Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar
Evet 2002 yılında düzenlenen FIFA Dünya Kupasında dünya üçüncüsü olmuştuk. Ancak nedense bana 1954 Dünya Kupasına katılma hikayemiz hep daha anlatılası gelmiştir.
Luigi Franco Gemma'nın berabere biten maçın ardından çektiği kura, İspanya'nın değil Türkiye'nin 1954 Dünya Kupası'na katılmasını sağladı. | Kaynak: Twitter.com/Soccerama1
20 Kasım 2022 tarihinde 22. FIFA Dünya Kupası Katar’ın Havr şehrinde Katar ile Ekvator arasında oynanan maç ile başladı. Aslında futbolla olan ilgim babadan yadigar Adana Demirspor’u arada bir göz ucuyla takipten ibarettir. Ama adettendir dünya kupası maçları izlenir. Hatta dünya kupası başlamadan yakın plana alınır.
Son dünya kupasının Katar’da oynanacak olması kupa başlamadan spotları Katar’ın üzerine çevirmişti. İlk tartışma maçların oynanacağı stadyumların yapımındaki iş cinayetlerine dairdi. İddia stadyumların yapımında on beş bin işçi öldüğüydü. Katar’ın yetkili makamları başlangıçta bu iddialar karşısında sessizliğini korurken sonradan beş yüz göçmen işçinin öldüğünü itiraf etmek zorunda kaldı. Bakalım itirafların devamı gelecek mi?
Diğer tartışma stadyumlarda ve çevresinde alkol satışının yapılıp yapılmayacağı üzerineydi. Katar yönetimi dünya kupası maçlarının başlamasına 2 gün kala stadyumlarda ve çevresinde alkol satışının yasaklandığını açıkladı. FIFA Başkanı Gianni Infantino bu kararı “Günde üç saat boyunca bira içemezseniz, hayatta kalacağınızı düşünüyorum” sözleri ile desteklerken, karardan stadyum taraftar noktalarında alkol satışı için 60 milyon pound ödeyen şirketin haberinin olmadığı sosyal medyada, her ne kadar sonrasında silinse de “Hmmm, bu biraz garip oldu” paylaşımı ile anlaşıldı.
Türkiye 2022 Dünya Kupasına futbol takımı ile katılamadı. Ancak Türkiye futbol takımı yerine kolluk kuvvetleri takımı ile Dünya Kupasında yerini aldı. Dünya Kupası’nın güvenliğini sağlamak amacıyla Katar’a üç bin çevik kuvvet personeli, yüz özel harekat polisi, elli bomba arama uzmanı ve otuz çevik kuvvet köpeği ile idarecisi gönderdi.
Evet, bu dünya kupasına futbol takımımızla katılamadık. Katılamamış olmamız elbette televizyonlarımızın başında oturup onlarca kameradan, hatta topun içine yerleştiren sensörden gelen verilerin nasıl yapay zeka aracılığıyla futbolu kuşattığını şaşkınlıkla izlememize engel değil. Gerçi Türkiye Dünya Kupalarına hepi topu üç kez katılma hakkı kazandı ve sadece iki kez katılabildi.
Türkiye ilk kez 1950 Dünya Kupasına katılma hakkı kazandı. Bu Dünya Kupası elemelerinde Avusturya’nın kupadan çekilmesi ile Türkiye Suriye ile baş başa kaldı. Suriye’yi 7-0 yenen millilerimiz Brezilya’ya giriş biletini alsa da ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle Brezilya’ya gidiş biletini alamayarak dünya kupasına gidemedi.
Dünya Kupasına gitmeye hak kazandığımız ve gidebildiğimiz iki turnuva mevcut. İlki 1954 ikincisi de 2002 Dünya Kupaları.
Son katıldığımız 2002 Dünya Kupası Japonya ve Güney Kore’de gerçekleştirilmişti. Dünya gözüyle izleme fırsatı bulduğum ve dünya üçüncüsü olduğumuz bu turnuvada ne çok heyecanlanmış ne çok sevinmiştik. Türkiye’nin oynadığı maçlar sırasında ne okuldaki derslerin ne de işteki mesainin esamesi okunuyordu. Kimimiz tek başına, kimimiz topluca gözüne fener tutulmuş tavşan gibi ekrana kilitlenip kalıyorduk.
