Ustam...
“Cengiz Torun’u tanır bilir misiniz? Öyle meşhur birisi değil. Ne film yıldızı ne de futbolcu. Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde fabrikada çalışan bir işçi. Kendi deyimiyle; sıradan bir işçi.”
Evrensel
Sedat ATEŞ
Gebze
23 Kasım Çarşamba, saat 09.30. Çalıştığımız fabrikada çay molasına daha yarım saat var. Telefona şöyle bir baktım, arayan soran var mı diye. 60 yaşına kadar çalışıp 4 ay önce işten ayrılan Cengo’nun damadı aramış. Üstelik birkaç kez telefonu çaldırmış. İçimden ‘Cengo dururken, Yasin niye aramış’ diye geçirirken ben aradım.
- Hayırdır Yasin?
- Abi Cengo babayı kaybettik!
Cengiz Torun’u tanır bilir misiniz? Hemen söyleyelim, öyle meşhur birisi değil. Ne film yıldızı ne de futbolcu. Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde fabrikada çalışan bir işçi. Kendi deyimiyle ‘sıradan bir işçi.’ İşçi arkadaşlar bilirler, çalıştığımız fabrikalarda o fabrikanın neşesi olan işçi kardeşlerimiz vardır. Kimisi genç, kimisi ileri bir yaşta. Moralimiz bozuk, canımız sıkkın fabrikaya geldiğimizde bu arkadaşların bir esprisi, söylediği bir söz, savurduğu bir küfür, uzattığı sarma bir sigara, ‘Takma ya kafaya’ sözü derdimizi alır götürür, içimizi rahatlatır. Hatta yanlarına gider, onlarla şakalaşır, onlara takılır, stres atarız. Bir nevi terapi gibi. Bu arkadaşların hassas yanlarını da biliriz, kendimiz rahatlayalım diye gider damarlarına basarız.
Bizim fabrikada da birkaç tane böyle işçi kardeşimiz var. Ama içlerinde en meşhuru bizim Cengo’dur. Adı Cengiz olmasına rağmen hemen hemen herkes ‘Cengo’ diye seslenir. Cengo 60 yaşında, emekli olmasına rağmen 4 ay öncesine kadar fabrikada çalışmaya devam ediyordu. Öyle paragöz olduğu için değil, parayı çok sevdiği için de değil, bir nevi zorunluluktu emekli olduğu halde çalışması... 4 bin 650 lira emekli maaşı vardı. Kirada oturuyordu. Eşi de emekli olunca fabrikadan ayrıldı. Ama neredeyse hemen her gün telefonla bizleri arar, hafta sonları mutlaka oturup yüz yüze sohbet etmeye çağırırdı. E ne de olsa 15 yıllık kader birliği yaptığımız sınıf kardeşimizdi. Bizim Cengo’nun bir sıkı özelliği de iyi bir akşamcı olması idi. Bu yüzden fabrikada çalışırken akşamları iple çeker, hele hafta sonları bizim Cengo için düğün dernekti. Bize de nasip oldu masasına oturmak. Keyifler gıcır, hadi dürüst olalım hesapları Cengo kimseye bırakmadığı için keyifler iki kere gıcır. Dilinden düşürmediği bir sözdü “Biriktirdiğin değil, paylaştığın senindir ustam!”
Boşa söylemezdi Cengo bu sözü. Çalıştığımız fabrikada hangi işçi arkadaşımız zora düştüyse Cengo yanı başındaydı. O kadar da değil, Gebze’de hangi fabrikada bir işçi direnişi söz konusu olduğunda Cengo fabrikada seferber olurdu. Arçelik LG’den Flormar’a, oradan Baldur işçilerine dayanışma seferberliğinin en ön saflarında yer alırdı. Hatta çalıştığımız fabrika işçilerinin direnişleri bitene kadar yanlarında oldukları Arçelik LG’nin direnişçi işçilerinin hazırladıkları bir plaketi direniş çadırının önünde bizim Cengo’ya sunmuşlardı.
Fabrikada iz bırakan işçilerdendi Cengo. Kendi deyimiyle “Ustam biz sıradan işçiyiz” evet ama sıra dışı bir işçiydi! Cenaze töreni 24 Kasım Perşembe günü yapıldı, Karacaahmet Mezarlığına defnedildi. O gün öğleden sonra çalıştığımız fabrikanın yarıya yakını Cengo’nun safındaydı. Cengo da yanı başımızda...