08 Aralık 2022 11:45

Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar

Evet 2002 yılında düzenlenen FIFA Dünya Kupasında dünya üçüncüsü olmuştuk. Ancak nedense bana 1954 Dünya Kupasına katılma hikayemiz hep daha anlatılası gelmiştir.

Luigi Franco Gemma'nın berabere biten maçın ardından çektiği kura, İspanya'nın değil Türkiye'nin 1954 Dünya Kupası'na katılmasını sağladı. | Kaynak: Twitter.com/Soccerama1

Halis Ulaş
Halis Ulaş

20 Kasım 2022 tarihinde 22. FIFA Dünya Kupası Katar’ın Havr şehrinde Katar ile Ekvator arasında oynanan maç ile başladı. Aslında futbolla olan ilgim babadan yadigar Adana Demirspor’u arada bir göz ucuyla takipten ibarettir. Ama adettendir dünya kupası maçları izlenir. Hatta dünya kupası başlamadan yakın plana alınır.

Son dünya kupasının Katar’da oynanacak olması kupa başlamadan spotları Katar’ın üzerine çevirmişti. İlk tartışma maçların oynanacağı stadyumların yapımındaki iş cinayetlerine dairdi. İddia stadyumların yapımında on beş bin işçi öldüğüydü. Katar’ın yetkili makamları başlangıçta bu iddialar karşısında sessizliğini korurken sonradan beş yüz göçmen işçinin öldüğünü itiraf etmek zorunda kaldı. Bakalım itirafların devamı gelecek mi?

Diğer tartışma stadyumlarda ve çevresinde alkol satışının yapılıp yapılmayacağı üzerineydi. Katar yönetimi dünya kupası maçlarının başlamasına 2 gün kala stadyumlarda ve çevresinde alkol satışının yasaklandığını açıkladı. FIFA Başkanı Gianni Infantino bu kararı “Günde üç saat boyunca bira içemezseniz, hayatta kalacağınızı düşünüyorum” sözleri ile desteklerken, karardan stadyum taraftar noktalarında alkol satışı için 60 milyon pound ödeyen şirketin haberinin olmadığı sosyal medyada, her ne kadar sonrasında silinse de “Hmmm, bu biraz garip oldu” paylaşımı ile anlaşıldı.

Türkiye 2022 Dünya Kupasına futbol takımı ile katılamadı. Ancak Türkiye futbol takımı yerine kolluk kuvvetleri takımı ile Dünya Kupasında yerini aldı. Dünya Kupası’nın güvenliğini sağlamak amacıyla Katar’a üç bin çevik kuvvet personeli, yüz özel harekat polisi, elli bomba arama uzmanı ve otuz çevik kuvvet köpeği ile idarecisi gönderdi.

Evet, bu dünya kupasına futbol takımımızla katılamadık. Katılamamış olmamız elbette televizyonlarımızın başında oturup onlarca kameradan, hatta topun içine yerleştiren sensörden gelen verilerin nasıl yapay zeka aracılığıyla futbolu kuşattığını şaşkınlıkla izlememize engel değil. Gerçi Türkiye Dünya Kupalarına hepi topu üç kez katılma hakkı kazandı ve sadece iki kez katılabildi.

Türkiye ilk kez 1950 Dünya Kupasına katılma hakkı kazandı. Bu Dünya Kupası elemelerinde Avusturya’nın kupadan çekilmesi ile Türkiye Suriye ile baş başa kaldı. Suriye’yi 7-0 yenen millilerimiz Brezilya’ya giriş biletini alsa da ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle Brezilya’ya gidiş biletini alamayarak dünya kupasına gidemedi.

Dünya Kupasına gitmeye hak kazandığımız ve gidebildiğimiz iki turnuva mevcut. İlki 1954 ikincisi de 2002 Dünya Kupaları.