Evet 2002 yılında düzenlenen FIFA Dünya Kupasında dünya üçüncüsü olmuştuk. Ancak nedense bana 1954 Dünya Kupasına katılma hikayemiz hep daha anlatılası gelmiştir. Turgay Şeren’li, Rober Eryol’u, Suat Mamat’lı, Burhan Sargın’lı, Lefter Küçükandoniadis’li milli takım 1950 Dünya Kupasına aldıkları vize gibi 1954 turnuvasına da vize almak istiyordu. Takımın başına İtalyan teknik adam Sandro Puppo getirilmişti. Türkiye eleme grubunda Hollanda ve İspanya ile eşleşmiş, Hollanda’nın kupadan çekilmesi ile İspanya ile baş başa kalmıştı.
İlk maç 6 Ocak 1954 günü Madrid'in Chamartin Stadı'nda oynanmış ve maçı 4-1’lik net bir skorla İspanya kazanmıştı. Bu maçın rövanşı 14 Mart 1954 günü şu anki adı Vodafone Park olan Mithatpaşa Stadı’nda oynanmış ve Burhan Sargın’ın namı diğer Canavar Burhan’ın attığı vole golüyle maçı Türkiye 1-0 kazanmıştı. Kurallar bugünkü gibi olsaydı İspanya bu skorlarla İsviçre’nin yolunu tutmuş olurdu. Ancak o dönemde henüz averaj uygulaması yürürlüğe girmemişti. Dolayısı ile Türkiye ve İspanya futbol takımlarının tarafsız bir sahada bir kez daha karşılaşmaları gerekiyordu. Böylece tüm yolların Roma’ya çıktığı gibi millilerimizin de yolu Roma’ya çıktı.
İki takımın on birleri kozlarını paylaşmak için 17 Mart 1954 günü altmış bin kişilik Roma Olimpiyat Stadyumunda yerlerini almışlardı. Türkiye’nin teknik direktörünün İtalyan olması seyircilerin Türkiye’yi desteklemesinde bir etken olabilir. Ancak İtalyan taraftarların Türkiye’yi desteklemesine dair bir hikaye daha zihnimin kıvrımlarında yer etmiş. Bu hikâyeyi bir yerde mi okudum, birinden mi dinledim, yoksa tamamen benim uydurmam mı emin değilim. Çünkü daha sonra bu hikayeye herhangi bir kaynaktan ulaşamadım. Hikaye bu ya; Türk heyeti Roma’ya giderken yanında bolca sigara götürmüş ve sigara paketlerini maç başlamadan tribünlere dağıtarak seyircinin gönlünü kazanmış ve böylece İtalyan taraftarların desteğinin Türkiye lehine olmasını sağlamıştır. Belki de bu hikayeye halen inanmamda 6 Ocak 1954 günü İspanya ile oynadığımız ilk eleme maçı sırasında Chamartin Stadyumunun soyunma odasında çekilmiş bir fotoğrafın etkisi olmuş olabilir. Çünkü bu fotoğrafta birçok milli futbolcumuz sigara içerken görülmektedir.
Roma Olimpiyat Stadyumuna tekrar dönüp sözü maçın anlatımı için Halit Kıvanç’ın “Futbol! Bir Aşk…” kitabının satırlarına kulak verecek olursak: “Soldan inen Artecha, İspanya'yı 1-0 öne geçirince; Olimpiyat Stadı tribününde bir avuç Türk, Türkiye'de ise milyonlar, radyo başında umutsuzluğa düşüvermiştik... Ancak on dört dakika sürdü bu üzüntümüz. Maçın tam 25. dakikasında İspanyol ağlarını sarsan golümüzün kahramanı, tıpkı İstanbul'daki gibi, Burhan'dı. Futbolunun ve gollerinin şiddetini anlatmak için sporseverlerin taktığı adla ''canavar'' Burhan'dı golcümüz... Bu golün verdiği moralle rakipleriyle başa baş bir oyun tutturan takımımız, ilk yarıyı 1-1 kapatıyordu.
