Genç işçilerin söyleyecek sözü var!
Asgari ücret tartışmaları da yeniden hız kazanmaya başlarken biz de İMES’teki MESEM’de çalışan genç işçilerle öğle aralarında bir araya gelerek bu tartışmalara dair sohbet ettik.
Fotoğraf: Pexels
Eren YÜCEBOY
İstanbul
Yılın son ayına girmemizle birlikte asgari ücret tartışmaları da yeniden hız kazanmaya başladı. Biz de İMES’in içerisinde kurulu olan Süheyl Erboz Mesleki Eğitim Merkezi’nden genç işçilerle öğle aralarında bir araya gelerek devam eden bu tartışmalara dair sohbet etme imkânı bulduk.
Bir araya geldiğimiz işçi gençler, asgari ücret konusunun iş yerlerinde de okullarında da kendileriyle yaşıt olan olmayan birçok işçi tarafından konuşulduğunu belirttiler. Hem bizim sohbetimizde hem de aktardıkları kadarıyla okuldaki arkadaşlarının konuya dair sohbetlerinde öne çıkan ilk fikrin şu olduğunu söyleyebiliriz: Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da yüzde elli ve civarında zam yapılacağı öngörülüyor genç işçiler tarafından. Kimisi bu fikirlerini sadece geçen seneki zam oranını referans alarak temellendiriyor, bir kısmı ise seçim senesi olduğu için bir kez daha yüksek oranla zam yapılarak işçilerin gözünün boyanmaya çalışılacağını söylüyor. Ama birbirinden farklı kaynaklarda temellenen bu fikirlerin ortaklaştığı yer, genç işçilerin iktidarın yüksek bir zam oranı açıklamayacağını düşünmeleri. İktidara olan beklenti o derece azalmış durumda ki devletin kendi açıklamış olduğu yıllık enflasyon oranı üzerinde bir zam yapacağı beklentisi hiçbirinde yok bile. Yüzde ellilik olası bir zam açıklaması dahi yüksek bir oran olarak değerlendiriliyor genç işçiler tarafından.
Ama asgari ücretin ne kadar olacağı, ne kadarlık bir zam oranı açıklanacağı bizim sohbetimizin de kendi arkadaş grupları arasında yürüttükleri sohbetlerin de daha tali kısmını oluşturuyor. Esas tartışılan, açıklanacak ücret miktarından ziyade o ücretin alım gücü. Çünkü asgari ücrete zam yapılsa bile temel tüketim maddelerine gelen zamların sürmeye devam ettiği koşullarda ücretlerinin zamlar altında ezileceği ve ücret zammının bir anlam ifade etmeyeceği fikri hepsinde ortaklaşıyor. İçlerinden bir tanesi, “Asgari ücret otuz kırk bin lira olsa bile zamların durması lazım. Asgari ücret artınca benim paramın değeri artmıyor, sadece cebimdeki kâğıt sayısı artıyor”diyerek ücretlerin enflasyon altında eziliyor olmasına dikkat çekiyor. Bir başka işçi genç de konuyla alakalı fikrini şu şekilde belirtiyor: “Yakında bir ekmek almaya bir çuval parayla gideceğiz. Paranın çok olması değil, bir şeyler almaya yetebiliyor olması önemli olan.”
NE PATRON İNSAFI NE İŞVEREN MERHAMETİ
Asgari ücretin üçte biri ya da yarısı karşılığında çalıştırılan genç işçiler açısından asgari ücretin ne kadar olacağı; bütün bir geçim maddelerine gelen zamların durup durmaması, enflasyonun ne kadar olacağı gibi en genel tartışmaların yanı sıra kendi koşulları ve daha özel deneyimleri de sohbetin konusu oluyor. Sadece asgari ücretin yüksek bir miktar olarak açıklanmasıyla sınırlı kalmıyor genç işçilerin talepleri. Aynı zamanda kendilerinin asgari ücretin üçte biri şeklinde ücretlendirilmesine de itiraz ediyorlar, kendilerine de hiç değilse asgari ücret verilmesi gerektiğini düşünüyorlar.
Ama aynı zamanda asgari ücret ya da asgari ücretin de üzerinde bir maaşla çalışan MESEM öğrencileri de mevcut. Kendilerinin bu durumunu “patronun insafı” olarak niteliyorlar. Çalıştıkları iş yerinin iş hacmine, patronun merhametine göre bazen maaşlarının üçte birin üzerinde olabileceğini belirtiyorlar. Ama içlerinden kimisi de itiraz ediyor bu özel durumun “patronun insafından” kaynaklanıyor oluşuna. “Ağlamayana mama yok” diyerek itiraz ediyor arkadaşlarına içlerinden biri. Patronun babamızın oğlu olmadığını, durduk yere, hayrına kimseye bir iyiliği dokunmayacağını belirtiyor. Asgari ücret düzeyinde bir ücret alıyorsa da bunu hem kendi çalışkanlığına hem de patron karşısındaki dik ve kararlı duruşuna bağlıyor.
TALEPLERİMİZ İÇİN YEREL BİRLİKTELİKLERİMİZİ GÜÇLENDİRMEYE!
MESEM öğrencileri açısından öne çıkan bir diğer talep de yine kendi özgün koşullarına ilişkin. Buna göre MESEM öğrencileri bir gün okulda eğitime devam etmelerinin yanı sıra, yarım gün de online eğitim görüyorlar. Birçoğu açısından bu yarım günlük uzaktan eğitim patronları tarafından ücret kesintisi olarak dönüyor genç işçilere. Birçoğu bu ücret kesintisini telafi edebilmek maksadıyla sürekli mesaiye kaldığını aktarıyor sohbet içerisinde. Çünkü hiçbiri kesinti olarak belirtilen miktarı görmezden gelebilecek bir yaşam standartına sahip değil. Hepsi geçinebilmek için kesintinin telafisine muhtaç.
Sohbetimiz bol bol talep içeriyor. Bu taleplerin kimisi ülkede yaşayan her işçinin en genel sorunlarına çözüm olan talepler, kimisi ise kendi iş deneyimlerine ve MESEM öğrencisi olmalarının getirdiği ekstra sömürü koşullarına dair. Şu şekilde bitirmekte fayda var, bahsini ettiğimiz en yerel talepleri karşılayabilmenin yolu yine en yerel birlikleri kurmaktan, en genel talepleri kazanabilmenin yolu da yerellerde kurduğumuz birliği geliştirip ülke geneline yayabilmemizden geçiyor.