Son katıldığımız 2002 Dünya Kupası Japonya ve Güney Kore’de gerçekleştirilmişti. Dünya gözüyle izleme fırsatı bulduğum ve dünya üçüncüsü olduğumuz bu turnuvada ne çok heyecanlanmış ne çok sevinmiştik. Türkiye’nin oynadığı maçlar sırasında ne okuldaki derslerin ne de işteki mesainin esamesi okunuyordu. Kimimiz tek başına, kimimiz topluca gözüne fener tutulmuş tavşan gibi ekrana kilitlenip kalıyorduk.

Evet 2002 yılında düzenlenen FIFA Dünya Kupasında dünya üçüncüsü olmuştuk. Ancak nedense bana 1954 Dünya Kupasına katılma hikayemiz hep daha anlatılası gelmiştir. Turgay Şeren’li, Rober Eryol’u, Suat Mamat’lı, Burhan Sargın’lı, Lefter Küçükandoniadis’li milli takım 1950 Dünya Kupasına aldıkları vize gibi 1954 turnuvasına da vize almak istiyordu. Takımın başına İtalyan teknik adam Sandro Puppo getirilmişti. Türkiye eleme grubunda Hollanda ve İspanya ile eşleşmiş, Hollanda’nın kupadan çekilmesi ile İspanya ile baş başa kalmıştı.

İlk maç 6 Ocak 1954 günü Madrid'in Chamartin Stadı'nda oynanmış ve maçı 4-1’lik net bir skorla İspanya kazanmıştı. Bu maçın rövanşı 14 Mart 1954 günü şu anki adı Vodafone Park olan Mithatpaşa Stadı’nda oynanmış ve Burhan Sargın’ın namı diğer Canavar Burhan’ın attığı vole golüyle maçı Türkiye 1-0 kazanmıştı. Kurallar bugünkü gibi olsaydı İspanya bu skorlarla İsviçre’nin yolunu tutmuş olurdu. Ancak o dönemde henüz averaj uygulaması yürürlüğe girmemişti. Dolayısı ile Türkiye ve İspanya futbol takımlarının tarafsız bir sahada bir kez daha karşılaşmaları gerekiyordu. Böylece tüm yolların Roma’ya çıktığı gibi millilerimizin de yolu Roma’ya çıktı.

İki takımın on birleri kozlarını paylaşmak için 17 Mart 1954 günü altmış bin kişilik Roma Olimpiyat Stadyumunda yerlerini almışlardı. Türkiye’nin teknik direktörünün İtalyan olması seyircilerin Türkiye’yi desteklemesinde bir etken olabilir. Ancak İtalyan taraftarların Türkiye’yi desteklemesine dair bir hikaye daha zihnimin kıvrımlarında yer etmiş. Bu hikâyeyi bir yerde mi okudum, birinden mi dinledim, yoksa tamamen benim uydurmam mı emin değilim. Çünkü daha sonra bu hikayeye herhangi bir kaynaktan ulaşamadım. Hikaye bu ya; Türk heyeti Roma’ya giderken yanında bolca sigara götürmüş ve sigara paketlerini maç başlamadan tribünlere dağıtarak seyircinin gönlünü kazanmış ve böylece İtalyan taraftarların desteğinin Türkiye lehine olmasını sağlamıştır. Belki de bu hikayeye halen inanmamda 6 Ocak 1954 günü İspanya ile oynadığımız ilk eleme maçı sırasında Chamartin Stadyumunun soyunma odasında çekilmiş bir fotoğrafın etkisi olmuş olabilir.  Çünkü bu fotoğrafta birçok milli futbolcumuz sigara içerken görülmektedir.   

Roma Olimpiyat Stadyumuna tekrar dönüp sözü maçın anlatımı için Halit Kıvanç’ın “Futbol! Bir Aşk…” kitabının satırlarına kulak verecek olursak: “Soldan inen Artecha, İspanya'yı 1-0 öne geçirince; Olimpiyat Stadı tribününde bir avuç Türk, Türkiye'de ise milyonlar, radyo başında umutsuzluğa düşüvermiştik... Ancak on dört dakika sürdü bu üzüntümüz. Maçın tam 25. dakikasında İspanyol ağlarını sarsan golümüzün kahramanı, tıpkı İstanbul'daki gibi, Burhan'dı. Futbolunun ve gollerinin şiddetini anlatmak için sporseverlerin taktığı adla ''canavar'' Burhan'dı golcümüz... Bu golün verdiği moralle rakipleriyle başa baş bir oyun tutturan takımımız, ilk yarıyı 1-1 kapatıyordu.