İkinci kırk beş dakikada ay-yıldızlı on bir daha da açılacak ve oyuna hakim olmak bir yana, galip duruma geçme başarısını da elde edecekti. Bu kez golcümüz, Suat Mamat'tı. 2-1 öndeydik. Kazanıyorduk, İsviçre vizesini alıyorduk. İkinci golü attığımızda maçın bitimine 25 dakika vardı. Yenik duruma düşmek, İspanyolları iyice kamçılamış ve kalemizi abluka altına almışlardı. Bu baskı, kalan yirmi beş dakikada hiç azalmadan devam etti. Her an bir gol tehlikesi karşımızdaydı... Derken gol de gelmişti: Venancio, durumu 2-2'ye getirmişti.”
Doksan dakika 2-2 sonlanınca uzatmalara geçilir. Uzatmalarda da 2-2’lik beraberlik bozulmayınca İsviçre’ye gidecek takımın belirlenmesi kuraya kalır. Çünkü o yıllarda kazananı belirlemek için henüz seri penaltı atışları uygulamamaktadır. İyi de İsviçre’ye gidecek takımın kaderini belirleyecek kurayı kim çekecektir?
İki polis kura çekimi için on yaşında bir çocuğu gözüne kestirir. Çocuğun adı Luigi Franco Gemma’dır. İspanyollar çocuğun adının Franco olmasının bir işaret olduğunu düşünse de Franco’nun çektiği kâğıtta “Turchia” yazmaktadır.
Yıllar sonra Roma’dan bildirmesi ile televizyon tarihine geçmiş olan Reha Erus Franco’yu bulur ve onunla bir röportaj yapar. Franco kurayı çektiği o günü şöyle anlatır: “Evimiz stada yakındı ve biz maçlara hep bedava girerdik. Goller atıldı, maç bitti. Stattan çıkarken iki polis memuru peşime düştü. Ben koştum onlar kovaladı ve sonunda yakalandım. Maça beleş girdiğim için yakalandım sandım, bırakmaları için yalvardım. Bırakmadılar, gözlerimi beyaz bir mendille bağlayıp, bir kupanın içindeki iki kâğıt parçasından birini çekmemi istediler. Korkarak sağ elimi götürdüm parmaklarıma çarpan ilk kâğıdı çıkarttım. Elimden kâğıdı alan kişi ‘‘Turchia’’ diye bağırdı. Ardından Türk futbolcuları beni havaya kaldırdılar. Yüzümü gözümü öptüler. Bu arada sonradan İspanyol olduklarını öğrendiğim bazı futbolcular da yüzüme tükürdüler.”
Milli takım Franco’nun uğurlu eli sayesinde İsviçre’ye gider, grup elemelerinde de Güney Kore’yi 7-0 yener yenmesine ancak bu skor bir üst tura geçmesine yetmez ve Türkiye 1954 Dünya Kupasına veda eder.
İlk Dünya Kupasına katılmamızın ardından 68 yıl geçmiş. Şu ana kadar Dünya Kupaları ile ilgili olarak elimizde bir dünya üçüncülüğü bir de Luigi Franco Gemma’nın uğurlu eli var. Gerçi artık elimizde Luigi Franco Gemma da yok. Reha Erus 1990 yılında İtalya’da düzenlenen Dünya Kupası öncesinde 1954 yılında milli takımımızın kaptanı Turgay Şeren’le Franco’yu buluşturmak istemiş ve ağabeyi Tonino’yu aramış. Erus Tonino’dan Franco’nun bir trafik kazası sonucu hayata veda ettiğini öğrenmiştir.
Ne diyeyim toprağın bol olsun Luigi Franco Gemma…
- Vadedilmiş harfler 10 Ekim 2024 10:21
- Umut ayracı 26 Eylül 2024 10:24
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Bitiş çizgisi 15 Ağustos 2024 04:54
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İçimizdeki İrlandalı 16 Mayıs 2024 12:53
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20