10 Aralık 2022 14:33
/
Güncelleme: 14:39

Genç sanatçılar ne yapmalı nasıl yapmalı?

Sanatçılar çalıştıkları kurumda açlık sınırında esnek çalışma saatleriyle, ekstra iş ve onun güvencesiz koşulları arasına sıkıştırılıyorlar.

Genç sanatçılar ne yapmalı nasıl yapmalı?

Kaynak:Unsplash

Ekim Deniz AKARSLAN

İstanbul

Devletin çeşitli kültür sanat kurumlarında çalışan genç sanatçılar için yaşam koşullarındaki kötü gidişat bütün yakıcılığıyla devam ediyor. AKP iktidarının kamu ve devlet kurumunda çalışanlara yönelik aldığı ya da almadığı kararlar da her geçen gün kültür sanat emekçilerinin mağduriyetini artırmaya devam ediyor. Sanatçılar çalıştıkları kurumda açlık sınırında esnek çalışma saatleriyle, ekstra iş ve onun güvencesiz koşulları arasına sıkıştırılıyorlar. Sünnet düğünlerinde dans etmek zorunda kalan dansçılar, bir mağazanın açılışında maskotluk yapmak zorunda kalan oyuncular, gece geç saatlere kadar barlarda çalmak zorunda kalan genç müzisyenler...

KOŞULLAR DEĞİŞTİ SANATÇILAR ARTIK DAHA ÖFKELİ

Bundan beş belki on sene öncesinde sanatçı olmanın da görece ayrıcalıkları vardı. Temel tüketim maddelerinin (ve birçok şeyin) görece daha uygun olması ve aldıkları ücretlerin dönemin koşullarına görece yeterli olması, alanlarında yaşadıkları sorunları tolere edebilmeyi getiriyordu.

Ama o dönemden bu döneme, tek adam iktidarının savaş politikaları, sermayedarların çıkarlarını gözeten uygulamaları ve bununla birlikte artan enflasyon ve gittikçe derinleşen ekonomik kriz her geçen gün sanat emekçilerinin de yaşamlarına yansımaya başladı. Ağır prova ve çalışma koşullarının içinde bu sebeplerin hayatlarına yansıyışı daha görünür oldu. Gittikçe işçileşen, yoksullaşan ve yaşadığı problemlerin yavaş yavaş bütün iş kollarından her emekçinin yaşadığı şekliyle hayatımıza yansıması tolere etme eğilimini ortadan kaldırıp verdikleri emeğe ve alamadıkları karşılığa öfkelenme ve bunu tartışma durumunu beraberinde getirdi.

Yaşam koşulları ve biçimi olarak ülkedeki mevcut koşulların daha ilerisinde olma ayrıcalığı değişti, yaşanılan yoksulluğu ve insanlık dışı yaşam koşullarını benzer şekilde deneyimlemek eğilimleri de değiştirdi. Konuyu sadece mevcut iktidarın sanatçıları ve sanatı “sevmemesi” gibi tartışmak yerine konuyu derinleşen ekonomik kriz, yoksulluk ve iktidar-sermaye ilişkisi bakımından tartışma zemini artık daha açık.

Çünkü sanatçılar yoksullaştıkça, tek adam iktidarının sanat ve sanatçılar üzerinde yürüttüğü baskı politikaları ve onun sonuçlarıyla karşılaştıkça, yaşadıkları dünyanın toplumsal ilişkilerinden azade olmadıkları düşüncesi yaygınlaşıyor. Çünkü artık “sanatçı toplumun üstündedir”, “sanat ideolojiler üstüdür, siyasete karıştırılamaz” söylemleri yaşadığımız ülke ve koşullarında kendini açıktan yalanlıyor, kapitalist sistemin her geçen gün girdiği krizler genç sanatçıya politika yapmayı ya da politika hakkında konuşmayı zorunlu kılıyor. Çünkü sanatçı olmanın “başka bir yaşam biçimi” getirdiğine inanan ve o biçime ayak uyduramazsa sanatında ilerleyemeyeceğini düşünen, sanatını yaşamın koşullarından ayrı görmeye türlü yöntemlerle alıştırışmış olan sanatçılar, sorunlarının büyüklüğünü, artık o sorunlara “çözüm” üretemedikleri noktada daha açık olarak görebiliyor. Bugüne kadar kendini, hayatını, emeğini kiralayarak geçindiren ve artık fabrikada çalışan bir işçiden ayrı görmesinin önüne geçen mevki, yüksek ücret ve statü gibi ayrıcalıkların gitgide azalıyor olması ile sonuçlanıyor.*

Kapitalist sömürü sisteminin ve onun Türkiye’deki temsilcisi AKP-MHP iktidarının baskıcı politikalarının gitgide artması yaşam koşullarını belirlediği gibi yaptıkları sanatın niteliğini ve içeriğini de etkiliyor. Devlet Opera ve Balesi eserlerinin içeriklerinin ve hikâyelerinin düzenlenmesi bunun en yakın örneği.

SANAT EMEKÇİLERİ KENDİ İŞKOLUNDA ÖRGÜTLENMELİ

Bugün tek adam iktidarının toplumun bütün kesimlerine yönelttiği saldırıları, her geçen gün tırpanlanan haklarımızı kazanabilmenin koşulu şüphesiz ki örgütlü mücadeledir. Taleplerinin ve sorunlarının özgünlükleri es geçilmeden kültür ve sanat emekçilerinin de yapması gereken çalıştıkları her alanda kısa ve uzun vadeli talepleri için mücadele etmeleridir. Kurum içerisinde yaşanılan sorunlara ya da alınacak kararlara müdahale etmenin yolu kendi temsilcilerini seçerek tabandan merkeze kendi seçtiği temsilcilerle müdahale etmek, kendi mekanizmalarını oluşturmak, inisiyatif almaktır. Kurum içinde sanatçıların çıkarlarını gözetmeyen ya da varlığını görmezden gelerek alınan kararların karşısına ancak kurulan bu mekanizmalarla yanıt verilebilir. Bugünün tartışmaları açısından örnek vermek gerekirse, kadro ve sözleşme sorununa karşı bir imza kampanyası örgütlemek bunun bir biçimi olabilir. Ya da esnek çalışma saatleri ve düşük ücretlere karşı mücadele eden işçi ve emekçilerin sesine sanat emekçileri kendi talepleriyle ses olabilir.

Bununla birlikte bu ülkede yaşayan sanatçıların yaşanılan sorunlarını ve taleplerini topluma anlatmak ve bunu en geniş kesimlerin sahiplenebilmesini sağlamak için emekçi kesimlerin talepleriyle kendi taleplerini birleştirmek ve bunu anlatmak, yaymak bir sorumluluktur.

Bir bale dansçısının hareketleriyle, opera sanatçısının sesi, bir oyuncunun replikleriyle büyük bir orkestranın çıkardığı bütün sesler bulundukları kurumda büyük birleşmelerinin provasını aldıkça mücadele eden her kesim gibi özlemlerine kavuşabilir.

Kaynakça:

Bkz. Arif Koşar (2022) “Marx’ta Orta Sınıf”, Teori ve Eylem Sayı:57 

https://ekmekvegul.net/sinirlarin-otesi/fransada-en-guzel-grev-balerinler-opera-onunde-kugu-golu-balesi-yapti

https://t24.com.tr/video/sili-deki-protestolarda-orkestra-coskusu-orgutlu-bir-halki-hicbir-kuvvet-yenemez,23884

https://www.evrensel.net/haber/372674/dunden-bugune-sansure-karsi-mesaj-yollara-dustuk

https://www.evrensel.net/haber/475763/yesim-tekstilde-4500-isci-greve-cikti

Evrensel'i Takip Et