İkinci kırk beş dakikada ay-yıldızlı on bir daha da açılacak ve oyuna hakim olmak bir yana, galip duruma geçme başarısını da elde edecekti. Bu kez golcümüz, Suat Mamat'tı. 2-1 öndeydik. Kazanıyorduk, İsviçre vizesini alıyorduk. İkinci golü attığımızda maçın bitimine 25 dakika vardı. Yenik duruma düşmek, İspanyolları iyice kamçılamış ve kalemizi abluka altına almışlardı. Bu baskı, kalan yirmi beş dakikada hiç azalmadan devam etti. Her an bir gol tehlikesi karşımızdaydı... Derken gol de gelmişti: Venancio, durumu 2-2'ye getirmişti.”  

Doksan dakika 2-2 sonlanınca uzatmalara geçilir. Uzatmalarda da 2-2’lik beraberlik bozulmayınca İsviçre’ye gidecek takımın belirlenmesi kuraya kalır. Çünkü o yıllarda kazananı belirlemek için henüz seri penaltı atışları uygulamamaktadır. İyi de İsviçre’ye gidecek takımın kaderini belirleyecek kurayı kim çekecektir?

İki polis kura çekimi için on yaşında bir çocuğu gözüne kestirir. Çocuğun adı Luigi Franco Gemma’dır. İspanyollar çocuğun adının Franco olmasının bir işaret olduğunu düşünse de Franco’nun çektiği kâğıtta “Turchia” yazmaktadır.

Yıllar sonra Roma’dan bildirmesi ile televizyon tarihine geçmiş olan Reha Erus Franco’yu bulur ve onunla bir röportaj yapar. Franco kurayı çektiği o günü şöyle anlatır: “Evimiz stada yakındı ve biz maçlara hep bedava girerdik. Goller atıldı, maç bitti. Stattan çıkarken iki polis memuru peşime düştü. Ben koştum onlar kovaladı ve sonunda yakalandım. Maça beleş girdiğim için yakalandım sandım, bırakmaları için yalvardım. Bırakmadılar, gözlerimi beyaz bir mendille bağlayıp, bir kupanın içindeki iki kâğıt parçasından birini çekmemi istediler. Korkarak sağ elimi götürdüm parmaklarıma çarpan ilk kâğıdı çıkarttım. Elimden kâğıdı alan kişi ‘‘Turchia’’ diye bağırdı. Ardından Türk futbolcuları beni havaya kaldırdılar. Yüzümü gözümü öptüler. Bu arada sonradan İspanyol olduklarını öğrendiğim bazı futbolcular da yüzüme tükürdüler.”

Milli takım Franco’nun uğurlu eli sayesinde İsviçre’ye gider, grup elemelerinde de Güney Kore’yi 7-0 yener yenmesine ancak bu skor bir üst tura geçmesine yetmez ve Türkiye 1954 Dünya Kupasına veda eder.

İlk Dünya Kupasına katılmamızın ardından 68 yıl geçmiş. Şu ana kadar Dünya Kupaları ile ilgili olarak elimizde bir dünya üçüncülüğü bir de Luigi Franco Gemma’nın uğurlu eli var. Gerçi artık elimizde Luigi Franco Gemma da yok. Reha Erus 1990 yılında İtalya’da düzenlenen Dünya Kupası öncesinde 1954 yılında milli takımımızın kaptanı Turgay Şeren’le Franco’yu buluşturmak istemiş ve ağabeyi Tonino’yu aramış. Erus Tonino’dan Franco’nun bir trafik kazası sonucu hayata veda ettiğini öğrenmiştir.

Ne diyeyim toprağın bol olsun Luigi Franco Gemma…  

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI