Ötekinin dünyasına gotik bir yolculuk: Wednesday
Pınar Çetinkaya, geçtiğimiz günlerde Netflix’in yayımladığı "Wednesday" dizisini yazdı.
Fotoğraf: "Wednesday" dizisinden ekran görünütüsü alınmıştır.
Pınar ÇETİNKAYA
Uyarı: Sürpriz bozan (spoiler) içerir.
Netflix’in geçtiğimiz günlerde yayımladığı Wednesday dizisi bugünlerde oldukça popüler. Dizi Addams ailesinin lise çağındaki kızları Wednesday’in okuldan atılmasıyla başlar ve “Nevermore” Yatılı Akademisi’ndeki gotik maceralar ile devam eder. Addams ailesinin hikayesi aslında Karikatürist Charles Addams’ın 1938’de yayımlamaya başladığı çizimlere dayanmaktadır. O zamanlardan beri birçok medya formatına adaptasyonları yayımlanan hikaye en çok bilinen gotik anlatılardan olabilir. Ve bu dizide ise gotik ve fantastik film türünün meşhur ustası Tim Burton ile yolları kesişmektedir. Bu tarz, gotik ve korku hikayelerinin sembol ismi Edgar Allen Poe’nun en ünlü şiiri Kuzgun’dan alıntılanan “Nevermore” kelimesinin akademiye isim olarak verilmesiyle desteklenmektedir. Aynı zamanda bu gotik akademi günümüz popüler lise dizilerinin gotik tarzla ve karakterlerle harmanlanmış halidir. Wednesday’in okula gelmesiyle artan canavar katil vakaları üzerinden ilerleyen olay örgüsü, bir polisiye dizi deneyimini de izleyenlere yaşatmaktadır. Nevermore Akademisi, Jericho adlı kasabada yer alan, vampirlerin, kurt adamların, sirenlerin ve gorgon denilen fantastik türlerin gittiği “ucubeler” okulu olarak tanımlanmaktadır. İnsanlar ve ucubeler, bu fantastik ortamda asırlardan beri süregelen bir ayrışmanın taraflarıdır.
SANA BENZEMEYENİN UCUBELEŞMESİ
Aslında tür olarak fantastik ve gotik, bizlerin karşısına normal hayatta karşılaşmayacağımız doğaüstü ya da hayal ürünü dünyalar gösterse de hemen hemen hepsi bu olağan dışılıkta bir ötekilik anlatısı saklar içinde. En bilinen ötekileştirmeyi insanlar ve insan olmayanlar arasında görürüz. Bu ötekileşme çoğunlukla ırksal ya da daha kültürel farklılıklardan doğmaktadır. Wednesday’de bu ötekileştirmeyi, kasaba halkının ucubeleri, toplumdan hem fiziki hem de psikolojik olarak uzaklaştırmasında ve düşmanca duyguların hakim olmasında görürüz. Aslında bu okulda yer alan her türün kendi ismi olmasına rağmen, tuhaf, değişik anlamına gelen küçümseyici bir ifade olan “ucube” kelimesiyle tanımlanmaktadırlar. Tek bir potada, tüm özgün özelliklerini eriterek aslında varoluşlarını kabul etmemenin bir göstergesidir bu kelimenin seçimi. Bu varoluşsal tutum ise, insanlar ya da ötekileştiren tarafından kendi varoluşunun da temellerini oluşturmaktadır. Wednesday, kasabada bir kafede kahve içerken bir grup kasabalı liseli genç tarafından hiçbir sebep yokken saldırıya uğrar. Bu sahnede en dikkat çeken şey ise çocuklardan birinin kendilerini “normal”, Wednesday’i ise “anormal” kategorisine yerleştirmesidir. Platon idealizminin en çiğ hallerinden biri olan orijinal dışında kalanların daha aşağı, kirletilmiş, olağan dışı düşük bir kategoride olmasının bir yansımasıdır bu fikir. Ötekileştirmek için de biçilmiş bir kaftandır, sana benzemeyenin ucubeleşmesi.
