07 Aralık 2022 04:46

Van’da kış zor, geçim daha da zor: "Hayal kurmak hayal oldu!"

Abdulkahar yaşadıkları yoksulluğu şu sözlerle anlatıyor: "Eskiden böyle bir dükkan çalıştıran kendine hayal kurardı; ev alırdı, araba alırdı. Şimdi hayal kurmayı bırak, cebimden para gidiyor.”

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Birhat ATEŞ
Van

Van’da kış sabırsız ve şiddetlidir, çetin geçer. O yüzden buralının telaşı yazdan başlar. Güneşi aldatıcı, soğuğu bıçak gibidir. Yakılan sobaların dumanlarını takip ederek vardım Ak Köprü’ye… Ak Köprü, betona bulanmış şehrin merkezi gibi değil. Evler müstakil, bahçeli hâlâ. Hayat zor, geçim daha da zor. Biraz ekonomi konuşmak niyetim. Bahçe duvarlarına serili, desenli halıları geçerek kendimi küçük, sıcak bir bakkala attım… Sönmeye yüz tutmuş ama sıcağı üstünde sobanın yanında doğruldu dükkan sahibi. Dışarısı buz kesmiş ama dükkan sıcak. Selam verdim, yanındaki boş sandalyeye oturmak için müsaade istedim, oturdum.,

SOBA YAKMAK BİLE KOLAY DEĞİL…

Veysel Akdoğan evli, yedi çocuk babası, üçünü okutuyor… ‘Dükkan sıcak’ diyorum, ‘ama’ diye giriyor araya: “Buranın kışını atlatabilmek için en az 2 ton kömür gerek. Kömürün tonu 8 bin olmuş.” Soba yakmak da kolay değil yani…

Ev peki?

Yanıtlıyor: “Orası doğal gazla ısınıyor. Allah seni inandırsın bu ay neredeyse hiç yakmadık. Ona rağmen 500 geldi. Daha bunun ocağı, şubatı var. Bu kış zor geçecek! Bu zamlarla birlikte hiç gelmezse 1000 lira gelir.”

VALLAHİ BUNUN SUÇU DEVLETTEDİR…

Evi kira.1600 liralık ev kirası için kendini şanslı sayıyor: “Ben diğerlerine kıyasla az ödüyorum. Şimdi evler 2 binden başlıyor. 2 bin 500’e, 3 bine evler var.” Sonra hesap yapıyor bir çırpıda: “1000 doğal gaz gelse, 1600 de kira; etti mi size 2 bin 600.” Başka hesap yapmadan susuyor…

‘E nasıl çeviriyorsun dükkanı, evi?​’ diye soruyorum, yanıtlıyor: “Vallahi çocuklar da çalışıyor, ben de burada çalışarak anca evi geçindiriyorum. Günü birlik idare ediyoruz işte.”

‘Düzelir mi dersin?​’ diye soruyorum kalkarken, kapıya kadar eşlik ederken yanıtlıyor sorumu: “Vallahi bunun suçu devlettedir. Ancak onlar düzeltir!”

SERMAYEDEN YİYİYORUZ…

Dükkandan çıktığım vakit hava iyice kararmış… Van böyledir işte, güneş gitti mi ilikleri üşür insanın… Az ilerideki başka bir dükkana atıyorum kendimi.

Gazeteci olduğumu söyleyip giriyorum içeri. Tanışıyoruz, adı Abdulkahar. Dört çocuk babası, biri lisede, ikisi ilkokulda, biri okumuyor.

Lisedekini dershaneye yazdıramamış, “gücüm yok ki” diyor ve devam ediyor: “Vallahi kitap da alamadım. Bir kitap olmuş 250-300 lira... Ben nasıl kitap alayım?​”

‘Peki işler nasıl gidiyor?​’ diye soruyorum: “Valla biz şu an sermayemizi yiyoruz, kazanamıyoruz” diyor. Eliyle buzdolabını işaret edip devam ediyor: “Bak ben şimdi bu buzdolabını çalıştırsam en az 1000 yakıyor. Ben bu dolaptan ne kâr ediyorum peki? Hiç! Daha şimdiden sermayemin yarısını yemişim. Bu durumda evi mi geçindireceğiz? Eve bir şey mi götüreceğiz?​”

Eliyle dükkanın orta yerindeki sarı kartonlara dizili yumurtaları gösteriyor: “Bu yumurtaları 60’a alıyorum, 65’e satıyorum. Bugün gelmiş bana 70’e... Eskiden gıda ürünlerinden yüzde 25 kârımız vardı. Şimdi ise yüzde 2-3... Sattığının yerini alamıyorsun.”

ALLAH’TAN EV KİRA DEĞİL, KİRA OLSA…

Kış kapıya dayandı... Sobalar kuruldu, doğal gazlar yakıldı. ‘Siz ne yakıyorsunuz evde?​’ diye soruyorum, yanıtlıyor: “Doğal gaz yakıyoruz. 1000 lira geldi bu ay. Allah’tan ev kira değil. Ben daha dükkan kirasını ödeyemiyorum, çocuğumun boğazına bir şey götüremiyorum. Bir de ev kira olsa benim hayatım felç olurdu.”

‘Ne olacak bu hal, düzelir mi?​’ diye soruyorum ona da. İç çekiyor, “Bitirdi bizi bu adam!” diye başladığı sözlerini şöyle tamamlıyor: “Vallahi bu hükümet gitmediği sürece hiçbir şey düzelmez. Eskiden böyle bir dükkan çalıştıran kendine hayal kurardı; ev alırdı, araba alırdı. Şimdi hayal kurmayı bırak, cebimden para gidiyor. Malzeme alıyorsun haftasında zam geliyor.”

İçeri giren iki küçük kız çocuğu ile sohbet bölünüyor. Sakız almak istiyorlar. Sakızları verirken tamamlıyor sözlerini: “Devlet onların malı mı, 18 uçak kim alır? Ya dinde, kitapta var mıdır bu? O Saray’ın günde milyonlarca gideri var. Bu paralar fakirin parası, vergisi değil mi? Vatandaş sakız alamıyor, sakız! Vallahi bak ben 50 yaşıma girdim. Bir yolunu bulsam gideceğim Avrupa’ya. Bu yaşta gurbete gideceğim! İnsanlar kendi topraklarında geçinemiyor.”

 

ÖNCEKİ HABER

Komisyonun hedefi açlığa mahkum etmek!

SONRAKİ HABER

Soylu: İstiklal Caddesi'ndeki bomba, cep telefonu üzerinden yaptırıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa