Dünyanın ve tarihin öğretisinden bizden biri Erdal Eren
Mücadele parolası sağlamlık ve umut olan bir programı, Erdal Eren’in istediği eşit ve özgür bir dünyayı inşa etmek… Peki nasıl?
Evrensel
İçinden geçtiğimiz günlerde kader ve gelecek dediğimiz kurgunun nasıl gerçekleştirildiğini oldukça açık bir biçimde görebileceğimiz bir dolu olay yaşıyoruz.
Hayatın nasıl kurgulandığını, bize belirsiz ve soyut gelen, adlandırmakta zorlandığımız çeşitli ilişkilerin siyaset ve toplumun temel ilgisi üzerine kafa yorularak nasıl inşa edildiğini görmek, böylesi zor dönemlerin aynı zamanda ne türden bir imkân yarattığını da görmeyi mümkün kılıyor.
Memlekette yaşanan ekonomik kriz, burjuvazinin siyasal ekonomik açmazları, onu karşılayan temsilcilik yarışı, Cumhur ve Millet İttifakı’nın Türkiye için çizdiği kaderin neyle yazgılı olduğunu ifade ediyor. Bu yarışma bizim dışımızda bir geleceği, biz Türkiye gençliğine rağmen örgütleme gayretiyle toplumu seçim sürecine hazırlıyor, bir hazırlık yapıyor.
Bunların içeriklerini adım adım dergimiz aracılığıyla inceliyoruz. Her birinde gençlik kesimlerine altı boş ifadelerle, özgür ve refah toplumu vadeden Millet İttifakı, geçtiğimiz günlerde halk kesimlerinin sorunları için muğlak ancak Türkiye kapitalistleri için TÜSİAD’ınprogramını esas alan bir Türkiye modeli açıkladı.
CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı”sında gençliğe yaptığı çağrı, vadedilen ekonomik ve siyasal programı Türkiye gençliğine şunu yapacağını söylüyor: Tam bağımlı kapitalist bir ekonomik modelin, devlet müdahaleleri yoluyla yeni bir Kemal Derviş programıyla sürdürülmesi hedefinin, siyasal olarak burjuva egemenliğinin Erdoğan şahsıyla özdeşleşen “ileri gitmiş”,“başı bozuk hale gelmiş”, “düşmanlaşmış”, “keyfiyete bağlanmış” yüzünün restore edilmesi; gençliğin, bu restorasyon için gereken zaman ve örgütsüzlüğü nispi rahatlamalar aracılığıyla yer alacağı “örgütsüz gelecek modelinde” biçilen rolünü oynayarak sağlaması ve emek dostluğu, birlikte siyaset, kurala uygunluk gibi ifadelerin tüm alanlarda sermaye programının liyakat adıyla geleneksel sermaye aklının siyaset üstü gösterilen “devriyesi”ni örtmenin aracı olması.
Kaderimiz ve geleceğimiz için açıklanan vizyonlar, zirveler, anlaşmalar, deklarasyonlar, görüşmeler ve daha pek çok temas, burjuvazinin bütün siyasal araçlar ve biçimler etrafında tanıtmaya çabaladığı siyasal programın suret değiştirme hevesinin düzeyine ilişkin bir anahtar sunuyor. CHP’nin ikinci yüzyıl çıkışı, yeni anayasa taslağı gibi gündemler, bu suretin değişim yönünün Türkiye’nin tekelci sermayesinin yüzünü güldürecek, gençliğin “öfkeli bekleyişini” yatıştıracak bir formül “bulmuş” rolünü oynayacaktır. Sosyal demokrasi tarihsel rolünü oynamaktadır.
Öyle ki “YÖK yerine YÜK” ile gençlik kesimlerine AKP’nin iktidar öncesi vaatlerinden birini göstererek, üniversite özerkliğine başka bir kurumla saldırmanın, üniversite sermaye iş birliğindeki entegrasyonu çok daha kolaylıkla gerçekleştirecek bir kurumu hayat geçirmeyi öneriyor. Yine gençlik için demokrasi adına muğlak sermaye için gerçekçi ve olumlu hedefler çizmekten geri kalmıyor.
Şüphesiz seçimlere kadar ve seçimlerden sonra Türkiye’nin geleceği için Millet İttifakı’na tanınması istenen zaman, Türkiye gençliğinden burjuvazinin ekonomik ve siyasal modelini restore etmesi için istenen zamandır. Onlara bu zamanı tanımak, aynı zamanda Türkiye gençliğinin kendisine zaman tanımaması anlamına geliyor. Birleşmek için sabırlı ve istikrarlı bir çalışmanın parçası olmaya, bir yanındakiyle birlikte bir hedef yaratmaya; insanca bir yaşam, özgür bir gelecek için bugünden başlayarak, hata yaparak ve eleştirerek devam etmeye zaman tanımamak anlamına geliyor. Bu elbette böyledir, başkasına zaman tanırsak bize kalacak olan yalnızca beklemektir. Kendimize tanımadığımız zamanı neden onlara tanıdığımızı bir tartışma başlığı olarak değerlendirebiliriz.
NASIL GÖRECEĞİZ?
Siyasetin iç kurgusuna göre açıklamaları beklemeyi, yasalar ve yaptırımlar aracılığıyla toplumun düzenlenmesi “hakkının” seçimler yoluyla iktidara vermenin meşru olduğu fikrini masaya yatırınca ne çıkıyor içinden? Burjuvazinin hazmettiği özgürlüğümüzün, demokratik haklarımızın kalıntıları çıkıyor. Gerçeğin toplumsal hayattaki eşitliğin tesis edilmesiyken yapılanın devletin anayasal düzeyde, yasalar önünde herkese vadettiği eşitlik masalının dahi gerçekleşmediği çıkıyor. Seçme ve seçilme demokrasisinin müdahale etme, gerçekleştirme, dahil olma ve karar vermeyi içeren bir demokrasinin biçimsiz bir ifadesi olarak yutturulmaya çabalanması çıkıyor. İşte böylesi çelişkilerin görüldüğü burjuvazinin anatomisini işleyen bu masa, hem 6’lı masanın hem de tek adamın masasıdır.
BU MASADA YOKUZ!
Örneğin gençlik, bütçe görüşmeleri yapan Milli Eğitim Bakanlığına ne kadarlık bir bütçe istediğini nasıl ulaştırmalı? İstediği ödeneği, iyi bir üniversite okumak için gereken devlet yatırımlarını nasıl almalı? Bu masada gençliğin taleplerini gözetmek zorunda kalarak oturmayı siyasetçilere nasıl kaçınılmaz bir biçimde hatırlatmalı? Zira bu türden soruları işleyebileceğimiz bir masa seçeneği, bizim için üniversitede, lisede ve sokakta mümkün. İkinci Yüzyılın kimin yüzyılı olacağını bu alanlarda belirlemek için elimizde biriken deneyimler hiç olmadığı kadar fazla.
Dünyanın ve tarihin öğretisi, bize sistemsel dönüşümlerin her birinden birikenin ve gelişenin yönüne bakmayı öğrettiğinde gençlik olarak en büyük kazanımız, bize dair olanları sahiplenip geleceğe taşıyabilmek oldu. Bunun için geçmişte her türden zorluk karşısında Türkiye gençliğine mücadele azmi ve kararlılığını öğreten binlerce devrimci genç ve onlardan biri olan Erdal Eren gibi genç militanlar, tarihin öğretisinden edindikleriyle ve bizi miras bıraktıklarıyla Türkiye gençliğinin en büyük mirası haline geldiler. Liseli bir genç komünist olan Erdal Eren kendi bulunduğu alanda, öğrenci birlikleri etrafında mücadele ederkenbinlerce gençle hareket etmenin, buralarda partili bir komünist olarak gençlik birlikteliklerin doğal önderi olmanın yolunu bize öğretti. Alçak gönüllü ve cesur olmanın nasıl bir yaşamı inşa edeceğini gösterdi.
Mücadele parolası sağlamlık ve umut olan bir programı, Erdal Eren’in istediği eşit ve özgür bir dünyayı inşa etmek… Bizim açıkladığımız, özlemini duyduğumuz Türkiye siyasetini tüm Türkiye gençliğiyle birlikte yukarıdaki formülde buluşturmakta ısrarcıyız. Dünyanın ve tarihin öğretisiyle Erdal Eren’in mücadelesi bu ısrarı gerçek kılıyor.