Dizinin en belirgin dikotomisi, katil canavarın “Hyde” denilen bir tür olmasından kaynaklı doğrudan çağrıştırdığı Dr Jekyll and Mr Hyde hikayesindeki “ben ve öteki”dir. Hikayeyi bilmeyenler için kısaca şöyle anlatalım: Doktor Jekyll saygın bir tıp doktorudur ancak bazı metafiziksel çalışmalarla benliğin karanlık tarafının bastırılabileceğine dair deneysel çalışmalar yapar, gündüzleri bir doktorken çoğunlukla geceleri Mr Hyde denen dürtüleri ile hareket eden karanlık bir adama dönüşür. Dizide özellikle böyle bir tür yaratmak , bu ikiliğin mücadelesini hatırlatmak aslında basit bir lise dizisi olmaktan çıkarıyor Wednesday’i. Dizideki katil canavarımız Hyde, gündüzleri kahve satan ve kasabanın şerifinin oğlu olan temiz yüzlü bir gencimizken, başka bir insan tarafından ucubelerin üzerine salınmak üzere travmatik olaylarla tetiklenerek Hyde denen katil bir canavara dönüşür. Burada yaratığımız, çok da trajik bir pozisyonda yer almaktadır. Kendisi de bir “anormal” olan Hyde, kendi gibi olanları öldürmek üzere boyunduruk altına alınır. Hyde yaratığının en önemli özelliği, uyandıran kişinin efendisi haline gelmesi. Dizide ise bunu yapan kişi ucubeleri yok etmek üzerine intikam yemini etmiş bir kadındır. Amacı ise asırlar önce Jericho’ya gelen ilk kolonyal yerleşimcilerin lideri olan Joseph Crackstone’nu diriltip Nevermore’daki herkesi yok etmek. Burada dizinin başka bir boyutu daha ortaya çıkıyor. Crackstone ve diğerleri bu kasabayı, yerlileri olan ucubeleri yakarak ellerinden alıyor. Bu genel olarak sömürgecilerin, işgal ettikleri yerlerdeki halkı kendinden aşağı öteki olarak tanımlamasının ta kendisidir. Birçok anlatıda görürüz ki beyaz adam gittiği yerdeki yerli halkı kötü, iblis, insan olmayan gibi kategorilerde ötekileştirir. Çünkü efendiliğini kölesinin ağzından duyması gerekir, ötekinin ötekileşmesi gerekir ki var olabilsin. Crackstone ve sonrasında soyundan gelen bu kadın tam da böylesi bir kibirle ucubeleri yok etmek ister. Bu yüzdendir ki, Hyde gibi bir karakter yaratıp ötekiliğin tüm sınırlarının zorlanması aslında bu diziyi katman katman öteki eleştirisi haline getiriyor.
HER ÖTEKİNİN ÖTEKİLİK DÜZEYİ AYNI MIDIR?
Bir dikkat çekici diğer nokta ise her ötekinin ötekilik düzeyi aynı mıdır sorusu. Nevermore Akademisinin belli bir zümreye hitap ettiği gerçeği de karşımızda durmakta sanki. Daha aristokrat, daha zengin bir sınıfın ucubelerinin eğitim aldığı bir kolejdir aslında. Gördüğümüz tüm ucubeler daha insani bir gösterimle karşımızdadır, o yüzdendir ki izlerken ister istemez onların safını tutuyoruz. Şu bir gerçektir ki fantastik dünyada vampirler, kurt adamlar, şekil değiştiren gibi yaratıkların havalı bir şekilde tasvir edilmesi izleyenlerde ya da okuyucularda daha çok rağbet görür. Ama örneğin bir Goblin’le (Biçimsiz bir şekli olan, huysuz, insani bir görünüme sahip olmayan yaratık) kuracağımız empati de ters oranda düşer. O yüzdendir ki Hyde’ın ucubeliği ile akademi öğrencilerinin ucubeliğinin biraz düşünülmesi gerekir. O yüzdendir ki kasabanın başkanı ve okul müdiresi insanları ve öğrencileri kaynaştırma çalışmalarını daha rahat bir şekilde yapmaktadır. İnsanların yaratıklara karşı yıllar içinde değişen tutumundan öte, Nevermore’un zenginliğinin kasabaya sağladığı maddi kazanç bu uzlaşma ortamının sebebi. Sonuç olarak yaratıklar , insanlar için her daim ucubedir, anormal olandır, ötekidir ama katlanma düzeyinin sınıfsal pozisyonuna göre de değiştiği bir ötekiliktir de diyebiliriz. Tabii bu son söylediklerim biraz spekülatif dursa da daha detaylı bakılması gereken özgün bir tartışma. Genel anlamıyla Wednesday, pergelin ucunu ötekiden başlatması ve göstermesi bakımından görevini yeterince yerine getirmiş keyifli bir gotik dizi olarak rafta yerini alacaktır.