumu neden aday olduğumu anlatıyorum. İnsanlar önce bildiriyi alıyor, “Şube başkanlığın adayım” dediğimde yüzüme bakıp şaşırıyorlar. İlk kez böyle bir şeyle karşılaşıyorlar. Sendikanın, sendikacılığın bu olmadığını değiştirmek gerektiğini anlatıyorum. Ailem arkadaşlarım tam destek, haksızlığa uğradığımı düşünen herkes işin bir ucundan tutup destek olmaya çalışıyor. Bazen şunu düşünüyorum, ne ekersen onu biçersin derler ya, demek ki insanların hayatına dokunmuşum. Bu süreçte ilkokul, lise arkadaşlarım ulaştı, duymuşlar adaylığımı, hem tebrik edip hem de ne yapabiliriz diye soruyorlar.

"KEŞKE TÜM ÜYE İŞÇİLER OY KULLANSA"

Peki ne için adaysın? Ne değişecek?

Gerçekten mücadele eden bir sendika için adayım. İşçinin sözünü duyuran, işçisine sahip çıkan, taleplerine çözüm bulan, işçiyi aşağılamayan bir sendika için adayım. Şube başkanı işçiden daha fazla maaş almamalı, sendikanın etkinliklerinden, otellerinden sadece kendine yakın olanlar yararlanmamalı. Toplu iş sözleşmelerinde işçilerin talepleri yer almalı, hatta o görüşmelere işçiler de katılmalı. İşveren ile işçi arasında olması gerektiği gibi bir köprü kurmak için adayım. Tamam işveren zarar görmesin ama işçi, işçinin çıkarı benim için ilk öncelik. Kısacası işçinin sahip olduğu hakları korumak ve geliştirmek için adayım. Bir de mesela işten atmalar karşısında işçinin yanında olmak. Hem hukuki hem maddi olarak, atılan arkadaşlarımız için bir dayanışma fonu oluşturmak benim hayalimdeki sendika bu.

Sloganın ‘Söz, yetki, karar metal işçisine.’ Nasıl sağlanacak bu?

Değişmesi gereken şeyler var. Temsilcilerini işçi kendi seçmeli. Eğer ben başkan olursam bunu değiştirmek için mücadele edeceğim. Bu atama usulü yukarıdan gelen bir şeyse de olmaması gerek. Aynı şey şube başkanlığı için de geçerli. Keşke sendika üyesi bütün işçiler o sandıkta oy kullanabilse. O zaman biliyorum ki ben seçilirim. İşçilerin her alanda özellikle sendikal anlamda bilinçlenmesi gerek, işvereni amiri karşısında haklarının neler olduğunu bilmesi gerek, arkasında sağlam güvendiği bir sendikası olsa işçi bu kadar bastırılır mıydı?

Buradan metal işçilerine ne söylemek istersin?

Ben işçilere ‘mücadele’ kelimesini hatırlatmak istiyorum. Bu olmadan bir yere varamayız. İşten atıldım ama pes etmedim mücadele etmeyi seçtim, şimdi benden görüyorsun, bunu sen de yapabilirsin. Bugün sahip olduğumuz bütün haklar geçmişte bizim gibi işçiler mücadele ettiği için var. Emeklilik hakkı, sigorta, 8 saat çalışma. Şimdi ise elimizde olanı bile kaybediyoruz. Başkan olduğumda bu arkama aldığım rüzgarla, mücadeleci ruhla TİS taslağı hazırlanırken neleri değiştirebileceğimizi düşünsenize. Mücadeleden kastım kavga dövüş değil. Bir araya gelerek yan yana durarak kendi çıkarımız için ne yapacağımıza birlikte karar vermek.

"DAHA ÖNCE NE SÖYLENDİYSE ONU YAPMIŞTIM"

Bu süreçte ilk baştaki Nagihan ile şimdiki arasında bir fark var mı?

Oldu, olmaz olur mu. Mücadelenin yaşı yokmuş onu öğrendim. Dediğim gibi ilk başta bireysel bir şeydi, şimdi toplumsal bir çabaya dönüştü. Tüm haksızlığa uğrayan işçiler adına hareket ediyorum, bu da ayrı bir sorumluluk yüklüyor bana. Şu an çalışmıyor olabilirim ama ben hâlâ işçiyim, işçi ruhluyum, o sınıfın bir parçasıyım.

Kongreler aynı zamanda 4 yıl boyunca yönetimde olan ekibin hesap vereceği bir süreç, sence işçilerin bu sürece dahil olması neden bu kadar zor?

Koltuk sevdası. Aslında yasada hakkımız olan şeyler var ama uygulamada zorluk çıkarıyorlar. Ben daha önce genel kurula da gittim, divanda da görev aldım, bilinçli olarak değil, onlar söyledi ben yaptım.

27 yıl boyunca 10’dan fazla toplu sözleşme süreci görmüş olmalısın. Toplu sözleşme süreçlerine müdahil olabildiğini hatırlıyor musun?

Kendi aramızda konuşuyorduk. Biz bunu istiyoruz ya da sözleşmede şu da olsun diye. Sendikaya ilettiğimiz zamanlar da oldu ama bir karşılığını almıyorsun. Panoya asıldıktan sonra ne aldıklarını öğreniyorduk.

Temsilcilerinizi sizin seçtiğiniz oldu mu?

Sadece bir kere. İlk kez 2015’ten sonra sandık kurulmuştu ve o zaman seçmiştik.

Metal Direnişi’nin etkisi galiba. Senin gözünden neler yaşanmıştı o süreçte?

Diğer büyük fabrikalardaki gelişmeleri takip ediyorduk. Topluca istifa etmek için Doğu Kışla Parkı’nda toplandık. Bilgisayar kullanmayı bilen var mı dediklerinde ben geçtim bilgisayarın karşısına ‘Gel arkadaş istifaya gel’ diyerek sendikadan istifaları yaptım. Sonra Birleşik Metal-İş’e gittik ama olmadı.

Sonra sizin fabrikanızda da işten atmalar yaşandı, neler olmuştu?

Kimsenin sesi çıkmadı. Muhtemelen sendika işverenle oturdu, istifalara kimler öncülük ettiyse onları temizlemeye karar verdiler. O zaman ben de temsilciye gidip ‘Ben de onların arasındaydım beni neden atmadınız’ diye sormuştum. Onların varoluş biçimi bu, sesini çıkaranı yok etmek.

Daha önce de hamile kalan arkadaşlarımızı işten attılar. Çok ağlamıştım. Bizde gidenler için bir şey yapalım, bunu karşısında dik duralım, sağlam kalırsak engel oluruz duygusu yok. Her olaydan sonra daha çok geriye çekilme, sindirilme ve hep benzer şeylerle karşılaşma var. İnsan kendi başına gelince daha iyi anlıyor bunu.

Evrensel'i Takip Et